Uzman sismologlar tarafından yapılan açıklamada, iki büyük ve şiddetli depremin Anadolu, Arap ve Afrika Levhaları kesişmesinden meydana geldiğinin anlaşıldığı belirtildi.
Merkez üssü Kahramanmaraş olan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki deprem, 10 ilde ağır yıkıma yol açtı. Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ illerinde büyük yıkımlara ve can kayıplarına neden olan deprem ile ilgili Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğrenim görevlileri tarafından açıklama yapıldı. Prof. Dr. Nilgün Sayıl, Prof. Dr. Hakan Karslı, Dr. Öğretim Üyesi Kaan Hakan Çoban ve Dr. Öğretim Üyesi Özgenç Akın tarafından yapılan açıklamada, Kahramanmaraş’ta merkezli meydana gelen depremin Türkiye’de son 100 yılda, büyüklükleri ve şiddetleri bakımından 27.12.1939 Erzincan depreminden sonra yaşanan en büyük depremler olduğu belirtilerek, “Birbirinden bağımsız fay parçaları üzerinde gerçekleşen bu iki depremden ilki olan Sofalaca-Gaziantep depreminden açığa çıkan enerji diğer bir faya transfer olarak (yani onu tetikleyerek) bu fayı hareketlendirmiş ve hemen hemen aynı büyüklükte yeni deprem meydana gelmiştir. Bu fiziksel olarak mümkün olmakla birlikte, dünya üzerinde çok nadir olacak biçimde bu kadar kısa süre içinde, aynı kırık bölgesinde, birbirine yakın mesafede (yaklaşık 150 km) büyüklüğü 7.5’in üzerinde iki depremin meydana gelmesi yerbilimleri açısından da oldukça önemlidir ve ne yazık ki yaşanan afetin boyutlarını da artırmıştır. Ana depremlerden sonra büyüklüğü 6.0’nın üzerinde (Mw 6.0 ve 6.6) 2 artçı deprem ve 6.0’dan küçük yüzlerce artçı deprem meydana gelmiş olup, halen devam etmektedir. Bu hareketlilikler en az 3 ay kadar süreyle çok etkin olmakla birlikte birkaç yıl devam edecektir” ifadelerine yer verildi.
“Meydana gelen ilk deprem sonucunda pik ivme (PGA) değerlerinin, Türkiye Deprem Tehlike Haritası’nda verilen değerlerden çok daha yüksek olduğu gözlenmiştir”
Her iki depremin oluştuğu bölgenin genel olarak Doğu Anadolu Fay Zonu ve nispeten Ölü Deniz Fay Zonu’nun etkisi altında olduğunun vurgulandığı açıklamada, “MTA tarafından 2011 yılında hazırlanan Türkiye Diri Fay Haritasında da görüleceği gibi Doğu Anadolu Fay Zonu Kahramanmaraş ilinin güneydoğusundan geçmektedir. Ayrıca Güneydoğu Anadolu Fay Zonu ve güneyde Ecemiş ve Karataş-Yumurtalık Fayları bölgedeki önemli tektonik yapılardır. İl sınırlarını D-B yönlü ikiye bölen Çardak Fayı, Pazarcık, Türkoğlu, Gölbaşı, Çelikhan-Sürgü Fayları bölgedeki aktif faylar olup, genelde ana tektonik yapılar KD-GB gidişlidir. Meydana gelen ilk deprem sonucunda pik ivme (PGA) değerlerinin, Türkiye Deprem Tehlike Haritasında verilen değerlerden çok daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Bu yüksek PGA değerlerinin yaşanan hasarın boyutlarının yüksek olmasına neden olduğu da açıktır. Meydana gelen Mw 7.5 büyüklüğündeki Ekinözü-Kahramanmaraş depreminin Trabzon ilinde bulunan 1601 kodlu kuvvetli yer hareketi istasyondaki yatay (NS) bileşenindeki PGA değeri 6.815 cm/sn2 (0.0068 g) olarak ölçülmüş oldu” bilgisi verildi.
“Bu iki büyük ve şiddetli depremin üç ayrı tektonik levhanın Anadolu, Arap ve Afrika Levhaları kesişmesinden meydana geldiği anlaşılmaktadır”
Bu iki büyük ve şiddetli depremin üç ayrı tektonik levhanın Anadolu, Arap ve Afrika Levhaları kesişmesinden meydana geldiğinin anlaşıldığının belirtildiği açıklamada, “Bu üç levhanın da etkisi ile mekanizma daha karmaşık hala gelmiş ve daha büyük depremlerin meydana gelmesine neden olmuştur. Ayrıca, depremlerin sığ derinliklerde olmuş olması yıkıcı gücü daha da artırmıştır. Bunun sonucunda, Doğu Anadolu Fay sistemi içerisinde gerçekleşen bu depremler, sağlam olmayan zeminlerde yapılmış binaların inşasındaki ihmaller, deprem odaklarından yaklaşık 500 kilometrelik bir dairesel alan içinde kalan ve 10 ilimizi kapsayan geniş bir coğrafyada çok fazla can kaybına ve büyük yıkımlara yol açmıştır” ifadelerine yer verildi.
Açıklamada ayrıca, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerin Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Sismoloji Laboratuvarı’nda kurulu olan ve Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile ortak olarak işletilen KTUT istasyondaki 3 bileşen kayıtları da paylaşıldı.