Başarı ama neye göre! Ergun Ata (Fanatik)
Alın Sylva'yı, Cale'yi, Egemen'i ve özellikle de Song'u, hadi Tayfun'u da. Başta Hüseyin'li, Colman'lı, Selçuklu, Yattara'lı, Umut'lu, ikinci yarıda yerine giren Alanzinho'lu Trabzonspor, 90 dakika mahkum oynadığı Beşiktaş'tan fark yerdi. Maçın genel özeti bu. Gökhan Ünal'ın koyulacağı yer, astığı mükemmel gol nedeniyle yararlılar, genel performansına göre de, kötüler grubu.
Burada dikkat edilecek nokta, orta alandaki 3 oyuncunun da kötüler kategorisinde yer alması ve Ersun Yanal:'ın kendilerine Selçuk hariç maç sonuna kadar tahammül etmesi. Müdahale Umut Alanzinho değişikliğiyle oldu. Alanzinho, Umut'tan da kötü oynadı, top ayağına yakışıyor demiştik daha önce, dün akşam oyunun gidişatını değil fikrimizi değiştirdi: İnanılmaz top eziyor. Soru işareti yani!
Mustafa Denizli, iki kritik değişiklik yaptı. 2 iyi oynayan oyuncusunun yerine daha zinde Delgado'yu, forveti güçlendirmek için de Bobo'yu koydu. İlk yarıdaki tempoyu kısa sürede yine yakaladı. Baskı öyle arttı ki, Trabzonspor rakibini sürekli ceza alanında karşılamak zorunda kaldı. Böyle bir durumda savunma daha fazla direnemezdi. Mutlaka hata yapardı. Nitekim Bobo maçın en iyi ismi Song'un yanından kafayı vurdu.
Yunus Yıldırım'ın kararlarıyla önüne geçmediği keyifle izlenen karşılaşmada Trabzonspor'un elde ettiği bir puan, bu oyunuyla büyük başarı! Böylece hem Sivasspor'un ensesinden düşmedi hem de Beşiktaş ile puan farkını korudu. Zorluk derecesi yüksek bu tür maçlarda önemli olan da amaca ulaşmaktır. Trabzon için bu açıdan teselli söz konusu ama hakkını verelim ki zirvedeki takımdan puan alsa da Beşiktaş'a yazık oldu. Skor; iki takım için de belki başarı ama neye göre!
İstediğini aldı (Necmi Perekli ) Fotomaç
Son haftalarda oynadığı futbol ve aldığı sonuçlarla "Zirve yarışının en güçlü adayıyım" diyen Trabzonspor dün akşam İnönü'de Beşiktaş karşısında haftayı iyi kapattı. Bordo-mavililerin ortaya koyduğu futbol alkışlanmasa da mücadele yönünden olumlu not aldı. Futbolun içerisinde olan önemli bir olgu da kötü oynarken kaybetmemektir. İşte bordo-mavililer, Beşiktaş karşısında bunu yaptı. Futbol tekniği olarak pek iyi değillerdi, rakiplerine baskı kuramadılar. Adeta kendi alanına hapsolmuş, gelişen rakip ataklarına karşı koymak, karşı durmak için çalışıyorlardı. Bunda da zaman zaman başarılı oldular. Bazen de hata yapıp Beşiktaş'a tehlikeli pozisyonlar verdiler. Ama ilk yarıda hiçbir varlık gösteremeyen siyah- beyazlı takım ikinci yarıda değişikliklerle biraz toparlandı.
Dersini iyi çalışmış
Beşiktaş kenarları kullanıp, hücuma ağırlık verip çift santrforla bordo-mavili takımın üstüne yüklenince oyun üstünlügünü kendi lehlerine çevirdiler. Trabzonspor, belki iyi değildi. Futbol olarak da gereken performansı bireysel ve takım olarak göstermemiş olabilirler ama futbolda geçerli olan puanı hanesine yazdırmada başarılıydılar. Orta alanla, defans arasındaki mesafeyi mümkün olduğunca daralttı. Rakibin aksiyon sahasını sınırlamayıp, belli çizginin içerisinde oynama mecburiyeti bıraktı onlara. İşte Trabzonspor'un ilk yarıdaki oyun sistemi buydu. Sonuçta Trabzonspor, Beşiktaş'tan daha iyiydi. Soruların nereden ve hangi konudan çıkacağını çok iyi tahmin etmişler. Şampiyonluğa oynayan ama bu görünüşle şampiyon olamayacak olan Beşiktaş önünde kötü futbola rağmen Trabzonspor haftayı iyi kapatan takım oldu.
Çok tempolu Rıdvan Dilmen (Milliyet)
İki büyük takıma yakışan, tempolu bir maç oldu. Özellikle Beşiktaş maç boyunca, deyim yerindeyse santra ile birlikte istekli, arzulu bir oyun ortaya koydu. Pres yapan, rakibe pas olanağı tanımayan bir görüntüdeydi.
Trabzonspor baskı altından bir kez kurtuldu, o da savunmanın solunda oynayan Cale ile. Cale'nin nefis ara pasında Türkiye'de defans arkasına çok iyi koşu yapan isimlerden biri olan Gökhan Ünal, Rüştü'nün üzerinden Trabzonspor'u beklenmedik şekilde öne geçirdi. Beklenmedik şekilde diyoruz; çünkü gole kadar Beşiktaş rakibine yarı sahayı geçirmemişti. Beşiktaş'ın oyun stratejisi doğruydu. Cisse ve Ernst ikilisi ile Gökhan Ünal ve Umut'un savunma arkasına koşularını başlamadan engellemek istiyordu. Golün dışında bunu iyi becerdiler. Peki neyi yanlış yaptılar, hücum yaparken, öne doğru oynarken her saniye aceleci davrandılar. Bu sıkıntıları uzun zamandır var. Zaman zaman kontrollü oynamaları lazım, hücum yaparken bile. Bu yüzden çabuk oynamak isterken pas hataları oldu.
Oyun içinde çok pozisyon olmadı ama hücumların devamında kazanılan sayısız korner ve duran top vardı. Bu kornerlerin birinde Bobo ile bereberlik geldi. Çok tempolu oynayan Beşiktaş takımı ile sadece savunma yapan Trabzonspor takımı oyunun sonunu dengeli götürdüler. Trabzonspor kötü oynadığı bir maçı puanla kapattı. Beşiktaş çok iyi oynamasına rağmen kazanamadı.
Hakem Yunus Yıldırım mükemmel bir maç yönetti. Zaten futbolcu dostu. Polis arama yapsa cebinden her şey çıkar, bir kart çıkmaz.
Skor, maçı anlatmıyor (Mehmet Demirkol)
Beşiktaş'ı en son ne zaman bu kadar güçlü gördüğümü hatırlamıyorum. Belki ta Lucescu zamanlarına kadar dönmek lazım. Sahanın her yerinde, her alanında rakibiden daha fazla olmayı, topu hızla çevirebilmeyi, rakibe top yaptırmamayı ve her yoldan kaleye gitmeyi başardılar.
Ligin zirvesindeki konuk ekibe gelince... Onları da en son ne zaman bu kadar güçsüz, birbirinden kopuk, hemen her akına çıkışta topu kaybeden ve panik halde bir takım olarak gördüm; bunu da hatırlamıyorum. En kötü zamanında, ligin altlarında ve fark yedikleri maçlarda bile bu kadar deorganize olmamışlardı. Maçı seyretmeyenler için bu anlattığım tablo abartılı gelebilir. Ancak seyredenler biliyorlar ki 1-1'lik skor bu maçı anlatmaz. Bu tabloyu gördükten sonra Trabzon'un şampiyon olabileceğine dair inancın azalması beklenebilir. Fakat benim için dünkü maçın skoru Trabzon'u şampiyonluğun en kuvvetli adayı yapıyor. Bu kadar kötü oynarken bile puan çıkarabilmek şampiyonlara özgü bir haldir.
İlk yarıda yarım pozisyondan bir gol çıkarmayı bilen Trabzonspor hemen her ayaklarına top gelişinde, üst üste iki pas yapamayan bir takımdı. Ersun Yanal'ın bunu değiştirmek için devre arasında yaptığı hamleler beklenen ve anlaşılabilir tercihlerdi. Her ne kadar takımın ruhunda Song ile birlikte en önemli yeri tutan oyuncu olsa da Umut'u dışarı almasını anlayabiliyorum. Diğer seçenekler yarım pozisyondan bir gol çıkaran Gökhan ve her an her şeyi yapabilecek Yattara idi. Ersun Yanal, Alanzinho'nun orta sahadan ileri çıkışlarda top kaybını önleyeceğini, Yattara'nın da Gökhan'ın asistçisi olabileceğini düşünmüş olmalı.
Umutla bakabilirler
Bu plan Beşiktaş'ın önde Ernst komutasında Trabzonspor'u durdurmasıyla işlemez oldu. Değişiklikler işi daha da kötüye götürdü. Mustafa Denizli'nin anlayışı ise işe yaradı. Oyunu rakip ceza sahasına yıktığı bir maçta Bobo'yu kullanmak mantıklıydı. Eminim ki maçın başından bu oyunu tutturabileceklerini bilse, Bobo'yu ilk 11'de sahaya sürerdi.
Bu oyunu izledikten sonra Beşiktaşlıların ileriye umutla bakabilecek sinyaller gördüklerine eminim. Bu standardı birkaç maç devam ettirebilirlerse hem şampiyonluk şansları yeniden canlanacak hem de önümüzdeki seneye umutla bakmak mümkün olacak.
Trabzonsporlular da oyundan endişe edebilirler. Ancak başta söylediğim gibi bu oyunla bile İnönü'den puan çıkarabiliyorsan şampiyonluk çok uzak değil.
Tarihi hamle (Cemal Ersen)
Trabzonspor'un böyle atmosferde, böyle bir baskıdan puan çıkarması müthiş bir sonuç. Beşiktaş'ın oyunun tamamına yakın bölümünde rakip kaleye kabus gibi çöktüğünü ve inanılmaz pozisyonlar bulduğunu düşünürsek, Trabzonspor'un tek vuruşla beraberliği kurtarması, çok ama çok önemli bir sonuç olarak nitelendirilebilir.
Peki, Trabzonspor bu puanı hak etti mi? Takım olarak hayır. Bazı oyuncularının ortaya koyduğu müthiş mücadeleyi baz alırsak evet. Şunu göz ardı edemeyiz; bu kadar kapanmak zorunda kalan bir takım hata yapmaya zorlanır. Bir hata diğerlerini çorap söküğü gibi getirir. Trabzonspor savunması doksan dakika boyunca bir kez yaptı o hatayı. Mustafa Denizli'nin ikinci yarıya Nobre'nin yanına Bobo'yu alarak çift santraforla başlaması, Song-Egemen ikilisi için ekstra bir efor demekti. Nitekim Song-Bobo eşlemesindeki bir anlık dengesizlik skoru eşitledi. Bu pozisyonun dışında siyah-beyazlı ekip çok daha ciddi fırsatlar yakaladı. Özellikle ikinci yarıda Bu da kaçar mı? denecek öyle anlar vardı ki, sormayın. Bunların çoğunda başta kaleci Sylva, yılmadan savaşan Song ve Egemen puanı aslanın ağzından alan isimler oldu. Cale'nin de hakkını yemeyelim.
Trabzonspor'un oyunu yarı alanında kabullenmesinin pek çok nedeni vardı. Bordo-mavili ekip orta alanda top tutamadı, çok pas hatası yaptı. Hüseyin savunmaya çekildi. Selçuk çok kötüydü. Colman'a yardımcı olamadı. Yattara umursamaz tavrıyla saç baş yoldurttu. Arkadaşlarına hiçbir katkısı olmadı. Umut oyunda kaldığı sürece Cale'nin kulvarında bir ileri iki geri gitti, Gökhan'ı yalnız bıraktı. Dolayısıyla takımın hücum gücü önemli oranda azaldı. Tek golde Cale-Gökhan işbirliğinin mükemmel sonucu, Beşiktaş'ın savunmacıları Sivok ve Gökhan Zan'ın inanılmaz hatası vardı.
Zaten Beşiktaş karşısında Trabzonspor'un başka bir kombinasyon ile gol bulması neredeyse imkansızdı. Bordo-mavili ekip bu sezon kötü oynayıp çok maç kazandı. Ama bu kadar mahkum oynayıp ilk kez puan çıkardı. O yüzden Beşiktaş beraberliğinin anlamı da, değeri de farklı. Şampiyonluk yolunda pek çok viraj var. Devrilmeden, tökezlemeden yola devam etmek önemli. Trabzonspor bu yoldaki engellerden birini aşarken cebine alınması zor bir vizeyi de koydu. Ve bu vize sezon sonunda pasaportun en kıymetli belgesi olabilir!