Etik Kurulu, “Şike vardır” diyecek, Futbol Federasyonu da bazı kulüpleri küme düşürecek, bazı yönetici, antrenör ve futbolcuların da ipini çekecek. Bu karara kulüpler, şahıslar itiraz edecek ve iş Tahkim Kurulu’na gidecek. Tahkim de, “Mahkemelerin vereceği kararı beklemem lazım” diyecek.
YOL ayrımına geldik...
Yolun biri sağa, biri sola gidiyor. Sola giden yolda; kara kaplı kitap var, kurallar var, UEFA var. Eldeki delillere, UEFA’nın verdiği yetkiye, senin çıkarttığın yönetmeliğe göre; hata yapanlara mahkeme kararını beklemeden cezalarını verirsin, yoluna devam edersin.
Ne UEFA, gelip seni suçlayabilir, ne de yurt içinde vıdı vıdı olur. Daha da kestirmesi ahlak denen kavram ağır basar. Neye ağır basar? Para kavramına ağır basar. Belki 1 yıl, bir sallantı geçirirsin ama bundan sonra Türk futbolu 50 yıl kazanır ve süratle yukarı çıkmaya başlar.
Gelelim ikinci yola, yani sağ tarafa... Buraya saparsan, hata yapanları affetmeye kalkarsan, bunlar için kılıf hazırlamaya başlarsan, daha da öteye gidip; bırakın maç oynanırken, maç oynandıktan sonra geriye dönüp atılan golleri veya yenilen golleri değiştireceğin yönetmeliklere sığınarak silmeye kalkarsan, kendini aldatırsın. UEFA’yı da aldatmaya kalkarsın, o zaman da UEFA sana gelip, “Pardon arkadaş” diyebilir. Yani para kavramı, ahlak kavramına galip gelir.
Enteresan işler
Enteresan işler duyuyoruz. Neymiş, yapılan işler şahısları bağlarmış, kulüpleri değil... Bağlarmış... Veya bağlasınmış... Peki bu şahıslar, şampiyon olan kulüplerde veya kümede kalan kulüplerde başarılı eylemler yapmışlarsa, bu kulüplerin yerine başkaları şampiyon olamamışsa veya başkaları küme düşmüşse..?
Bu şahısların yaptığı eylemler neye karşı yapılmış olur? Kime karşı yapılmış olur? Mağdur olanlara karşı. Yani biz, şimdi polisin gece gündüz demeden çalışıp ulaştığı belgeleri hiçe sayarak bunları temizlemeye veya hiçe saymaya kalkarsak, 80 milyon Türk insanını aptal yerine koymuş oluruz. O zaman polisin verdiği bu emeğe de yazık. Savcının verdiği emeğe de.
Herkesin yaptığı yanına kâr kalacak
Şimdi size şeytanın elçisi olarak bir senaryo yazıyorum... Uygulandığı zaman bazılarına göre mükemmel olacak ve hiç kimsenin de ‘Hayır’ diyemeyeceği bir senaryo. Bakarsanız, yarın Türkiye’de böyle bir senaryoyla bir muzazzam film çevirilip, sahneye konabilir...
Savcının, Futbol Federasyonu’na verdiği dosyalarla Etik Kurulu bir çalışma yapıyor. Sonunda bu Etik Kurulu, değerli görüşlerini bir rapor halinde Futbol Federasyonu’na verecek. Mesela diyecekler ki, bu dosyalara göre şike de vardır, teşvik de vardır. Şu, şu kulüpler veya bu, bu futbolcular, antrenörler bu işin içine girmişlerdir. Altlarına imzalarını atacaklar, yönetim kuruluna verecekler.
Yönetim kurulu da, bu görüşe paralel, bu kulüplere ve şahıslara ceza verecekler. Kimi kulübü küme düşürecekler, kimi yöneticinin, antrenörün ve futbolcunun ipini çekecekler. Buraya kadar her şey tamam.
Bu karara kulüpler, şahıslar itiraz edecekler ve iş Tahkim Kurulu’na gidecek. Tahkim, son mercii. Yani vereceği karar kesin; mahkemeye gidemeyeceksiniz. O da diyecek ki; “Bu hususta karar vermem için mahkemelerin vereceği kararı beklemem lazım.”
İş zamana bırakılacak, sulanacak. Herkesin yaptığı yanına kar kalacak, Türk insanı ve UEFA aptal yerine konacak. Avrupalı da diyecek ki; “Türkler, zaten böyle. Hangi işi hallettiler ki, bunu halletsinler.”
Not: UEFA, “Deliller yeterliyse mahkeme kararını beklemeden federasyon karar verebilir” der.
Not 2: Bazı futbolcular ve antrenörler hakkında; çalıştığı kulüpler, federasyondan önce karar vererek, bu kişilerle yollarını ayırdılar, açıklama yaptılar.
Film, bazı akıllı (!) ve uyanıklara (!) göre mutlu sonla bitecek. Hatta filmin sonuna bir cümle ucu açık bir cümle ekleyebilirsiniz, aynı filmin sonu gibi...
“Bu filmin finalini istediğiniz gibi düşünebilir, yorumlayabilirsiniz” diye.
Eskiden en garantili ve kolay yol hakemdi
FUTBOLCULUK, hakemlik ve yorumculuk dönemim diye uzun bir süreye baktığımda; kulüplerin ve yöneticilerin hakem satın alma işlerinin iyice zorlaştığını görüyorum. Çok eskilerde çok kolaydı. Sonraları biraz zorlaştı. Şimdilerde ise çok zorlaştı.
Zaten dikkat edin, bazı yöneticilerle, bazı yorumcuların kavgaları buna dayanıyor. Çünkü birkaç yorumcu, bu yöneticilerin yani hakem almak isteyen, teşebbüs eden yöneticilerin tekerleklerine çomak sokuyorlar. Spor programlarında yıllarca buna teşebbüs eden hakemlere de lisan-ı münasiple, hep dikkat çektiler. Sonunda ne oldu? Bu tarz çürük elmaların çoğu dışarıda kaldı. Yalnız hakemlikte değil, MHK’ye de sokulmamaya, gözlemci de yapılmamaya başlandı.
Yani, futbolun savcısı ve hakimleri temizlenmeye çalışıldı. Çünkü orası çok önemliydi. Düdüğü çalıyordun veya çalmıyordun, bayrağı kaldırıyordun veya kaldırmıyordun, işi bitiriyordu; kimse de hesap soramıyordu.
Bazılarımız görüyorduk, anlatmaya çalışıyorduk. Bu sefer de bu işe giren yöneticiler bizleri kamuoyuna karşı ‘tu kaka’ yapıyorlardı. Sonra ne oldu? Bu tip hakemler, gözlemciler ve MHK üyeleri ‘sıfır’ noktasına yaklaşınca, yöneticiler oradan istediklerini bulamayınca, istediklerini yaptıramayınca bu sefer futbolcunun, antrenörün kapısını çalmaya başladılar. Peki eskiden de bu futbolcularla, antrenörler yok muydu? Vardı. Ama hakem en garantili ve kolay yoldu.
Yönetim Kurulu’nun üzerinde Genel Kurul vardır
KULÜPLER hakkındaki disiplin kararlarını, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Yönetim Kurulu verir. Şahıslar hakkındaki disiplin kararlarını, Futbol Federasyonu Profesyonel Disiplin Kurulu verir. Burada laf cambazlığı yapanlar var. Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nun üzerinde de Futbol Federasyonu Genel Kurulu vardır.