1960 Roma Olimpiyatları’nda futbolcuydu...
5 şampiyonluk kazanan Teknik Direktör Ahmet SuatÖzyazıcı:
Gençlik Olimpiyatları’ndan Yüzümüzün akıyla çıkarız
Trabzon sporunun önemli köklerinden biri olan Ahmet Suat Özyazıcı, Bordo-Mavili takımla, “Anadolu İhtilali’ni” gerçekleştiren bir futbol üstadı. Yıllarca süren şampiyonluk sevdasını kendi öz değerlerini ve varlıklarını bir araya toplayarak Türk futbolunda büyük bir çığır açan, Türkiye Ligi Şampiyonluğuna tam 4 kez uzanan büyük spor adamı Özyazıcı’yla 2011 Gençlik Olimpiyatları’nı konuştuk. Daha önce iki kez olimpiyatlara sporcu olarak katılan Özyazıcı, Trabzon’un bu önemli organizasyondan yüzünün akıyla çıkacağına inanıyor.
Siz bir futbol adamı olarak biliniyorsunuz. Futbolla tanışmanız nasıl oldu?
Mahalle arasında futbola başladım. İlk kulübüm ise Yolspor. 1954 yılında bu kulüpte forma giymeye başladım. Yolspor o sezon kurulmuştu ve lisanssız oyuncu arıyordu. Transfer yapması mümkün değildi ancak daha önce hiçbir kulüpte forma giymemiş futbolcuları oynatabilirdi. Bu kulübün başında ise mahallemizin büyüklerinden namı diğer Akrep Celal vardı. Beni Yolspor’a o yönlendirdi. Bu kulüpte 1 yıl forma giydim. Sonrasında beni beğenen İdmanocağı’na transfer oldum. 1956 yılında ise askere giderek Havagücü’nde futbol oynamaya devam ettim. Askerlik sonrası İdmanocağı’nda tekrar forma giymeye başladım.
Gençlik yıllarında olimpiyatlara katıldınız? O dönemdeki olimpiyatlarla şimdi olimpiyat arasındaki farkı nasıl özetlersiniz?
1959 yılında Beyrut’ta Akdeniz Oyunları’nda amatör milli oldum. O dönem milli takımlar şimdiki gibi birçok kategoriden oluşmuyordu. A, Amatör ve Genç Milli takımı vardı. 1960 yılında ise Roma’da olimpiyatlara katıldım. İkisinin toplamı 11 maçtı ve ben hepsinde forma giydim. O zaman ki olimpiyatlar şimdi gibi değildi. Sporcular para için değil, zevk ve spor için bu işi yapıyorlardı. Olimpiyatın anlamı sadece paraydı.
Olimpiyatlar için davet aldığınızda neler hissetiniz?
Ben o zamanlar çok gençtim. Türkiye’den seçilip olimpiyatlara gitmek benim için çok önemli bir olaydı. O zaman şartlar da çok kısıtlıydı. Mesela İstanbul’dan Trabzon’a vapurlar bir haftada geliyordu ve karayolları bu kadar gelişmiş değildi. Dolayısıyla ulaşım sıkıntılıydı, iletişim kopuktu. Gazeteler bile 3-4 günde gelirdi. O zamanki yıllarda böyle bir organizasyon içinde yer almak bizim için çok önemli bir şeydi. Zoru başardık. Roma’da Milli formayla bütün maçlarda yani 6 müsabakada da oynadım. Orta sahada 4 numaralı formayı giyiyordum. İnanılmaz bir duyguydu. Heyecanını hala yaşıyorum.
Sporun maddiyat olmadığı o dönemde spora ilgi nasıldı?
Spora olan düşkünlük o zaman çok fazlaydı. Fakat futbol dışında başka spor dallarına çok aşina değildi Trabzon. Biz Karadenizliler olarak futbolu çok sevip, benimsedik. Hep onun üzerinde durduk. Ama diğer branşlarda da çok değerli sporcular yetiştirmeyi başardık. Günümüzde spora olan ilginin azaldığını üzülerek görüyoruz. Teknoloji geliştikçe sanal sporlar ilgi odağı oluyor. Gençler sahalarda top koşturmak yerine bilgisayar oyunlarıyla zaman geçiriyorlar. Bugün şehrimize baktığımızda yeni nesilden çıkan önemli iki tane oyuncu bulamıyorsunuz.
2011 Gençlik Olimpiyatları Trabzon’da olacak. Böyle bir organizasyonun şehrimizde yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu organizasyon yalnız Trabzon için değil Türkiye için de çok önemli. Birçok ülkenin gözü ülkemizde ve Trabzon’un üzerinde olacak. Tanıtımımızı yapacağız. Sporun güzelliklerini onlara göstereceğiz. Bunun yanında yeni nesile önemli mesajlar vereceğiz. Onları bir sonraki olimpiyatlar için teşvik edeceğiz. Bunun yanında Trabzon’a ekonomik anlamda çok önemli bir girdi olacaktır ve gelecek 8-9 bin kişi Trabzon esnafına çok önemli katkı sağlayacaktır. Ben inanıyorum ki; Trabzon alnının akıyla bu işten çıkacaktır. Çünkü Trabzon insanı başaramayacağı bir işe talip olmaz. Mutlaka başarır ve başaracak olduğu için böyle büyük işlere talip olur.
Sizin katıldığınız olimpiyatlarda bir eksik gözünüze çarpmış mıydı?
Ben Roma olimpiyatlarında bir eksik görmemiştim. 50 sene önceki bu organizasyonda çok önemli bir nokta vardı. Müslüman olduğumuz için inançlarımıza göre yemek verilirdi. Trabzon’da da her ülkenin kültürüne ve dini inançlarına göre yemek verilmeli. Müslüman bir ülkeyiz ve burada domuz eti yemiyoruz. Fakat onlar için bulundurmak zorundayız. Bunların yanında onlara kültürümüzü de göstermemiz ve anlatmamız gerekiyor. Buraya gelen sporcu ve ebeveynlerine tarihi ve turistik yerleri gezdirmeliyiz. Trabzon, Rum Pontus İmparatorluğu izleri taşıyan bir şehir. Bunu da kullanmamız gerekiyor. Ayrıca, tarihi başarılarla dolu Trabzonspor’u da anlatmamız gerekiyor