Trabzon Büyükşehir belediye meclis üyesi Davut Çakıroğlu turizm konusunda Trabzon’un “Sahipsiz şehir” olduğunu söyledi.
Çakıroğlu’nun açıklamaları şu şekilde;
Toplumu oluşturan her bireyin ayrı ayrı konumları ve sorumlulukları vardır.
Bunun yanında farklı bakış açıları, ideolojileri, fanatiklikleri, hassasiyetleri vardır.
Ancak yaşadığımız ülkenin, şehrin iyi olması, iyi yönetilmesi bütün insanların,vatandaşların ortak isteği, ortak paydasıdır.
Bu iyilik adına da herkese düşen görevler vardır.
Ülkenin, yaşadığınız şehrin kaderine ortak olmak, onları yönetenlerin keyfiyetine terketmemek gerekmektedir.
"Sahipsiz olan vatanın batması haktır. Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır" diyen Milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY esasen tam da bizim hassasiyetle ifade ettiğimiz noktayı vurgulamaktadır.
Akyazıda şehrimiz için yapılan stadyumun yapım aşamasında ortaya konan hassasiyetler dikkate alınmadı.
Şimdi endişe verici bilgiler alıyoruz.
Daha bugün, şehir Turizmi ve dünyadaki en değerli kültür varlığımız Sümela Manastırı ile ilgili akıl almaz haberler alıyoruz.
Yıllardır tek bilgi verilmeden kapalı tutulan Manastır, aç kapa aç kapa oyununun öznesi durumda.
Bir önceki Turizm İl Müdürü şaibeli atama ve torpil tartışmaları arasından kahraman ilan edilip ödüllendirildi.
Esasen milletin aklıyla dalga geçildi.
Lakin şehir, biri atansa da artık kim olursa razıyız durumuna düşürüldü.
Turizmden büyük beklentisi olan şehrin Turizm İl Müdürü yok.
Bugün ise Bakanlık, Sümela Manastırında izinsiz olarak çekilen video klip ile ilgili Turizm İl Müdürüne soruşturma açacağını söylüyor.
Yani, olmayan belliki Bakanlığında olmadığından habersiz olduğu il müdürlüğü soruşturma konusu.
Bir rivayete göre Ankara’ya tayinini aldıran eski müdür, yardımcısı aracılığıyla Trabzon Turizm İl Müdürlüğünü de yönetiyor ve muktedir siyaset bunda bir sorun görmüyor.
Bugüne kadar neden atama yapılmadığına dair sorulan bütün sorular cevapsız kaldı.
Bu,pervasız bir yönetim anlayışından öte, soru soranları yok saymaktan öte halkı yok saymak, bu şehri yok saymak, bu şehri sahipsiz, savunmasız görmektir.
Eğlenme ve gezme vakti gelenlerin, "hadi bir yurt dışı fuarı ayarlayın" dercesine düzenlettikleri Dortmunt, Kıbrıs gibi gezileri Turizm faaliyeti sayanlar bu şehrin aklıyla alay etmektedir.
En vahimi de bu gezileri iktidara methiye dizme vesilesi gören muhalif parti temsilcilerinin var olduğunu görmek ve bilmektir.
Demokrasi bilinci her geçen gün güçlenen toplumun, bundan sonra seçim yaparken öncelleyeceğini umduğumuz en önemli kriter; "şehre, şehrin imkanlarına, ülkeye" sahip çıkma, çıkabilme kabiliyeti olan insanları yetkilendirmek olacaktır.
Bu yönde bir eğilim seçilenleri popülizmden uzaklaştırır ve asli görevlerini yapmaya teşvik eder.
Boşa harcanan her imkan, zaman telafisi zor, yıllar alan yıkımlara sebep oluyor.
Yönetim sorunu, ülkenin güçlü potansiyeline rağmen giderek büyüyor.
Bu sorun karşısında beklenti ve korkuyla hareket etmek, yıkıma ortak olmaktır.
Sahip çıkmalıyız ve kendi adıma bu konuda milletimize, ülkemize, şehrimize karşı sorumluluğumun farkındayım.
Hiçbir kaygı, hesap güdmeden sorumluluğumun gereğini yapmaya devam edeceğim.
Bu ülkenin, bu şehrin sahipsiz olmadığını güçlü şekilde, gür bir sesle her mecrada ifade edeceğimin bilinmesini isterim.
Bu ülke benim, şehir benim, ülke benim, BİZİM..