Kahramanmaraş merkezli afetin ardından bir araya gelen 6 üniversiteden bilim insanları, depremleri, artçılarını, saha gözlemlerini, yapısal hasarları ve ileriye dönük önerileri içeren değerlendirme raporu yayımladı. Raporda, beton kalitesinin düşüklüğüne dikkat çekilerek, "Betonarme ve yığma yapılarda kötü işçilik ve uygulama detaylarının eksikliği, hasarların gelişimi ve ilerlemesine neden olmuştur" denildi.
Bilim insanları araştırma sonrası 7.7 ve 7.6 büyüklüklerindeki bu deprem çiftinin artçılarını, saha gözlemlerini, yapısal hasarlarını ve ileriye dönük önerileri içeren değerlendirme raporu hazırlandı. Raporda, depremlerin yıktığı illerdeki saha çalışmalarında, 1992'den itibaren Türkiye'de meydana gelen yıkıcı depremler sonrasında tespit edilen yapı hasar tipleri ve oluşum mekanizmalarının neredeyse aynı olduğu ortaya konuldu. Raporda; "Betonarme binalarda meydana gelen hasarların başlıca nedenleri olarak yetersiz beton kalitesi, nervürsüz (düz) donatı kullanılması, uygun olmayan zeminlerde inşaatların yapılması, taşıyıcı sistemin asmolen döşeme olarak projelendirilmesi, ağır konsol çıkmalar ve binaların alt katlarındaki kat yüksekliği fazla mağazalar/dükkanlar belirlenmiştir. Yığma binalarda oluşan hasarların başlıca nedenleri olarak bağlayıcı ve yığma birimlerin yetersiz malzeme özellikleri, hatıl ve lento eksikliğinden kaynaklı zayıf taşıyıcı duvarlar ve uygun olmayan bağlantı detayları belirlenmiştir. Betonarme ve yığma yapılarda kötü işçilik ve uygulama detaylarının eksikliği, hasarların gelişimi ve ilerlemesine neden olmuştur" denildi.
Depremde yıkılan yapıların fazla olmasının kontrol mekanizmasının yeteri kadar işlememesinden kaynaklı olduğu belirtilirken; raporda şunlar da kaydedildi:
"Deprem sonrasında büyük bir kısmı hasar gören, geçmişi günümüze bağlayan tarihi eserlerimizde uygun şekilde restorasyon çalışmalarının gerçekleştirilmediği tespit edilmiştir. Özellikle ilgili kurullarda, hazırlanan projelerin uygunluğunun değerlendirilmesinde inşaat mühendislerinin yer almaması ve kontrol mekanizmasının yeteri kadar işletilememesi hasarın en büyük nedenleri olarak ortaya çıkmıştır. Ülkemizin herhangi bir bölgesinde, herhangi bir zamanda, can ve mal kaybına neden olabilecek büyüklükte depremlerin meydana gelmesi muhtemel ve kaçınılmazdır. Bu nedenle, depreme dayanıklı yapı tasarımı kapsamında hem yeni inşa edilecek binaların uygun projelendirilmesi, hem de mevcut binalarımızın depreme hazır hale getirilmesi acilen gereklidir. Bu amaçla; mühendis kadromuzun eğitimlerine sürekli olarak devam etmesi, halkımızın bilinçlendirilmesi ve yapı sağlığı izleme sistemleri, sismik izolatörler, lifli polimer kompozit kumaşlar, 3D yazıcılar, hafif çelik, ahşap gibi yeni yapım teknolojilerinin ülkemizde yaygın kullanılmasının desteklenmesi oldukça önemlidir."