Trabzonspor eski asbaşkanı Hayrettin Hacısalihoğlu Onursal Başkan M.Ali Yılmaz ve Trabzonspor yönetimi arasında yaşanan gerginliği kaleme aldı.
Hacısalihoğlu köşe yazısında bu zor günlerde herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerektiğini söyledi.
İşte Hacısalihoğlu'nun köşe yazısı :
HERKES GÖREVE, İLGİLİLER SÜKUNETE!
Bu kulüp şampiyonluklar kazanarak büyük unvanını hak ettiyse, bu günlere geldiyse bu durum; kuranların, yönetenlerin, katkı sağlayanların, gecesini gündüzüne katanların, yetenekli oyuncularının, onları organize eden özverili seçkin hocalarının, bu uğurda hayatını dahi kaybeden fedakâr taraftarlarının velhasıl Trabzonsporlu bütün bu insanların sayesindedir. Hatalarıyla, sevaplarıyla, yanlışlarıyla doğrularıyla işte bu topluluk Trabzonspor ‘u yaratmıştır. Şimdi kızgınlıkla kendi değerlerimizi değersiz kılma gayreti neden?
Ortam birden gerginleşti. Düşünüyoruz da, Sayın M. Ali Yılmaz’ın sahibi olduğu ulusal televizyon kanalının şık olmayan spor programları nedeniyle, yönetim orijinli kendisine tehdit gibi gönderilen Onursal Başkanlık sıfatının oylanacağı haberi mi neden oldu bu gelişmeye?
Yoksa Trabzonspor’un içinde bulunduğu vahim durum mu?
Ya da bilmediğimiz başka hadiseler mi var?
Her ne olursa olsun, bu ortama, bu gerginliğe gerek yoktu. En azından zamanlaması doğru değil. Bence Onursal Başkanın suçluları değil, suçlu gösterilenleri hedef alması uygun düşmedi. Ya gelişmeleri sağlıklı takip edemedi ya da iftiraları gerçek kabul ederek böyle yanlış bir değerlendirme yaptı.
Şenol Güneş, son dönem toplumdaki arzu ve ısrarlar sonucu görev kabul ettiğinde boş sözleşmeye imza attı. “Bir lira da yazsanız hiçbir itirazım olmaz” dedi. Ben de biraz cimri davranarak bu ligde emsallerinin aldığından çok daha az bir para yazdım. Karalamaların aksine bildiğim kadarıyla bu günkü tarih itibariyle de ücretinde hiçbir artış olmamıştır. Geldiği günden bu yana da yerli ve yabancı birçok kulüpten buradaki ücretinin 3-4 katı fazlası ücretle görev teklif edildi. Fakat o camianın ve yönetimin ısrarları sonucu hep Trabzonspor’da kaldı.
Verilen oyunculara karşı çıktı, alınanlardan haberi olmadı. Bunlara tepkisini sürekli yönetenlere yansıttı. İsyan etti, engel olmaya çalıştı. Oysa birçok ulusal ve mahalli medya sürekli bunun tersini yaydı. Garip huyu sonucu suçlamalara hiç cevap vermedi. Aslında işin doğrusu gerçekleri kendisinsin değil yönetimin kamuoyuna açıklamasıydı ama maalesef bundan imtina ettiler.
Şenol Güneş dünyada yılın teknik adamı seçildi. Türkiye’yi dünya üçüncüsü yaptı. Trabzonspor olarak isyanımız samimi ise de birçok kupanın yanında yeni oluşan kadrolarla 2 kez de lig şampiyonu yaptı. Milli takıma birçok oyuncu verdi. Bazen haksızlığın en büyüğü yapılarak teknik adamlık kalitesi tartışıldı. Sonucunda da eski başkanının gerçek dışı suçlamalarına hedef oldu.
Şimdi yönetim haksız eleştirilere cevap vereceğine, durumu fırsat bilerek gündemde olmayan geçmişle ilgili suçlamalarla başka bir cephe açtı. Şike sürecinde sessiz kalınmasını yargıladı. Ama bence önce kendilerinin bir yıllık sessizlik politikasını, camiayı toparlayamamasını, federasyonlarda yanlış ata oynamayı, ancak 12 ay sonra kupanın peşine düşülmesini, en önemlisi de belirlenen gündeme tabi olmalarını sorgulamalı.
Sonuç: Bizi önemli saymadıklarından gözlerinin önünde cereyan eden, hatta zaman zaman alet oldukları haksızlıklara sesiz kalan divan, her ne kadar yasal olmasa da mademki o koltuğu işgal ediyor, kulübün zaten kıt olan değerlerinin birbirini kırmasına engel olmalı. Bugünkü haksız tenkitleri düzeltmeli, kişilerin ve camianın zarar görmesini engellemeli, uyarmalı.Yanlışlıklar sonucu zaten parçalanmış camianın iyice bölünmesine sessiz kalınmamalı.