Babacan, “Seçim döneminde öyle şeyler duyuyoruz ki siyasi partilerden Türkiye bugün olmasa 2-3 sene sonra Yunanistan durumuna getirecek vaatler. AB üyesi olmasına, sırtını AB Merkez Bankası’na dayamış olmasına rağmen bir türlü ekonomiyi toparlayamıyor ve ilerleme görülmüyor” dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İzmir Ticaret Odası Genişletilmiş Özel Meclis Toplantısı’na katıldı. Toplantıda İzmirli işadamlarına hitap eden Babacan, dünya ekonomisini de değerlendirerek sözlerine başladı. Gelişmiş ülkelerde özellikle ABD bir miktar nihayet toparlanma olduğunu dile getirerek, Avrupa ve Japonya’da büyümenin zayıf ve kırılgan olduğunu belirten Babacan, “Gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızları düşmüş. Örneğin Çin bu sene yüzde 7 zor tutturacak. Önümüzdeki 10 yıl yüzde 5 büyüyecek. Meksika’da, Brezilya’da büyüme oranları da çok şok düşük. Hatta Brezilya’da durmuş durumda. Gelişmekte olan ülkeler açısından durum pek olumlu gözükmüyor” dedi.
“G20’YE KALICI YAPILAR KAZANDIRDIK”
Türkiye’nin dönem başkanlığı yaptığı G20’ye çok şey kazandırdığını vurgulayan Babacan şunları söyledi:
“G20 temsil gücü çok yüksek bir yapı. Biz 3 sene önce aday olmuştuk, bu yılbaşı itibariyle çalışmalarımıza başladık. Bu yıl sonu itibariyle Çinlilere devredeceğiz. Kendi dönem başkanlıklarımızın önceliklerini yoğun şekilde anlattık. Üç önemli önceliğimiz var. Birincisi kapsayıcılık, ikincisi uygulama, üçüncüsü de yatırımlar. Kapsayıcılık altında KOBİ’lere özel önem veriyoruz. Şu ana kadar G20’de KOBİ’ler yoktu, fazla sesi duyulmuyordu. KOBİ’ler için hangi karar alabiliriz bunun için özel bir çalışma başlattık ve Dünya KOBİ Forumu kurulumunu açıkladık. Bütün uluslararası platformda KOBİ’lerin sesi olsun istedik. Dünya Bankası dedi ki ‘Bizde kurucular arasında yer almak istiyoruz.’ ‘Hay hay’ dedik. OECD de ‘Bizde paydaş olmak istiyoruz’ dediler ve onlar da katıldılar. Böylece artık kalıcı bir yapı olarak devam edecek. Kapsayıcılık adı altında ‘kadın 20’ girişimi. Kadınların işgücü piyasasında etkinliğinin ve rolünün artmasıydı. Kendi yapımızı kurduk ve G20 ülkelerine de kendi yapılarını kurmasını söyledik. Ve önümüzdeki aylarda G20 toplantısı yapılacak. Bu da G20’ye kazandırdığımız kalıcı bir yapı olacak. Bir de az gelişmiş ülkeler. Burada yaklaşık 70 ülke var. Biz G20 üyesi olmayan 70 ülke için de girişim başlatmış olduk ve aldığımı kararlarda o ülkeleri de dikkate alacağız. Uygulama, pek çok ülkede sorunlar biliniyor ve çözümler de aşağı yukarı bellidir. Gel gelelim uygulamada sıkıntılar var. G20 ülkelerinin özel gündemlerini rapor etmelerini ve takip çerçevesinde uzlaştık. Biz bu reform çalışmalarımız masaya getireceğiz ve kendimiz sorumlu tutacağız. Eğer masaya kurulan bu reformları yaparsak dünya ekon artı yüzde 2’lik büyümeye sahip olacak. Yatırımlar ise hem özel sektörü hem de kamu yatırımları bu ülkenin hak ettiği ölçüde yapılabilmesi. Kamu özel ortaklığının önemli olduğunu söyledik. Umut ediyoruz ki Kasım ayında Antalya’da gerçekleştirdiğimizde Türkiye’ye yakışır biçimde dünya finansına yeni çözümler, yapılar katmış olacağız. Böylece dünya ekonomisine yeniliklerin kazandırıldığı bir dönem olarak kayda geçmiş olacak.”
“HUKUKİ GÜVENLİK EKONOMİK BÜYÜMENİN DE TEMELİ”
G20 Başkanı olarak dünya ekonomisini yakından takip ettiklerini belirten Babacan, “Eğer bir ülkede siyasi istikrar varsa o ülkenin ekonomisini ilerletmek daha kolay oluyor. Siyasi istikrarsızlıklarda ekonomik başarı elde etmek mümkün değil. Siyasi istikrarın üzerine makro ekonomik istikrar inşa etmek gerekiyor. Üç sütünü var kamu maliyesi, bankacılık ve para politikaları. Bu üç sütunun sağlanması gerekiyor, birindeki gevşeklik her şey çökertir. Bunun içindir ki mali disiplin son derece önemli. Bunun hemen yanında da sağlam bir bankacılık gerekiyor. Bunların üzerine de artık ince işler ikincil nesil reformlar geliyor. 25 dönüşüm programı hazırladık, 1248 eylem var. Eylem planlarını her üç ayda bir kamuoyunu yapılıp yapılamadığı konusunda da aydınlatıyoruz. Pek çok ülkede böyle bir uygulama yok. Söz veriyor yapıyor olmanın getirdiği güven her şeyden önemlidir. Yoksa pek çok ülke birçok proje hazırlıyor. Ama güven oluşabiliyor mu? Canlı örneğini Avrupa’da görüyoruz. İtibar ve güven iş dünyasında nasıl oluşuyorsa ekonomide de aynı güven oluşmalı. 25 dönüşüm programının yanına yargı, eğitim konularını eklediğinizde Türkiye’nin ihtiyacı olan konuları eklemiş oluyoruz. Hukuki güvenlik ekonomik büyümenin de demokratik sistemin temelinde. Bunlar örselenirse, yargıya güven bir ülkeden zayıflarsa bunu hem ekonomi de hem de demokrasinin işleyişinde sıkıntıların oluşması mümkün. Eğer Türkiye gelişmiş bir ülke olacaksa tek tek katma değer üreten bir ülke olmalıyız. Eğer eğitim yeterince gelişmemişse aksi halde yüksek gelir seviyesine ulaşmak hayal olarak kalır. Bunlar önümüzdeki dönemin önemli konuları” ifadelerini kullandı.
“DÖVİZ GİRİŞ SAĞLAMAK ZORUNDAYIZ AKSİ HALDE …”
Türkiye’nin ekonomisinde makro ekonomik politikasının istikrarı daralttığına işaret eden Babacan, şöyle devam etti:
“Cari hareketlerde bir ülke döviz mi kazandırıyor döviz mi kayıp mı ediyor? Bizim şu anda net döviz kaybımız var ama bu kaybı doğrudan sermaye girişi ve yurtdışı finansmanla sağlıyoruz. Özel sektörümüzün dış borcu artıyor. Bizim kendi birikimimiz kendi büyümemize yeterli değil. Ekonomi tasarrufumuz refah seviyemize yetmiyor. Bankacılığa baksanız yüzde 21 kredi mevduat oranı oluşmuş. Bunu dışarıdan borçlanıp içeriye vermişler. Bununla ilgili de tedbirler almak zorunda kaldık. Dış borcun döndürme riskine de dikkat etmemiz gerekiyor. Ama kısa vadede çarkın bu şekilde dönmesi gerekiyor. Kısa vadede bu döviz giriş sağlamak zorundayız. Aksi halde bırakın refah seviyesini yükseltmeyi mevcut refah seviyemizi bile kaybedebiliriz. Şu adan eğitim ortalaması 7.2.”
“İSTİKRAR VE GÜVENİN KIYMETİ BİLİNMİYOR”
Türkiye’de en önemli olan iki noktanın istikrar ve güven olduğunu vurgulayan Babacan, “Refah seviyesini korumamız istihdamın artması güven ortamıyla olmalı. Güven ortamı olmazsa elin adamı niye buraya yatırım getirsin. Dışarıdan taze kaynak çok zor. İçerideki birikimin tutulması çok zor olabilir, Türkiye belli sevideki şirketlerimiz için yatırım alanlarında bir tanesi tek seçenek değil, dolayısıyla çok çok dikkat etmemiz gerekiyor. Şu anda en önemli değer istikrar ve güven ortamı. Ancak bunun kıymetine bilmeyebiliyor. Aynı sağlık gibi. İnsan varken kıymetini bilmez hep öyle zannede ama kaybedince kıymetini anlar. İyiye alışmak kolay ama kötüye alışmak zor. İstikrar ve güven de böyle varken kıymeti bilinmiyor. Oysaki baktığımızda güneyde Suriye’ye bakarsak iç savaş var. Şehirler yakıldı, yıkıldı, 300 bin insan hayatını kaybetti. Hemen yanında Irak 3’te biri terör örgütü işgali altında. Yemen, başkenti şu an örgütün fiili işgali altında. Libya fiilen ikiye bölünmüş. Mısır, bir askeri darbe yapılmış halkın oyuyla seçilmiş insanları hakkında idam cezası veriliyor. Dikkat edin Türkiye dışında bu coğrafya da kenti huzur ve istikrar ortamı sağlayan ülke çok çok azaldı. Rusya mesela 500 dolar rezerv vardı. Güven ortamı kaybedilme 150 milyon doların çıkışına sebep oldu. Bir de petrol fiyatlarının düşmesi Rusya önümüzdeki dönem yüzde 4, Ukrayna yüzde 5 daralacak. Yunanistan har vurup harman savurmak ne hale getiriyor görüyoruz 10 milyon ülkeden 100 bin memur attılar. Memurların maaşlarını düşürdüler. Bol keseden atmak kolay, AB kredileriyle suni refah sağlayabilirsiniz. Borç yiyen kesesinden yer. Ne hale düştüklerini görüyorsunuz. Hiçbir ülkeyi Allah o duruma düşürmesin” dedi.
SEÇİM VAATLERİNİ ELEŞTİRDİ
Siyasi partilerin seçim dönemi vaatlerini eleştiren Babacan, “Seçim döneminde öyle şeyler duyuyoruz ki siyasi partilerden Türkiye bugün olmasa 2-3 sene sonra Yunanistan durumuna getirecek vaatler. Yunanistan’da öyle yapmış zamanında. AB üyesi olmasına, sırtını AB Merkez Bankası’na dayamış olmasına rağmen. Yok bir türlü ekonomiyi toparlayamıyor ve ilerleme görülmüyor. Yakın geçmişimize bakarsak, 1990’dan 2002’ye kadar koalisyon döneminde Türkiye’nin toplam kamu borcu 29 katrilyon, devir aldığımızda 236 katrilyon. Dolar kuru 395 bin, bırakıp gittiğinde 1 milyon 646 bin. Türkiye ekonomisinin büyüklüğü 262 milyar dolarmış, 2002’de 215 milyar dolara düşmüş. Sözün özü güven ve istikrar” ifadelerini kullandı.
"SORUNLARIMIZIN FARKINDASINIZ"
İzmir’in tarih ve kültürüyle çok güzel bir şehir olduğunu belirten Babacan, İzmir’in büyük potansiyelini önümüzdeki dönemlerde gerçekleştireceğine ve İzmir’e verilecek özel önemle projelerin çok çok farklı bir yere geleceğine inandığını belirtti.
İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş ise, Babacan’ın 2010 yılındaki ziyaretinde kamu alacaklarının yeniden yapılandıracağı müjdesi verdiğini hatırlatarak sözlerine başladı. Demirtaş, AK Parti’nin iktidara geldiğinden bu yana ülkenin büyüdüğünü ve bu başarıda Ali Babacan’ın katkısının büyük olduğuna dikkat çekerek, “Kabine kurulduğunda hep baktığımız ‘Acaba Sayın Ali babacan kabinede mi’ diye bakıyoruz. Sayın Davutoğlu hükümeti kurmadan önce de Sayın Babacan mutlaka kabinede olmalı’ dedik” diye konuştu.
Babacan’a iş dünyasının sıkıntılarını bildiğini ve sorunların çözüleceğinin inandığını belirten Demirtaş, “Gelişmenin olduğu yerde sıkıntılar da olacaktır. Ama bunlar çözülecektir. Ama istikrar olursa çünkü ekonomik istikrarsızlıkların olduğu dönemde önümüzü görmek mümkün değil. Sorunlarımızın farkındasınız. O yüzden bir köşeye çekilmek gibi bir lüksünüz yok. Çok değerli bir birikiminiz var. Bu birikiminiz ile ülkemize hatta dünyamıza yapacağınız çok hizmet var. İş dünyamıza verdiğiniz destek ve yarattığınız istikrar ortamı için teşekkür ediyorum” dedi.