Trabzonspor Teknik Direktörü Mustafa Reşit Akçay, özel açıklamalarda bulundu.
İşte o röportaj;
“Hocam limon satarım’ dediniz... Bu bir popülist yaklaşım değil mi?
** “Asla değil... Bu cümleyi inandığım için kurdum.. Evet, antrenörlük yapmak ve bir yerlere gelmek için birilerinin önünde eğilmek yerine, o işi bırakır limon bile satarım. Niye, limon satmak ayıp mı? Evet, Akçay limon da satar, geçinmek adına başka bir iş de yapar.”
Ve ardından adresini pek kestiremediğimiz bir cümle kuruyor;
** “Limon satarım derken, tüccar bir antrenör olmadığımı söylemek içindi. Bugün ayrılıp, bir başka yere gidecek adam da değilim, böyle bir düşüncem de yok. Çalıştığım yere bir katkım yoksa orada bir dakika bile durmam...”
Sistem sizi ezebiliyor
Futbolu bıraktıktan sonra kafasında hep büyük bir takımı çalıştırmak hayali vardı Akçay hocanın... O’nun düşleri sonunda gerçek oldu... Ne var ki, bu süreçte gel - gitler yaşadı, yeniden geri döndü:
** “Uzun süreden beri idealleri Süper Lig’de bir takım çalıştırmak için düşler kuran bir adam için böyle bir noktaya gelmiş olmak tabii ki çok mutluluk verici. Ancak ülkemizdeki hayal ettiğimiz Süper Lig ortamı, oyuncuların mesleklerine olan tavırları, yöneticilerin ve kurumların profesyonelce olaylara bakışı ile ilgili teknik adam olarak ihtiyaçlara cevap vermekle ilgili beklentilerimizin dışında da bazı olumsuzluklarla karşılaşmak insanı mutsuz edebiliyor.”
Sistemden dertli Mustafa hoca;
** “1461’de belki de yetiştiricilik olarak bir insana yeni bir şekil vermek, hayatına yön vermek gibi olayların fazla olması kendinizi sevmeniz açısından daha öne çıkabilir. Trabzon’da daha çok sonuca dayalı, toplulukları mutlu etmeye dayalı bir düzen var. Prensipler ve kural koymak yerine sistemin sizi ezdiği anlar da oluyor. Etkilendiğim anlar çok oldu tabii ki. Bu anlar ister istemez değişimlere ayak uydurmak için sizin de bazı şeyleri değiştirmenizi size hatırlatıyor.”
Hoca işine karşı müthiş duyarlı:
** “Gerek saha içindeki oyuncular, gerekse ekibiniz içerisinde görevini yapmayanlar olabilir. Önemli olan prensip şudur. Herkes kendi işini yapacak. Başarının temel taşlarından biri budur.”
6+2 olabilir
Yabancı sınırlamasını anımsattık, nasıl olması gerektiğini sorduk?
“Bir kere yabancı oyuncuların sözleşmeleri ortada. Hukuksal açıdan sözleşmelere ne yapılabilir ona bakmak lazım. Yabancı kontenjanı gelecek sezon 5+0+3. Fatih hoca ile yapılan toplantı ile birlikte büyük ihtimalle antrenörlerin bu olaya müdahil olması gerektiği söylendi. Bu 6+2 olabilir tarzında fikirler var. Bu değişim ülke futboluna nasıl katkı yapar onu düşünmek lazım tabii ki önce.”
Siz nasıl bakıyorsunuz, önemli olan sizin görüşleriniz?
** “Yabancı oyuncuların ülkeye bu kadar aşırı derecede gelmesi, uluslararası düzeyde takımı rekabet altında bırakabilir düşüncesini de taşımak gerekiyor. Ancak yeni projeler getirerek aşama aşama yabancı sorununu serbest bırakmalıyız. Bizim oyuncularımızı yabancılarla serbest rekabetin içine sokuyoruz. Şartlarımız daha aşağıda ise rekabette çelişki var. Eğer eğitim konusundaki sorunları çözüp, yeni projeler yaparsak tabii ki bizim oyuncularımız da rekabetin içine girsin, İspanya’da İngiltere’de oynasın. Genetik olarak oynayabiliriz. Ama biz çok iyi bir altyapı organizasyonları yapmadığımız için bu olmuyor. Bizler yaptığımız işi anlamlandıramıyoruz.”
Peki, sizin suçunuz yok mu hocam?
** “Burada hepimiz suçluyuz. Suyun başında bulunacak bir kurul oluşması lazım. Bunu anca şu anda federasyon yapabilir. Çünkü genetiğimiz Brezilya ile yarışır halde. Almanya’da 5. nesil çocuklar var. Türk Milli Takımı’nın içinde gurbetçi oyuncular var. Peki nasıl oluyor da üç milyonluk bir kitleden 90 tane oyuncu yetişiyor da 80 milyonluk bir kitleden oyuncu çıkmıyor? Bunu nasıl ifade edebiliriz ki. Genetik uzantılarımız birbirine bağlı sonuçta.”,
Saldırgan bir takım olmalıyız
Hocam, dış hatlar ve iç hatlar arasındaki çelişki?
“Tamemen yüksek motivasyona ulaşmak. Avrupa Ligi’nde kendini daha özgür ve baskının dışında hisseden bir futbolcu kitlesi, ligde ise baskıyı hisseden bir Trabzonspor. Bir tarafta kazanmak isteyen takımlarla oynanıyor. Diğer tarafta da mücadele gücü yüksek, saldırgan ve defansif yönü güçlü takımlarla oynanıyor. Süper
Lig’de Trabzonspor olarak saldırgan bir oyun anlayışı ile sahada olmalıyız. Saldırgan bir Trabzon ligde gö remiyorsunuz. Maç seçmekle alakalı değil de, kendini orada daha değerli hissetme tarzında bir tablo söz konusu.”
Akçay, bu konuda da bir hayli dertli:
“Ligde o motivasyonu sağlıyorsunuz. Ancak durum bir futbolcunun içsel dünyasında bitiyor. Direksiyon onun elinde. Direksiyonu biz kendi kontrolümüze almaya çalışsak da önemli olan oyuncunun düşüncesidir. Kondisyon fizikseldir, formsa ruhsaldır. Sizin elinizde bir hafta önce oynayan çok iyi bir oyuncu vardır. Bu fiziksel değeri bir haftada düşüyor. Bunu kaybetti mi hayır. Kaybettiği formdur. Bir futbolcu gücünü ayaktan değil beyinden, psikolojiden alır. İnsanlar ruhsal bir tarafla da yaratılmış. Bir insan üç öğün yemek zorunda. Masanızın üzerindeki ruhsal yemek sayısı az olabilir. Belki sizin de ruhsal tarafınız kötüleşebilir.”
Taraftar biraz küstü
Taraftar size küskün ve de kırgın sanki:
**“Taraftarımız bize biraz küskün. Onları tatmin edecek saha içi bir futbol görüntüsü
onlara sunamadık, bu nedenle küskün olabilirler. Bunun dışında başka nedenler olabilir mi bunu bilmiyorum. Benim için önemli olan bizim taraftarımıza sunduğumuz kalitede bir sorun var mı? Oturup, bunu kendi içimizde sorgularız, sorguluyoruz da. Özeleştirimi mutlaka yaparım. Ancak bu olumsuzluklara karşın bize çok küskün olmadıklarını söyleyebilirim. Daha iyi olabilirdik tabii ki. Takımımızın ikinci dönem için yapacak olduğu bir hamle belki onları daha fazla bizim yanımıza çekebilir. Taraftarımıza biz iyi şeyler sunamadık o yüzden bizden uzaklar.”
Ama hocam, elinizdeki kadro bu? Bir de iki farklı bir Trabzonspor var karşımızda. UEFA’da harikasınız, ama iç hatlarda yoksunuz. Bu nasıl bir çelişkidir?
** “Aynı kadro ile devam etsek başarılı olmak için bir çabamız olacak. Kadroda zaman zaman yorulmalar olabilir. İki kulvar nedeniyle bir de şu ana kadar oynadığımız maç sayısı 30. hazırlık maçları ile rakam daha da yükseliyor. Bizim bu yorgunluğu en aza indirmemiz için tabii ki takviye yapmamız gerekiyor. Üst seviyeye çıkmak için bir durum yaratmalıyız. Yabancıların sözleşmeleri bazen onlar için avantajlı durumlar yaratıyor. Bizim bu rekabeti ikinci, üçüncü avantajlar yaratarak artırmamız gerekiyor”
Defansa çok değer veren bir hocayım
Nasıl bir oyun tarzınız var?
“Ben saldırgan bir futbol bekleyen taraftara şartlar oluşmadığı sürece bunu veremem. Bunları yaparsam inanmadığım bir şeyi yapmış olacağım. Ben defansa çok değer veren bir hocayım. Ve futbolda tecrübelerim bana şunu öğretti. Eğer siz evinizin sağını solunu iyi kollarsanız, hırsızın girmesine izin vermezsiniz. Futbolda gol
yemezseniz, gol atmak için şansınız var demektir. Bu korkaklık değil felsefedir. Buna saygı duyulması lazım. Ben futbolun savunma ve hücum yönünün birlikte düşünülmesi gerektiğine inanıyorum.”
Yüzde 80 başarılıyız
Ağır bir yükünüz var? Bu yükü kaldırabilecek kapasiteye sahip misiniz?
“Ne üretmeye çalışırsak çalışalım sonuç olarak biz insanız. Belli bir kapasite ile doğmuşuz. Bize daha fazla yük verilebilir. ‘Bu yükü kaldıramayacağız ağır gelir’ diyebilmeliyiz bence. Sonuçta bu ligde yeniyim. Zaman zaman zorlandığımız anlar oluyor. ama üstesinden gelebilecek donanımlarımızı da devreye sokuyoruz. Karşınızdaki kitle yüksek egoya, yüksek ekonomik güce sahip. Bu oyuncularla doğru bir şekilde iletişim kurmak gerekiyor. Yüzde 80’lik bir başarı elde ettiğimi düşünüyorum bu konuda. Yüzde 20’lik bazı durumların olduğunu da kabul etmeliyiz. Onlarla sorunlarımızı çözmeye çalışıyoruz. Dış saha başarımızı da yüzde 30 olarak görüyorum. Maçları kaybedişimizle ilgili bazı sorunlara sığınmak istemiyorum. Sonuç olarak deplasmanda başarılı olduğumuzu söylemek hayalcilik olur. Bunun nedenlerini oyuncu eksikliği, hakemin durumu ile ilişkilendirmek de istemiyorum.”
Dik durmaya çalışıyoruz
Hocam bir ara koptunuz, tekrar geldiniz?
“Trabzonsporlu olarak bir şeyler yapabilir miyim? Düşündüğümüz ne para, ne şöhret ya da unvan asla değil. Eğer istenmiyorsak, bunu hissetiğim anda giderim.. Ama böyle bir ortam varsa kalmaya tabii ki hazırız. Duygusal bir insan olarak duygu yoğunluğu ortamında bazı patlamalar yaşayabiliyoruz. Ama dik durmamız gereken yerlerde de dik durmaya çalışıyoruz tabii ki.”
Yani, hocam?
“Yaş olarak ve bilgi birikimi olarak belki bu yükü taşımamız için bir ortam oluştu. Daha önce kulübümüzün farklı kategorilerinde çalışmış birisi olarak bazen olayın çözümü ile ilgili yapılması gerekenlerin tam istediğiniz gibi gelişmediği anlarda çözümün ortaya konulması konusunda dışarıda kaldığınız anlar oluyor. Sonuçta biz her ne kadar çabalarımız olsa da takdir edilmekle alakalı bazı değerler var. Toplum, yöneticiler ve Allah sizi takdir edecek. Hangi beklentilerle size baktıkları da çok önemli.
Popülist yaklaşımlar isteniyorsa, bunu yapmam.”