Trabzon'da, müzeden camiye dönüştürülen Ayasofya’da sona gelinen restorasyonda yeşil alanların azaltıldığı tartışması başladı. Yetkililer, yürüme yollarının doğal taş malzemeden yapıldığını, proje sonundaki bitkilendirme çalışmasıyla yapının gerçek görüntüsünün ortaya çıkacağını açıklarken, tarihçi ve turizmciler ise yapının eski haline dönüştürülmesini istedi.
Ortahisar ilçesinde, 2013 yılında camiye dönüştürülen 800 yıllık tarihi geçmişi olduğu bilinen Ayasofya'da 1,5 yıldır süren restorasyonda sona gelindi. Bu yıl ibadete ve ziyarete açılması planlanan caminin yeşil alanlarının azaltıldığı tartışması başladı. Sosyal medyada bu yönde eleştiriler yapıldı. Yetkililer yürüme yollarının doğal taş malzemeden yapıldığını, proje sonundaki bitkilendirme çalışmasıyla yapının gerçek görüntüsünün ortaya çıkacağını savundu. Tarihçi ve turizmciler ise yapının eski haline dönüştürülmesini istedi.
VALİLİK: YEŞİL ALANLAR YOK EDİLDİ İDDİASI DOĞRU DEĞİL
Trabzon Valiliği'nden yapılan yazılı açıklamada, Ayasofya bahçesinin yürüme yollarının doğal taş malzemeden yapıldığı ve bu malzemelerin dünyanın her yerindeki restorasyonlarda kullanıldığına yer verildi. Açıklamada, "Ayasofya çevresindeki yürüyüş yolları sadece 90 metrekarelik bir metraj fazlasıyla yeniden düzenlenmektedir. Restorasyonla Ayasofya Camisi çevresindeki yeşil alanların yok edildiği iddiası ise doğru değildir. Ayasofya çevresindeki yeşil alanlar korunmakta olup proje sonundaki bitkilendirme çalışmasıyla gerçek görüntü ortaya çıkmış olacaktır" denildi.
'AYASOFYA ARKEOLOJİK BİR SAHADIR'
Doğal ve Tarihi Değerleri Koruma Derneği Başkanı Coşkun Erüz, Ayasofya Camii’nin arkeolojik bir alan olduğunu belirtti. Erüz, "Ayasofya bahçesi ile birlikte kendine has bir peyzajı ve bahçe düzenlemesi olan cezbedici bir yapıya sahipti. Ayasofya Trabzon'un 800 yıllık çok önemli bir tarihi eseridir. 2013 yılında cami olarak kullanılmaya başlandığında alanda insan hareketi artmaya başladı. Ama Ayasofya'ya bugüne kadar milyonlarca insan geldi ve o dar yürüyüş yollarından dolaşarak o eseri gezmişti. İnsanların gezintisini daha rahat yapması için iyi niyetle yapılmış olsa dahi düz yollardan oluşan ve taş döşenmiş bir şekilden oluşan geniş yaya yollardan oluşan bir yapı ortaya çıktı. Binanın bitişiğine kadar beton ve taş yetiştirilmiş. Bahçesinde bulunan yine eski bir şapelin yapısı beton yapının içinde kalmış. Ayasofya arkeolojik bir sahadır. Bu alanlarda arkeolojik kazı yapmamız gerekirken yapmadık. Şimdi yollar yapıyoruz. Ayasofya dünyanın gözünün üstünde olduğu bir yapıdır. Sıradan bir yapı değildir. Geçmişteki gibi yukarıdan ve içeriden bakıldığı zaman daha yeşil bir Ayasofya bahçesi görmek istiyor, insanlar buna kavuşturulması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
'DOĞAL YAPISINA DÖNMESİNİ İSTİYORUZ'
Turizm İşletmecileri ve Seyahat Acentaları Derneği Başkanı Murat Çavga ise Trabzon’da turizmin sürdürülebilirliğini istediklerini belirterek, "Turizmi çok önemsiyoruz. Çünkü şu anda şehrimizde 600'ün üzerinde konaklama tesisi, 170 seyahat acentası, 2 binin üzerinde yeme içme tesisi var. Biz şehrimizde turizmi önemli gelir kalemleri arasında soktuk. Şimdi burada biz turizmin sürdürülebilirliğin istiyoruz. Turizmin sürdürülebilmesi için elimizdeki doğal ve tarihi değerleri de koruyabilmemiz lazım. Bugün Ayasofya'da yaşadığımız sıkıntı bu. Buna benzer örnekleri daha önce Uzungöl yaşamıştık. Ayasofya'nın eski doğal yapısına dönmesini istiyoruz. Çünkü Ayasofya hem şehir merkezine yakınlığı açısından hem tarihi açısından hem de Karadeniz'in doğal yapısını yansıtması açısından bizim için çok önemli bir destinasyondur" dedi.
AYASOFYA CAMİ
Ayasofya, yüzyıllar boyunca şehri ziyarete gelen seyyah ve araştırmacıların ilgisini çekmiştir. 1868 yılında harap durumda olan caminin Bursalı Rıza Efendi’nin teşvikleriyle yeni baştan onarıldığı bilinmektedir. Bina, 1'inci Dünya Savaşı yıllarında sırasıyla depo, hastane ve son olarak yine cami olarak kullanılmıştır. 1958- 1962 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Edinburg Üniversitesi’nin iş birliği ile restore edilerek 1964 yılından sonra müze olarak ziyarete açılmıştır. Geç Bizans kiliselerinin güzel bir örneği olan yapı, kare- haç planlıdır ve yüksek bir merkezi kubbeye sahiptir. Yapı ana kubbenin etrafında değişik tonozlarla örtülmüş, çatı farklı yükseklikler verilerek kiremitle kaplanmıştır. Üstün bir işçiliğin görüldüğü taş plastiklerde Hristiyan sanatının yanı sıra Selçuklu Dönemi İslam sanatının da etkileri görülmektedir. 2012 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilen, freskleri asma tavan ve özel perdelerle kapatılan Ayasofya, 2013 yılında kılınan cuma namazıyla resmen ibadete açıldı.