CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Köşk’ten MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la ilgili yapılan açıklamaya ilişkin, "Bugün geldiğimiz noktada bir istihbarat devleti yaratılmak isteniyor ve hükümet bütün gücüyle bunun üzerine yoğunlaşmış durumda" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’a giderken havaalanında gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, "Devletin yetkilerini artırıyor, hapis cezası getiriyor, bunu yayınlayan gazetecilere yönelik MİT Müsteşarının sadece Yargıtay’da yargılanması öngörülüyor söz konusu düzenlemeyle. MİT yetkileri genişletiliyor diye bir tepki var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Demokrasi şu demek; vatandaşın devletin baskısını en az hissettiği rejimin adı demokrasidir. Eğer devlet vatandaşı fişlemeye kalkarsa, telefonlarını dinlerse, mesajlarını dinlerse, sesini dinlerse bu demokrasimize vurulmuş en büyük darbedir. Hiçbir çağdaş demokraside böyle uygulama yoktur. Türkiye süratle AKP yönetiminde bir istihbarat devletine dönüştürülmek isteniyor. Bu doğru bir uygulama değil. Eğer istihbarat devleti olacaksa Türkiye, istihbaratla devlet yönetilecekse o zaman vatandaşa ne söyleyeceğiz biz? Bunlar biz yasaklarla mücadele edeceğiz diye iktidar oldular. AKP’ye oy veren vatandaşlar da ne kadar güzel madem yasaklarla mücadele edeceksiniz, size oy veriyoruz dediler. Şimdi geldiler yasaklarla mücadeleyi bırakın, Türkiye’yi bir yasaklar ülkesi haline getirdiler. Doğru bir uygulama değil" cevabını verdi.
Kılıçdaroğlu, "Bütün dünya hükümeti izliyor. Bütün çağdaş devletlerden Türkiye’de neler oluyor, Türkiye’de baskı var, baskı rejimine doğru gidiliyor. Vatandaş telefonla konuşamayacak, vatandaş mesaj gönderemeyecek. Kim kimi izleyecek? Böyle bir devlet olabilir mi? Böyle bir demokrasi olabilir mi? Bunu kabul etmiyoruz. Hükümeti sağduyuya davet ediyoruz. Baskıcı bir rejim dünyanın hiçbir ülkesinde yaşamamıştır. Yaşayamaz da zaten. Sadece gerilimi arttırıyor bunlar. Ülkede yolsuzluk var, o yolsuzluk dosyalarını kapatmak için zaten bu tür uygulamalar yapıyorlar" diye konuştu.
İNTERNET YASASI
İnternet Yasası’na ilişkin değerlendirmede de bulunan Kılıçdaroğlu, "Sayın Cumhurbaşkanı daha önce attığı bir tweet’te sanal dünyaya kimse karışmasın, insanlar internette özgürce sörf yapsınlar demişti. Bunu söyleyen kişi internete yasak getiren yasayı imzalıyor. Şimdi hangisi doğru acaba? Eğer siz gerçekten de internete yasak getiriyorsanız ve bu yasağı onaylayacaksanız bir önce yaptığınızı yapmayacaksınız. İnsanlar özgürce internette sörf yapsınlar demeyeceksiniz. Eğer onu söylüyorsanız böyle bir yasanın altına imza atmayacaksınız. Yani olduğunuz gibi görüneceksiniz veya göründüğünüz gibi olacaksınız. Bugün böyle, yarın böyle olmaz. Cumhurbaşkanlığı makamı önemli bir makamdır. Orası Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eder. O temsilde yurttaşın özgürlüğü, yurttaşın düşünce özgürlüğü, özellikle altını çizeyim hareket özgürlüğü, ifade özgürlüğü. O makam bunların güvencesi olmak zorundadır. O makam yasak anlayışın güvencesi olmamalıdır. Ayrıca o makamda oturan kişi gelen yasayı ya onaylar veya parlamentoya tekrar görüşülmesi için iade eder. Hükümetle oturup pazarlık yapmaz. Orası pazarlık makamı değildir. Anayasada da cumhurbaşkanlarının hükümetle pazarlığa oturacaksınız diye bir yetkisi yoktur. Böyle bir yetki anayasada yoktur. Sayın Cumhurbaşkanı bunları bırakmış hükümetle pazarlığa oturmuştur. Pazarlık üzerine yeni bir yasa geliyor. İşte MİT Yasası geliyor. Eskiye rahmet okutacak bir yasa. Bunu anlamak mümkün değil" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, başka bir gazetecinin, "MİT Müsteşarı 7 Şubat’ta ifadeye çağrılmıştı ve gitmemişti. Bugün bazı haberler yayınlandı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün MİT Müsteşarının gitmesi gerektiği yönünde. Ancak Cumhurbaşkanlığı’ndan bir açıklama yapıldı ve Cumhurbaşkanının bunun aksine MİT Müsteşarının ifadeye gitmemesi gerektiği yönünde bir çağrıda bulunduğu belirtildi. Köşk’ten yapılan bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna, "Köşk’ten yapılan bu açıklama şunu gösteriyor; Sayın Erdoğan’la Sayın Gül arasında bir düşünce paralelliği var. Sayın Gül nasıl yargıya güvensizliğini ifade etmişse, daha önce Erdoğan da yargıya olan güvensizliğini ifade etmişti. Bu güvensizlik sadece orada kalmamıştı. Daha öncede Sayın Erdoğan, ‘Yargı benim için ayak bağıdır’ demişti. Bugün geldiğimiz noktada bir istihbarat devleti yaratılmak isteniyor ve hükümet bütün gücüyle bunun üzerine yoğunlaşmış durumda. Ben nasıl Türkiye’yi vatandaşların konuşamaz, dertlerini anlatamaz hale nasıl getiririm, bunun arayışı içinde. Ama ne yaparsa yapsın 21. yüzyılın dünyasında kişilerin özgürlüğünü kişilerin ellerinden alamazsınız" karşılığını verdi.