Sedat Tunalı, "Ersun Yanal midenize otur(t)ur!" başlıklı köşe yazısını kaleme aldı.
İşte Tunalı'nın yazısı:
Diyelim ki evinizi boyatacaksınız, ya da bahçenize çit çekecek, bacanızı aktaracak veya ne bileyim ete batan tırnağınızın ameliyatı için bir cerrahın kapısını çalacaksınız.
Tüm bu ve buna benzer ihtiyaçların giderilmesi için bu mesleklerin erbabı kim ise onu bulup bu sorununuzu gidermeye çalışırız ve bunu yaparken de ustanın hemşehriniz ya da bir komşunuz olmasından çok, işinin ehli olmasına dikkat edersiniz. Sanırım bu konuda tüm okurlarla hem fikiriz. Yani bir boyacı ustasına evimi boyama işini sadece Trabzonlu olduğu için emanet edemem, ya da baytar hassasiyetinde parmaklara sahip bir cerraha sırf Trabzonlu diye tırnağımı teslim edemem. Neymiş; işi yapan öncelikle o işin ehli olacak.
Konumuz Trabzonspor, başlığımızın adı Ersun Yanal.
Ersun Yanal'ı herhangi bir sporsever ne kadar tanırsa ben de o kadar tanırım. Denizlispor'daki futbolculuğundan teknik adam deneyimlerine kadar pek çok sahne alışını da bir sporsever olarak izledim. Kimi zaman tebessüm ettiren işlere imza koydu, kimi zaman düşündüren.. Milli Takım macerasındaki infaz sürecini her vicdan sahibi gibi ben de ibretle izledim.
Ersun Yanal, bilindiği gibi Ziya Doğan mantalitesiyle hızla küçülen Trabzon markasındaki değer kaybının düşüş hızını yavaşlatmak, sonrasında durdurmak ve nihayetinde yeniden markayla özdeş bir seviyeye taşımak amacıyla dere geçerken takımın başına getirildi. Dere geçerken demişken, dere geçerken at değiştirilmez diyenlere de minik bir soruyla geçelim bu faslı; Trabzon dereyi geçerken yükün altına yeni bir at koymuştur evet, ama eskisinin at olduğuna emin miyiz??
Sonrasında Yanal'ı takımın başına getiren Nuri Albayrak yönetimi Aralık kongresinde aday olmayarak bayrağı , Faruk Nafiz Özak'ın büyük destek verdiği Sadri Şener ekibine teslim etti. Camianın oh be dediği bu nöbet değişiminden nedet umanlardan biri de benim, bendim..
Bendim dedim diye kimi genç okurlar ne oluyor abi demeye başlamıştır. Şu oluyor kardeşlerim;
Trabzonspor yönetimi yola Ersun Yanal'la devam edeceğizi güçlü bir şekilde telaffuz etmeyerek herkesin, tabi benim de, kafasını fena halde bulandırıyor.
Bu takım Ersun Yanal'ın takımı değilken;
Bu takım Ziya Doğan tarafından öncelikle gol yemeyelim de, sonralıkla!da gol yemeyelim, 6 ön libero 4 de defansla kapanalım, şansa mansa bir gol bulursak maçı kazanırız mantığıyla (mantık kavramından milyonca özür) kurulmuş yürüyen-koşan ilkel tarım aletleri sergisiyken, bu takımın her başarısız sonucunda Ersun Yanal'a iğneli gönderimler yapmak ahlakla bağdaşmazken;
Geniş taraftar gruplarının ilk kez bir hoca etrafında mutabık kaldığı ve Ersun Yanal'ın elindeki bu koşan sergiden, olabildiğince düşünerek koşan bir takım yaratmaya çalıştığı dost düşman herkesçe malumken;
Durum bu, fotoğraf bunca net iken;
Ersun Yanal'la yollarını ayıranlarla, bu markanın kendi değerleriyle yeniden buluşup tekrar şampiyonluk yarışına ortak olabileceğine dair umut tohumları eken her beklentisiz, hesapsız Trabzonsporlu gibi, ben de yollarımı ayıracağım. Cürmümüz hesaplanabilir ölçüde küçük ama yüreğimiz yönetim kurullarının toplantı salonlara sığmayacak kadar büyüktür. Hesapsız Trabzonsporluların ortak aklı ve duygusunun ifadesi olan bu koca yürek; küçük hesapçıları layık oldukları yere gönderecektir. Belki bugün belki yarın; ama mutlaka! Ben Trabzonsporla ilgili haberleri, Kazım Kanat'tan duyacaksam, zaten örtki ölem!
Trabzonsporluluğundan zerrece kuşku duymadığım Serdar Bali'nin (Serdar Abi) Ersun hocaya yönelik kimi kaygılarını paylaşıyorum. Mesela Trabzon ölçülerinde çok büyük paralara imza atmış olan Ersun Yanal, takım genelinde düşünülen kulüp lehine iyileştirme indirimine anlayış gösterebilir ve yanına yetiştirmek üzere genç bir Trabzonsporlu hocayı da yardımcı hoca olarak alırsa, Serdar Abi özelindeki bu muhalif sesin de Ersun hocanın yanında olacaklarından kuşku duymuyorum.
İşin kötü tarafı şu ki; herhangi bir teknik direktör arayışı söz konusu olduğunda aklıma gelen ilk isimlerden biri olacak kadar yakın bulduğum Giray Bulak; bu senaryonun ve Ersun Yanal ismi etrafında bile itsiye yaratılan güvensizlik ortamının kaybedeni olarak hesapsız gönüllere izini düşürmektedir. Hocam dikkat!
MOEVENPİCK OTELDEKİ TRABZON GECESİ!!
Trabzonsporla iligili "herşeye" bir şekilde dahlolan, önderlik eden, Faruk Nafiz Özak'ın organize ettiği ve sahibi Trabzonlu olan Moevenpick otelde gerçekleşetirilen Trabzon konulu toplantıyı başından sonuna izledim. Basına sadece 10 dakika açık olan toplantıyı 10. dakikadan sonra "Danışman" kimliğimle de izlediğim için, basına yansıyan kimi yanlışlara da, haliyle güldüm.
Benim için gecenin en ilgi çekici bilgisi; Genel Sayman Mahmut Aksu'nun kabaca açıkladığı "genel giderler" başlığı altındaki menecer ödemeleriydi. Trabzonspor Albayrak yönetiminde menecerlere 3 milyon 305 bin USD ödeme yapmış. Fifa standartlarına göre menecerlik bedelinin %5 olduğunu biliyoruz, yani bu hesaba göre Trabzon takımı bu kısa dönemde tam 65 milyon USD lik transfer yapmış!! Takım gizli santrfor kaynıyor anlaşılan, göremeyişimiz bundan.
İlgi çekicilikte ikinci sıramı TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar aldı. Sadri Şener'in Lig Radyo'da yayınlanan "Öteki Trabzonspor" programında Yavuz Saltık ve Nevzat Aydın'a "Bayraktar Galatasaraylıdır" dediğini canlı yayında duymuş biri olarak, TOKİ Başkanının "samimi Trabzonsporlu" gibi konuşması ilginç geldi. Bir de Nuri Albayrak'ı gıyabında övmesi ve salondan büyük alkış alması.
Şamil Ekinci'nin konuşma yapmak üzere sahneye çağrılması ve alkışlar üzerine duygulanıp birkaç dakika mikrofon elde başı önde kalakalması da unutulmaz bir fotoğraf olarak kazındı belleğime.
Vali Okutan ve Gençlil Spor Genel Müdürü konuklara saygıdan olsa gerek birer cümlelik selamlama cümlesiyle yetinirken, Trabzon'un duayenlerinden Atalay Şahinoğlu ders alınası bir yöneticilik dersi verdi: Yönetim Kurulu Toplantılarında bir karar alırken sakın ola el kaldırarak oylama yapmasın, 3 oylama sonra yönetim bölünür! Gerçek bir Trabzonlu gibi konuşan Şahinoğlu, ünlü iş adamı Ali Ağaoğlu'ndan da "Yönetim iyi işler yaparsa bir yıldız futbolcu sözü" aldı, ben de tanığıyım. Bu arada bazı yayın organlarında "Galatasaraylı" olduğu yolunda söylentiler çıkan Ali Ağaoğlu'na bunu da sordum. Yanıt: Neremi keserseniz kesin, bordo-mavi akar!!
Faruk Özak Osmanlı'da üç şehir bulunduğunu, İstanbul Bursa ve Trabzon'un; kültürel ve sanat hayatlarıyla farsça "şehir" kelimesinin tam karşılığını verdiklerini ve böylesine büyük bir derinliğe sahip Trabzon'un her zorluğun üstesinden kolayca geleceğini söyledi, tek şartla: Birlik Olalım!
Oğuz Babüroğlu adlı akademisyen bir araştırmacının "Trabzonspor Ortak Akıl Projesi" başlıklı çalışması tanıtıldı, dinleyen oldu mu emin değilim. Yavuz Saltık gibi çok başarılı bir araştırmacı yetiştiren Trabzon camiası, araştırma için Galatasaraylı olduğu söylenen ve hiç itiraz yükselmeyen bir ismi çağırarak geceyi kendince renklendirmeyi de başardı!!
Show Tv Genel Müdürü Saner Ayar, Trabzonlu iş adamlarından "reklamveren" olarak medya dünyası üzerindeki etkilerini kullanmalarını ve Trabzonlu editör-haber müdürü vs. yaratmak için güçlerini kullanmalarını istedi. Samimiyetine inandığım ve içinde Trabzon geçen her cümleye bir tarafımla dahlolduğum için ayak üstü sohbet ettiğim Saner Ayar'a, ulusal medyanın "marka" kurumlarında muhabir, editör ve haber müdürü olarak görev yapmış ve halen yapmakta olan bir Trabzonlu olarak mail attım, bildiniz; Yanıt Yok!!
Trabzonlular buluştu yemek yedi, sonra da Sicilya Mafyasını aratmayan lüksteki araçları ve korumalarıyla oteli terkettiler. Aslında bu son cümle tüm geceyi özetler, bana inanın ki, gerisi teferruat..