CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Sorun üreten bir hükümet var karşımızda. Kendisi sorun olan devasa bir hükümet var karşımızda. Kendisi sorun olan bir hükümet, sorunları çözemez" dedi.
Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi 17 /25 Sempozyumu, Türkiye Barolar Birliği’nde gerçekleştirildi. Sempozyumun açılışına CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Millet ve Adalet Partisi Genel Başkanı İdris Naim Şahin de katıldı.
Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada, yolsuzluklar konusunda duyarlı olan bir toplumun geleceğe umutla bakan bir toplum olduğunu belirterek, “Yolsuzlukların engellenmesi konusunda umutlu olan bir toplum, ahlaki değerleri yüksek olan bir toplumdur. Biz bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk olayının birinci yılında bir araya geldik. Bu duyarlılığımızı sadece biz içselleştiremeyeceğiz. Dünya görüşümüz ne olursa olsun, inancımız ne olursa olsun, kimliğimiz ne olursa olsun, bu güzel Türkiye’nin neresinde yaşıyorsak yaşayalım, bir noktada görüş birliği sağlamak zorundayız. O da yolsuzluklar konusunda duyarlılığımızdır” diye konuştu.
“TARİH BİZE GÖSTERİYOR Kİ NEREDE YOLSUZLUĞA BULAŞMIŞ BİR HÜKÜMET VARSA ÖNCE OTORİTERLEŞİR, SONRA DİKTATÖRLEŞİR”
Adaletin farklı bir kavram olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, “Adalet insanın vicdanıdır. Bugün 7 milyar insan BM’ye kayıtlı 193 ülkede yaşıyor. Her devletin ortak amacı dünyada saygınlığı, itibarı olan bir devleti tanıtmaktır. Yolsuzluğa bulaşan ve halkının parasını nerelere harcadığının hesabını veremeyen bir devlette adalette yoktur, özgürlükte yoktur, o devlet ve o halk tehdit altında demektir. Tarih bize gösteriyor ki, nerede yolsuzluğa bulaşmış bir hükümet varsa önce otoriterleşir, sonra diktatörleşir. Çünkü kurduğu düzeni devam ettirmenin tek yolu adaleti yok etmek, insan özgürlüğünü de baskı altına almaktır. BM ve bütün uluslararası kurumlar yolsuzlukla mücadele etmek için çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.
“YOLSUZLUK BİR TOPLUMUN DERİNDEN ÇÜRÜMESİNE YOL AÇAR”
Yolsuzluğun olabilmesi için dört temel unsurun bir arada olması gerektiğini bildiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Yetkili bir insan olacak. Ülkemizde yetkili insanlar var. Bu insana yetki veren kurallar olacak. Yasalarımız var. Bu kurallar ihlal edilecek, ihlal ediliyor. Bu kuralların ihlal edilmesinden birileri menfaat sağlayacak. O menfaatin sağlandığını da 17-25 olaylarında tüm ayrıntılarıyla gördük. Yolsuzluk bir toplumun derinden çürümesine yol açar. Yolsuzluğun olduğu bir ülkede adaletten bahsedemezsiniz. Yolsuzluğun yaygınlaştığı ülkeler önce hukuklarını, sonra ahlaklarını ve son olarak da onurlarını kaybederler. Bu çok iyi bilindiği içindir ki demokrasisi gelişmiş ülkelerde yolsuzlukla mücadele devletin itibarını korumada temel öğedir.”
“BİZDE JAPON KÜLTÜRÜ OLSAYDI EMİN OLUN BAKANLAR KURULU’NDA HERHALDE KİMSE KALMAZDI”
Çeşitli örnekler vermek istediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, İspanya’da iktidar partisine yönelik yapılan yolsuzluk iddialarına değinerek, “İspanya’nın başbakanı çıkıp şunu söylemedi; bana darbe yapıyorlar demedi. Çıktı ne söyledi, ‘Bu iddiaların soruşturuluyor olması İspanya’nın onurudur’ dedi. Devleti devlet yapanda budur” dedi.
Japonya’da Tarım Bakanının suçlandıktan sonra intihar ettiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Bizde Japon kültürü olsaydı emin olun Bakanlar Kurulu’nda herhalde kimse kalmazdı” ifadesini kullandı.
17-25 yolsuzluğunun Türkiye’yi dünyanın gündemine taşıdığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bir gerçeği bütün dünya gördü. Bizde gördük. Hükümet bir devleti nasıl soyar. Bunun çok ağır faturasını Türkiye ödedi. Ödemeye de devam ediyor” diye konuştu.
Yolsuzluk endişesi araştırması yapıldığına değinen Kılıçdaroğlu, son 7 yılda ortalama yüzde 15 oranında yolsuzluk konusunda endişe artışı olduğunu ve en büyük üç artışın yaşandığı ülkeden birisinin Türkiye olduğunu, Türkiye’yi Tanzanya ve Uganda’nın takip ettiğini kaydetti. Kılıçdaroğlu, OECD’nin Türkiye hakkında şu ana kadar yayınladığı en ağır yolsuzluk raporunu yayınladığını ve raporda Türkiye’de yolsuzluklardan çok ciddi endişe taşıdığı ifade edildiğini bildirdi.
“KENDİSİ SORUN OLAN DEVASA BİR HÜKÜMET VAR KARŞIMIZDA”
Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bunlar tokat gibi gerçekler. Bu gerçekleri değiştirmek için hala şansınız var. Türkiye’nin geleceğini bizler yazacağız. Bu ülkenin ahlaklı insanları Türkiye’nin geleceğini yazacağız. 500 yıllık uygarlaşma kavgamız var. 500 yıllık ahlakı adaleti yüceltme kavgamız var. Hiç kimse bizi bu yoldan asla ve asla döndüremez, döndüremeyecektir. Bu yolsuzluklar, bu yasaklar, bu yoksulluklar elbet bir gün bitecektir. Bunun mücadelesini toplum olarak birlikte yapmak zorundayız. Sorun üreten bir hükümet var karşımızda. Kendisi sorun olan devasa bir hükümet var karşımızda. Kendisi sorun olan bir hükümet sorunları çözemez.
Sorunları çözemeyen bir hükümet sorunların yumağı haline gelir. Bugün AK Parti Türkiye’nin ekonomik büyümesinin, bereketinin önündeki en büyük engeldir. Biz yatırımın kaçtığı, işçinin köle düzeninde çalıştığı Türkiye istemiyoruz. Biz hukuka saygı duyulan bir Türkiye istiyoruz. Biz hesap verebilen bir kamu yönetimi istiyoruz. Biz hakimlerin savcıların sürülmediği, avukatların adliye koridorlarına darp edilmediği bir Türkiye istiyoruz. Üreten büyüyen kalkınan bir Türkiye istiyoruz.”
Muhafazakarlara birkaç söz söylemek istediğini belirten Kılıçdaroğlu, “Dindar insan sizin paranızı çalan insan değildir. Dindar insan bu ülkedeki vatandaşın parasını çalan insan değildir. Dindar insan hırsızların değil garibanların, mazlumların yanında duran insandır. Din ne aldatmak için vardır ne de aldanmak için vardır. Din ahlaklı ve onurlu bir şekilde yaşamak için vardır. O nedenle hepiniz elinizi vicdanınıza koyun ve yeniden düşünün. Mazlumların ezildiği, ahlaklı insanların ezildiği, düşüncesini açıkladığı için insanların hapse tıkıldığı bir Türkiye istemiyoruz.
Huzur içinde, barış içinde, kardeşlik içinde yaşayacağımız, herkesin karnının doyduğu, bebeklerin açlıktan ölmediği, refahı yüksek olan bir Türkiye istiyoruz. Bu Türkiye’yi yeniden inşa etmek bizim elimizdedir, sizin elinizdedir, 77 milyon insanımızın elindedir. Sizin inancınızı sömürenlere, kimliğinizi sömürenlere asla prim vermeyiniz. Sizin yaşam tarzınızı sömürenlere asla prim vermeyiniz. İnsanı insan olarak göreceğiz. Allah’ın yarattığı en değerli insan olarak göreceğiz. O zaman hepimiz oturup yeniden düşüneceğiz. Ayrışmanın zamanı değil, bölünmenin de zamanı değil birlik olmanın zamanıdır” ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından 17/25 Yalın Gerçekler Paneli’ne geçildi.