Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Kurucular Kurulu Trabzonlu Üyesi Musa Malik Yıldırım, Genel Başkan Ali Babacan’ı eleştiren açıklamaları sonrasında Kesin İhraç istemiyle disipline sevkedilmesi ile ilgili açıklamalarda bulunarak “bu şahsım adına utanç değil, şereftir” dedi.
Yıldırım yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;
“DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın, anayasamızın ilk 4 maddesinin tartışılabileceğine dair yaptığı televizyon konuşmasından sonra, yaptığım değerlendirme dolayısıyla, kesin ihraç talebiyle 25 Şubat 2021 Tarihinde bana ulaşan belgeyle Genel Merkez Disiplin Kurulu’na sevk edilmiş bulunuyorum…
Öncelikle şunu ifade edeyim: Türkiye Cumhuriyeti’ni, milletimizi ve onun değerlerini korumak uğruna verdiğim siyasi mücadele, beni bulunduğum yerden ihraç ettirecekse, bu şahsım adına utanç değil, şereftir…
Sormuştum: Anayasanın ilk 4 maddesinin hangisinden rahatsızsınız? Devletin adından mı, cumhuriyetin niteliklerinden mi, bölünmez bütünlüğünden mi, dilinden mi, Bayrağından mi, İstiklal Marşı’ndan mı, başkentinin Ankara oluşundan mı?
Görüyorum ki, soruma cevap vermek yerine, jet hızıyla ihracım akıllarına gelmiş… Genel Başkan’ın, Türk devletinin temellerini sarsacak açıklamalarından alınmayan parti yönetimi, ne hikmetse benim tepkimden alınmış… Kurulurken demokrasiye ve özgürlüklere vurgu yapan parti, benim haklı eleştirilerime tahammül göstermek yerine, demokrasi ve özgürlük derken, meğer HDP çizgisinin savuna geldiği demokrasi ve özgürlük anlayışını kastetmiş…
Yani, Türkiye Cumhuriyeti’nin tartışılmazlarını tartışmaya açmak serbest, bölücülerin kullandığı dili eleştirmek yasak kabul edilmiş!..
Şahsıma yapılan tebligatta, açıklamalarımla partiyi kamuoyu önünde küçük düşürdüğüm belirtilmiş…
Bu nasıl bir parti içi demokrasidir ki, Genel Başkan ve bazı parti yöneticileri PKK ve siyasi uzantısı partinin bile dile getirmediği şeyleri dile getirince küçük düşmüyor da, ben Türk milleti ve devletinin kutsalları adına savunmaya geçince küçük düşüyor!
Ne diyecektim? “Ne güzel buyurdunuz Sayın Genel Başkanım, anayasanın tartışılmazlarını delin delebildiğiniz kadar” mı diyecektim?
Aracılığınızla parti yönetimine soruyorum: Sizin kutsalınız ve dokunulmazlarınız nelerdir? HDP’yle gizli müttefikliği çağrıştıran bu dilin sırrı nedir? Türk’ün vatanında Türk’ü yok saymaya çalışan projelerde rol mü üstlendiniz?
İhraç talebine yol açan konuşmamın her satırın arkasındayım ve ömrüm oldukça bu ilkeler için mücadele edeceğim…
Milli Mücadele’de tırnaklarını kayalara tutturarak bizlere bu vatanı bırakan şehit ve gazilerimize, her karış toprağında kan, alın teri ve emek olan bu şehitler yurduna sadakatten ayrılmayacağım…
İhraçtan çekinmiyorum… Çünkü herhangi bir partinin bana verebileceği hiçbir unvanı, bu toprakların bağımsızlığından ve bütünlüğünden önemli görmem… Bunun için de hangi bedel ödenecekse öderim…
Daha önce yaptığım basın toplantısında da ifade ettiğim ilkeyi, beni ihraç etmek isteyen iradenin beynine paslı çivi gibi yeniden çakıyorum:
Ülkenin birlik ve beraberliği için bugüne kadar verdiğim mücadeleyi bundan sonra da vermeye devam edeceğim… Devlet-ebet- müddet ülküsü yolunda üzerime düşen görevi sürdüreceğim…
Milletime kurulmak istenen tuzaklara karşı tabii ki tavırlı olacağım…
İfade etmiştim ama anlamak istemeyen parti yönetimine anlamaları için yeniden sesleniyorum: Anayasanın ilk 4 maddesi, bizlerin vaz geçebileceği, konuşurken sesinin titreyeceği, yutkunacağı, tartışmaya açacağı maddeler değildir…
Belli ki, sözlerim, parti yönetimindeki makyajı dökmüş, gerçek ortaya çıkmıştır… Katlanamadıkları düşünce, Türk milletinin öz düşüncesidir… Parti yönetimi, Türk devlet ve milletini var eden değerler karşısındaki hazımsızlığıyla kendi gerçek yüzünü ifşa etmiştir… Buna vesile olmak da ne mutlu ki şahsıma nasip olmuştur…
TAKDİR MİLLETİMİZİNDİR…”