Akşam Gazetesi köşe yazarı, Avni Başoğlu, Trabzonlu boks hocası Camit Süme'nin Trabzonspor havlusunu yere atması ile ilgili köşesinde Hoca doğrusunu yaptı başlıklı yazını kaleme aldı.
İşte o yazı
Furkan Ulaş Memiş... 51 kiloda 17 yaşında, Trabzon doğumlu, gencecik bir boksörümüz.
Yıldızlar Avrupa Boks şampiyonu. Daha gençler kategorisinde. Ancak büyüklerle dövüşüp, başarıdan başarıya koşuyor. Yaşı küçük, yumruğu büyük Furkan bu yıl, Büyükler Polonya Boks Turnuvası'na katılmış ve üçüncü olmuş. Ayrıca, olimpiyat seçme müsabakalarında, kendisinden yaşça çok büyükleri yenerek, birinci sırayı almış. Böylece de, Pekin 2008 vizesini cebine koymuş. Gidişatına bakarsak, gelecekte madalyalara abone olacağı kesin... Hocası Cahit Süme, röportajımızda, bunları bize anlatmıştı.
Dün Hintli boksöre karşı çok cesurdu. Tek eksiği biraz daha boks tekniği, özellikle de, tecrübe idi. Hintli kaçarken vurup puanlar almış ve 12-3'lük puan üstünlüğü yakalamıştı. Tecrübesini konuşturuyordu. O arada sert birkaç yumruk aldı Memiş. Tecrübeli bir hoca olan Cahit Süme de, sporcusunu tehlikeye atmamak için, ringe havlu attı ve hakemin maçı durdurmasını sağladı. Bizce, hoca kesinlikle doğruyu yaptı.
Boksta Sporcusunu tehlikeye atan hocaya, hoca demem.
Zaten boksun hamurunda vardır. Önce boksörün can güvenliği gelir. Boks kuralları da, bu yüzden, yani boksörün can güvenliğini sağlama almak için Havlu atmayı getirmiştir. Antrenörü, maç anında, boksörünün geleceği ile ilgili bir endişe taşıdığında, havluyu ringe fırlatır ve hakeme Maçı durdurabilirsin. Sporcumu riske etmek istemiyorum mesajını verir. Hakem de maçı durdurur. Ancak, havlu atan antrenörün, boksörünü de yenik ilan eder. Boksör kaybetmiştir ama hem sağlığı, hem hayatı, kısacası, geleceği kurtulmuştur.
Boks ringleri geçmişte, boksörlerin ölümü ile sonuçlanan birçok maça sahne olmuştur. Rakipten aldığı sert yumruklarla, grogi duruma giren boksörüne, hâlâ devam etmesini söyleyen ve havlu atmayan antrenörler, boksörün ölümünde baş sorumlu olmuş ve soruşturmaya uğramıştır.
Süme, henüz 17'sindeki, geleceğin şampiyonunu, dün riske etmeyerek, çok doğru bir iş yapmıştır. Keşke havlunun rengi böyle olmasaydı.
Belki söylediği gibi, hakeme kızdığından, belki de boksörüne karşı sorumluluğundan, paniklemiş ve elindeki Trabzonspor'un renklerinden oluşan havluyu fırlatmıştır. Tabii ki uygun kaçmamıştır. İkaz edilebilir ama yok edilmemelidir. Unutmayalım ki; o renkler sporumuzu temsil ediyor. Bordo-mavi, sarı-lacivert, sarı-kırmızı ve siyah-beyaz, ne sporcular üretiyor. Olimpiyatlara gelen sporcularımızın, birçoğu da, bu kulüplerden geliyor.