5000 yıllık tarihi kültüre sahip olan kuyumculuk sektörünü, Trabzon'daki piyasasını, iş hacmini , kalifiye elemanını ve sektörün sıkıntılarını Elizi Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Yılmaz ile konuştuk.
Yeniliklere öncülük eden Elizi Kuyumculuk Trabzon'da bir ilke imza atarak sektörde uzun yıllar çalışan örücü sistemine yeni düzenleme getirerek sigortalı örücü sistemini hayata geçirdi.
Altın ve kuyumculuk sektörü bize yabancı olan bir sektör ama Türkiye'de tarihi köprüleri 5000 yıla kadar dayanan bir sektör, bana göre de dünyanın en pahalı sektörlerinden biri ve sıkıntılarla başlayacağız.Sektör içerisinde ne gibi sıkıntılarla karşı karşıya kalıyorsunuz? Özellikle kalifiye eleman bulma ve yetiştirme konusunda ve bana göre altın bir bileziktir. Trabzon için Trabzon bileziği... Dünyada da patenti Trabzon'a ait olan tek ürün olma avantajı sağlıyor. Bununla ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz ?
Söylediğiniz gibi Trabzon hasırı Türkiye'nin ürettiği tek orjinal takıdır.Sadece Trabzon'da üretiliyor.Yaklaşık 100-150 yıldır Trabzon'da bu üretim yapılıyor. Daha eskileri de var tabii, çok eskilerini bilemiyoruz.Bu süreçte Trabzon hasırı, örücü bayanların elde ördüğü bir üründür. Elde biz altını tel haline getiriyoruz. Bir saç telinin 4-5 katı kalınlığında olacak şekide.Bu telleri bayanlara dağıtıyoruz.Bayanlar bu telleri alıp evlerine götürüyorlar ve 10 gün sonra bize tekrar kumaş halinde geri getiriyorlar. Bir bilezikte yaklaşık 5 ile 10 bin arasında ivmek atıyorlar.Bunu sadece 'çift' dediğimiz bu aparat sayesinde yapıyorlar. Tamamen el işi. Bu iş yıllardır Trabzon'da yapılıyor. Bu iş yıllardır da anneden kıza komşudan komşuya öğretilerek devam ediyor. Eskiden genellikle özellikle Faroz'da, Vakfıkebir'de, Mersin'de örücü bayanlar toplanıp beraber örüyordular. İyi örenler kötü örenlere örnek oluyordu.Yeni örenlerde burada öğreniyordular. Artık mahalle kültürü kalmadı. Herkes apartman dairelerine çekilince bu ortamlar ortadan kalktı. Örücüler bu işi fason şekilde yapıyorlar haftada bir gün ürünlerini teslim ediyorlar ve paralarını alıyorlar. Bunun neticesinde bir sosyal güvenceleri yok ve meslek haline gelmediler. Belli bir dönem yapıyorlar ve bırakıyorlar. Karşılığında aldıkları para da onları pek tatmnin etmiyor. Pazar masrafında ve çocuğunun masrafında kullanıyorlar.Daha çok yan gelir gibi destek sağlıyorlar.Ama yine de 20 senelik bir ürünün emekliliği söz konusu değil. Evden yaptıkları için de mahalle kültürü kalmadığından hatasını görüp düzeltemiyor. Ben bu meslekte ileride 'örücülük' alanında sıkıntılar çıkacağını düşünüyorum. 20 yıllık örücüyü gören biri, 'Yıllarca çalışmış emekliliği yok, tazminatı yok, maaşı yok' diyor.
Biz ise burdan yola çıkarak bir meslek haline getirmeye çalışıyoruz. Bunun da çalışmalarına başladık. Bir ilk olarak 'Trabzon hasır bileziğinin maaşlı, sigortalı, sosyal haklara sahip çalışanları, şuan da firmamızda çalışıyor.
Trabzon'da Elizi Kuyumculuk olarak hem iş istihdamı sağlıyoruz ve sektör haline dönmeye başladı.
Sizin tamamen 'Benim elemanım da kazanırsa ben de kazanırım' mantığını kullandınız. Bu işi resmiyete yasal koşulara dökme işi nerden aklınıza geldi?
Mahalle kültürünün ortadan kalkmasıyla, örücülerin mesleğe katılması azaldı ve kalite düşmeye başladı. Şu anda kalite anlamında çok iyi bir yerdeyiz. Bunu daha üst seviyelere taşıyabilmemiz ve mesleğin geleceği için, örücülerin bu işi meslek olarak görmeleri lazım. Onlar günlük, haftalık bir iş olarak gördükleri zaman, yeni yetişenler bu işi yapmıyor. Kişi kısa bir süre yapıyor sonra sınava giriyor, başka işlere yöneliyor bu yüzden meslek haline gelmiyor. Biz bunu meslek haline getirip işin geleceğini de kurtarmak istiyoruz. Ve bu uygulamaya başladık. Kendi açımızdan da şöyle bir kolaylığı olacak ; Şu an çalışan yaklaşık 100 tane örücümüz var. Bu örücüler tabii ki evlerinde örüyorlar . Biz onları zaman zaman kalite kurslarına alıyoruz.Aslında bu işe yönelmemizin bir sebebi de bu. Bu kalite kurslarında işi çok iyi bilen örücülerden bir kaçı diğerlerine ders veriyor. Netice de kalitenin çok yükseldiğini görüyoruz. Demekki mahalle kültüründe olduğu gibi başlarında iyi bilen birisi olduğu zaman kalite en üst seviyelerde oluyor.Örücü bir hata yaptığı zaman sorup düzeltecek birisi yanında olmuyor. O hata bilezik bittiği zaman bileziğin bir yerinde kalıyor ve düzeltmek çok zor oluyor. Bunu en iyi ne şekilde çözebiliriz diye düşündük. Eski mahalle kültüründe olduğu gibi hepsini bir arada toplamak. Ayrıca bu kalite kurslarından yüksek verim aldık. En önemlisi de bu işin meslek haline gelemesi. Yeni yetişenlerin 'Ben bu işi bir meslek olarak yaparım, belli bir zaman sonra da emekli olurum ve hayatımı bu şekilde devam ettiririm, Elimde hem bir birikim olur, hem bir sosyal güvencem olur, hem de bir sağlıktan yararlanırım' diyebilmesi.
Kişinin bu işi meslek olarak görmesi için bu yola girdik. Bu uygulamanın da kısa bir sürede çok faydalarını gördük ve bu uygulamanın çok yayılacağını düşünüyoruz. Ayrıca Trabzon'da işsizlik oranını ne kadar düşürürüz bilmiyorum ama , bu bir adım olacaktır. Bunu 3'ü 5'i 20'si 40'ı yok, sonuçta istihdam bu. Böyle bir çalışma yaptık ve çok faydasını gördük, çok da memnunuz. Bu uygulamanın artarak diğer üreticiler tarafından da devam ettirilebileceğine inanıyorum.
Özellikli tasarım konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Hindistan'ın basma kalıp üretilen ürünlerin çok ufak bir modifikason geçirerek tüketiciye sergilendiği bir pazarın içinde yaşan bir Türkiye görüyoruz. Özellikle kuyumculuk sektörünün AR-GE'si, teknolojinin uygulanması konusunda Türkiye ne konumda?
Az önce bahsettiğim gibi örücüler, bir kumaş oluşturuyorlar. Dediğiniz bağlamda da bu kumaşı güzel tasarımlarla sevdiği ürünler haline getirmek lazım. Bu çok önemli. Bu anlamda Türkiye'de tek orjinal takı Trabzon Hasırı'dır. Hiç bir makine olmadan, ham maddesi örücüler tarafından yapılan, dünyada eşi benzeri olmayan bir ürün. Ama bunu da tasarımlarla çok güzel bir hale getirmek lazım ki insanlar bunu beğensinler ve alsınlar. Kuyumculuk sektöründe en ileri olan ülke İtalya. Makineleride , teknikleri de İtalya üretiyor. Hatta o kadar ilerlerdiler ki; işi yaparken hangi zorluklarla karşılaşmışlarsa onunla ilgili makine üretmişler. Makineyi'de sonra dünyaya satmışlar. İşi severek yapıyorlar. Türkiye'ye döndüğümüzde Türkiye'nin ürettiği herhangi bir makine yok, İtalya'dan alıyoruz. Yapılan üretim tekniklerinin yüzde 80'i de İtalyan menşeili veya başka ülkelerden alıntı. Dünya'nın ürettiği ürünlere benzer ürünler ürettiğiniz zaman katma değer sağlanamıyor. Firmalarda ucuz işçilik dediğimiz, düşük karmarjıyla çalışıyorlar. Sonuçta kar elde edemiyorlar. Bu sebeple kendilerini yenileyemiyorlar. AR-GE'ye ve teknolojiye para ayıramıyorlar. Sonuçta çok fazla ileriye gittiğimizi söyeleyemem. İhracaat rakamları artıyor ama özle ürettiğimiz çok fazla ürün yok. İstanbul'da kendi tsarımını yapan ve gerçekten güzel çalışan firmalar ve atolyeler var ama sayı çok az. Diğer firmalarda bu firmaları taklit etmeye çalışıyor ve bu sefer de sıkıntı doğuyor. Ürünü tasarladığınız zaman , bir çok deneme-yanılma yapmanız lazım, bunlarda bir maliyet oluşturuyor. Ürünü çıkarıyorsunuz ve fiyat belirliyorsunuz. Sadece üretimle sınırlı kalmayıp , ürettiğiniz ürünü de tanıtmanız lazım. Televizyonda internette insanlar bunu görmeli ki, almalı. Bu da bir bütçe oluyor. Ürünü satmaya başladığınızda taklitçi firmalar , sizin sattığınız ürünün aynısını yarı fiyatına satıyorlar. Bu sefer de ürettiğiniz üründen bir kara geçemeden yeni bir ürün üretmeniz, tasarlamanız gerekiyor. Sonuçta başkaları tarafından haksız kazanç elde ediliyor. O insanlarda günün sonunda mutlu değiller çünkü taklit yaptıkları için düşük karmarjıyla çalışıyorlar. Bence herkesin kendine göre çizgisi, modeli, koleksiyonu olamalı. Herkesin kendine göre bir ürünü olacak, vatandaşlar X firmanın ürününü beğeniyorsa gidecek ondan alacak. Karmarjlarıda çok yüksek olmak zorunda değil. Bir firmanın ne kadar kazanacak olduğu bellidir. Çok yüksek veya ilerde kendine sıkıntı yaratacak durumda da olmaması lazım, belli bir oranda olması lazım.
Her firma kendine göre ürün üretmeli, tasarım üretmeli ve üretim aşamasında da insanlar karşılaştıkları sorunlarla ilgili İtalya gibi makine üretirse ekstra olarak bu sektöre bir katkı daha sağlanır. Normal birinin yaptığı ürünleri üretirsen, kendi kendine ait makinen olur ne de koleksiyonun. Diyelim ki Dubai'ye gidip ürün satarsan İtalyan firmanın 8 Euro'ya sattığı ürünü sen 2 Euro'ya satarsın ve günün sonunda da bir şey elde edemezsin. İşte böyle 'taklitçili' üzerine bir durum var bu sektörde.
Her firma kendi özel farklı tasarımlarala ürün üretirse, sıkıntı olamayacak, katma değer sağlar, ihraacatı artırırız.
Elinizde size ait olan 7 tane patentli üründe var. En azından çalışana zorluk derecesini en aza inderecek uygulamalara da imza attınız. Patentli Ürünleriniz neler? Genel olarak sektöre ne gibi kazanımlarını var?
Üretimle ilgili 'Ürüne Form Kazandırma' adına ürün yaptık. Bu ürün şöyle fayda sağladı;Ürün bittikten sonra düzeltilmesi ustalar tarafından bir pense yardımıyla yapılıyor. Tabi bu ne kadar sağlıklı olabilir tartışılır ve zaman kaybı çoktu. Eskiden bir kilo ürünü ustanın düzeltmesi yarım gününü alıyordu. Bu yaptığımız basit buluş sayesinde yarım saat , bir saat aralığına indirdik ve daha kaliteli ürün elde ettik. Onun haricinde ürünün desenini belirleyen tokalar var. İnsanlar ürün aldığı zaman iki sene sonra modası değişiyor ve komple o ürünü geri verip yenisini almak zorunda kalıyordu, biz ise o tokaları sökülür takılır bir vaziyete getirdik. Bununla ilgili bir patent aldık.
En son 'Sen Anlat Karadeniz' dizisine yaptığımız takıyla ilgili kilit sisteminde yeni buluş yaptık. Her kola göre ayarlanabilen ölçü sistemi var. İnsanların kollarının darlığı farklı farklı. Her kola göre ayrı ayrı stok tuttuğunuz zaman ayrı bir maliyet gerektiriyor size ve hızlı hizmet veremiyorsunuz. Biz bunu nasıl aşarız dedik ve burda bir inovasyon yaptık, çözüm ürettik. Bu yaptığımız ürün insanların kolunun farklılığına göre şekil alabiliyor. Ayrıca eski sistem üretilen ürünlerden daha hafif. Çünkü biliyorsunu ki Altın 200-250 seviyelerine geldi ve mümkün olduğu kadar hafif üretmek zorundasınız artık. Ürünün kalitesinden taviz vermemek için telin kalınılığıyla çok oynayamıyoruz. Belli bir kalitede olabilmemiz için belli bir kaliteden aşağı düşmememiz lazım. Bizde kilit mekanizmalarımızı minimum seviyeye indirmeye çalıştık. Bu ürünü alanlar ve kullananlar şu anda çok memnun. Kişi burada isterse elbisesine göre toka bile kullanabilir. Bir kaç tane toka satın alır, spor giymek istiyorsa, düğünde kullanmak istiyorsa oralarda kullanabilir.
Trabzon'da şöyle bir problemde var. Sadece düğün takısı tercih ediliyor. Aslında bu bizim için aranan bir şey. Çünkü bunun için pazarlama yapmanıza gerek yok. Şimdi baktığınızda Trakya'dan Doğu Bölgeler'den kısacası her yerden talep geliyor. Ama biz şimdi bunu düğün takısından haricen de takılabilen bir takı haline getirdik. Günlük te kullanılabiliyor. Önümüzdeki günlerde yeni koleksiyonlarda çıkaracağız. Bir genç kız Pandora alıp takabiliyorsa bizim ürünümüzüde o şekilde kullanabilecek. Biz bunu şuanda daha düşük bütçelerde kullanılabilir bir ürün haline getiriyoruz. Çünkü altının fiyatı yükseliyor. İnsanlar belkide ileride alamayacak duruma gelecekler.
Altın Borsası gelecek yıllarda nereye doğru gidiyor?
Altın yıllardır değerli bir maden hiç bir zaman değer kaybetmez. Ben Altının hiç bir zaman düştüğünü görmedim. Bana deseniz ki 'Altın 10 sene sonra kaç lira olur? 6 ay sonra yükselir mi?' Bunu ben bilemem. Çünkü ben üreticiyim, ben alıp işlerim. Vatandaş altını işlenmiş olarak alsa bile belli bir sonra satarken değeri düşmüyor, zararını karşılıyor ve kara geçiriyor.
Ama bir nokta var ki vatandaş aldığı ürüne dikkat etmeli. Altının 18, 22, 24 gibi ayarı vardır. 22 ayar altının içinde binde 916 oranında altın vardır. Vatandaş aldığı ürüne dikkat etmeli ve garanti sertifikalı ürünler tercih etmeli. 30 bin liraya altın aldınız diyelim, eğer masraftan kaçıp az parayla altın alırsanız, belki de o altın içindeki altın oranı düşük çıkabilir. Bu sefer o 30 bin liradan da olursunuz. Son günlerde altının yükselmesinden dolayı kaplama, düşük ayarlı ürünler satılıyor. En önemlisi insanlar aldığı ürünün belgesini istesin.
Peki bunları denetleyen bir firma var mı? Her önüne gelenin yapabileceği iş mi bu?
Bu denetlemeleri kuyumcular odası yapıyor. Ama bu denetleme işi biraz sıkıntılı. Denetelemeyi şu anda yapabilen bir devlet kuruluşu yok. Bu işi odalar yapıyor. Onlarda sürekli denetleyemiyorlar, arada sırada denetliyorlar.
Ben vatandaşın tarafında olsam nereye dikkat ederim? Bir defa pırlanta alıyorsam pırlantanın kalitesini belirleyen özellikler var. Taşın içindeki pikeler, rengi ve kesimi. Pırlanta küçük olduğu için bunu gözle göremezsiniz, bunlar labaratuvarlardan tespit edilir. Uluslararası labaratuvar , taşı alır ona bir kimlik verir. Her türlü hatasına bakar ve belgeye yazar. Altının ayarını ve kalitesini belirleyecek tek bir şey vardır o da labarotuvar ortamıdır. Ben yılların kuyumcusuyum ama altını elime aldığımda onun içinde ki altın oranını belirleyemem. Sadece asitte, labaratuvar ortamında ve hassas bir terzaide belirlenir. Bunu da Trabzon'da İstanbul'da ayar evleri var onlar belirler. Belli aralıklarla devlet kuruluşunun denetlenmesi lazım.
Vatandaşlar burada ne yapmalı? şuanda öyle bir sistem yok.Pırlantanın sertifikasın isterken altının da sertifikasını istemeli. Biz firma olarak yeni bir uygulama başlattık.Elizi kuyumculuktan çıkan her ürüne bir kimlik numarası verir, okimlik numarası ile vatandaş internetten araştırma yaptığı zaman ürünün hangi ayar evlerinden hangi labaratuvarda analize girdiğini görebiliyor. Hangi personelimiz tarafından imal edildiğini hangi örücü tarafından örüldüğünü görebiliyor. Ama en önemlisi hangi Trabzon'da ve İstanbul'da hangi ayar evlerinde işlemden geçtiği onay belgesini biz vatandaşlarımızla paylaşıyoruz ve bütün bu analizleri arşivliyoruz.Vatandaş ürünü aldığında yazılı bir şekilde ürünün scrsini yazılı bir şekilde görebiliyor.Ürünü vatandaşa sattığımızda birde ürünün sertifikasını vatandaşa veriyoruz ve ürünün üzerinde bir numara bulunuyor o numara ile ürünün her türlü bilgisini görebiliyor.Vatandaş ürünü kullandığı süre zarfında üretimde bir sıkıntı var ise ücretsiz bir şekilde ürünü tamir ediyoruz,sorun büyük ise ürünü yeni ürün ile değiştiriyoruz.Herkes yaptığı üretimi bu anlamda ciddi yaparsa vatandaş aldığı ürünün sertifikasını isterse bu sorunlar düzelir.Altın dünyanın en kıymetli yeraltı madenlerinden biri bunun sertifikalandırılması gerekli.Pırlanta da sertifika işlemi var.Pırlantayı satarken %30 eksiğine satıyorsunuz.Bazı firmalar ürünü geri almayabiliyor.Altın öyle değil altın bir yatırım aracı.Yatırım aracının durumunu bilmeden satın almak gibi bir durum söz konusu olabilir mi?
Ürün satın alırken ki fiyat ile satarken yaşanılan fiyat farkı neden bu kadar fazla bunun nedeni nedir ?
Ürettiğimiz her üründe üretim maliyetleri vardır bu bir realitedir.Şöyle bir ibare vardır ve yaygındır sen bu ürünü alacaksın ama zarar etmeyeceksin buna kimse inanmaz.İşletmelerde birçok personel çalışıyor ona göre giderlerimiz var.Ürünün satış ve pazarlama altında harcanan paralar var bunları kazanmamız lazım bunları kazanmazsak bu işi yapamayız ama bu rakamlar çok yüksek değil vatandaş yanlış bilgi ile bilgilendiriliyor.Biz bununla ilgili internet sitemizde ürünlerin fiyatını yazdık. Bir fiyat skalası belirlemek için,Trabzon hasırından örnek vererek bunu ifade edelim Trabzon hasırında müşterinin ödeyeceği işçilik %25 dir.Piyasa da bilinen şu yarı yarıya zarar eder böyle bir durum söz konusu değil.Bu ürün kuyumcunun aldığı karla birlikte bu oran % 25 ile % 22 arasında değişir.Bazen ürününe göre bu oran % 20'lere kadar düşebilir.Oranlar bu arada oynar değişmez.Altının yükselişine baktığımız zaman altın üç ay önce 180 TL idi bugün 250 TL kazandığı değere bakın %25'in üzerinde altının artışı ile satıcı % 25 zararını kapatmış ve üründen kazanç elde etmiş.Alınan ürünün üzerinde bir tasarım varsa buna bir bedel ödemek zorundasınız ama bu rakamlar % 60 % 70 rakamlar değil.İnsanlar ürün alırken sorgulasınlar ama şuna da inanmasınlar bu üründe hiç zararın yok denildiği zaman bu sıkıntılı bir durumdur.İnsanların bilmesi açısından söylüyorum bazı ürünlerde kazanç marjları çok cüzzi orandadır.Buna Cumhuriyet altınını ve bileziği bunlara örnek verebiliriz.Bilezik torna işidir.Tornadan altının çıkmasıdır bilezik. Aşırı bir el işçiliği yok tabi emek var ama daha seri üretilen bir ürün.Cumhuriyet altını darphanede basılan ürünler bu ürünlerde işçilik daha az olduğu için karmarjları daha düşüktür.
Sektör içinde sürekli yeniliklere öncü olmak ve yeni ürünleri tüketiciye sunmak Elizi Kuyumculuğun üzerinde durduğu en önemli konulardan biri.Aylık periodlarla modellerimiz çıkıyor.Ürettiğimiz modelleri vitrin yerine görsel ekran vasıtasıyla tanıtma yoluna gittik ve kullanıcının çok büyük ilgisiyle karşılaştık dedi.
Trabzon'da kuyumculuk sektörü sizce nasıl ?
Trabzon'da sadece kuyumculuk değil birçok alanda gerçekten çok kaliteli ustalar yetişiyor. Birçok ilde bulamayacağınız ürün gamını bulabilme şansına sahipsiniz ve Trabzon pazarı İstanbul pazarı ile boy ölçüşebilecek kapasiteye geldi.