Usta kalem Hıncal Uluç, geçtiğimiz haftaya damgasını vuran spor olaylarını sabahspor.com okuyucuları için değerlendirdi.
Uluç;
Olayların başından beri Mehmet Ali Aydınlar nasıl iyi bir Fenerbahçeli olduğunu kanıtlıyor. Ben Fenerbahçeli olsam Aziz Yıldırım'a değil Aydınlar'a sarılırım. Biri batırıyor gemiyi öbürü bütün delikleri tıkıyor. Gemiyi yürütmeye devam ediyor. Hangisi daha iyi Fenerli?
Fenerbahçe son dakikalarda zorlansa da Kayseri deplasmanında da kazanmasını bildi. 4 karşılaşmada 3 galibiyet, 1 beraberlik elde etti. Orhan Şam ve Bilica'nın pozisyonlarında penaltı bekledi.
Tartışmalı pozisyonlar medyamız için... Başta benim Sevgili Gürcan Bilgiç kardeşim, "Bu sene hakemler ne yapmak istiyor" diye soru sordu, mesela... Kuzenim... Bu sene hakemlerin ne yapmak istediği belli... Maçın skorunu etkileyecek kararlardır, çalınmayan penaltılar... Israrla Fenerbahçe aleyhine penaltı çalmadılar.
Kayseri maçında, Kuddusi Müftüoğlu, Fenerbahçe'nin en iyi oyuncusu olarak sahadaydı. 3 penaltı çalmadı; 2 değil. Televizyon gösterdi, Şota 'penaltı değil' işareti yaptı ama Fenerli oyuncu çift ayakla daldı. FIFA bas bas bağırıyor, çift ayakla dalmak yasak.
Yobo, topa müdahale ettiğinde rakibinin önündeki ayağından dokunuyor topa... O ayağı topa uzatmak penaltı... "Van Basten penaltısı" dediğimiz bu işte... Topa dalıyorsan, tek ayakla dalacaksın ve dıştaki ayakla dalacaksın. İçteki ayakla değil. Çift dalıyor ve içteki ayakla topa vuruyor. İki türlü de penaltı... İki de elle oynama var, bunların hiçbirini çalmadı Kuddusi Müftüoğlu.
Fenerbahçe normal bir hakemle o maçı 9 kişi bitirirdi. Orhan Şam dördüncü sarıyı görmesi gerekirken, ancak bir tane görebildi. Doğrudan kırmızılık hamleyi görmezden geldi. İnanamadım. Kuddusi Müftüoğlu'nun 'Fenerbahçeli' olduğu ya da 'Fenerbahçe'nin en sevdiği hakem olduğu' yıllardan beri söylenir ama bu defa kanıtladı adeta...
Ondan evvelki maçta da Kahe'yi formasından çekildi. Kahe'nin suçu, bir Alex, bir Burak ya da Milan Baros olmaması mı? Kendisini yere atmaması mı? Adam ayakta kalmaya çalıştı, hakem de penaltıyı görmezden geldi. Halbuki oraya bakıyordu. Formayı çekmek nerede çekersen çek sarı kartlık hareket. 18'in içinde bir penaltı, bir sarı kart var orada hiç, devam...
Bunlar arka arkaya iki maçta olunca, bu çalınmayan düdükler ve gösterilmeyen kartlar maçın skorunu değiştirince, ben şimdi Gürcan'a soruyorum: "Hakemler bu sene ne yapmak istiyor?" sorusuna niye devam etmiyor?
Bir tek ofsayt bayrağı konuşuluyor. O ofsayt bayrağı bin sene tartışılır. O kadar ince bir pozisyon. Çok ince ofsayt da olabilir, çok ince ofsayt da olmayabilir. Aynısı öbür takım için de olabilir. Yine çok inceydi... Onların da bir golü verilmedi.
Bizim medyamız Fenerbahçe'nin aleyhinde olanları deve, Fenerbahçe'nin lehine olan develeri de pire yapıp, yoktan sayıyor. Satır aralarında geçiyor. Yazmamış olmak ayıp olacağı için!.. 8 punto ile bir yere sıkıştırıyorlar. Ama Fenerbahçe'nin aleyhine oldu mu manşet oluyor, köşe yazısı yazılıyor ve bu memlekette hakemlerin tarafsız olması bekleniyor.
Son iki maçında hakemler, Fenerbahçe'ye çalıştı. Fenerbahçe iyi top oynamıyor. Oynamaması için de yeterli sebebi var. Çünkü en iyi 11'inin 4 adamı oynamıyor. Takımın 3'te birinden fazlası yok. Yedeklerle oynuyor ve bu oynamayan, sakat olan adamlar çok önemli isimler.
Fenerbahçe'nin iyi oynamama mazereti var. Fiziksel ve psikolojik olarak... Takımın sene sonunda ne olacağı belli değil. Fenerbahçe niye oynar; şampiyon olmak için... Ama senin şampiyon olduğun gün, küme düştüğün ilan edilebilir ve bu koşullarda futbolcuyu nasıl motive edeceksin!.. Psikolojik olarak Fenerbahçe'nin iyi oynamaması normal...
Bir de ben yıllardan beri iddia ediyorum; Aykut Kocaman, Fenerbahçe'yi başarıyla yönetecek yetenekte değil.
Geçen seneki şampiyonluğun başrolünde Alex vardı. Aykut Kocaman'a kalsaydı, Alex geçen sene ara transferde, "Kendine takım bul" denilerek yollanacaktı! Oynattığı futbol da meydanda... "Ben Alex'siz futbol oynayan takım kuracağım" dedi. Arkasına Hürriyet gazetesini alıp... Ne oldu; Alex, Fener'i şampiyon yaptı!
Maç sonunda Kayseri cephesinde Kocaman'a, tepki vardı. Süleyman Hurma, verilmeyen penaltıları kast ederek "Bunları da konuş Aykut" dedi.
Küçük takımda Fenerbahçe'ye karşı oynadığı zaman, Kuddusi Müftüoğlu gibi bir hakemin ardından, "Artık teknik direktörlük yapmak istemiyorum" demeci veriyordu. Fener de küçük takıma karşı oynarken, hakem kendisine puanları verince ağzını kapıyor!
O zaman Aykut'un meselesinin küçük takım ya da büyük takım değil, 'rabbena hep bana' olduğu ortaya çıkıyor. Beni destekleyen hakem harikadır, benim aleyhimde olan hakem batsın.
Kayseri, Fenerbahçe çok sıkıştırdı ama sonuca gidemedi. Amrabat da dikkat çeken isimler arasındaydı. Ev sahibi ekibi nasıl buldunuz?
Hakemin maçı 5 dakika uzatması bir yüz karası... Eline kronometresine alıp, maçın sadece ikinci yarısını seyrederse maçın kaç dakikasının çalındığını, 5 dakikanın fersah fersah geride kaldığını görür. Ama 5 dakikayı kaldırdığı zaman bizim evde, "Ne 5 dakikası, en az 8-9 dakika durdu oyun" dediler. Ben de "Doğrudur ama 185 dakika uzatsa Kayseri'nin gol atacağı yok. Kayseri'nin bal yapan arısı yok."
Fenerbahçe kötü oynuyor, sahada yok. Orta sahayı rahat rahat geçiyorlar. Topu ayağına alan her türlü cambazlığı yapıyor. Amrabat yapıyor, Engin yapıyor. Çalım yemeyen Fenerbahçeli futbolcu kalmadı. 'Volkan' desen kalede güven vermiyor zaten...
Ama gol alanına girdikleri andan itibaren Kayseri'de topu doğru yere atacak adam yok.
Fenerbahçe de var mı; onda da yok. Kaleyi bulan tek şutu var; o da gol... Maç boyu Fenerbahçe 6 şut atmış, biri kaleyi tutmuş. O da gol... Yani Kayseri'nin kalesinde ben de durabilirdim.
Fenerbahçe'nin galibiyeti getiren golü Caner'den geldi.
Caner hep iyi oynuyor. Galatasaray, Caner'in nasıl futbolcu olduğunu bir türlü farkına varamadı. Galatasaray'ın en büyük kayıplarından biridir Caner... Her hocanın, elinde bulunmasını isteyeceği bir oyuncu... Joker bir oyuncu; sol bek oynar, sol haf oynar, eskilerin deyimi ile sol orta yani, sol açık oynar ki solda oynayan oyuncu bulmak zor.
İyi şut atıyor, iyi pas veriyor, iyi orta yapıyor. Daha ne olsun. Böyle bir adam kaçırılır mı!.. Hızlı...
Mesela, aynı pozisyonu Kayseri yakaladı. Caner gibi bomboştu sol açıktaki adam. Ama o pası Kayserili atmadı. Çünkü 'gol nasıl yapılır' bilmiyorlar. Gol olur, olmaz o ayrı ama o pası Kayserililer yapamadı. Topu oraya kadar getirip, bırakıp döndüler.
Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe-Manisaspor maçında bir ilk uygulandı ve seyircisiz oynanması gereken maça kadın ve çocuklar alındı. Atmosfer güzel gözüküyordu.
Yani, olay prensip olarak yanlış... Futbol Federasyonu, futbol hukukuna ihanet etti. Ama Futbol Federasyonu bunu ısrarla yapmaya devam ediyor. Bursa'nın cezasının, Tahkim tarafından onaylandıktan sonra kaldırılması bir ihanet... Nasıl yaptılar? Hangi maddeye dayandırdılar, bilemiyorum. Seyircisiz oynama cezası verilmiş bir maça kadınlar alınıyor! Yani "Kadın seyirci değildir" ne demek? Kadın derneklerinin yeri yerinden oynatması lazım. Bunun açıkça anlamı şudur: "Biz sizi adamdan saymıyoruz." İşin sosyal ve hukuksal yanı bu.
Ama görüntü olağanüstü güzeldi. Yani Fenerbahçeli olarak hazırlanmışlardı. Hepsinde formalar, kaşkollar…
Bir çok insan da maça gelememiş trafik dolayısıyla...
Girişler biletli olduğu için yeterli bilet de dağıtamamışlar ya da bilet alanlar gelmedi bedava olunca... Her ihtimale karşı beş bilet almıştır ama ikisi maça gelmiştir.
Ayrıca dışarıda kalanlar olmuş. Dışarıda kalanlar kapıları kırmışlar. 'Kadınlar olay çıkarmaz' ama kapıları kırmışlar.
Bunun kadar güzel, bir de Fenerbahçeli erkek seyirciler de stadın etrafındaydı. İşte taraftar bu...
Geçen hafta yazdığım yazı da bu... "Büyük takımı büyük yapan seyircisidir. Aldığı sonuçlar değil." İstediğin kadar para bastır, dünyanın en büyük takımını kur. Seyircin olmazsa, büyük takım olamazsın. Üç sene sonra kaybolur gidersin. Fenerbahçe 'niye büyük olduğunu' kanıtladı bu olayla.
O maçta ilginç denilecek iki olay yaşandı, çok konuşuldu. Büyük çoğunluğunu kadınların oluşturduğu tribünlerden, Trabzonspor'a yönelik tezahüratlar vardı. Bununla birlikte maç sonunda ofsayt gerekçesiyle verilmeyen golün, tribünlerin büyük bölümü tarafından anlaşılamamış olmasıydı.
Efendim, erkek seyircileri de timsah yürüyüşü yaptılar, biliyorsun!
Geçerli sayılmayan golle ilgili kadınlarla dalga geçmenin âlemi yok. Orada golden sonra Fenerbahçeliler birbirine sarılıyorlardı, maçın son saniyesiydi. Bir takım seyirciler de o sevinmeyi görüp "Kalabalığa kalmayalım" diyerek dışarı çıktılar. Yani, onlar hakemin iptal ettiğini görmedi. Onların gördükleri; topun ağlara gidişi ve Fenerbahçeli futbolcuların gol sevinci...
Burada seyirciyi itham etmeye imkân yok. Stattan erken çıkmak, Türkiye'de normal... Çünkü 40 bin kişi aynı anda dışarı çıktığı zaman eve gidişin bir saat sarkar.
Onun için erkek seyirciler de olsaydı, onların da bir bölümü maçın öyle bittiğini zannedebilirlerdi. Çünkü Fenerbahçeli oyuncular gol sevincini yaşadı. Biz de ekranın başında Fenerbahçe'nin galip durumuna geldiğini gördük. Maçın spikeri bile sonra fark etti gol olmadığını... Onun için orada bir şey yok.
"İ..e Trabzon" diye bağırmalarını hiç yadırgamıyorum. Ben, basın tribünün yanında oturan kadınların sinkaflı küfür ettiklerini biliyorum. Dediğim 2000 yılından önce... Ben 2000'den beri maça gitmiyorum. 2000 yılından önce kadınlar sinkaflı küfür ediyordu. Nasıl yapacaklarsa onu da bilmiyorum, fizik olarak mümkün değil!.. Ama bağırıyorlar. 'Kadın küfür etmez' diye bir şey yok. Küfür ediyorlar. 2000'den evvel ediyorlarsa, şimdi iyice eşitlendiler, iyice ediyorlar. Onun için Futbol Federasyonu'nun kadını niye seyirciden saymadığına mantıken bir açıklama getirmesi lazım. Cezanın adı "seyircisiz" çünkü...
Yani bütün o seyircilerin içinde gazeteler, bir kadını, 'Bu erkek kılığına girmiş' diye resimlerini çektiler. Yani, bir kişi erkek gelirse ceza ihlal edilmiş oluyor. 41 bin kadın cezayı ihlal etmiyor. Böyle bir şey olur mu? Bizim din kitaplarımızda, Müslüman dininin 2 kadın bir erkeğe eşittir. 41 bin kadın bir erkeğe eşit değildir diye bir kural yok hiçbir yerde. Yani o erkek çıksaydı iddia edildiği gibi yer yerinden oynayacaktı ceza ihlali diye. Ama 41 bin kişi kadın bir erkeğe denk olmuyor. Nasıl bir mantıksa bu. Ama bunun üzerinde de durmuyor medya. Neden durmuyor? Fenerbahçeli olduğu için. Galatasaray Arena'da olsaydı aynı olay yer yerinden oynardı "Bu ceza nasıl kalktı" diye. Adımı bildiğim gibi biliyorum.
Fenerbahçe, futbolda şike ve teşvik iddialarına yönelik soruşturma sürecinde yaşananlarla ilgili atılan adımların ve izlenen yolun kulüp üyeleriyle paylaşılması amacıyla olağanüstü genel kurul toplantısı düzenledi. Aziz Yıldırım'a destek veren açıklamalarda bulunuldu. Mehmet Ali Aydınlar'ın ihraç talebiyle disipline verilmesi istendi.
Olayların başından beri Mehmet Ali Aydınlar nasıl iyi bir Fenerbahçeli olduğunu kanıtlıyor. Ben Fenerbahçeli olsam Aziz Yıldırım'a değil Aydınlar'a sarılırım. Biri batırıyor gemiyi öbürü bütün delikleri tıkıyor. Gemiyi yürütmeye devam ediyor. Hangisi daha iyi Fenerli? Hangisinin iyi hangisinin kötü olduğunu tarih yazacak. Bugün insanlar güncel düşünüyorlar.
Uğur Dündar, "Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki herkes, sorumlu mevkideki herkesin ne yapması gerektiğini, neler yaptığını, neler yapamadığını, kimin mangal yürekli, kimin amiyane tabirle tavşan pisliği olduğu çok iyi görüyoruz" dedi.
Uğur Dündar'ın da açıklamalarını artık okumuyorum, yorumlamak da istemiyorum. Çünkü Uğur Dündar Fenerbahçe konusunda benim açımdan tarafsızlığını yitirdi maalesef. Aziz Yıldırım'ın bir numaralı muhalifi iken… Aziz Yıldırım'ın yönetimindeydi o yönetimden istifa etti. Neden istifa ettiğini kendi de biliyor, ben de biliyorum herkes de biliyor. Arkadan çok önemli bir muhalifi oldu Aziz Yıldırım'ın. Sonra Aziz Yıldırım'ın en büyük taraftarı oldu. Bu taraftarlığını açıklarken dedi ki "Ben Aziz Yıldırım'ı eleştirirken bugün baktım ki mevcudun en iyisi. Ötekiler daha kötü. Onun üzerine Aziz Yıldırım'ı destekle kararı aldım" dedi. Aziz Yıldırım tutuklandı, içeriye kondu. Aziz Yıldırım yüzünden Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nden çıkarıldı yerine Trabzonspor alındı. Hangisi iyi hangisi kötü neye göre değerlendiriyor Uğur onu da bilemiyorum artık. Bunun için ben Uğur Dündar'ı bir spor yorumcusu olarak artık kabullenmiyorum. O fanatik Fenerbahçeli medyanın bir parçası oldu.
Geri kalan gazeteciliğine saygım ve kendisine sevgim devam etmek kaydıyla. İyi dostumdur, iyi arkadaşımdır, iyi gazeteci olduğuna, iyi televizyoncu olduğuna inanıyorum. Ama Fenerbahçe konusu artık benim için… Yani, Rıdvan Dilmen de uçurumun kenarında. İş Fenerbahçe'ye gelince bu Fenerbahçeliler bir türlü yeterince objektif olamıyor. Objektif olmaz zaten taraftarsın. Ama sübjektif de olsan bir ölçü de tarafsız olmak zorundasın.