Trabzon limanına sığınana kadar ‘zeki ama çalışmıyor’ kalıbının örnekli anlatımı olan Burak Yılmaz, Şenol Güneş ile yakaladığı ivmeyle Türk futbolunun efsane isimlerinin rekorlarına göz dikmeye başladı. Huzurlarınızda Burak Yılmaz.
Son yıllarda futbolumuzun en büyük sorunu forvet yetiştirememek, yetiştirdiğimiz eser miktarda golcüyü de çeşitli baskılarla koşan ama skor üretemeyen isimlere çevirmek. Burak Yılmaz da o isimlerden biriydi geçen sezona kadar.
O kadar uzun süredir seyrediyoruz ki aslında Antalyaspor çıkışlı golcüyü, artık tecrübelendi hata yapmaz denilen Fenerbahçe kariyerine 23 yaşında başladığını unutuyoruz zaman zaman. Antalyaspor ile 2. ligde başladığı futbol hayatı çıkışlardan daha çok inişlerle dolu Burak’ın.
Alt liglerle fazla ilgilenmeyenler için kendisiyle tanışma 21 yaşında Beşiktaş’a attığı imzayla oldu. İkinci ligden gelen bir futbolculardan beklenenlerin üstündeydi hedefler onla ilgili. Zaten hayatı boyunca futbolu duymamış bir insan bile görse kesin profesyonel spor yapıyordur diyebileceği fiziğiyle dikkat çekti Burak. Beşiktaş’ta ilk senesinde aslında o beklentileri de karşılayacak gibiydi. Ama attığı golden daha fazla sarı kart gören bir forvet, isterse kanat olsun, oyuncusunun bu istatistikleriyle siyah-beyazlılarda barınması imkansızdı. Zaten taraftarla da olan diyalogu kötü oyunca 2007-08 sezonun devre arasındaki Holosko transferinde para üstü olarak verilen isim Burak Yılmaz oldu. 16 maçta 9 gol atınca sonunda beklenen patlama geldi diye düşündü herkes. Zaten o sayılar da Burak’a tekrar İstanbul bileti aldırdı. Fenerbahçe’nin son yıllardaki en karışık zamanlarına denk geldi 85 doğumlu forvet. Aragones’in oturtmaya çalıştığı pas sisteminde kanatta etkili olması çok zordu. Ligde çıktığından daha fazla maça Şampiyonlar Ligi’nde çıktı bir senede. Bir sonraki sezonda Daum ile yeniden(!) yapılanmaya giden Fenerbahçe’de düşünülmedi ve Eskişehir’e kiralandı. Acaba bir Manisa performansı daha izleyebilecek miyiz derken yarım sezonda sadece bir gol atabildi. Ama işler Burak’ın istediği şekle dönmeye çok yaklaşmıştı. O sezon sonu sarı-lacivertlilere şampiyonluğun kaybedilmesine neden olacak hamle devre arasında geldi. Trabzonspor’dan Gökhan Ünal transfer edilirken para üstü gene Burak Yılmaz oldu.
Burak için hikayenin kırıldığı an da bu. İlk önce yeni takımıyla Fenerbahçe karşısında Türkiye Kupası kazanıldı. Daha sonra kurgu romanlarda olabilecek hikaye gerçekleşti. Sezonun son maçında Trabzonspor Saracoğlu’ndan bir puanla dönüp Fenerbahçe’nin şampiyonluk hayallerini silip atarken tek golün altındaki imza Burak Yılmaz oldu.
Bu arada Burak da boş durmadı. Trabzonspor’un son şansı olduğunun farkındaydı. Artık etkili kanat değil, ligin en teklikeli golcüsü olarak anılmaya başladı. 30 maçta 19 gol attı Burak 2010-2011 sezonunda. Kariyeri boyunca attığı 7 Süper Lig golünü neredeyse üçe katladı tek sezonda. Şenol Güneş’in okulunda okumasının faydasını aldı. Ligin ikinci yarısında düşen takımını tek başına sırtladı şampiyonluk yarışında.
Herkes bu performansın tek sezonluk mu yoksa genele yayılıp yayılamayacağını sorgularken, Burak uzun süre sonra çıktığı Avrupa arenasında kırmızı kart görerek ‘ben demiştim’ insanlarını sevindirdi. Ama lig başlayınca da Burak’ın sahnesi başladı. 24 lig maçı 29 gol… Uzun yıllar ülke futbolunda daha iyisini görmenin zor olacağı bir istatistik. Golden de daha önemlisi 27 yaşında usta bir bitirici forvete evrilmesi. Öyle ki milli takım kadrosuna ilk yazılan isimlerden oldu. 2006’da taraftarla kendisini yere attığı için eleştirilince kavga eden Burak gitti, yerel basını sayfadan adam döven Trabzonspor’da eleştirilere kulak asan ve sürekli çalışan bir Burak geldi.