Haber61/Haber Servisi - Karadeniz’in Sesi Gazetesi’nden Fatma Yavuz’a açıklamalar yapan Trabzon Milletvekili eski Bakan Faruk Özak, kendisine iftira atıldığını ifade ederek çok çarpıcı açıklamalar yaptı.
Trabzonspor eski Başkanlarından Özak, “Geçen 10 yıl içerisinde Trabzon’da 2 gayrimenkul aldım. Sülüklü’de 4 kişilik ve Bostancı’da 5 kişilik kabristan. Bahçecik’ten mezar yeri almak için gitmiştim, çok yüksek fiyat verilince, ‘mezar yeri bu kadar pahalı olur mu’ dedim. ‘Ama yol kenarı’ cevabının aldım. Ben de; ‘o zaman kat karşılığı yapalım burayı’ dedim. Şimdi benim için, Faruk Özak şurayı burayı aldı diye iftira atanlara diyorum ki; ‘15 senede kabiliyetsizliğimden bu kadar yer alabildim ama bu ahlaksızlara ve müfterilere Bostancı’daki mezar yerlerimi kat karşılığı verebilirim.” dedi.
İşte o açıklamaların yer aldığı röportaj;
Eski futbolcu, Trabzonspor Başkanı, bakan, milletvekili… Birçok unvanı var ama hepsinin özeti; Faruk abi. Yıllardır sporun, iş dünyasının ve siyasetin en önemli aktörlerinden biri olan AK Parti Trabzon Milletvekili Faruk Özak ile geçmişten bugüne uzanan keyifli bir sohbet yaptık. Takipçisi olduğu pek çok projeyi detaylarıyla anlatan Özak, Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan neden ayrıldığını ilk kez açıkladı. Özak’ın, sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
En başından başlarsak, siyasete girmeye nasıl karar verdiniz?
DELİLİK Mİ AŞK MI?
Trabzon’da Haydar Hafız’ın oğlu olmak çok önemli bir meziyettir. Tanınıyor ve sevilen bir insan oluyorsunuz, eğer ona layıksanız. Ben çok başarılı bir öğrenciydim. Liseden sonra girdiğim sınavlarda her üniversiteyi kazandım. 1964 ODTÜ’ye, 1965 İTÜ’ye girdim. Fakat delilik mi diyelim; futbol ve Trabzon aşkı beni 1966 yılında KTÜ’ye getirdi. Futbol oynamak için Trabzon’a geldim. O dönemde hem üniversite oku hem futbol oyna, Maguris otobüs ile Adana’ya git maç yap sonra aynı arabayla Trabzon’a dön, mukavemet sınavına gir ve geç. 5 yılda yüksek mühendis oldum. Benim dışımda Atay Aktuğ ve rahmetli Bülent Şahinkaya bunu başardı. Üçümüz de Trabzonspor’da top oynuyorduk, bu söylediklerim öyle kolay işler değildi ama başardık.
BİR ŞİRKETTEN 1 KİŞİ
Futbolu bıraktıktan sonra İskender Önal ve Azer Benli ile ticarete atıldık. İnşaatlar yapmaya başladık. 1976 yılından itibaren her dönem siyasete girmem konusunda teklif geldi. Ortağım Azer Benli ANAVATAN Partisi’nden siyasete girmişti. Bir şirketten bir kişi siyasete girer mantığıyla siyasetten uzak kaldım. Sporda yöneticilik, gazetelerde spor yazarlığı yapıyordum. Hayır işleriyle uğraşıyordum. Kendi ölçümüzde sosyal sorumluluklarımızı yerine getiriyorduk. Tayyip Bey de bizi sporculuğumuzdan tanıyor ve seviyordu. Trabzonspor’a olan sevgi ve saygısı da o efsane takımla başlamıştı.
ZİYARETİM OLAY OLDU
1994-95-96 yıllarında Sadri Şener’den sonra Trabzonspor’a başkan oldum, Tayyip Bey de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’ydı. Demokrasi ve insanlık anlayışım gereği kendisini ziyarete gittim. Bu ziyaret Trabzon’da belirli bir kesimi ayağa kaldırdı; ‘TS başkanı nasıl olur da Tayyip Erdoğan’ı ziyarete gider? İrtica hortladı’ şeklinde eleştiriler yaptılar. Sonrasında Tayyip Beyle ağabey-kardeş ilişkimiz devam etti. Daha sonra haksız yere cezaevine girdi, Kenan İskender ile orada da ziyaretine gittik. Bana göre bunlar çok normaldi ama Trabzon’da bazı kesimler farklı değerlendirdi. Asıl taassup buydu.
Recep Tayyip Erdoğan ile yakın ilişki içerisine girerken, böyle söylentilerin olacağını ve üzerinize gelineceğini tahmin etmediniz mi?
Bakın Trabzon’da bir yazar arkadaş var, ‘Faruk Özak Tayyip Beyi kıramadı çünkü Tayyip Bey ona iş vermişti’ diye yazmıştı. Yalan ve iftira. Allah’a çok şükür işimiz gücümüz yerinde. Ben devlete hiç iş yapmadım iyi ki yapmadım çünkü Bayındırlık Bakanlığı yaparken insanın anasını ağlatırlardı. Tayyip Beyi cezaevinde ziyaretimde, ‘bundan sonra beraberiz’ dedi, ben de ‘size başarılar dilerim’ dedim ve çıktım. 2002 yılı Eylül ayında Abdüllatif Şener ve Kemalettin Göktaş beni aradı, kurucu üye olmamı istediler. Asım Aykan’da keza öyle. Bu teklifi kabul etseydim bugün 100 kurucudan birsiydim. Düşünmediğimi söyledim. Sonrasında kıramayacağım insanlardan öyle bir baskı geldi ki; o sıra Çanakkale Gökçeada’daydım. Ankara’ya gittim yüzde 51 evet diyeceğim ama baktım ki rahmetli Hasan Kalyoncu bey benden önce davranıp başvuru parası olan bin TL’yi benim adıma yatırmış. Seçimlere girdik halkımız teveccüh gösterdi. Meclis’e girdik. Bir süre Bütçe Plan Komisyonu’nda çalıştım. Orada Türkiye’nin röntgenini çekiyorsunuz. Yapılacak bütün icraatlar oradan geçer, bütçeler orada yapılır. Orada her şey konuşulur ve siz çok şey öğrenirsiniz. Bir süre sonra 2005 Haziran ayında Müsteşar Ömer Dinçer Bey beni aradı, ‘Tayyip bey köşke çıktı sizin isminizi verecek eğer Cumhurbaşkanı Necdet Sezer onaylarsa Bayındırlık Bakanı olacaksınız’ dedi. ‘Hayırlısı’ dedim.
DEVAMI 2. SAYFADA
YARADANIN DİVANI
Bakan koltuğuna oturduğum ilk gün, Trabzon’dan dostlar ve gazeteci arkadaşlar geldi, 1920’lerden kalma resimler vardı odanın duvarlarında. Gazetecinin biri resimleri gösterip, ‘Bu resimlerlerdeki son üç bakan yüce divana gitti. Yüce Divan hakkında ne düşünüyorsunuz?’ dedi. Ben de, ‘Yüce Divan’a saygı duyuyorum ama ben en çok saygıyı YÜCE YARADANIN DİVANINA duyuyorum’ dedim. Yüce Divan’a giden de var gitmeyen de var. Giden belki haksızlıkla gitti, gitmeyen de bekli haksızlıkla gitmedi. İnsan vicdanına hesap verebiliyorsa ne mutlu...
Bayındırlık Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, toplam 6 yıl… Trabzon, Faruk Özak’tan ne bekledi? Beklediğini aldı mı?
Ben Trabzonlu Faruk Özak olarak, bu şehre minnet borçluyum. Bu şehri iyi temsil etmeye çalıştım. Gerek siyasi, gerek sosyal, gerekse kültür sanat anlamında çok fazla katkı sağlamaya çalıştım. Trabzonlu olmaktan gurur duyuyorum. Benim için yazılıp çiziliyor; Faruk Özak, Kaşüstü’nde arazi kapattı, Faruk Özak Bağ-Kur binasını aldı, bunun gibi çok şey… Bunlar müthiş bir hasettir, iftiradır. Siyasette, sporda ve sosyal yaşamdaki başarımı çekemeyen, haset eden insanların lafları... Her camiada bu tür insanlar olabilir ama en büyük günah iftira atmaktır. Ben bunların çoğunu Hazreti Mevlana’nın sözüyle karşılıyorum; ‘Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verecek cevabım vardır. Ama bir lafa bakarım laf mı diye bir de söyleyene bakarım adam mı diye.’
Faruk Özak siyasete atılmadan önce çok sevilen bir insandı… Siyaset sizi yıprattı mı?
Siyasete girmeden önce yüzde 99 sevilen bir insandım… Siyaset mutlaka yıpratır. Ben her kesimden insana hizmet ettim, asla ayırım yapmadım. Çünkü bizim dinimizden ve babamızdan aldığımız kültür budur. Trabzon’da bizi sevmeyenler olabilir ama bu iftira atmayı gerektirmez. Siyasette de işi ölçülü yapmalıyız. Eğer rakibine yeniliyorsan saygı duyacaksın. Ben öyle yaparım. Siyasete tam zamanında girdiğimi düşünüyorum. Eşimi ve çocuklarımı siyasi anlamda kimse tanımaz, bu bir artıdır. Devletle iş yapmadım, anlımız açık. Ortaklarım pırıl pırıl… Elimizden gelen hizmeti fazlasıyla yapmaya çalıştık. Koalisyonlar döneminde siyasete girmiş olsaydım belki bu kadar verimli olmayacak ve çoktan siyaseti bırakmış olacaktım.
EN ÖNEMSEDİĞİM ÜNVAN
‘Faruk abilik’ nereden geliyor?
Mütevazılığımızdan, insana saygımızdan “Halka Hizmet Hakk’ka Hizmet” anlayışımızdan, yaşımızdan ve toplumun dertleriyle hemdert olmaktan... Spor var, mühendislik var, sevilen, tanınan bir babanın oğlusun, sosyal yönün güçlü ve insanları sevip hizmet ediyorsun. İnsanlar da bize ‘abi’ diyorsa mutlu oluruz. Bana göre en önemli unvandır ağabeylik. Sayın Davutoğlu, ‘Başbakanlık geçer bana hocam deyin’ derdi. Hoca olmak çok önemli, ben hoca olamadığım için çok üzgünüm. Sebahat öğretmenimin elini bakan olarak öptüğümde çok gururlanmıştı. Bakanlık geçiyor, geriye abilik kalıyor.
İFTİRACİLARA TEKLİFİM
Geçen 10 yıl içerisinde Trabzon’da 2 gayrimenkul aldım. Sülüklü’de 4 kişilik ve Bostancı’da 5 kişilik kabristan. Bahçecik’ten mezar yeri almak için gitmiştim, çok yüksek fiyat verilince, ‘mezar yeri bu kadar pahalı olur mu’ dedim. ‘Ama yol kenarı’ cevabının aldım. Ben de; ‘o zaman kat karşılığı yapalım burayı’ dedim. Şimdi benim için, Faruk Özak şurayı burayı aldı diye iftira atanlara diyorum ki; ‘15 senede kabiliyetsizliğimden bu kadar yer alabildim ama bu ahlaksızlara ve müfterilere Bostancı’daki mezar yerlerimi kat karşılığı verebilirim.’
DEVAMI 3. SAYFADA
ATATÜRK GÜLÜMSÜYOR
Atatürkçü geçinen insanlara diyorum ki; 100 TL’nin üzerinde bulunan fotoğrafta Atatürk gülümsüyor. Eskisinde böyle miydi? Hayır, çünkü 6 sıfırı görüyordu ve rahatsız oluyordu. Gerçek Atatürkçülük ekonomik zaferler kazanmaktır. Okul yapacaksın, yol yapacaksın, IMF’yi kapının dışında bırakacaksın. Daha çok okul, daha uzun kilometrede yol yapacaksın, dünyanın 16. Avrupa’nın 6. Büyük ekonomisi olacaksın, enflasyonu düşüreceksin, ihracatı artıracaksın, kişi başına düşen geliri artıracaksın vs. İşte Atatürkçülük budur, çağdaşlık budur. Kim işini iyi yapıyorsa gerçek Atatürkçü odur.
KÜLTÜR-SANATA DESTEK
Trabzon’un çözüm bekleyen en önemli sorunu nedir?
SON SÖZ: KOLLEKTİF ŞUUR
Kişileri değil, olayları değil fikirleri konuşmalıyız. Toplum böyle yücelir. Trabzon’da sadece ulaşıma her yıl 1 milyar kaynak lazım. Dedikodu değil, fikir üretmeliyiz, bunu tartışmalıyız. Mesela Boztepe Yolu’nu iniş-çıkış nasıl yapabiliriz? Arap turizmi için gönüllüleri nasıl yetiştirmeliyiz? Arapça bilen gönüllüler şart. Sivil Toplum Kuruluşları, Belediyeler, açsın kursunu, Arapça, İngilizce öğretsin gençlere. O genç, alışveriş yapan turiste yardımcı olacak, memnuniyetini artıracak. Araplar ve diğerleri kaçarsa ne yapacağız? Bunları düşünmek lazım.. Kısacası, bu kentin sivil toplum örgütleri, medyası, kanaat önderleri kolektif şuur oluşturmalıdır. Turizm, yol, eğitim, sağlık vs., her konuda devlete, siyasetçiye ‘ne oldu bunlar’ diye sormalı, ‘şu da yapılabilir’ diye proje üretmelidir. Mesela Trabzon’a Türkiye’nin en önemli spor merkezlerini yaptık. Yüzme havuzundan tenis kortlarına kadar ne ararsan var. Ama spor turizmini canlandıramadık. Bunu başarmak lazım… O yüzden diyorum ki; fikirleri konuşmalıyız.
MEDYAYA DİYORUM Kİ:
Faruk Özak’ın aleyhine doğru olan ne varsa yazın, Faruk Özak’ın lehine hiçbir şey yazmayın. Faruk Özak’ın aleyhine yalan yazmayın, iftira atmayın. Ben bu anlamda eleştiriye açığım.