TS'nin en büyük transferi Güneş

Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay Fotospor'a çarpıcı açıklamalarda bulundu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Spor Etkinlikleri Müdürü olarak büyük başarılara imza attı, ardından Gençlik Spor Genel Müdürü oldu. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi

Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay Fotospor'a çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Spor Etkinlikleri Müdürü olarak büyük başarılara imza attı, ardından Gençlik Spor Genel Müdürü oldu. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi GSGM Müdürü desek yeridir. Sayısız uluslararası organizasyonların üstesinden başarıyla çıkmasını bildi. Uluslarası Spor Organizasyonları ondan soruldu. Türk sporunu, sorunlarını en iyi bilen Mehmet Atalay'a sorduk, cevaplarını da içtenlikle aldık.

İşte size severek okuyacağınız bir röportaj.

Eski bir gazeteci ve spor müdürü olarak spor gazetelerinin sayısı, niteliği ve yeterliliğinden memnun musunuz?

M.ATALAY: Gelişmiş ülkelerdeki gazeteler ve tirajlarına bakıldığında ülkemizin bu konudaki açığını çok açık bir şekilde görebiliriz. Özeleştiri yaparsak, amatör sporların takibi ve haberlerinin yeterli oranda olmadığını söyleyebiliriz. Eksikliklerin tamamlanacağını düşünüyorum. Tabii geldiği noktayı da küçümsememek lazım… Daha da olgunlaştırıp büyütmek, geliştirmek lazım.

Spor gazetelerinin günlük tirajı toplamda 600 bini geçmiş durumda. Bu sayı yeterli mi?

M.ATALAY: Futbola bu kadar düşkün bir millete bu rakamlar az. Spor gazetelerinin günlük 600 bin tirajla okunması yeterli değil. Genelde gazete tirajları düşük. 70 milyonu aşan bir nüfusla 4 milyon 800 bin tiraj, tiraj değil. Okullarda kitap okumayı yaygınlaştıracak bir proje üzerinde çalışıyoruz. Gazete okuma alışkanlığını oluşturmak için Milli Eğitim ve diğer kurumlarla işbirliğine gideceğiz.

Eğer federasyonu siz yönetiyor olsaydınız bu organizasyona ev sahipliği yapabilir miydik? Adaylık konusunda ne gibi bir değer katabilirdiniz?

M.ATALAY: Varsayımlarla konuşmayı sevmeyiz. Ancak organizasyonlar konusunda mutlaka söyleyeceklerimiz var. Biz Dünya Basketbol Şampiyonası'nı alırken de Fransızlar'la final yaptık ve ilginçtir tek oy farkla 10-9 kazandık. Platini'nin varlığı Fransa için avantaj gözükse de dezavantajları da vardır. Fransız muhalifleriyle ciddi bir işbirliği yaparsanız olumsuzlukları olumluya çevirebilirsiniz. Bir spor markasının reklamlarda kullandığı o muhteşem sözü; yani “Hiçbir şey imkansız değildir!” sözünü her zaman örnek veririz. Her şeyde bir formül var, bir kaynak var. Hele Türkiyemiz'de o kadar zenginlik var ki... Bütün aşamalarda iyi kadrolarla çalıştık. En iyi bilenleri bulup, onlarla birlikte iyi işlere, hatta başkalarının hayal dahi edemeyeceği işlere imza attık. Onun için bu tür organizasyonlara talip olurken önce ekip olacaksınız. Biz, sporcu bir başbakana sahip bir ülke olarak Avrupalı rakiplerimizden aşağı kalır yanımız yok. Dönemimizde spor tesislerini yaygınlaştırdık. Köylere kadar indik. Biz bugüne kadar uluslararası organizasyonları büyük cesaretle, altyapısını hazırlayarak, ülkemize getirdik. Onun için inanmak yeter. İnanıyorum ki bir gün kurum olarak da, Dünya Kupası'na da işbirliği yapacağız.

Daha önce pek çok uluslararası organizasyona imza atmış biri olarak EURO 2016'nın kaçış nedenlerini anlatabilir misiniz? Lobi mi, projelerimiz mi yetersizdi?

M.ATALAY: Projelerimiz yetersizdi demek yanlış olur. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız EURO 2016'yı ülkemize kazandırmak için bu projeye sahip çıktılar. Sayın Başbakanımız 930 milyon Euro'luk bir yatırımın sözünü vermişti. Biz burada projede değil, lobide 1 oy farkla kaybettik. Biz ülkemize uluslararası spor organizasyonlarını kazandırırken ne badireler atlattık. Bütün ülkelerle dost olacaksınız, bir plan dahilinde şartlara göre hareket edeceksiniz. Onun için yönetilen değil, yöneten bir ülke olmak zorundasınız. Küçücük ülkelerden dünyayı yöneten insanlar çıkıyor ama sizden olmuyorsa, bunda bir çelişki var demektir. Mutlaka uluslararası arenada boy göstermiş sporcularımızın faal spor hayatlarını noktaladıktan sonra o alanlarda kalıp söz hakkını eline geçirmeleri gerekiyor. Platini, UEFA'nın başkanı olarak bunu en iyi şekilde bize gösterdi. Onun için bizler başkan olamıyorsak da, yönetim kuruluna girmeliyiz. Organizasyon komitesinde, sporcu komitesinde, hakem komitesinde her alanda olmalıyız. Eğer, dediğim gibi siz oralarda ne kadar çoğalırsanız, kuralları siz koyarsınız. Bir Şenes Erzik yetmez ama onun gibi elçilerinizi de eski ünlü futbolcu hoca ve yöneticilerinizi de çok iyi değerlendirmelisiniz.

Adınız bir ara Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığı için geçiyordu. Bu konu için neler söyleyeceksiniz?

M.ATALAY: Görevi başında olan bir federasyonumuz var. Bu sebeple de Milli Takımımıza da Avrupa Şampiyonası eleme maçları öncesinde başarılar diliyorum.

Avrupa Basketbol Şampiyonası'na ev sahipliği yapıyoruz. Ancak Gasol, Lebron James, Tony Parker, Kobe Bryant gibi pek çok yıldız turnuvada yok. Marka değeri açısından olumsuzluk teşkil eder mi?

M.ATALAY: 2004 yılında Malezya'da Kuala Lumpur'da 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası organizasyonunu Fransa'nın elinden bir oy farkla (10-9) aldığımız o günü hala unutamıyoruz. O zaman Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, Malezya başbakanını arayarak Malezya delegesinin oyunu bize vermesini istemişti. Saydığınız isimler gerçekten büyük sporcular. Hepsi birer marka. Keşke gelebilselerdi çok daha renkli bir organizasyon olurdu. Zaten basketbol severlerin biletlere olan ilgisi bunu kanıtlıyor. Tarih gelmeyen sporcuları değil, bizi, ülkemizi yazacak. Ne kadar başaralı bir organizasyon yaptığımızı yazacak. Türkiye, potansiyeli ve isteğiyle bu şampiyonayı düzenlemeyi fazlasıyla hak etti. Bizim ülkemizde hiçbir zaman tesis sıkıntısı olmaz. Pırıl pırıl salonlarımız şampiyonaya hazır. Kayseri'de, İzmir'de, İstanbul'da ve Ankara'daki salonlar dünyaya örnek oldu. Eminim ki, bu organizasyon, FIBA'nın da övünerek anlatacağı bir organizasyon olacak. Türkiye yakın bir gelecekte olimpiyatlara da ev sahipliği yapacak buna yürekten inanıyoruz.

Trabzon'un Avrupa Gençlik Oyunları'na ev sahipliği yapması neler kazandıracak?

M.ATALAY: Trabzon'un Avrupa Gençlik Oyunları'na ev sahipliği yapması sporsever bir kentin spora olan sevgisini pekiştirecektir. Olimpiyat için yapılan yatırımlar şehre ekonomik olarak hareket getirdi. İşsiz gençlerimize bu sayede istihdam sağlandı. Oyunlar süresince misafirlerin ve sporcuların konaklayacağı ve sonrasında da öğrencilerimizin kullanacağı yeni yurtlar ve oteller yapıldı. Bazı bölgelerde kentsel dönüşüm sağlandı. Yeni sporcuların yetişmesi için tesisler ve salonlar yapıldı. Hatta Trabzon'da spor salonu olmayan büyük ilçe kalmadı. 7500 seyirci kapasiteli çok amaçlı salon, jimnastik salonu, Beşirli'de 6 adet açık, 3 adet kapalı, 1 adet 1000 seyirci kapasiteli, 2 antreman salonu, toplam 10 adet tenis kortu, Mehmet Akif Ersoy yüzme havuzunun bitişiğinde 1500 seyirci kapasiteli Türkiye'de ilk kez üstü açılır kapanır atlama kuleli yüzme havuzu yapıldı. Halihazırda bulunan tesislerde modernize edildi. Bu organizasyon sayesinde ülkemizin ve de özellikle Trabzon'un dünya çapında tanınırlığı ve reklamı artacak. Turizm yönünden de olumlu gelişmeler gözle görülecek. Turizm kanalları aktif olarak açılacak ve en önemlisi bütün bunların yanında gençlerimize yeni bir ufuk çizilmiş olacak. Bunun bilincinde olan gençlerimiz de şehri ve ülkemizi dünya spor arenasında başarı ile temsil edecekler.

Bursaspor şampiyon oldu ve “3 büyükten başkasını şampiyon yapmazlar” tabusunu yıktı. Peki Trabzonspor eski şaşalı günlerine döner mi? Bunun için neler yapılmalı?

M.ATALAY: Bu söylemin Bursaspor'un şampiyonluğuyla birlikte sporumuzdan ayıklandığını düşünmek istiyor ve buna inanıyorum. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü dönemimde teşvik ve şike olaylarına ciddi anlamda eğildik. Şiddet yasası çıkardık. Ama bunlarla yetinmeyip bu olayların üstüne bütün gücünüzle gitmelisiniz ki gençlerimizi çocuklarımızı rahat rahat maç izlemeye gönderebilelim. Bursaspor'un başarısı gerçekten büyük bir olaydır. Trabzonspor'un o eski günlerine dönmesi, kendi özüne dönebilmesinden geçiyor. Trabzonspor'un projelere ihtiyacı var. Yeni bir stada ihtiyacı var. Günü kurtarmak için günlük tedbirlerden kurtulmaya ihtiyacı var. En önemlisi istikrara ihtiyacı var. Ülkemizi dünya üçüncüsü yapmış bir hocanın önderliğinde çok çalışmayla şampiyon olmak elbette mümkün. Trabzonspor, yeni bir kayba daha tahammül edebilecek durumda değil. Şimdi Şenol hocayla yeniden eski günlere geri dönüş var. Bana göre Trabzonspor'un son zamanlardaki en büyük transferi Şenol Güneş. Şehri yeniden bütünleştirdi. Türkiye Kupası şampiyonluğu ve hemen ardından gelen Süper Kupa ve ardından sezona çok iyi bir başlangıç yapmak Trabzon'a özgüveni yeniden getirdi.

Sponsorlar ilk sizin döneminizde Türk sporuna katkı vermeye başladı. Nasıl oldu bu iş?

M.ATALAY: Büyük ülkeler gibi tesisleşmeye önem verdik. Federasyonları özerkleştirdik. Organizasyonları ülkeye alarak kaynaklarını geliştirmeye çalıştık. 'iddaa' gibi 10 katrilyonluk bir kaynağı ülkeye kazandırdık. Sponsorluk yasasını çıkarttık. Liglerin isim haklarının satılmasını sağladık. 25 milyon lisanslı sporcuya ulaştığımızda Türkiye çok daha farklı bir yerde olacak.

Lig maçlarının tamamının televizyondan yayınlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

M.ATALAY: İnsanların bölgesel olarak destekledikleri takımlarını seyredebilmeleri açısından maçların tamamının televizyondan yayınlanması futbolseverler için önemli. Sonuç olarak taraftarların tamamını tribünlere sığdıramayacağınız için ve de her seyircinin deplasmana gidemeyeceğini de varsayarsak televizyon yayınları çok önemli. Bu sezonla birlikte başlayan bütün maçların canlı yayınlanması basının işini daha rahat yapmasına yardımcı olacaktır. Benim gazetecilik yıllarıma başladığımda maçları radyodan dinlerdik. O zaman canlı yayın yapan kanal yok. Bir tek TRT. Daha sonraki dönemlerde özel televizyonların kurulmasıyla şimdiki duruma gelindi. Kumandayı elinize aldığınızda istediğiniz maçı izleyebilmek, insana inanılmaz rahatlık veriyor. Gazetede sayfasını yapan editöre, sayfa sekreterine, muhabire bir anlamda yardımcı oluyor. Haber akışındaki aksaklıklara da bir nebze çözüm sağlıyor.

Gece maçları spor basınını olumsuz yönde etkiliyor. Bunun önüne geçilebilinir mi?

M.ATALAY: Maçların gece olması; maç öncesi, oynanma süreci ve sonrasında gelişen olayların haber yapılabilmesi, haberlerin baskıya yetişebilmesi açısından sorunlar teşkil ediyor. Burada önemli olan izleyiciye ulaşmak olunca maçların mesai saatlerinin dışında yani akşamları yapılabilmesinin önüne geçmek zor görünüyor. Yayıncı kuruluş yeni naklen yayın ihalesiyle futbola ciddi bir rakam aktardı. Önemli bir sorumluluğun altına girdi. Tabii bunun bir karşılığı olmalı. Bütün maçların canlı olarak yayınlanacağını da ortaya koyarsak gece maçlarına basın olarak, gazeteciler olarak alışmak zorundayız.

Unutamadığınız spor yazarı?

M.ATALAY: Çok güzel örnekler var ama biz hepsini temsilen, herkesin saygı duyduğu bir ismi söyleyelim: Necmi Tanyolaç.

Kim şampiyon olur?

M.ATALAY: Bu sorunun cevabını ligin sonunda alacağız. Bütün takımlar ciddi paralar harcayarak artan yabancı kontenjanıyla kadrolarını oluşturdular. Artık 4 büyüklerin dışında diğer Anadolu takımları da Bursaspor'u örnek alarak hedeflerini şampiyonluk olarak koyuyorlar. Doğrusu da bu. Geçen sezon herkesin sürpriz diye adlandırdığı Bursaspor, şampiyonluğu Ertuğrul Sağlam yönetiminde hak ederek kazandı. Bu sezon da favoriler belli, sürpriz yapabilecek takımlar da belli. Onun için bir tercih yapmak zor.

Spor kulüplerinin basından koptuğu görüşüne katılıyor musunuz?

M.ATALAY: Türkiye genelinde yayımlanan 2 bin 300 ulusal ve yerel gazete ve bir o kadar da görsel medya var. Bunun içine interneti de kattığınızda ortaya dev bir rakam çıkıyor. Spor kulüpleriyle basının birbirinden ayrılması birbirlerinden kopması mümkün değil. Masanın iki tarafında da aktif olarak bulunan bir insan olarak iki tarafın da birbirlerine ciddi anlamda ihtiyaçları var. Gazetecilik mesleğinden gelen birisi olarak sıkıntıların genelde nereden kaynaklandığı belli. Bizim hedefimiz yerelde de ulusalda da basını güçlendirmek, gazetecilerin daha iyi şartlarda çalışmasını sağlamak. Kurum olarak gazetecilik sektörünün sorunlarına ilişkin raporlar hazırlıyoruz.

İdmanların basına kapatılmasını, röportaj izni verilmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

M.ATALAY: Güçlü ve özgür basından yanayız. Spor kulüplerimiz zaman zaman bu tür uygulamalara gidiyorlar. Kötü gidişten sonra bu tür tedbirler alıyorlar. Ama bir tarafta da takımını merak eden taraftarlar var. Bu ihtiyaçlara mutlaka cevap verilmeli. Gazeteciler ve spor kulüpleri ortak akılda buluşmalı.

Futbolumuzun şike ve bahis soruşturmalarıyla zarar gördüğünü düşünüyor musunuz? Bunun önüne geçmek mümkün mü? Önlemler neler?

M.ATALAY: Şike çok kötü bir olay. Şikenin olduğu yerde temiz kalmaktan bahsedemezsiniz. Hükümetimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi, futbolun özerkliğine müdahil olmadan, bu konuyla ilgili zaman zaman Meclis'te araştırma kurulları oluşturarak bu konunun üzerine ciddi anlamda eğiliyor. UEFA ve FIFA'nın özerklik konusunda ne kadar hassas olduğunu biliyoruz. Ancak devlet müdahil olduktan sonra bunları ortaya çıkarır. Ama, ilgili kurumlar üzerine düşeni yapıp birtakım bilgilere ulaştığında gereğini yerine getirmeli. Basınımızın desteği de temiz sporun yolunu açar. Zaten bizim de buna ihtiyacımız var.

A Milli Takımımız'ın Dünya Kupası'nda yer alamaması hepimizin içinde bir yara. Bu konuda sizin görüşlerinizi alabilir miyiz?

M.ATALAY: Dünya Kupası'na katılamayışımız millet olarak hepimizde hayal kırıklığı oluşturdu. Bir ayımızı televizyonun başında geçirdik. Birbirinden ilginç maçlar izledik. Ama Türk Milli Takımı'nın verdiği keyfi ve heyecanı maalesef alamadık. Keşke gidebilseydik ve 2002 Dünya Kupası başarısını tekrar yaşayabilseydik.

Hiddink'li Türkiye için görüşleriniz nelerdir. Başarı gelecek mi?

M.ATALAY: Hiddink tecrübeli bir teknik adam. İyi oyunculara sahip bir takımımız var. İşin sırrı kişilerden çok disiplinli çalışmaktan ve inanmaktan geçiyor. Milli Takım'da günü kurtarmaya çalışamazsınız. Süreklilik ve başarı her zaman esastır. Hocanın geçmişte kötü bir İstanbul geçmişi oldu ama aradan geçen zamanda Hiddink, yabancı milli takımların başında iyi işler de yaptı. Umarım ülkemizde büyük izler bırakan Piontek gibi Hiddink yönetiminde de Milli Takımımız başarılı bir dönem geçirir.

Futbolda son dönemde artan şiddet olayları için düşünceleriniz nelerdir? Şiddete son vermek için yapılması gerekenler nelerdir?

M.ATALAY: Şiddetin her türlüsüne karşıyız. Biz toplum olarak hoşgörülü ve misafirperver bir milletiz. Biz bu hoş görüyü ve misafirperverliği her alanda göstermeliyiz. Genç nüfusumuza örnek olmalıyız. Sporda şiddetin önlenebilmesi için 2004 yılında çok güzel bir yasa çıkardık. O zaman bu yasaya çok ama çok ihtiyaç vardı. Spor müsabakalarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair bir kanun. Bu yasada, gazete ve televizyonlardaki tahriklerden tutun, yöneticilerin demeçlerine, usulsüz bilet satışından, küfürlü tezahüratlara, saha ve saha dışındaki olan biteni kontrol atına alacak kanun maddeleri bulunuyor. Bu yasa kulüplere, gazeteci ve televizyonculara, federasyona, valiliklere, taraftar temsilciliklerine, herkese birtakım hükümlülükler getiriyor. Bu yasa uygulandığında sıkıntıları giderecek, şiddeti önleyebilecek bir yasa. Ama bu istenilen şekilde uygulanmıyor. Eğer herkes görevini yaparsa hiçbir olay olmaz diye düşünüyorum.

Kaynak: Fotospor

 

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Spor Haberleri