İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Birileri, sözü milletin değil kendilerinin söylemesini istedi. Milletin sözünü beğenmedi, milletin iradesine ipotek koymak istedi. Herkes seçim profesörü olmuş. Herkes seçim hukukunun profesörü. Ben inanın anlamakta zorlanıyorum. Ömrü hayatım boyunca hiç bir yerde böyle bir haksızlığın olduğu başka bir seçim görmedim" dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çatalca'da muhtarlarla bir araya geldi. Burada konuşan Soylu, "Birileri, sözü milletin değil kendilerinin söylemesini istedi. Milletin sözünü beğenmedi, milletin iradesine ipotek koymak istedi. İstanbul’da seçimlerde yaşananların en net tarifi “oldu bitti” yapma gayretidir" ifadelerini kullandı.
Seçim hukukunun başka hukuka benzemediğini söyleyen Soylu, "Az önce gelirken radyoda dinliyor idim herkes seçim profesörü olmuş. Herkes seçim hukukunun profesörü. Ben inanın anlamakta zorlanıyorum. Biz kimsenin işine karışmıyoruz. Cerrahlık yapabilir miyim? Benim işim değil çünkü. Avukat 4 yıl okuyor bir çok davaya giriyor, kendi adına bir çok meşgalesi söz konusu. Şimdi ben onun adına onun gibi onun karşılaştığı meselelerle karşılaşmadan aldığı eğitimi almadan bir söz söyleme gayretine sahip olabilir miyim? Olamam. Mühendis inşaat yapıyor. Ben 4 tane kolon dikmesinin nasıl olacağını bilmem. Onunla ilgili bir yorum yaparsam herhalde ayıp etmiş olurum. Bakıyorum adam gazeteci ama hepimizden daha çok siyasetçi, hepimizden daha çok partici, hepimizden daha çok seçim hukukunu biliyor. Bu seçim hukuku başka hukuka benzemez. Bunun örneğini de şöyle veririm; ortopedi doktorunu kalp ameliyatına sokabilir misiniz? Sokamazsınız. Kalp ameliyatı başka bir şeydir. Seçim hukuku da bu hukuk içerisinde her avukatın her hukuk okuyanın bilebileceği bir iş değildir. Çünkü bir meşgale alnı değildir. Avukatın meşgale alanı seçimden seçimedir. Bayram namazı gibidir yani, nasıl bayram namazına gittiğimiz zaman sabahlayın hoca tarif eder, dönem dönem cenaze namazlarını tarif eder neden bayram namazı yılda 2 kez oluyor. Cenaze namazı ancak gidebildiğimiz zaman oluyor. Seçim hukuku çok ilgilenilmez. Seçim zamanı itiraz olacak da gideceksin aynı meseleyle karşılaşacaksın" şeklinde konuştu.
"KANUN UYGULAMAMIŞ VE KANUNU DELMİŞ"
Soylu sözlerine şöyle devam etti:
"Kanun demiş ki kaymakamlar seçim kurulu başkanına orada sandık başkanı olacak kişileri verirler. Vermiş ve seçim kurulu hakimleri de oradan alırlar demiş. Peki o nereden almış? Her yerden. Belediyeden almış, bankadan almış, dışarıdan almış, çalışandan almış, çalışmayandan almış ve netice itibariyle orada kanun uygulamamış ve kanunu delmiş. Yaklaşık 19 binin üzerine ki başka bir yerden almış. Bunun 96 tanesi CHP üyesi kanun bunu yasaklıyor. Hiç bir siyasi partiye üye olamaz diyor. Tarif etmiş çünkü 3 bin 380'inin de birinci dereceden akrabası CHP üyesi. Bu annesi, babası, evladı sandık başkanı demek. Yüzde 10 CHP üyesi. Şu soruyu sormak lazım İstanbul'da yüzde 10 CHP üyesi var mı? İstanbul seçmenin yüzde 10'u CHP üyesi mi? Böyle bir şey söz konusu değil."
"ÖMRÜ HAYATIM BOYUNCA BÖYLE BİR SEÇİM GÖRMEDİM"
Soylu hiç bir yerde böyle bir haksızlığın olduğu başka bir seçim görmediğini söyleyerek, "Bir baktık ki Binali Yıldırım'a 201 çıkmış adam sandıkta bunu 1 oy yazmış. Hadi bu bir tane iki tane olur. Ufak tefek kaydırmalar olur haksızlıklar olur bu bir yerden döner. 1 tane değil, 2 tane değil, 10 tane değil, 20 tane değil. Binali beyin oylarında onlarca sandıkta kaydırma söz konusu olmuş. Ya Vatan Partisine yazılmış, ya Demokrat Partiye yazılmış. Sandıkların yüzde onu açılmış aradaki fark 29 binden 13 bine düşmüş. Sandıkların yüzde 10'nu ancak açtırabildik. İtiraz ettik, açın sayılsın dedik. Dünyanın başka ülkelerinde böyle değerlendirmeler var Amerika dahil olmak üzere. Diyarlar ki; arada bu tip ufak farklar varsa hiç tartışmaya girmeyelim tekrar sayalım daha dikkatli sayalım. Dünya demokrasilerinde gelişmiş demokrasilerde bu var ve neticede yüzde 10'unu açtırabildik fark 13 bine düştü. Geri kalan yüzde 90'ını açtırmak istedik bunu reddediyoruz dediler. Kimse kusura bakmasın hakkımızı kimseye yedirmeyiz. Ömrü hayatım boyunca hiç bir yerde böyle bir haksızlığın, oy kaydırılmanın olduğu başka bir seçim görmedim" dedi.
"İSTANBUL YA KÜRESEL BİR GÜÇ YA DA KÜRESEL GÜÇLERİN ARKA BAHÇESİ OLACAK"
"Bizim milletin kararını kabul etmekle ilgili hiçbir sıkıntımız yoktur" diyen Soylu, "Ancak milletin sözünün eğilip bükülmesine de seyirci kalmayız, bu noktada atılması gereken hangi hukuki adim varsa onu atarız. Her seçim bir tercihtir. Bu seçimin tercihi şudur: İstanbul ya küresel bir güç merkezi olacak, ya da küresel güçlerin arka bahçesi olacak. 23 Haziran’da yapacağımız iş, buna karar vermektir. Bugün İstanbul’a talip olan birileri, İstanbul’u sadece genel siyasetlerine, partilerini ayağa kaldırmaya destek olması için istiyor. Onlar İstanbul’a hizmetin değil, İstanbul’un gücünün hayalini kuruyorlar. 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı seçimidir ve elbette ki burada, İstanbul’a ait bir şey söylemek lazım. Ben de bir İstanbul seçmeniyim, bu şehirde büyüdüm. Bu şehirde yaşadım" ifadelerini kullandı.
"SOSYAL MEDYA KAMPANYALARIYLA MUSLUKLARDAN SU AKITILMIYOR"
Soylu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kimse kusura bakmasın ama sosyal medya kampanyalarıyla musluklardan su akıtılmıyor. 1994’de Recep Tayyip Erdoğan bu emaneti teslim aldığı zaman koskoca İstanbul’un musluklarından su akmıyordu. Şimdi bu şehirde arabamızla suyun altından geçiyoruz. Bugün İstanbul’un 2071’e kadar su ihtiyacını karşılamak üzere bütün çalışmalar yapılmıştır"