Alper- Fikri Kul'dan röportaj

Beşiktaş Kültür Merkezi’nde 2 sezon kapalı gişe oynayan ve sahnelendiği tüm ülkelerde izlenme rekoru kıran Caveman- Mağara adamından sonra Babamın Oğlu’yla tek kişilik macerasına devam eden, son dönemde televizyon izleyicisinin ‘Sempatiğimsin’ adlı şarkıs

Beşiktaş Kültür Merkezi’nde 2 sezon kapalı gişe oynayan ve sahnelendiği tüm ülkelerde izlenme rekoru kıran Caveman- Mağara adamından sonra Babamın Oğlu’yla tek kişilik macerasına devam eden, son dönemde televizyon izleyicisinin ‘Sempatiğimsin’ adlı şarkısıyla gönüllerini fethetmiş Alper Kul, göz dolduran performansıyla sahnede ışıldamaya devam ediyor.

BKM Mutfak’ ta keyifli, bol kahkahalı kolbastılı bir oyunun ardından, son dönemlerin en ‘sempatik’ oyuncusu Alper Kul’ la oyununa, oyunculuğuna, futbola ve Trabzonspor’ a dair keyifli bir sohbet yaptık. Şenol Güneş için kavgaya girebileceğini söyleyecek kadar Şenol Güneş hayranı olan sanatçıyla sohbetimize oyunu asıl sahibi, babası Fikret Kul da eşlik etti. Baba- oğulun keyifli söyleşisine siz de buyrun.

 

BABAMIN OĞLU NE ANLATIYOR?

Bu oyun komedi aslında. Oyunun komik kısmı, babam 18 yaşına geldiğinde Trabzon’un Faroz Mahallesi’nde milli olmak için İstanbul’a geneleve geliyor ve akabindeki tüm hayatı boyunca kadın erkek ilişkisi ile ilgili çözebildiğini zannettiği konuları oğluna aktarıyor. Bir baba ve oğlun iki kuşaklı yaşanmış kadın- erkek ilişkisindeki ilişkisindeki sıkıntıları aktaran bir oyun.

FiKRET KUL: Alper’ in bahsettiği Faroz Mahallesi’nde Alayoğlu sokakta yaşıyorduk. Bizim zamanımızda, ‘Ona bakma, o Ahmet’in kızı. Buna bakma, Mehmet’in kızı, ayıp olur’’der, bizi baskı altına alırlardı. Biz kızlara bakamıyorduk. Kızlara bakamayınca kızlar da bizlere bakamıyordu. Orada bulamayınca ister istemez 17-18 yaşlarında kalktık İstanbul’ a geldik. İstanbul’ a gelmek için de bir yol buldum tabi, o zaman KTÜ’ de Kimya Mühendisliği yok. Ben de kimya mühendisliği okuyacağım, dedim ve İstanbul’ a geldim. Bize hep, ‘İstanbul’un kızları kolay kızlar’ dediler. Baktım dolandım dolandın hiçbiri kolay kız değil, Alper’de anlatıyor oyunda. Ne yapayım, bir ümitle geldim İstanbul’ a, 2-3 gün dolaştım, hiç kolay kız yok. Dedim ki, ‘Nerede bunlar?’ , onlar da bana ‘Genelevde’ dediler. Sonra orda dayak yedim.

OYUNDA BABAN BAŞTA OLMAK ÜZERE BİRÇOK KARAKTERİ CANLANDIRIYORSUN VE BU KARAKTERLERİN HEPSİNİ HİSSEDEBİLİYORUZ. BUNUN SIRRI NE?

Alper Kul: Ben karakterleri taklit ederken kendimi çok iyi hissediyorum. Bababm her oyuna geliyor ve her oyun sonrasında benim yaptığım karakterlerden bazıları için, O Tuluğ Ali, Beşikdüzü, sen onu Vakfıkebir şivesiyle konuştun. Öbürü Salih, ‘e’leri şöyle der’ diyor. İyi ama bana göre hepsi Karadenizli.

Fikret Kul:  Bizim Karadenizliler’ de lehçe bir kilometrede bir değişir. Vakfıkebir tarafında ‘d’lere ve ‘t’lere vurgu yaparlar. Değirmendere tarafında da ‘ç’ lere, ‘c’lere vurgu yaparlar. Alper Vakfıkebirler’i anlatırken ‘c’ ile anlatıyor mecburen, ben de düzeltmek zorunda kalıyorum.

 

OYUNDA BOLCA DA KOLBASTI VAR…

 

 

Alper Kul: Rahmetli Erken Ocaklı babamın yurttan arkadaşı. Bizim Polenezköy’de bir işletmemiz vardı, oraya gelirdi. Bana ‘Kolbastıyı Fikret oynasın diye yaptım’ demişti. Gerçekten çok iyi oynar babam.

Fikret Kul: Erkan Ocaklı saz çalar bende oynardım. ‘Hadi Farozlu bastır Farozlu’ derlerdi. Gogo Murat ile ben oynardık Rasim Özkanca’nın lokantasında…

 

SİZİ TRABZON’DA DOĞDU ZANNEDİYORDUK…

O hikaye şöyle… Ben İstanbul’ da Süleymaniye doğum evinde 5 Aralık 1975 yılında doğdum. O zamanlar babam askerliğimi doğuda yapmayım diye Trabzon yazdırmış kaydımı, ama ben askerliği Bitlis, Muş ve Van’da yaptım. Bizim ailede babam, annem ve ablamın kaydı Beykoz’ a bağlıdır, benim ki Trabzon.

Babası itiraz ediyor ve lafa giriyor;

Fikret Kul: Ya o öyle değil. O zamanlar milliyetçilik var bizde. İstanbulluyum demesin, illa memleketimin olsun dedim.2 sene nüfusa kaydettirmedim.2 yıl Trabzon’ a gidemedim çünkü; Gidince de cezalı olarak yazdırdım. Sonra bunun dediği oldu. Bir torpil yaptık ona gitti Tatvan’a…

Alper Kul: Gitti Tatvan’a dedi ya… Ben Ankara’da askerlik yapıyordum. Babam aradı, ‘Oğlum sana torpil yaptım, sabah İstanbul’dasın” dedi. ‘Allah razı olsun baba, burası çok soğuk’ dedim. Ertesi gün elime bir kağıt geldi, tertipiniz var; Bitlis’e… Babamı aradım. Üzülmesin diye şarkıya bağladım; Bitlis’te beş minare… Babam da ‘beri gel oğlan beri gel’, diye karşılık verdi.

Fikret Kul: Annesi başımın etini yiyor, o kadar tanıdığın var torpil yapsana. Arıyoruz eşi dostu. Aramızda diyoruz ki, ‘Beykoz’a mı alalım Dikimevine mi’ derken, oğlan aradı, ben kaldım öyle. Eyvah hanıma nasıl diyeceğiz. Kızımı aradım. Kızım da ‘Baba, anneme söylemeyelim. Annam nasılsa Tatvan’ın nerede olduğunu bilmez. 90. Piyade Alayı Tatvan Ankara’da diyelim’  dedi.

Alper Kul: Annem 2 hafta beni Ankara’nın Tatvan ilçesinde askerlik yaptığımı sandı.

 

 

OYUNCU OLMAYA NASIL KARAR VERDİN? BİLİNÇLİ BİR KARİYER PLANI MI YOKSA TESADÜFLER Mİ GELDİĞİN NOKTAYI DAHA ÇOK TANIMLAR?

 

Alper Kul: Kariyer planlaması yapmadım ama ne yapacağımı biliyordum. Ben Savaş Dinçel’ i çok beğenirdim oyuncu olarak. Babam da otobüs işletmecisiydi. Otogardaydı benim hayatım. Günün birinde Savaş Dinçel’ i izledim sahnede. Ve bu işi meslek olarak yapabilirim diye düşündüm. Benim gelmek istediğim yer çok belli; Savaş Dinçel kadar iyi bir oyuncu, saygı duyulan, söz sahibi bir oyuncu olmak hayattaki tüm hedefim ve derdim.

Fikret Kul: Ben kesinlikle oyuncu olmasını istemedim. Alper, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne gittiğinde annesi, ‘Eyvah! Zavallı çocuğum gidip komiklik yaparak para kazanacak. Herif, sen Alper’i ne yap et kandır, oyuncu olmasın’ dedi. Ben de Alper’ i götürdüm otobüsçü yaptım. Oradan da kaçınca, ‘ Hanım bırakalım, ne yapacaksa yapsın’ dedim. Biz onu hiç kabullenmedik ama tiyatrocu oldu sonunda. Ben oğlum gay olacak diye zamanında çok korktum. Benim en büyük korkum buydu ve bununla birlikte gay rolünü oynamasıydı.

ŞİMDİ ARTIK, ‘OĞLUM İYİ Kİ TİYATROCU OLMUŞ’ DİYOR MUSUNUZ?

Fikret Kul: Eskiden ‘ Fikret’ in oğlu Alper’ derlerdi. Şimdi Alper’İn babası Fikret’ diyorlar. Çok gurur duyuyorum oğlumla.

 

SON İKİ OYUNUN CAVEMAN VE BABAMIN OĞLU TEK KİŞİLİK OYUNLARI ÖZELLİKLE Mİ TERCİH EDİYORSUN?

Sahnede tek kişi olmanın çok büyük avantajı  var. Adrenalini çok yükselten bir durum. Her şeye sen müdahale ediyorsun, 900 kişi seni izliyor,  onların ne zaman kalbinin hızlanıp ne zaman yavaşlayacağına ben karar veriyorum. Çok da büyük bir iddia bir taraftan da. Dezavantajı; turnede çok yalnız kalıyorsun. İlk hedefim Trabzon’a gelmek.

 

 

CAVEMAN, KADIN ERKEK İLİŞKİLERİNİ İLK ÇAĞLARA, MAĞARA ADAMLARINA DAYANDIRARAK YORUMLAYAN BİR OYUNDU. BABAMIN OĞLU DA İZLEĞİ FARKLI OLSA DA KADIN ERKEK MESELESİNDEN HAREKETLE İLERLİYOR. YAZDIN, OYNADIN, YAŞADIN; KADIN- ERKEK İLİŞKİLERİNE DAİR NASIL BİR SONUCA VARDIN?

 

Kadın ve erkek iki ayrı ‘şey’… Biri domates diğeri hamster kadar farklı iki ayrı ‘şey’. Birbirlerini anlamak dünyanın en zor şeyi. Birbirlerine bu kadar ihtiyaç duyup da birbirlerini bu kadar anlamadan yaşamak durumunda kalan başka iki varlık kanımca yeryüzünde yoktur. Ama anlamalarına gerek de yok bir taraftan. Çünkü biri olmazsa diğerinin hayatının sürdürebilme ihtimali yok. Buna çıkar ilişkisi de diyebiliriz. Aslında eskilerin evlilik, kadın erkek ilişkisi, en doğru işleyeni bunun.

KARTALIN KANADINI YON, ASLAN TRABZON!

FUTBOLA GELİRSEK… FUTBOLLA NE KADAR İLGİLİSİNİZ?

Futbolla benim ilişkim… Babam Trabzonsporlu olduğu için bize kartalın ‘Kanadını yon, aslan Trabzon’ u öğretmiş ve akabinde Trabzonsporlu olarak büyüdüm. Ama Trabzonspor’da o yaşadığı ışıltılı dönem haricinde çok büyük başarılara imza atmadığı için hep hezimet içerisinde kaldım. Artık futbolla ilgimi keseyim, dediğim noktaya getirdi beni Trabzonspor.

 

KÜSKÜN BİR TARAFTAR MI, NASIL BİR TARAFTARLIK SENİNKİ?

 

Trabzonspor çocukluğumda çok mutlu etmedi beni. Bunun bende yarattığı sonuç; futbola ilgimi yitirmek oldu. Sonrasında şunu fark ettim futbolla ilgili; futbol sosyalleşmede her kesimden insanın ortak kullandığı yegane araç. Bir TV dizisinde oynuyordum o dönem. Oyuncu arkadaşlarla ortak nokta bulamıyoruz. Benim fark ettiğim şey hangi kesim olursa olsun ister elit istersen karşısındaki kesim her neyse, ortalık kuracağın tek şey bizim gibi toplumlarda futbol. Dedim ki, bunu öğreneceğim. O zamanlar ‘Four Four Two’ adlı dergiye abone oldum. O zamanlar Türkiye’ de yok, yurtdışı yayını. Sonra ‘Bir Santraforun Rüyası’ adlı kitabi aldım, vs. Ben futbolu okudum anlamak için. İzlemedim, okudum. Yani benim bunu öğrenmem gerektiğine öncelikle ikna oldum. Dünyayı kasıp kavuran böyle bir birliktelik durumu yok. İnsanları hem birleştiren hem de ayrıştıran çok garip bir güç. Bunu bilmeden yaşamak akıllı bir adama ters düşer. Sonrasında izledim ama beni bu sürece iten öncelikli olarak Trabzonspor’un o dönemlerdeki haliydi. Yoksa daha önce öğrenirdim. Bana çok zaman kaybettirdi Trabzonspor.

OKUYUP ÖĞRENDİKTEN SONRA TARAFTAR HALLERİNDE BİR DEĞİŞİKLİK OLDU MU?

Okuyup öğrendikten sonra şunu fark ettim ki; talihsiz bir adamım. Tuttuğu takım hep kaybediyor. Dedim ki ben herhalde Trabzon’u tutuyorum diye Trabzon yıllarca şampiyon olamadı. Şuanda Trabzonspor’un geldiği durumla ilgili kendime çıkardığım payda; son2 senedir futbolla ilgilenmiyorum, maçlara gidemiyorum, taraftarlık durumunda çok fazla destek veremediğim için Trabzonspor’un başarı çıtası yükseliyor olabilir. O yüzden son haftaya kadar uzak durmakta kararlıyım.

İLK İZLEDİĞİN TRABZONSPOR MAÇINI HATIRLIYORMUSUN?

Tabi ki hatırlıyorum. 87’ de 2-1 biten maç. İnönü stadyumu. Şenol Güneş’ in jübilesini izledim. Babamla birlikte gittik. Helikopter geldi, konfetiler atıldı. Şenol Güneş’i alkışladık.

 

TRABZONLU OLUP DA FUTBOLA BULAŞMAYAN YOK GİBİ.  SEN HİÇ OYNADIN MI?

Alper Kul: Şöyle diyeyim… Şenol Güneş’le uzaktan bir akrabalığımız vardır. Tanju Çolak da babamın halasının oğlu.

Fikret Kul: Ali Kemal de komşumuzdu.

Alper Kul:  Yani bu kadar futbolun içinde ve Farozlu Ali Kemal’ in de komşusu olan bir adam olarak futbola bu kadar uzak olmak ironik duruyor, biliyorum. Ama ne kadar uzak olursam Trabzon o kadar başarılı olur. Ama futbol oynamaya merak saldığım dönemim de oldu…

TAMAMEN BU SEBEPTEN Mİ?

Gerçekten, ben toteme inanıyorum.

BABA-OĞLUN ORTAK BİR MAÇ ANISI VAR MI?

Taraftarlık olarak değil de, ben ortaokulda futbol oynamaya merak saldım. Ama o kadar kötüydüm ki. Gerçekten bir insan bir şeyi ya becerir ya beceremez.İlk başta santrafor olarak başladım sonra orta saha, baktılar olmuyor sağ bek, baktılar yine olmuyor, kaleci oldum ama boyum da kısa, o dönem hepten kısa. 2. yedek kaleci olarak devamlı çalışmaya başladım. Maçlarımız oluyor amatör kümede. 2. Yedek olarak hiçbir zaman çıkma ihtimalin yok ya, bir yandan tozlukları giyip, sağ bek olarak da hazır bekliyorum. Ben de babamı çağırdım maça. Çağlayan’ da şimdiki Adalet Sarayı’nın yapıldığı yerin karşısındaki sahadaydı maç. 87. dakikada mı ne oldu, sağ bek sakatlandı. Teknik direktör gir dedi bana.’Nereye gir’ falan oldum. O kadar hiç ‘girmedim’ ki maça. ‘Gir’in ne demek olduğunu unutmuştum. Nereye gireceğimi şaşırmıştım. Girdim. Babam böyle bir ayağa kaktı, oğlum diye bakıyor oradan. Bekliyorum ben böyle, ayağıma tek bir top geldi onu da gittim rakip oyuncuya verdim. Babam böyle elini alnına şaak diye götürdü. Zaten maç bitti. O top gol oldu. Yani bizim futbolla ilgili çok da başarılı hikayelerimiz yok.

‘BABAMIN OĞLU’ OYUNUNDA GEÇEN FANATİK TRABZONSPORLU AMCANIN HİKAYESİ GERÇEK Mİ?

Fikret Kul: Oyunda anlatılan her şey gerçek.

Alper Kul: Ali İhsan amcam nemrut bir adam. O kadar ki, kanser olmasına insanlar ‘kötülüğünden kanser oldu’  yorumunu bile yaptı. Oyundaki hikaye: Ali İhsan amca ölmeden önce hastanede yatarken herkesi çağırıp miras vermiş, nasihat dağıtmış. Alper’ i de çağırıp, sana hiçbir şey bırakmıyorum demiş. Fenerbahçeli damadı varmış. O’ nu da çağırmış hastaneye. Damat hastanede gittiğinde Ali İhsan’ ı Fenerbahçe forması giymiş, atkısına sarılmış halde görmüş, şaşırmış tabii. ‘ Hayırdır baba, doğru yolu mu buldun?’ demiş. Ali İhsan da ‘bir kötü Trabzonsporlu öldü diyeceklerine, bir kötü (!) Fenerli ölsün demiş.]

 

OYUNA BU BÖLÜMÜ KOYARKEN ÇEKİNDİN Mİ? GERÇİ OYUN SONRASI ÖZÜR DİLİYORSUN FENERLİRDEN…

Alper Kul: İlk defa bu akşam yaptım. Kurmaca bir şey olmadığı için, izleyiciler anlıyordur durumu. Alınacaklarını sanmıyorum.

Fikret Kul: Olaydaki oyunun sahibi olan adamın torunu şuan Fener alt yapısında oynuyor. Altına Trabzonspor formasını giyerek maça çıkıyor. Gol atınca Fener formasını kaldırıp Trabzonspor formasını gösteriyor… Öyle bir hastalıktır O…

KİMSE İÇİN DEĞİL AMA ŞENOL GÜNEŞ İÇİN KAVGAYA GİRERİM!

TRABZONSPOR’DA EN BEĞENDİĞİN FUTBOLCU, EÇMİŞTEN BUGÜNE…

Benim ilk gittiğim maç Şenol Güneş’ in jübile maçı olduğu için, Şenol Güneş’ten ötesi yok benim için. Gördüğüm ilk kahramanlardan birisidir Şenol Güneş. Benim Şenol Güneş’İ tanıma gibi bir şansım oldu, ailemin tanıması sebebiyle. Çok da saygı duyduğum bir adam. Hatta birlikte ödül aldık üniversiteden. Şenol Güneş ‘yılın en iyi spor adamı’, ben de ‘yılın sanatçısı’ ödülünü aldım. O da benim en büyük onur kaynağımdan biridir.

Her aklıselim insanın örnek alması gereken bir insandır. Bu yüzden, onun için kavgaya bile girerim, o derece diyeyim…

ŞEHRİN DIŞINDA YAŞAYAN VE BİR SÜREDİR DE TARAFTARLIĞINI ‘ASKIYA’ ALAN BİRİ OLARAK; TRABZONSPOR’U UZAKTAN NASIL GÖRÜYORSUN?

Alper Kul: Ben bu mesleğimle ilgili epey yurt dışı geziyorum. Futbolun dünyada en çok kabul gören kulüp olduğunu gördüm. Bir anım var; Osgar Ortaga Sanchez diye bir komedyen vardır İspanya’ da. Futbolla çok ilgili bir adam, çok da iyi bir komedyen. Trabzon’un ilk onbirini saydı bana. Ve ben futbolun nasıl bir güç olduğunu o gün anladım Madrid’de

Trabzonspor, Trabzon’un halkla ilişkiler, tanıtım açısından en büyük kalitesi ve silahıdır. Zannetmiyorum ki Trabzon kuymağıyla ya da ekmeğiyle tüm dünyaya kendini tanıtsın.  Ama tüm dünyaya tanıtım yapacağı tek kalitesi Trabzonspor’dur. Bunu öncelikle ekonomik bir değer olarak görmek ve o şekilde buna yatırım yapmak gerekiyor. Trabzon dediğin şehrin Trabzonspor sayesinde dünyanın dört bir tarafında tanındığına ben kendim şahit oldum.

 

HİÇ AVNİ AKER’DE MAÇ İZLEDİN Mİ?

İzlemedim maalesef…

TRABZON’A GİTTİN Mİ?

Elbette. Babamla birlikte gittim birkaç kez. Ama gelip oynamak istiyorum bu sene. Bir vakit olursa çok iyi olur. Bir ticari beklentim olmadan gelip oynamak istiyorum. Ekonomiye biraz benim de katkım olsun istiyorum…

OKUYARAK ÖĞRENMEYE ÇALIŞTIM DEDİM YA…’HAYAT FENA HALDE FUTBOLA BENZER’ ÖNERMESİNE NASIL BAKIYORSUN? Kİ OYUNDA DA BENZER ÖNERME VAR…

Hayatta öyle değil midir ya. Kaleye ya bir metre yakınsındır ya bir metre geridesindir. Devamlı kaleye yakın oynamak lazım. Karşı takımız ceza sahası içerisinde 90 dakika oynuyorsak mutlu bir hayatımız vardır, gol olsun olmasın güzel pozisyonlar yapmışızdır. Kendi ceza sahanın içinde yaşıyorsan da kendine ve taraftarlarına bir tek hüzün sağlamışsındır.

Orta sahada geçen futbolunda kimseye kıymeti yoktur…

SON OLARAK SÖYLEMEKL İSTEDİĞİNİZ BİR ŞEY VAR MI?

Fikret Kul: Forma için çok teşekkür ederim. Hayatımda aldığım en büyük hediye. Vallahi billahi. Allah razı olsun sizden

Alper Kul: Ben de Trabzon’a gelmek için kuduruyorum.

 

Kaynak: Trabzonspor Dergisi

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Spor Haberleri