Ali Osman Ulusoy, Rıfat Dedeoğlu, Salih Erdem, gibi kulübün ağırlığını taşımış eski başkan ve yöneticiler, 80'li yılların ortalarından sonra sorumluluğu, genç, idealist Trabzon'lulara bırakma kararı alıyordu. 30'lu yaşlarının ortalarına gelen bu insanların tek noktası, tümünün üniversite eğitimi almış, ekonomiyi de ticareti de, sporu da bilen insanlar olmasıydı. Henüz 30'lı yaşların ortalarında, ikinci kuşak diye tabir edilen bu idealistlerin adları Sadri Şener, Mehmet Ali Yılmaz, Faruk Özak'tı
Camiada tanıyanı vardı da tanımayanı da
eski bildik, duayen dışında bu isimlerin yönetimlere girmesi, başkanlık koltuğuna oturmasının bir tek anlamı vardı. Dinamik Trabzonspor camiası değişim istiyordu. Çünkü duraklama dönemindeki Trabzonspor'u düşünülmeden ve ani reaksiyonlarla yönetmek mümkün görünmüyordu. Şampiyonluk kıyısından çok uzaklaşılmıştı. Heyecanlı iş potansiyelleri de yerinde olan ikinci kuşakla bir kez daha neden olmasındı
hep bir kez daha diye nice başkan ve yönetim kurulları değiştiren Trabzonspor, yeni yüzlerle başarıya neden ulaşamıyordu? Ya da başarı aslında ne idi. Dönemleri, o dönemin yaşayıcılarıyla konuşmak daha doğru değil miydi? Dönemim ikinci kuşak gençlerinden (bize göre hala genç) eski başkanı Sadri Şener, 1992-93 sezonunda başkan seçildi. Daha öncesinden ikinci başkanlık dahil, yönetimin çeşitli kademelerinde bulunan, 1994-95 sezonunda kendi isteğiyle başkanlıktan ayrılan, saygın bir Trabzon beyefendisi Sadri Şener
.
Efsane Başkan Sadri Şener, Trabzon dergisi'nde Aytekin Akay'ın sorularına çok içtenlikle cevap verdi.
İşte Sadri Şener'in o içten cevapları:
8 milyon doları sildim
Sayın Başkan, çok uzun süre Trabzonspor camiası sizden haber alamadı
1995'ten sonra hemen hemen hiç görünmediniz. Bunun bir nedeni var mı? Ya da daha açık sorayım, bir küsmüşlük var mı?
Yok yok ne küskünlüğü
Öyle bir şey olamaz zaten
Çok fazla medyada, orada burada görünmeyi sevmiyorum. Başkanlık ve yöneticilik döneminde de aynıydı
Sevmiyorum göz önünde olmayı
Başarılı ve fedakarca görevimizi yaptık ve bayrağı diğer arkadaşlar devraldı. Bu arada herkes, Trabzonspor'a onu bunu verdim diyor. Yıllardır söylemedim ama herkes söyleyince ben de bir bakıma buna zorlandım. Ben kulübe para verip de geri almayan tek kişiyim. 8 milyon doları silmiş eski bir başkanım
.
-Efendim, Trabzonspor'dan büyük beklentilerin olduğu dönemde başkan oldunuz. Sizi tanımayanlar için soruyorum, nasıl başkandınız?
Öncelikle protokole çok önem veren bir başkandım. Bir de kesinlikle oyuncu satmak istemezdim. Kim isterse istesin, hiçbir oyuncumu satma taraftarı değildim. Hep almak istedim. Mesela Fatih Tekke'yi kesinlikle satmazdım. Ne kadar para kazanırdı kulübü bilmiyorum ama ne verirseler versinler satmazdım. Bu bana has özellik. Bunun yanında Trabzonspor'un itibar görmesi için uğraştım. Başkanlığım dönemimde Trabzonspor'a Hilton'da gece düzenledik. Trabzonspor gece yapacaksa, kamp yapacaksa, dünyanın en iyi otelinde yapacak, en iyi şekilde ağırlanacak, Öyle daha ucuz diye kendini aşağıya düşürmeyecek.
1983-84'ten sonra, her sezon şampiyonluk diye hedef koyuyoruz ama hep aynı sonuçla karşılaşıyoruz. Sorunumuz ne, nerde yanlış yapıyoruz?
Bir kişi gelsin de bizi kurtarsın mantığı çok yanlış, iyi bir ekiple Trabzonspor aya çıkar
.
-Çok doğrularımızda var, yanlışlarımız da
bir kişi gelsin bizi kurtarsın anlayışı yanlış. Sahada yanlış saha dışında da
geri de kalan sezonlarda bizi yanlışa düşüren en büyük nedenlerinden biri işte bu ekip olamama hali olsa gerek, iyi ekiple Trabzonspor aya bile çıkar.
Siz de başkandınız ve sizin döneminizde de şampiyon olmadık. Kendi döneminizde hatalarınız ne idi?
Türkiye'de futbolun özeti, top kale çizgisini geçecek, sen hep galip geleceksin
-Hata yapılır, gayet doğaldır. Ancak neticede puan cetveline bakıyor. Lig lideri takımın antrenörü bugün başarılı
Lig lideri olduğu için başarılı deniliyor. Eğer o kişinin takımı lig lideri değil de lig sonuncusu olsaydı aynı şeyler söylenecek miydi. Türkiye'de futbolun özeti budur. Top kale çizgisini geçecek, sen hep galip geleceksin. Bizim zamanımızda, kupalar kaldırdık. Lyon, Dinamo Zagrep, gibi takımları hem de deplasmanda yendik. Türkiye kupasını kaldırdık ancak lig şampiyonu olamadık. Böyle olunca da, başarılı olunca da başarısız göründünüz.
Yabancı hoca artık gelmesin
1983-84, 2006-2007 arasında yüzlerce futbolcu, ünlü ünsüz hocalar geldi, gitti. Hiç mi doğrularımız yok, hiç mi doğru işler yapan yönetici ve başkanlar gelmedi mi? Hiç mi doğru kadro ve antrenörlerle mi çalışamadık.
Leekens'i getirdiğim de kim bu adam diye eleştirildim, Leekens'i gönderdiğimizde Belçika Milli Takımının hocası oldu
Çok.. doğru başkanlar, yöneticiler hocalar ve futbolcular geldi. Doğru-dürüst işler de yaptılar ama dediğim gibi tabelaya yazana bakıyorlar. Kim şampiyon? Ben Leekens getirdim
Herkes kim bu adam dedi? Biz onu gönderdik, adam daha sonra Belçika Milli Takımının antrenörü oldu.
Sayın başkan Trabzonspor'da ömrü kısa yerli-yabancı hocalar geldi, gitti
Yanılmıyorsam da siz de Leekens'i de başkan olduğunuz dönemde dördüncü haftada göndermiştiniz
Leekens'i neden gönderdiniz? Teknik adamlar konusuna gelmişken Ziya Doğan'ı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İstenilen başarı gelmeyince, gelmiyor, Trabzonspor sürekli, yerli hocalar çalıştırmalı
-Leekens'i göndermemizin sebebi baskılar. Günde 10 kez telefon geliyordu, Bu adamı gönderin diye
Dayanamadık bir süre sonra da ve gönderdik. Zaten onun eşi de pek Türkiye'ye gelmek istemiyordu. Ziya Doğan'a gelince, yöreyi iyi biliyor. Daha öncede çalıştı ama istenilen başarı gelmedi.Gelmeyince de gelmiyor, Trabzonspor sürekli yerli hocalar tarafından çalıştırılmalı
Dünyada Türkiye'de futbol değişirken, Trabzon bu değişimin farkına varamadı
.
1970'lerin sonu ve 80'ler ilk yarısı Trabzonspor adına parlak bir dönemdi. Sonra, 90'lı yıllar, 2000'ler
Dünya futbolu da bambaşka noktalara taşındı. Futbol ekonomisi, futbolun kendisi oldu. Türk futbolu da İstanbul merkezli olarak Gelişti. Dünyada Türkiye'de futbol kabuk değiştirirken, Trabzonspor bu değişimin farkına varamamanın sıkıntısını yaşadı mı?
Trabzonspor bundan sonra da şampiyon olabilir, neden olmasın ki
-Trabzon İstanbul uçurumu daha da artmıştır. Bunu kabullenmek lazım. Ama bu şampiyon olmazsın anlamına gelmiyor. Fenerbahçe'ye bakın, yaptığı yatırımlar onu şampiyon yapmıyor. Dünyanın en iyi futbolcularını getirmek de, mükemmel stadyumlar inşa etmekte de tek başına yetmiyor. Trabzonspor'un gelirleri de eskiye göre çok fazla
Bundan sonra şampiyon olur muyuz? Oluruz, neden olmayalım ki
Başkanın İstanbul'da olması sorun değil
Efendim, yerli yabancı, İstanbul-Trabzon ayrımları çok yapılyor. Geçenlerde bir spor yazarı da sizin görüşünüzü destekleyen bir yazı yazdı. Söz konusu yazar, Trabzonspor'un boş tribünlere atıfta bulunarak, Şampiyonluğa oynayan takımın tribünleri boş olmaz. Trabzonspor pahalı ünlü futbolcularla bu hedefi kovalaması yerine, kendi içinden yıldızlar çıkarmalı ifadesini kullandı. Hakikaten bu böyle mi?
Geçmişte Trabzonspor kadar Trabzon tribünleri de rakibi korkuturdu
Bu eski bir söylem, yeni bir şey demiyor. Bunun yanında Trabzon'da bilet fiyatlarını öyle pahalı yapmayacaksın. Bırakın millet maça gelsin. Şampiyonluğa oynayan bir takım oynayamaz tabii. Geçmişte Trabzonspor kadar, Trabzonspor tribünleri de rakibi korkuturdu.
Trabzonspor'un her yerde taraftarı var. Sadece Trabzon'da yok
Sayın Albayrak'ın geride kalan icraatları döneminde sürekli tartışılan , İstanbul'dan yönetim, Trabzon'dan yönetim ayrımı hakkında neler söyleyeceksiniz?
Başarı eşittir sahada kazanmaktır
-Trabzon'da çok kuvvetli adamın olacak
Bu sistemde, Trabzon'daki as başkanın sıkı kuvvetli olmak zorunda
Futboldan da anlayacak. Yalnız, yukarıda söylediğim bir şey var. Kazanacaksın. Sahada kazanmak gerekiyor. Başarı eşittir, kazanmak
Özellikle onursal başkan Mehmet Ali Yılmaz döneminde bu tür spekülasyonlar çokça yapıldı
.
Mehmet Ali Bey başkan, benim ve Faruk Özak ikinci başkan olduğu (ayrı ayrı dönemlerdir bunlar) dönemlerde kuvvetli dönemlerdir. Başkanın İstanbul'da olması problem değil.
Fenerbahçe'yi yenelim, keyfimiz sürsün
.
Efendim hep şampiyonluk minvalinde gidiyoruz. Biraz da buna mecburuz. Eskiyle bugünü karşılaştırmanızı isteyeceğim. Trabzon kent merkezinde de bu tür eleştiriler söyleniyor. Kent takım arasındaki bağ kopuk, ya da pamuk ipliğine bağlı. Şampiyon Trabzonspor futbolcusu, şehirle aynı lokantada, aynı dolmuşta, aynı dünyadaydı
Oysa şimdi, her ikisi de farklı dünyalarda
Bu değerlendirme doğru mu?
Trabzonspor ileri gitti, Trabzon şehri geri gitti
-Geçmişe göre bu tur kıyaslamalar ve çıkarmalar yapmak doğal ancak şunu görmek lazım. Trabzonspor kulübü ileri gitti, Trabzon geriledi. Kentin gerilemesinin kabahati kulübün değil ki
Bunu da kulübe mal edemezsiniz..Trabzon şehri, Trabzonspor'un gösterdiği gelişmeyi gösterecek
yani aralarında doğru orantı olacak. Biri büyürken, diğeri de büyüyecek
.
Trabzon bu gelişmeyi tek başına nasıl yapacak. Sanayisi yok, üretim alanları sınırlı ve göç veriyor
.
-Yönlendirirse yapar, neden yapamazsın ki Ancak vali, belediye başkanı merkezi idare ile bu gelişme sağlanabilinir.
Söz, kente gelmişken, binlerce kez kullandığımız bir deyim Birlik ve beraberlik deyimi
camia içinde gerçekten birleştirici birlik ve beraberlik ruhu var mı, yoksa yıllardır bu söylemle birbirimizi mi kandırıyoruz?
Birliktelik, yan yana yemek yemek değildir. Ben senden de bir şey öğreneceğim.
Pek çok yönetim geldi geçti. Yakın zamanda da şampiyonluk kapısından döndük; haklarımız yendi, gönüllerin şampiyonu yaftasıyla bir bakıma gönlümüz alındı. Tam bu noktada tarftar şunu söyledi. Masaya yumruğunu vuran yönetim olsaydı
.Masaya yumruğunu vurmak ne demek?
Efendim, Fenerbahçe maçında hakemin Fatih Tekke'nin biçilmesine penaltı çalmak demek
Camiasının hakemler konusundaki serzenişi doğru bulmuyorum. Hakemlere takılmayacağız, sahada güçlü olup maçları kazanacağız.