CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Davutoğlu'na yönelik, "İtiraz edemiyor, yukarıdakinin tutsağı" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Ben, bu kadar yoksulluk, bu kadar işsizlik varken, Recep amcanın lastik ayakkabısı bile delikken kendine 1 katrilyon 370 milyar liralık sarayı nasıl yapıyorsun, siz de vicdan var mı diye soruyorum. İsraf yazıktır, günahtır diyorum. Hani bunun cevabı? Ben, başbakanlık için yapıldı, giderken binayı da götürdü diyorum, var mı bunun cevabı?. Hiçbir soruma cevap veremedi, açıklama yaptırdı. Ben Davutoğlu'na, siz Başbakan değil misiniz? Başbakanlığa yapıldı bu bina. Neden kendi binanıza sahip çıkmıyorsunuz diye sordum, cevap yok. Çünkü vesayet altında. İtiraz edemiyor, yukarıdakinin tutsağı. Darbe sonucu malvarlığına el konulan, Genel Başkanları, milletvekilleri hapse atılan parti biziz. Darbe öncesi 80'in üstünde il ve ilçe başkanı öldürülen parti biziz. Bizi darbecilikle suçlayanların hiçbirisi bir toplu iğne ucu kadar zarar görmediler darbeden" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, " MİT'in içinde belli bir grubun doğrudan hükümetten aldığı talimatlarla CHP üzerinde çalıştığını gayet iyi biliyoruz. Daha önce CHP milletvekillerinin fişlendiğini söylemiştik. Bu fişleme belgeleri gazetelerde yer aldı ve yayınlandı. Bir yalanlama gelmedi.
Kılıçdaroğlu, " MİT'in içinde belli bir grubun doğrudan hükümetten aldığı talimatlarla CHP üzerinde çalıştığını gayet iyi biliyoruz. Daha önce CHP milletvekillerinin fişlendiğini söylemiştik. Bu fişleme belgeleri gazetelerde yer aldı ve yayınlandı. Bir yalanlama gelmedi.
Telefonların dinlendiğini, bizim içimizdeki gelişmelerden birebir hükümete bilgi aktarıldığını da gayet iyi biliyoruz. Ben MİT'in yıpranmasını istemem. Ama, bir siyasal partinin içişlerine müdahale etmek, buradan aldığı haberleri siyasi iktidara taşımak. Bu, bu kuruma yakışmıyor. Dönemin Başbakanı AKP grubunda 'Ey Kılıçdaroğlu sen mercek altındasın. Senin nefes alışını bile takip ediyoruz' dedi. Nasıl takip edecek? Herhalde kendisi gelip takip etmeyecek.
Herhalde maliye bakanlığına da söylemeyecek takip edin diye. Kime söyleyecek bunu? Devletin istihbarat kurumuna söyleyecek. O istihbarat kurumu kim? Herhalde biz değiliz, merkez bankası, BDDK, SPK değil. Kim peki ? Adı üstünde, MİT. Hükümetin talimatıyla olmuştur dinlemeler. Bir kamu kuruluşu siyasi otoriteden bağımsız görev alanının dışına çıkarak dinleme yapamaz. Daha düne kadar gazetelere, televizyon yöneticilere telefon edenler bu dinlemeyi yapanlar değil miydi? Bu ülkenin Başbakanı doğrudan telefon ediyordu neden bu haberi yapıyorsunuz diye?.
O dinlemelerden elde edilen bilgiler kime servis ediliyordu? Bana değil herhalde. Siyasi iktidara servis ediliyordu. Düne kadar araları iyiydi. 17 Aralık'a kadar. Bu dinlemelerin gerçekleştiği tarihte Başbakan çıkıp da ya düne kadar ne istediniz de biz vermedik demedi mi? Şimdi kalkmış dinlemelerden şikayet ediyor. Niçin? Kendisi de dinlendiği için. Biz dinlendiğimiz zaman çok memnundu. Ne zamanki ona dokunuldu kıyamet kopmaya başladı. Neymiş, efendim darbe yapıyorlar. Bizim gizlenecek bir şeyimiz yok, o nedenle önlem almaya da gerek yok. Konuştuğumuz olaylar aşağı yukarı medyanın önünde, halkın önünde ne konuşuyorsak, kendi aramızda da onu konuşuyoruz. Biz ihale takipçiliği yapmıyoruz, kendimize saray yapmıyoruz, çoluk çocuğumuza gemi almıyoruz, eşimize bir şeyler tahsis etmiyoruz. Her şeyimiz açık" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Biz kitaplarla ilgili yasak getirilmesini doğru bulmayız. Kişilerin düşüncelerini ifade etmelerine bütün demokratik ülkelerde izin verilir. Dolayısıyla düşüncelere yasak getirmek doğru değil. Saidi Nursi'nin kitaplarını Nur cemaatine yakın çevreler yayınlıyorlardı. Bu hükümet geldi, yasakladı. Dedi ki, bundan sonra kültür bakanlığı basacak başka kimse basmayacak. Biz bunun içinde anayasa mahkemesine gittik. Hangi gerekçeyle siz kitabın basımını devletleştiriyorsunuz? Kişiye, çevreye, ortama göre değil. Birinci sınıf demokrasinin bu ülkede olması lazım. Kişiler kitap mı yazıyorlar suç içermediği sürece herhangi bir sorun yoktur. İsteyen alır kitabı okur, isteyen okumaz" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin geleceğinden hiçbir kimse endişe duymasın. Bu ülkenin aydınlarına bir çift sözüm var. Korkmasınlar, yürekli olsunlar. Yürekli olurlarsa hiçbir şey olmaz. Neden korkacağız? Yapmamız gereken şu, cesaretle uygarlığa doğru yolumuzu sürdüreceğiz ve devam edeceğiz. Yüksek Disiplin Kurulunu ben atamıyorum kurultay seçiyor onları. Onlar bağımsızlar. Oturup tarafları dinliyorlar ve ona göre de karar veriyorlar. Ben de karar verildikten sonra öğrendim. Partinin programı vardır, tüzüğü vardır, ilkeleri vardır, kuralları vardır. Parti üyesi olan herkesin bu kurallara uyması lazım. Bende uyacağım, onlarda uyacaklar. Hem partide milletvekili olacaksınız, hem partinin ilkelerine ters düşen haksız eleştiriler getireceksiniz. Olmaz" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Biz kitaplarla ilgili yasak getirilmesini doğru bulmayız. Kişilerin düşüncelerini ifade etmelerine bütün demokratik ülkelerde izin verilir. Dolayısıyla düşüncelere yasak getirmek doğru değil. Saidi Nursi'nin kitaplarını Nur cemaatine yakın çevreler yayınlıyorlardı. Bu hükümet geldi, yasakladı. Dedi ki, bundan sonra kültür bakanlığı basacak başka kimse basmayacak. Biz bunun içinde anayasa mahkemesine gittik. Hangi gerekçeyle siz kitabın basımını devletleştiriyorsunuz? Kişiye, çevreye, ortama göre değil. Birinci sınıf demokrasinin bu ülkede olması lazım. Kişiler kitap mı yazıyorlar suç içermediği sürece herhangi bir sorun yoktur. İsteyen alır kitabı okur, isteyen okumaz" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin geleceğinden hiçbir kimse endişe duymasın. Bu ülkenin aydınlarına bir çift sözüm var. Korkmasınlar, yürekli olsunlar. Yürekli olurlarsa hiçbir şey olmaz. Neden korkacağız? Yapmamız gereken şu, cesaretle uygarlığa doğru yolumuzu sürdüreceğiz ve devam edeceğiz. Yüksek Disiplin Kurulunu ben atamıyorum kurultay seçiyor onları. Onlar bağımsızlar. Oturup tarafları dinliyorlar ve ona göre de karar veriyorlar. Ben de karar verildikten sonra öğrendim. Partinin programı vardır, tüzüğü vardır, ilkeleri vardır, kuralları vardır. Parti üyesi olan herkesin bu kurallara uyması lazım. Bende uyacağım, onlarda uyacaklar. Hem partide milletvekili olacaksınız, hem partinin ilkelerine ters düşen haksız eleştiriler getireceksiniz. Olmaz" dedi.