Kemal Kılıçdaroğlu: "Sizin hakkınızı savunmak..."

Kemal Kılıçdaroğlu Partisinin grup toplantısında konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğuna girdikten sonra kendisinden haber alınamayan Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili sorumluluğu olanların bulunarak, yargıya teslim edilmesini istedi ve "Türkiye bir çadır devleti olmamalıdır. Dokunulmazlığı olan tüm diplomatların derhal sınır dışı edilmesi, istenmeyen insan ilan edilmesi lazım. Bir insanın hayatı bu kadar ucuz olamaz." dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, gündemdeki konuları değerlendirdi.

Tren kazası mağdurlarının CHP Grubu'nda yer aldığına işaret eden Kılıçdaroğlu, "Sizin hakkınızı savunmak için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Parlamentoda araştırma önergesi verdik ama AK Parti ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. İki partiyi bütün Trakya'ya şikayet ediyorum." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, kentsel dönüşüm mağdurlarının da CHP Grubu'nu izlediğini ifade ederek, vatandaşlardan, İstanbul'u kendilerine teslim etmelerini istedi. Kılıçdaroğlu, kentsel dönüşümün nasıl olacağını bütün Türkiye ve dünyaya göstereceklerini söyledi.

10 Ekim mağdurlarının aralarında olduğunu, 103 güvercinin, 103 evladın terör yüzünden yok olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, 10 Ekim'de ailelerin, annelerin, babaların, bu acıyı yaşayanların acıyı anmalarına yasak getirilmesinin insan vicdanıyla bağdaşmadığını vurguladı.

Emeklilikte yaşa takılanlara ilişkin kanun teklifi verdiklerine, ilgili komisyonun olağanüstü toplanmasını istediklerine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, önümüzdeki günlerde bu konuyu Genel Kurul gündemine getireceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, bu konuda hangi partinin samimi, hangisinin samimi olmadığının, ak ile karanın Genel Kurulda görüleceğini dile getirdi.

"Şehitlerin vebali..."

Terörün bir insanlık suçu olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Terörün yaşlısı, genci yoktur. Çünkü terörün, teröristlerin vicdanı yoktur. Masum insanları, çocukları katlederler amaçlarına ulaşmak için. Her yola başvururlar. Bugün Hakkari Çukurca'dan bir şehit haberimiz daha geldi. Allah'tan rahmet diliyoruz. Geçen hafta 8 şehidimiz vardı, onlara da rahmet, gazilere acil şifa diliyorum. Terör örgütü ile masaya oturup pazarlık yapanları hiç kimse unutmasın. Bütün şehitlerimizin vebali, günahı onların boynunadır. PKK terör örgütüne her türlü moral desteği verenler, bugün iktidar sahipleridir. Biz bütün bunları dünyaya, Türkiye'ye, vatandaşlarımıza anlatmak zorundayız." değerlendirmesinde bulundu.

Bu acı olayların arasında, kendilerini mutlu eden haberler de geldiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, Eczacıbaşı Spor Kulübünün, Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından kadın ve dünya spor ödülüne layık görüldüğünü anımsattı. Kılıçdaroğlu, başta Faruk Eczacıbaşı olmak üzere yöneticileri ve oyuncuları kutladığını söyledi.

"Komutanlar dışarıda, öğrenciler içeride"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ülkeyi kalkındırmak, büyütmek, evde, mahallede, sokakta huzur sağlamak için siyaset yaptıklarını, daha güçlü, itibarlı, saygın bir Türkiye'yi inşa etmeyi amaçladıklarını anlattı.

Bir ülkede gencecik çocuklar hapise atılıyorsa orada adaletin olmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, avukatın bile "neden böyle savunma yapıyorsun" diye, yasalara aykırı olarak hapse atıldığını, yapılan kanunsuzluğun farkına varılıp daha sonra serbest bırakıldığını dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, "Tam bir zorba devlet. Hukuk, adalet, kamu vicdanı hiçbiri yok. Bir ülke düşünün, avukatı, gazetecileri, gencecik, fidan gibi çocukları, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, akademisyenleri hapiste. Bütün bunlar Türkiye'de adaletin, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün olmadığını gösterir. 20 Temmuz'dan sonra bir dikta yönetimi vardır. O dikta yönetiminin başındaki zat şu anda sarayda oturmaktadır." diye konuştu.

Hava Harp Okulu öğrencilerinin, "darbecisiniz" denilerek, müebbet hapse mahkum edildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, öğrencilerin, kendilerine emir veren komutanların şahit olarak ifade vermesini istediğini ancak hiçbir komutanın mahkemeye gitmediğini belirtti. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Gencecik çocuklar ömür oyu hapse mahkum ediliyor. Niçin? Komutanların emrini dinledikleri için. Bunların bir yönetmeliği var, astın aldığı bir emirden dolayı amirine mütalaada bulunması katiyen yasaktır. Komutanlar dışarıda ama öğrenciler içeride. Bunun hukukla, adaletle bir ilgisi var mı? Öğrenci bunlar. Darbecilerin büyük kısmı, darbecilerin dayıları, amcaları dışarıda, darbecilerin yakınları büyükelçi, müsteşar, genel müdür, komutan, daire başkanı, TBMM'de üst görevlerde. Bu öğrenciler, gariban, yoksul Anadolu çocukları."

"Trump daha ABD'den yüksek sesle bağırıyor"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, demokrasilerde herkesin can ve mal güvenliğinin sağlanması gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir ülke düşünün, kendi ülkesinde yaşayanların can ve mal güvenliği yok ama yabancıların da can ve mal güvenliği yok. Bir kişiyi düşünün, yabancı bir gazeteci. Suudi kökenli. Suudi Arabistan'ın İstanbul'daki başkonsolosluğuna gidiyor. Çıkamıyor bir türlü. Rivayetler çok; öldürüldü, parçalandı. Nasıl bir ülkeyiz? Trump daha ABD'den yüksek sesle bağırıyor. 'Biz de takip edeceğiz, izleyeceğiz...' Niye izlemiyorsun, takip etmiyorsun? Bir gazeteciyi sen koruyamıyorsan, yabancı bir gazetecinin güvenliğini bu ülkede sağlayamıyorsan Türkiye Cumhuriyeti devletinden, demokratik, hukuk devletinden söz edilebilir mi? Cemal Kaşıkçı'nın ne olduğunu kimse bilmiyor. Öldürüldüğü konusunda kesin rivayetler var. Ama ne kadar kesin bilmiyoruz. Cemal Kaşıkçı'nın başkonsolosluğa gidişiyle ilgili fotoğrafı yabancı bir haber ajansı yayınlıyor. Bu adama ne oldu? Yapılması gerekenler; Suudi Arabistan ile ilişkilerimizi derhal gözden geçirmeliyiz ve söylemeliyiz, ne oldu bu gazeteciye? Sorumluluğu olanlar bulunarak yargıya teslim edilmelidir. Türkiye bir çadır devleti olmamalıdır. Dokunulmazlığı olan tüm diplomatların derhal sınır dışı edilmesi, istenmeyen insan ilan edilmesi lazım. Bir insanın hayatı bu kadar ucuz olamaz. "

"Toplu iğne ucu kadar açık bulamaz"

Her mesleğin etik kuralları olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, davranışları, söylemleriyle topluma örnek olması gereken siyasetçinin de ahlak kurallarının bulunması gerektiğinin altını çizdi.

Kemal Kılıçdaroğlu, siyasetçinin kesinlikle halkına yalan söylememesi, yalan söyleyenin de sokağa çıkmaması, eleştirilmesi gerektiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, "Eğer bir politikacı yalan söylüyorsa ve yalanı sürekli hale getiriyorsa o kendi ülkesinin ahlaki değerlerine ihanet etmektedir. Bir politikacı günlük yaşamını dahil yalan üzerine inşa ediyorsa o politikacıdan bu memlekete hayır gelmez." dedi.

"Kılıçdaroğlu geldi, SSK'yi batırdı." eleştirilerini anımsatan Kılıçdaroğlu, 1999'da emekli olduğunu, yaklaşık 6 yıl genel müdürlük yaptığını, bu dönemde SKK'yi batırdığının söylediğini anlattı. Kılıçdaroğlu, "Ne zaman canını acıtsam, ne zaman yalan söylediğini ispat etsem, yanlışını ortaya koysam ilk lafı "SSK'yi batırdın' diyor. 16 yıldır sen niye düzeltmiyorsun? Acaba bir açık bulabilir miyiz diye bir ordu müfettiş görevlendirdiler. Senin feriştahın gelse bir toplu iğne ucu kadar açık bulamaz." diye konuştu.

Kendisinin döneminde emeklilik yaşının kadınlarda 34, erkeklerde 43 olduğunu, prim ödeme gün sayısının da düşük olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, AK Parti iktidarında emekli yaşının aşamalı olarak 65'e , prim ödeme gün sayısının 7 bin 200'e çıkarıldığını, emekli aylığının da bin 822 liradan 718 liraya düşürüldüğünü söyledi.

Bütün bunlara rağmen şimdi SGK'de açık olmaması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, kendisinin döneminde SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'un toplam açığının 2 milyar olduğunu bildirdi. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Bunların yeni ekonomi programında sayfa 31'de tablo ek 3'te, 2017'deki açık 16 milyar 700 milyon, 2018'de 21 milyar 500 milyon, 2019'da 28 milyar 100 milyon, 2020'de 35 milyar 300 milyon, 2021'de 39 milyar 700 milyona çıkacak. SGK'yi kim batırdı? Sayfa12'de, 'mali açıdan sürdürülebilirliği sağlamak ve kamu maliyesine olan yükü azaltmak amacıyla sosyal sigorta sistemi yeniden düzenlenecek.' deniliyor. 'Bu açığın faturasını yeniden esnafa ve çalışanlara yıkacağım' diyor. Biz de merakla bekliyoruz işçi sendikaları, TESK, bu ülkenin garibanı ne diyecek? Bu soruların tamamını sarayda oturan zata soruyorum: Bu açığı kim yaptı? Dış güçler diyecek. Ben hazırlamadım, damadın hazırladı. Bir politikacı halkına yalan söylememeli. Yalan söyleyen politikacıdan bu memlekete hayır gelmez."

Atalarına ilişkin yüzlerce kitap bulunduğunu, benzer şekilde geçmişine ilişkin her türlü bilginin nakibüleşraf defterlerinde yer aldığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti:

"Bir şeyde haklı, benim Müslümanlık anlayışım onunkine asla benzemez, çünkü ben yalan söylemem o yalan söyler, ben kul hakkı yemem o kul hakkı yer, ben haram yemem o haram yer, ben devletin hazinesine el uzatmam o devletin hazinesini soyar. Benim inancımı sorgulamak için sana yetkiyi kim verdi? Sen kim oluyorsun da böyle bir yetkiye sahip olduğunu, çıkıp din adamlarının önünde söylüyorsun. İnsanın biraz Allah'a, Kur'an'a, dine, imana, insana saygısı olur. Haramzadelerden bu ülkeye hayır gelmez. Sen kim oluyorsun da benim inancımı sorguluyorsun?"

"Tarif ettiği kişi de Erdoğan'dır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın merhum İsmet İnönü'ye ilişkin sözlerine değinen Kılıçdaroğlu, 45 yıl önce vefat eden İnönü'nün hayatının savaş meydanlarında geçtiğini, "Türkiye'nin tapusu Lozan'ın kahramanı olduğunu" söyledi. 

Kılıçdaroğlu, şunları aktardı:

"Siz kalkıyorsunuz, İnönü üzerinden beni vurmaya kalkıyorsunuz. 'İnönü Amerikan bayrağını sallamış.' Bir bakıyorsunuz Amerikan ve Türk bayrağı ikisi beraber. İnönü bir karşılamada bunu tutuyor. İlber Ortaylı'nın dediği gibi devlet geleneğidir, yabancı birisi geldiği zaman ülke bayrakları birlikte taşınır. Havaalanından gelirken görürsünüz, bir devlet başkanı varsa o ülkenin bayrakları asılıdır. Adam devlet geleneğini dahi istismar edecek kadar acziyet içinde. İsmet İnönü hakkında şunu söyleyebilirim, Hiç kimse İsmet İnönü'yü aldatmadı ve kandırmadı. İsmet İnönü hiçbir zaman Ortadoğu Projesi'nin Eşbaşkanı, birilerinin kulu kölesi olmadı. İsmet İnönü kendi iradesiyle, dünyada örneği tektir, 1947'de çok partili hayatı getirdi. Kendi iradesiyle yenildiği zaman gazeteciler soruyorlar, 'Kaybettin, yenildin İsmet Paşa.' diye, 'Bu yenilgi benim en büyük zaferimdir, çünkü bu ülkeye demokrasiyi getirdim.' diyecek kadar erdem sahibidir. İsmet İnönü hiçbir zaman 'Keşke Yunan kazansaydı, en azından halife kalırdı.' diyen hainin önünde secdeye durmadı, hiçbir zaman devletin kozmik odasını terör örgütlerine açmadı, kendi topraklarını terk etmedi. Sen kendi toprağını terk ettin, Süleyman Şah türbesini de taşıdın. Bu ayıp bile sana yeter."

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri