Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'de esnaf, çalışan, çiftçi ve memurun perişan olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "İftira ve yalanla bizim gerçekleri gündeme getirmemizi engelliyorlar. Biz her yerde her zaman hep beraber çaba göstermeliyiz. Bir vatandaş bana bir ileti gönderdi. Aylık toplam harcamasının 953 TL, eline geçen paranın 750 TL ve her ay 203 TL borçlandığını yazıyor. Yurttaşın hali bu. Başbakan bu vatandaşın durumu ne diye
sormuyor. Bu çünkü o köşkünde villasında oturur. Dostlarının keyfi yerinde. Herkesin gelir ve dünyalıkları tamam. Öbür dünyaya mal götürmek için çalışıyorlar. Esnaf, çiftçi ve memurun durumunu görmüyorlar. Ama bunları anlatmak bizim görevimiz" dedi.
Gaziantep'te Dr. Ersin Arslan'ın öldürülmesiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, ölen doktorun arkadaşlarının haklarını savunmak için demokratik bir şekilde yürüyüş yaptıklarını belirterek, "Sayın Başbakan 'Doktor Ersin Arslan'ın arkasından yapılan yürüyüşü kınıyorum' diyor. Cinayete kurban giden doktor arkadaşlarının haklarını arıyorlar. En azından o acıyı paylaşıyorlar. Sen o acıyı paylaşan arkadaşlarını tamamını kınıyorsun. Kafaya bakın. Bunların demokrasi kültürü yok diyorum kimse
inanmıyor. Bunların vicdanı yok. Vicdan muhasebesi yapması lazım. Sağlık hizmetinin tel tel döküldüğünün farkında değimlisin. Güzel başladın, şimdi yanlış yere gidiyorsun. Herkese bir sor bakalım. Eczacı keser, hastane keser, banka keser, ya bu emekliden ne istiyorsun, zaten 3 kuruş veriyorsun. Nereye başvurursan kesiliyor, bankadan kesiliyor, aylığından kesiliyor. Sağlıklı bir demokraside bir acıyı paylaşmak için yürüyüş yapan doktorları kınıyorsanız. Doktorların mutlu olmadığı bir toplumda hastalar mutlu
olamaz. Öğretmenlerin mutlu olmadığı yerde öğrenciler mutlu olamaz. Demokrasilerde çatışmak ve kavga etmek bir kültür değildir. Uzlaşma ve beraber olmak bir kültürdür. Çatışmayı esas alırsan toplumu çatıştırırsın" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın durup dururken bağırıp çağırdığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bunu yapmanı gerektiren ne var ortada. 'Siz Kur'an-ı Kerim'e karşısınız.' Ya, 20 milyarlık hırsızlığın Kur'an-ı Kerim'le ne ilgisi var. 'Siz camilere karşısınız.' Ya, 20 milyarlık hırsızlığın camilerle ilgisi var. 'Siz Hazreti Muhammed'e karşısınız.' Ya 20 milyarlık hırsızlığın Hazreti Muhammed ile ne ilgisi var. Biz Hazreti Muhammed'i sayarız. Kur'an-ı Kerim'e saygı gösteririz. Bizim bu konularda ne tereddüdümüz
var, ne de bir düşüncemiz var. Ama biz hırsızlıkları, yolsuzlukları Kur'an-ı Kerim ile Hazreti Muhammed ile bir araya getirmeyiz. Yolsuzluk yapacaksın, kılıfını hazırlayacaksın, kanun maddesini düzenleyeceksin. Biz itiraz edeceğiz. Sen Kur'an-ı Kerim'e sarılacaksın. Din iman edebiyatı yaparak neler döndüğünü en iyi ben bilirim. Senin kirli çamaşırlarının hepsini dökerim ortaya. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde köşeyi nasıl döndüğünü bütün belge ve raporlarla ortaya koyarım. Yüreği varsa.
Kendisine güveniyorsa devletin arşivleri ortada. Karşıma çıkamaz. Çıkması için adamda yürek olması lazım. Çıkmak için önce temiz olması lazım. Temiz olmayan adam benim karşıma çıkabilir mi? Kalkmış ahkam kesiyor. Sen bunları bırak, sen 20 milyar dolarlık hırsızlığı niye o yasanın içine koydun. Bunu herkes anlar. Ama bunu duymamazlıktan gelen birisi var. Onun adı da Recep Tayyip Erdoğan" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aynı zamanda iftira makinası olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, "Bir insan bu kadar yalan ve iftirayı bir araya nasıl getirir. Biz Diyanet İşleri Başkanı'na hakaret etmişiz. Biz onurlu olduğu ifade etmişiz. Bir insan bu kadar çarpıtmayı nasıl yapabilir. Tipik ahlaksızlık, tipik iftira. Ben Diyanet İşleri Başkanı'na saygı duyarım. Sadece ona değil. Kamu ve devlette görev yapan herkese saygı duyarım. Nasıl olurda 'Onurlu din adamı' diye başladığımız cümleyi çarpıtıp 'sizin
onurunuz yok mu?' gibi bir algıyla ortaya çıkarsınız. Değerli arkadaşlar bunu ancak kuldan ve Allah'tan korkmayanlar yapar. Başka kimse yapmaz. Benim onurlu bir din adamı olarak söylemem o makamı şereflendirmektir. Erdoğan bana aslında 'Onurlu Başbakan' dememi istiyor. Ama söylemem kusura bakma. Ama ne zaman söylerim, onu da söyleyeyim; Sen denize feneri, fitre hırsızları ve zekat hırsızlarının kankası olmaktan vazgeçersen. Yalan ve iftira atmaktan vazgeçersen. Cami soyguncularından, ihale soyguncularından
hesap sorarsan ve 20 milyar dolarlık hırsızlıktan vazgeçersen söz veriyorum. 'Onurlu Başbakan' ifadesini kullanacağım. 'Onulur bir Başbakan' diyeceğim" diye konuştu.
Kendisinin Süleyman Demirel'in önünde diz çöktüğünün ifade edildiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Süleyman Demirel'in önünde diz çökmüşüm. Şunu herkesin bilmesini istiyorum. Benimle arkadaşlık yapanlar çok iyi bilirler. Yaşamım boyunca hiç kimsenin hiçbir makamın önünde diz çökmedim. Erdoğan'a bir tavsiyem var. Genel Müdürlük yaptım dönemde 2 bakan hariç tüm bakanlarla kavga ettim. Çünkü diz çökmedim doğru bildiğimi sonuna kadar yaptım" dedi.
Bu arada bir gazete sayfasını gösteren Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın Hikmetyar'ın önünde diz çöktüğünü göstererek, "Ama ben senin kimin önünde diz çöktüğünü çok iyi bilirim. Ne diyordum ben. Erdoğan bir yalan makinasıdır diyordum. Ne diyordu, 'biz kimsenin önünde diz çökmeyiz' Ya, peki bu ne. Bizim bunu unuttuğumuzu mu sanıyorsun. Cami açılışlarında Diyanet İşleri Başkanı yanlarına yok. Arka taraflarda cami açılışı yapıyorsun. Bari yanınıza alın. Almıyorlar. Sen ağzınla kuş tutsan. Sen yolsuzluklara dur
deyinceye kadar sana 'Onurlu Başbakan' demeyeceğim. Sen hala çöktüğün noktadasın. Seni o noktaya ben mahkum ettim zaten. O noktadan sen çıkamazsın. Seni kafanda çağdaş düşünce yok. Demokrasi yok. Sen o karanlığa mahkumsun zaten. Türkiye'yi bu hale getirmek o diz çökmek yüzünden oldu" diye konuştu.