Türkiye koronavirüs sürecinde hızla normalleşirken, yaşanan süreçten en çok etkilenenlerin başında turizm sektörü yer aldı.
15 ay gibi bir süre kapalı kalan tesisler, yeniden faaliyete geçse de Avrupalı turistlerin tercih ettiği Akdeniz ve Ege bölgelerinde yaşanan hareket, orta Doğu ülkelerinden turist ağırlayan Trabzon ve çevresi gibi illerde yaşanmadı.
Özellikle “Kısa Çalışama Ödeneği” ve “Vergi indirimleri” gibi desteklerin de kesilmesi bölge işletmelerini zor durumda bırakıyor.
“Kısa çalışma ödeneği mutlaka uygulanmalı”
Trabzon Oteller Birliği ve Turizm Geliştirme Derneği başkanı Mustafa Dündar, Kısa Çalışma ödeneğinin kaldırılmaması gerektiğini bir çok kez dile getirdiğini belirterek “Bunun kaldırılmaması gerektiğini, hiç olmazsa sektörel bazda uygulanması gerektiğini dile getirdim. Şimdi de aynı fikirdeyim, görüşüm değişmedi. Bu yıl Trabzon için, bölgesel turizm için zor geçecek, zor geçiyor zaten. Kısa dönem çalışma ödeneği bölgesel bazda olmayabilir ama sektörel bazda tüm Türkiye’de gündeme alınmalı. Hizmet sektörü ve konaklama sektöründe mutlaka gündeme alınmalı ve uygulanmaya koyulmalıdır. Ya da başka bir çözüm bulunmalı çünkü sektör darda, zorda.” İfadelerini kullandı.
“28 bini gayri resmi!”
Dündar sözlerine şöyle devam etti;
Öncelikle kendi içimizde, Trabzon özelinde yaşadığımız sıkıntılar var. İhtiyaçtan çok fazla tesis var. Ancak bu tesisler belgeli tesisler mi? İhtiyaca yetecek kadar belgeli tesisimiz var. Yıldızlı ve belgeli tesisimiz. Turizm Bakanlığı belgeli tesisimiz ve belediye belgeli tesisimiz olmasının yanında kaçak, yasa dışı, merdiven altı, kapkaççı diye tabir edebileceğimiz binlerce tesis var. Tespit edebildiğimiz 18 bin yataklı resmi belgeli, evraklı; 28 bini gayriresmi, gayriyasal, belgesiz, evraksız, denetimsiz. Şimdi birazcık turist gelince çok aşırı bir rekabetle karşılaşıyorsunuz ama ben alayım derdine düşerken biraz daha diplerde yerlerde.
“Cumhurbaşkanımız el atarsa…”
Orta Doğu’dan gelecek turistlerde de uluslararası ilişkilerden kaynaklanan sorunlar var. O sorunlara bağlı olarak da insanların yurtdışına çıkmasına, Türkiye’ye gelmesine müsaade edilmiyor. Öncelikler kastettiğim Sudi pazarı, Sudiler gelmeden Trabzon’da çok zor turizm olur, oteller istedikleri beklentiye ulaşamazlar, yeterli konaklama yapamazlar, yaptıramazlar. Dolayısıyla Sudi pazarının açılması Trabzon için önemliydi. Ancak görünüyor ki, Sudilerin bu yıl Trabzon’a gelebilmesi zor görünüyor. Sayın Cumhurbaşkanımız eğer el atarsa bu işe, Sudi Arabistan’la sorunları çözer, bu yolu açarsa eğer Trabzon bir nebze rahatlar, iyi olur. Onun dışında Kuveyt’ten, Katar’dan, Umman’dan. Zaten çok sayıda nüfusu olan ülkeler değil, zaten çok sayıda turist göndermiyorlardı, onlarda çok bir kayıp yok belki. Bunun yanında diğer ülkelerden gelenler gruplar halinde ziyaret ediyor. Yani çok yemeye, içmeye, turizme, alışverişe ya da konaklamaya çok fazla para ayırmıyorlar. Biz onlardan çok fazla parayı talep etmiyoruz, edemiyoruz çünkü kendi içimizde bir rekabet ortamına düştük, edemiyoruz çünkü haksız bir rekabet ortamına düştük.
“Trabzon turizminin altı oyuluyor”
İşini doğru düzgün yapanla işini kapkaççı gibi yapanın rekabeti söz konusu Trabzon’da. Trabzon turizminin altı oyuluyor, üstünden baskı yiyor, çöküşe doğru hızla yönlendiriliyor. Burada kamunun denetleme yetkisini yeterince kullanmamasını, uyarılarımıza rağmen denetleme yetkisini kullanmamasını sebep olarak görüyorum. Bunlardan bir tanesi, sebeplerden bir tanesi en azından budur. Bekliyoruz bir şeyler yapılmasını.
“Koronavirüse karşı önlem…”
Bu konuda Turizm Bakanlığının uygulaması var. Diyor ki konaklama tesislerine, sen güvenli turizm sertifikası alacaksın. Güvenli turizm sertifikası şu, tesisinize gelen insan sizin bu salgınla ilgili yeterli tedbirleri aldığınızı görsün diyor ve kıstaslar getiriyor. Maskeyi koyuyor, mesafeyi koyuyor, dezenfektanı koyuyor, oda hijyenini koyuyor ve bir sürü bir şey koyuyor. Bunu belgeli tesislere koyuyor yani iki yıldızlı, üç yıldızlı, beş yıldızlı olan tesislere koyuyor. Tüm Türkiye’de koyuyor sadece Trabzon’da değil. Belki dönemsel olarak doğru bir uygulama olarak görülebilir. Yani bu uygulamayla gelen turistler bir hastalığın taşıyıcısıysa bile otel o insanları alıp izole edecek ortamı oluşturuyor. Yani bütün otellerde, benim de otelimde böyle bir ortam var. Örneğin bir turist geldiği zaman, hasta olduğunu anladığımız zaman Sağlık Bakanlığının kurumlarıyla iletişime geçiyoruz. Onlar bizi yönlendiriyorlar, diyorlar ki karantina odasına koyacaksın, şunları yapacaksın. Şu ana kadar Trabzon’daki otellerde varyantlı ya da varyantsız ciddi bir sorunla karşılaşmadık. Çünkü tedbir aldık, çalışanlarımızı aşılattık ve maksimum özen gösteriyoruz ki bu salgın bizim tesisimize, turizmimize zarar vermesin.
“Trabzonlu işletmeler olarak tedbirliyiz”
Rusya’dan gelenlerin Akdeniz’de bir salgına sebep olmaması, oradaki tesislerin aldıkları ciddi tedbirlerden kaynaklanıyor olabilir, Türkiye’nin aldığı tedbirlerden kaynaklanıyor olabilir. Trabzon’a geleceklerde de çok sorun olmuyor, olmayacak da zaten çünkü tedbirliyiz, bekliyoruz. Eğer sorun olacaksa belgesiz, düzensiz, hijyene dikkat etmeyen diğer tesislerden olacak. Onlara da Allah korusun diyoruz, diyecek başka bir şey yok.
“Trabzon Güvenli bir bölge”
Turizm açısından Trabzon güvenli bir bölge. Bizim 30- 40’a yakın üyemiz var, Oteller Birliği Derneği’nin. Benim tesislerim Turizm Bakanlığı belgeli olan, bizim üyemiz olan tesisler ve diğer belgeli tesislerin tamamının gerekli önlemleri aldığını bizzat gözlemliyoruz. Biz hazırız, hazır olmayanları denetleme görevi de kamunun.
“2019’un yüzde 60’ni yakalayamayacağız”
Geçtiğimiz dönem 16-17 aylık bir dönem geçirdik. İşsiz, kapalı, örneğin benim tesisim tam kapalıydı. Bazı arkadaşlarımız dönemsel olarak kapatıp açtılar, bu dönemi nasıl geçiririz hesabı yaptılar. Sonuç olarak sektörün tamamı bu 16-17 aylık dönemden zarar gördü. Sektörün önde gelenleriyle oturup konuştuğumuzda şöyle beklentilerimiz vardı. Diyorduk ki 2019 yılının yüzde 60-50’ini yakalarsak iyi işler yapmış oluruz. Trabzon ayağa kalkmaz belki ama sürünme de sürünmez yani. Ama geldiğimiz noktada bu hedefe ulaşabilecek durumda değiliz, sanki oraya yaklaşamayacağız.
“Iraklı turistler vize sorunu yaşıyor”
Bunun da sebebini açıklayayım. 2019 yılında Irak’tan bir grup talebi alıyorduk, Iraklı turist geliyordu. Bugün Iraklı turistler gelmiyorlar, gelemiyorlar. Gelmek istiyorlar ama gelemiyorlar. Neden? Bir vize sorunu yaşıyorlar, ikincisi bir PCR testi sorunu yaşıyorlar. Hem kendi ülkelerinde hem de burada uygulanan PCR testi onlara pahalı geliyor. Ucuz pazarlardan da misafir getirtemiyoruz. Yanı başımızdaki Batum’da otellerde konaklayacak yer yok. Biz uluslararası ilişkilerimizi düzeltip bu sorunu çözmezsek bu pazarları kaybediyor gibi görünüyoruz. Beklentimiz şu; tabi bu devlet büyüklerimizin bileceği bir iş. Uluslararası sorunlar bir an önce çözülüp de pazarlar açılırsa bu yılı az hasarla kurtarmış oluruz. 2020 yılının yarasına biraz olsun merhem sürmüş oluruz diye düşünüyorum. Ama bu olmazsa gerçekten vahim durumlar.