Göç İdaresi Genel Müdürü Abdullah Ayaz, "Hali hazırda ülkemizde 3 milyon 666 bine ulaşmış geçici koruma altındaki Suriyelilere, 1 milyonu aşmış ikamet izni sahiplerine, bugün itibariyle sayıları 300 bini aşmış düzensiz göçmene, yine 300 binin üzerindeki uluslararası koruma başvuru ve statü sahiplerine ev sahipliği yapıyoruz." dedi.
Ayaz, bir otelde düzenlenen, "Göç, Güvenlik ve Sosyal Uyum Çalıştayı"nın açılış bölümünde yaptığı konuşmada, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın şu andaki en sıcak, en yakıcı gündemlerinden birini istişare etmek üzere bir araya geldiklerini belirtti.
Göçün, insanlık tarihi kadar eski bir olgu olduğuna işaret eden Ayaz, insanlığın tarih boyunca çok farklı sebeplerle, çok farklı göç hareketlerine şahitlik ettiğini ve etmeyi de sürdürdüğünü vurguladı.
Ayaz, dün itibariyle dünya genelindeki göçmen sayısının 270 milyonu aştığını, zorla yerinden edilen insan sayısının 70 milyonun üzerinde olduğunu, mülteci statüsüne sahip göçmen sayısının da 25 milyonun üzerine çıktığını ifade ederek, bu sayıların her geçen dakika, her geçen gün arttığına dikkati çekti.
Tarih boyunca insanlığın çok farklı göç hareketlerine şahitlik etmiş olsa da tarihin hiçbir döneminde göçe ve göçmenlere yönelik empati ve insanlıktan yoksun bir bakış açısının bu kadar yüksek düzeye ulaşmadığının altını çizen Ayaz, şöyle devam etti:
"Göç alanında yaşanan, olup biten her şeyin sayılardan, istatistiklerden, rakamlardan ibaret olarak görüldüğü, düzensiz göçmen yakalamasının, iltica başvurusunun olmadığı her günün, her yılın, her ayın bir kar olarak addedildiği, Libya'dan Meksika sınırına, Avustralya açıklarında bir toplama kampı olarak kullanılan Manus Adası'ndan Afrika kıyılarına, Macaristan'a kadar insanlık dışı anlaşmaların ve uygulamaların yaşandığı göçün, temel sebeplerine eğilinmediği, göçe kaynaklık eden ülkelerdeki temel sorunlara çözüm arayışlarının bu kadar zayıf kaldığı bir dönem yaşandı mı, bunu tam olarak bilemiyorum. Geldiğimiz nokta itibariyle göç ve göçmenler var ve göçe kaynaklık eden ülkelerdeki temel çözümler bulunamadığı sürece de var olmaya devam edecekler."
Ayaz, Türkiye'ye farklı coğrafyalardan gelen göçmenlerle yaptığı görüşmelerde, insanları göç ettiren temel etmenin, bulundukları yerlerde herhangi bir umutlarının kalmaması olduğunu tespit ettiğini anlatarak, "Bu umutlar yeşertilemediği sürece de göç etmeye devam edecekler, yoksa onlar da yolda ölebileceklerini, gittikleri ülkelerde kendilerini bir cennetin beklemediğini, çok farklı zorluklarla karşı karşıya kalacaklarını biliyorlar. Bu yıl kış aylarında Van sınırımızı geçmeye çalışırken hayatını kaybetmiş, karlar eridiğinde de karşımıza çıkan onlarca göçmen cenazesi de aslında bunun en önemli delili olarak karşımızda bulunmakta." diye konuştu.
Dünya genelinde bunlar yaşanırken, 2011 yılından itibaren başlayan süreçte Anadolu coğrafyasının, tarih boyunca karşı karşıya kalmadığı büyük bir göç akınına maruz kaldığını belirten Ayaz, o günden bugüne kadar ilgili kurum ve kuruluşlar, kolluk birimleri ve valiliklerle iş birliği içerisinde bu süreci yönetmeye çalıştıklarını söyledi.
Ayaz, bu süreç içerisinde aynı zamanda yasal ve idare olarak çok büyük adımlar atıldığının altını çizerek, şu değerlendirmede bulundu:
"6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu kabul edildi. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kuruldu. Böylece bu krizin ortasında aslında yeni bir yönetim anlayışı, yeni bir hukuki, beşeri ve idari kapasiteyi de inşa ettik ve hala da inşa etmeye devam ediyoruz. Hali hazırda ülkemizde 3 milyon 666 bine ulaşmış geçici koruma altındaki Suriyelilere, 1 milyonu aşmış ikamet izni sahiplerine, bugün itibariyle sayıları 300 bini aşmış (geçen yılın toplamındaki rakam 268 bin) düzensiz göçmene, yine 300 binin üzerindeki uluslararası koruma başvuru ve statü sahiplerine ev sahipliği yapıyoruz."
Genç bir teşkilat olan Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün çalışmalarına destek veren ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerine teşekkür eden Ayaz, gelecek dönemde de bugüne kadar yaptıklarının üzerine koyarak bu süreci yönetme gayreti içinde olacaklarını sözlerine ekledi.
"Türk halkının gösterdiği misafirperverlik takdirle karşılanmalı"
Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilci Yardımcısı Jean Marie Garelli, bu yıl dünya genelinde her gün çatışma veya zulüm sebebiyle yaklaşık 44 bin kişinin zorla yerinden edildiğini, bunun da her 2 saniyede bir kişinin yerinden edilmesi anlamını taşıdığını söyledi.
Dünyadaki mültecilerin yüzde 63'ünden fazlasına yalnızca 10 ülkenin ev sahipliği yaptığını vurgulayan Garelli, "Türkiye 4 milyon mülteci ve sığınmacıyla dünyada en fazla mülteciyi barındıran ülke konumunda olmayı sürdürüyor. Türkiye, ülkeye gelen mülteci ve sığınmacıların ihtiyaçlarını karşılamak için gereken çabayı gösterme geleneğini uzun süredir devam ettirmektedir ve bu geleneği Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu gibi kapsamlı ve hak temelli bir yasal çerçeveyle sağlam bir zemine yerleştirmiştir." diye konuştu.
Garelli, Türk halkının gösterdiği misafirperverliğin, insani değerlerin ve ülkedeki köklü bir geleneğin somut bir örneği olarak takdirle karşılanması gerektiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Takdirle karşılanması gereken bir diğer durum da mültecilerin, yerinden edilmenin getirdiği zorluklarla başa çıkma konusunda gösterdikleri güç ve kararlılıktır. Mültecilerin ev sahibi ülkelere kültürleriyle, yetenek ve becerileriyle ve kaynaklarıyla büyük katkılar sunduğu da unutulmamalıdır. Bu anlamda Türkiye'nin oluşturduğu yasal çerçeve, yalnızca en hassas durumdaki mültecilere eğitim, sağlık ve sosyal koruma gibi kamu hizmetlerini götürmekle kalmadı, aynı zamanda mültecilerin getirdikleri bilgi ve becerilerden faydalanmak üzere, mültecilerin kendi kendilerine yeterliliklerini desteklemekte ve onların iş gücü piyasasına erişimini mümkün kılmaktadır. Bu noktada değinmem gereken bir diğer önemli husus, Türkiye'nin yasal çerçevesine destek sağlayan kapsamlı sosyal uyum politikasıdır. Bu politikanın öngördüğü çift taraflı süreç, mültecilerin ve ev sahibi toplumun, birlikte yaşama kültürü oluşturmak için büyük çabalar sarf etmesini gerektirmektedir. Sosyal uyumun bir diğer önemli ayağı ise bugün burada toplanmamıza vesile olan yerel politika ve yaklaşımlar konusudur."
Türkiye'nin özellikle son dönemde küresel mülteci mutabakatının hazırlanması sürecinde aktif rol oynadığına işaret eden Garelli, Türkiye'nin bu aktif rolü ile, mültecilerle ilgili küresel politikaların uygulanması konusunda çok önemli bir konumda olduğunu aktardı.
Garelli, Türkiye'nin bu yıl aralık ayında Cenevre'de dünyada ilk kez gerçekleştirilecek Küresel Mülteci Forumu'nun eş başkanlığını yapacağını anımsatarak, bu forumda Türkiye'deki uygulamalar dahil olmak üzere, dünyadaki mülteci durumlarına müdahalelerde geliştirilen bir çok örneğin paylaşılıp tartışılacağını ifade etti.
"İlimizde 16 binin üzerinde yabancıyı misafir ediyoruz"
Trabzon Valisi İsmail Ustaoğlu ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun İstanbul'da yaşanan deprem dolayısıyla toplantıya katılamadığını söyledi.
Trabzon'da çeşitli statülerden yaklaşık 5 bin 400 ikamet iznine sahip kişi bulunduğunu dile getiren Ustaoğlu, "6 bin 700 uluslararası koruma başvurusu sahibi, 3 bin 300 geçici koruma kapsamındaki misafirlerimiz olmak üzere toplamda 16 binin üzerinde yabancıyı misafir ediyoruz." dedi.
Ustaoğlu, Trabzon'da sosyal yardımlar, çocukların ve gençlerin eğitim öğretime kazandırılması, sağlık hizmetleri ve diğer temel haklardan yararlanmaları konularında pek çok çalıştay yapıldığını belirterek, "İlimiz açısından kayda değer bir sıkıntı yok, tabiri caizse ensar muhacir kardeşliği içerisinde misafirlerimizi iyi bir şekilde ağırlamaya çalışıyoruz." diye konuştu.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile BM ortaklığında gerçekleştirilen çalıştaya, Trabzon'un yanı sıra Amasya, Artvin, Bartın, Bayburt, Bolu, Çorum, Düzce, Giresun, Gümüşhane, Karabük, Kastamonu, Ordu, Rize, Samsun, Sinop, Tokat ve Zonguldak'ın valileri ve belediye başkanları ile ilgili diğer kurumların temsilcileri katıldı.