Trabzonspor'un uzun bir aradan sonra vizyona soktuğu altyapı ürünlerinin en değerlisi. 17 yaşında A takım formasıyla tanıştı ve sadece Trabzonsporlulara değil, tüm futbolseverlere yeni bir yıldız doğuyor" umudunu verdi. Çabukluğu, adeta yürüyerek adam geçmesi ve oyun zekâsıyla saha içinde yaşının çok üzerinde görünüyor. Sadece Trabzonspor değil, Milli Takımlar da ondan çok şey bekliyor. Trabzon şehrinde futbolcu üzerindeki baskının dozunda kaldığı sürece yararlı olduğunu savunuyor ve "Bu sayede bulunduğumuz yerin, takımın ve ortamın değerini anlıyoruz" diyor.
Geçen sezon bir anda ortaya çıktın ve kısa sürede yükseldin. Belki takımın kötü gidişi, senin başarını da biraz örttü ama buna gelmeden önce futbola nasıl başladığını öğrenmek istiyorum.
Trabzonspor'da herkesin bildiği terimiyle, futbolcu tarlasında yani sokakta başladım. Arkadaşlarla futbol oynuyorduk, birden okul takımına aldılar beni. Sınıflar arası maçlarda oynattılar. Okul takımına seçildim. Trabzonspor'un o dönemde Salim Doğan isminde bir antrenörü vardı ve okul takımındaki oyuncuları seçmeye gelmişti. Biz de 3-4 kişi seçilmiştik. Ancak ben en son tercih olmuştum. Hatta "Galiba seçilemeyeceğim" gibi bir kaygı oluşmuştu bende. Sonra bir-iki kişiyi ekarte edip bir şut attım, direkten döndü.
O pozisyondan sonra beni çağırdılar ve Trabzonspor'da hemen başladım. 9 sene altyapıda oynadım. Ziya Doğan zamanında da A takıma çıkma durumum oldu ama Özkan Hocam izin vermedi. Ersun Hoca herhalde ağırlığını daha çok koydu ve Özkan Hocanın başlangıçtaki direnişine rağmen beni A takıma aldı. A takım serüvenim de Ersun Hoca ile başladı. Ona çok teşekkür ediyorum. Bu noktada bulunmamı sağlayanlardan birisi de odur çünkü.
Özkan Sümer seni neden bırakmıyordu?
Çünkü bir kaygısı vardı. Biliyorsunuz o da Türkiye'nin önde gelen teknik direktörlerinden biridir. "Barış A takıma çıktığı zaman direkt oynasın, sürekli oynasın, kaybolmasın" istiyordu. Ersun Hoca sanırım ona bunun garantisini verdi ki ben 17 yaşımda Turkcell Süper Lig'de 17-18 maç oynadım. Takımın kötü gittiği zamanlar oldu, iyi gittiği zamanlar oldu. Benim ne yapacağımı şaşırdığım zamanlar oldu.
Ama şimdi geçen sezona dönüp bakıyorum da gerçekten çok güzel günler geçirmişim ağabeylerimle. Bana çok yardımcı oldular. Bu sezonu daha da iyi değerlendirmek istiyorum. Bildiğiniz gibi birçok transfer yapıldı. Bu transferler arasında bonservis bedeli yüksek oyuncular da vardı. Ama Ersun Hocam beni kullanacağını, hatta formayı da kapacağımı söyledi. Bana güzel bir antrenman ortamı oluşturdu ve çalışmalarımızı hocamla birlikte sürdürüyoruz.
Bu sezon senin açından bir geçiş senesi diyebilir miyiz? Kendini geliştirme ve ileriye doğru bir adım daha atma sezonu olarak görüyor musun bu dönemi?
Tabii. Dediğiniz gibi bu sezon eksiklerimi tamamlayıp var olan becerilerimi de geliştirerek önümüzdeki sezonlarda çok daha iyi bir Barış Memiş izlettirmek istiyorum.
Fatih Tekke gibi oyuncu görmedim
Altyapıdayken örnek aldığın Trabzonsporlu oyuncular mutlaka olmuştur.
Kesinlikle. Biz altyapıdayken zaten her zaman onların hayalini kuruyorduk. Yanlarına gidelim, ellerini tutalım, onlara soru soralım, acaba ne cevap verirler diye. Benim en çok sevdiğim ve örnek aldığım oyuncular Fatih Tekke ve Gökdeniz Karadeniz. Şüphesiz onlar Türk futbolunun son yıllarda yetiştirdiği en büyük yıldızlardan. Daha önceki röportajlarımda da söyledim; Fatih Tekke'yi her zaman seyrediyorum. Onun gibi bir futbolcu daha bulunduğunu düşünmüyorum. Biz zaten odamızda onların posterleriyle büyüdük. Hâlâ da onları örnek almaya devam ediyoruz.
Peki, Trabzonspor'da Trabzonlu olmak zor bir şey herhalde, değil mi?
Kesinlikle zor. Öyle bir an oluyor ki, top ayağımda, karşımda rakibim var, o sırada taraftar tribünden attığı bir çığlıkla sana pas attırabiliyor. Kesinlikle çok zor bir şey. Bir genç futbolcunun yetişebileceği en zor yerlerden birisi Trabzon.
Trabzon'da sürekli bir yeni Fatih Tekke, yeni Gökdeniz Karadeniz arayışı var. Geçen sezon sen onları bu açıdan tatmin ettin. Ama ikinci sezonunda galiba sana karşı bir tahammülsüzlük oluşmaya başladı, değil mi?
Evet. Dediğiniz gibi 20 yıldan fazla bir süredir taraftarın şampiyonluk beklentisi var. İnsanlar sürekli bir kaygı içinde "Trabzonspor'un geleceği ne olacak?" diye. Onlar, kendi takımlarında kendi şehirlerinin insanları daha fazla oynasın, benim gibi oyuncuların sayısı artsın istiyor. Ama son yıllarda bunun ne kadar gerçekleşeceğini bilmiyoruz. Tabii bütün hocalarımız çok çalışıyor, yeni oyuncular arıyor, Trabzon'un dağına gidiyorlar, orada oyuncu varsa almaya çalışıyorlar. Biz de hocalarımızın verdiği bu emeği ve desteği boşa çıkarmamak için elimizden geleni yapıyoruz.
Baskı bizi motive ediyor
Trabzon nispeten küçük bir şehir. Sokağa çıktığınızda insanların tepkileri veya nasihatleriyle karşılaşmak çok mümkün. Bu durum senin üzerinde ne gibi etkiler oluşturuyor?
Trabzon'da herkes futbolu çok iyi biliyor bir kere. Ve insanların bir o kadar da büyük beklentileri var. Dolayısıyla üzerimizdeki baskı oldukça yüksek. Ama bu baskının genç oyuncuların gelişmesi açısından olumlu bir yanının da bulunduğunu düşünüyorum. Bulunduğun yerin, takımın ve ortamın değerini anlaman açısından bu baskı gerekiyor. Başarıya gitmek için biraz da baskının olması gerekiyor ama dozunu ayarlamak çok önemli elbette.
Futbolculuk kariyeri merdiven gibi tanımlanır çoğu zaman. Bazı oyuncular hızlı çıkar basamakları, bazıları adım adım ilerler. Bazıları geri düşer ve tekrar çıkar, bir kısmıysa düşer ama bir daha çıkamaz. Sen şu anda o basamağın neresinde görüyorsun kendini?
Basamaklar vardır evet. Oyuncunun da her geçen gün üzerine koyarak bir basamak çıkması gerekir. Ben kesinlikle her futbolcunun çıkarken mutlaka düşmesi gerektiğine inanmıyorum. Yeteneğinin ölçüsünü bilir, ne kadar çalışman gerektiğinin farkında olursan her zaman yükselirsin. Ben bu merdiveni yavaş yavaş çıktığıma inanıyorum. Belki bir duraksama devresi yaşadım. Ama bu duraksama dönemini en çabuk şekilde atlatıp üzerine koyarak daha da yukarılara çıkacağıma inanıyorum ve şu an çıkışta olduğumu düşünüyorum.
Trabzonspor'un bu sezonki durumuna gelirsek, gerçekten iyi bir başlangıç yaptınız. Büyük beklentiler var dediğin gibi. Futbolcular alındı, bayağı paralar verildi. Yattara gitti denildi, gitmediği anlaşıldı. Trabzonspor'un ruh halinden biraz bahseder misin? Şu an neler yaşıyorsunuz?
Sezon başında birdenbire takımın çehresi değişti. 25 yeni oyuncu gelmişti. Geçen sezondan kalan 10 oyuncu vardı ve bunların 5'i de Trabzonluydu. Aramızda, "Bu takım kaynaşmayı nasıl sağlayacak?" diye konuşuyorduk. Hepimizde bir tereddüt vardı. Önemli olan ilk adımı atmaktı. Başladıktan sonra çok iyi bir kaynaşma dönemi geçireceğimizi biliyorduk. Takımdaki ağabeylerimiz ve biz dışarıdan gelenleri çok çabuk aramıza aldık.
Ağabeylerimiz biz genç oyunculara da büyük destek verdi. Hepsine çok teşekkür ediyoruz. Bizi evlerine davet ettiler, sofralarını açtılar. Böylece çok güzel bir ortam oluştu Trabzonspor'da. Bu birlik-beraberlik tablosunu başlangıçta lige de yansıttık. İnşallah bu ortam hiçbir zaman bozulmaz ve Trabzonspor'u yıllardır özlenen noktalara çıkartırız.
Trabzonspor'un başarı ve başarısızlığında teknik direktör konusundaki istikrarın öneminden bahseder misin?
Geçen sezon iki teknik direktör değişikliği oldu. Ersun Hoca Türkiye'nin ileri gelen teknik direktörlerinden birisi. Üç tane teknik direktör sayın dense, Ersun Hoca onlardan birisi olur. Antrenman bilimi konusunda uzman. Üstelik var olan bilgisiyle yetinmiyor ve sürekli okuyor, kendini geliştiriyor. Deneyimlerini de oyuncularına en iyi şekilde aktarıyor. Onun çalışma konusundaki istikrarının takım üzerinde çok büyük etkisi var.
Teknik direktör değişimleri takımın kimyasını nasıl etkiliyor?
Mesela ben A takıma çıkarken, "Eğer teknik direktör değişirse nasıl bir durumda kalırım?" diye düşünüyordum. Böyle bir durumda nelerle karşılaşacağımı bilmiyordum çünkü. Zamanla gördüm ki, her teknik direktör değişiminde genç oyuncu kendisini bir kez daha kanıtlamak zorunda.
Topsuz oyunumu geliştirmeliyim
Geliştirmen gereken özelliklerinden bahseder misin?
Birisi eğer beni övüyorsa ona hiç kulak asmam. Her zaman çok çalışmam gerektiğini biliyorum. Topsuz oyunu biraz daha sevmem gerekiyor. Bu konuda ilerleme kaydedersem ortaya çok daha başarılı bir Barış Memiş çıkacağının farkındayım.
Sanırım biraz da kuvvet kazanman gerekiyor.
Evet, daha önce hiç sezon başı kampı geçirmemiştim. Geçtiğimiz sezonun ilk yarısında bir yere kadar idare edebildim. Ancak devre arasındaki Antalya kampından sonra lige gerçekten iyi başladım. Bu sezon başı kampında ve sonrasındaki antrenmanlarda ise gerçekten de kuvvet yönünden oldukça ilerlediğimi düşünüyorum. Zaten hocalarım da böyle söylüyor. Yani geçtiğimiz sezona oranla daha iyiyim ama yine de biraz daha kuvvetlenmem lâzım.
Trabzon şehri şampiyonluk istiyor. Başkanınız "Bizi bu saatten sonra şampiyonluk da kesmez" diyor. Bunlar çok iddialı sözler. Sen ne düşünüyorsun bu konuda?
Tüm Türkiye'nin bildiği gibi Trabzonspor gerçekten inanılması çok zor bir şey yapıyor. Ben dışarı çıktığım zaman insanlar hiçbir zaman "Nasılsın, iyi misin?" diye sormuyor. Herkesin aklı fikri "Trabzonspor'un hali ne olacak?"ta. Trabzonspor bir kötü maç oynadığında insanların yüzü düşüyor, birbirlerine "Günaydın" bile demiyorlar. Benim de babam bir Trabzonsporlu ve evimizin durumundan çok iyi biliyorum bu ortamı. Kesinlikle şampiyonluk bekliyorlar. Olunmaması halinde gerçekten çok üzülecekler. Sezon başında 15 bin kombine bilet satışı da bu beklentinin kanıtı. Tabii bizim de sahada iyi oluşumuz onları bu havaya soktu. İnşallah, bize bu ilgiyi gösteren taraftarlarımızı sezon sonunda da güldürürüz.
Şu anda takımın sahadaki oyun lideri Selçuk İnan'mış gibi gözüküyor.
Selçuk ağabeyin attığı goller ve yetenekleri itibariyle bir üstünlüğü var. Ama tabii ondan önce liderimiz Hüseyin ağabey. Savunmada "büyük şef" diye hitap ettiğimiz Song, Egemen Korkmaz, bunlar gerçekten çok büyük isimler. Genç oyuncuları her zaman yanlarına alıyor ve bize saha içinde neler yapmamız gerektiğini anlatıyorlar. Aramızda çok güzel bir dostluk var.
Yattara'nın kalmasına çok sevindim
Yattara "gitti" denilirken kaldı. Onun geri dönüşü nasıl etkiler takımı?
Aslında bizim için çok sevindirici bir durum. Çünkü Yattara'yı çok seviyoruz. İnanılmaz derecede iyi bir insan ve harika bir futbolcu. Ben şahsen onun gidecek olmasına çok üzülmüştüm. Trabzonspor'da kalması gerekiyordu çünkü benim ve diğer genç arkadaşlarımızın ondan öğreneceği çok şey vardı. Nasıl çalım atıyor, oyunu nasıl okuyor, bunları bizimle paylaşması gerekiyordu. Eğer gitseydi bunlardan mahrum kalırdık.
Tabii ona da çok güzel bir teklif geldi. Bir profesyonel olarak bunu değerlendirmesi gerekiyordu. Ama kulüpler arası bir sorun yaşandı ve o da geri dönmeyi tercih etti. Biz de ona tekrar kucak açtık. İnşallah bize çok şey katacaktır.
Ersun Yanal Türkiye'nin önde gelen teknik adamlarından bir tanesi. Daha önce de Ersun Yanal'ın öğrencileri ile görüştüm, çok röportaj yaptım. Ersun Yanal'ın diğer teknik adamlardan farkı ne?
Ersun Hoca kesinlikle oyuncu psikolojisinden son derece iyi anlayan biri. Yani benim nasıl bir duygu içinde olduğumu anlar, beni her zaman yanına çağırdığında "Böyle böyle duygular yaşıyorsun değil mi? Neden? Bunları geliştirmemiz gerekiyor" der. Bazı antrenörler vardır, "Bunları yapmamalısın" gibi tehdit edici bir tonda konuşur.
Ama Ersun Hoca "Bunu geliştirmemiz lâzım. Bunu yapacağız, merak etme, ben sana çalışma programı vereceğim" der. Oyuncusuyla her zaman yakın planda çalışır. Çalışmayı ve disiplini çok sever. Yorgunluğa hiç tahammül edemez. Takımı çok yoğun tempoda çalıştırır, çünkü bunun sezon içinde takımına yarayacağını bilir.
Trabzonspor'da en çok tartışılan konulardan biri de kaptan Hüseyin. Kimileri tarafından yoğun biçimde eleştiriliyor. Takımın içinden biri olarak, Hüseyin'in varlığı sizin için ne ifade ediyor?
Bence Hüseyin ağabey takımın belkemiği. İdmanlarda çok çalışıyor. Tekmeye kafa sokan birisi. Futbol için her şeyini verebilecek bir oyuncu. Trabzonspor'un da böyle oyunculara ihtiyacı var. Biraz önce dediğim gibi, Trabzon'da futbolu çok iyi bildiğini sanan insanlar var. Ama her oyuncuyla ilgili beklentiler farklı olmalı. Hüseyin ağabeyden de gol atmasını beklememek gerekiyor. O savunmadaki işini yapar, öne doğru oynar ve gerisini önde oynayan oyuncular halleder. Hüseyin ağabey üzerine düşeni, hocanın ona verdiği görevi şu ana kadar en iyi şekilde yerine getirdi.
Trabzon'da konuşulan ve eleştirilen bir başka konu da senin gece hayatına daldığın.
Trabzon gibi bir şehirde, Trabzonspor'un oyuncusu nasıl böyle bir şeye kalkışır? Ben de duyunca çok şaşırdım acaba bu haber nereden çıktı diye. Gerçekten böyle bir şey olsa, beni gece uygunsuz bir yerde görseler döverler herhalde. (Gülüyor) Böyle bir şey kesinlikle olmaz, olmadı da. Bunu yazanların da sonradan pişman olduğunu zannediyorum. Ama yine de onlara karşı bir kırgınlığım olmaz. Onlar da bizim ağabeyimizdir.
Özel hayatında neler yapıyorsun?
Takım yendiği zaman geziyorum (Gülüyor). Aileme küçüklüğümden beri çok düşkünüm. Her zaman onlarla yemeğe gitmeyi tercih ederim. Çocukluk arkadaşlarımla sürekli görüşürüm. Çünkü Trabzon öyle bir yer ki, onları aramazsam "Barış değişti" diyebilirler. Ben de buna izin vermemeye çalışıyorum.
Trabzon'da sembol isim olmak gibi bir hedefin var mı?
Kesinlikle var. Düşünsenize Trabzon'da doğmuşum, orada büyümüşüm ve şu anda Trabzonspor'da 17-18 yaşında 61 numaralı formayı almışım. Belki bu formayı da bir sembol yapıp Ronaldinho gibi "B61" adında bir krampon çıkartırım. İnşallah bunu bize lâyık görürler. Tabii bunun olması için de çok çalışmam gerek. Beni buralara getiren ağabeylerimi ve hocalarımı mahcup etmeyeceğime inanıyorum.
Yurtdışına gitmek gibi bir hayalin yok mu?
Şu anda düşündüğüm tek şey Trabzonspor. Ama yurtdışına gitmek gibi bir fırsatım olursa bunu da çok geç kalmadan gerçekleştirmek isterim. Avrupa'da kendimi daha fazla geliştirebileceğimi düşünüyorum. Bunun için yabancı dilimi ilerletmeye çalışıyorum.
Röportaj: İlker Uğur