Trabzon Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Müdürü Ahmet Kurt, sosyal izolasyon sürecinde ailelerin sakin kalması ve mümkün mertebe değişen gelişmeleri çocuğa doğru aktararak kaygı düzeyini azaltmaları gerektiğini bildirdi.
Kurt, yaptığı yazılı açıklamada, sosyal izolasyon sürecinde özellikle çocukların fiziki olarak sosyal ortamlardan uzak durmasının sosyalleşme seviyelerini düşürebileceğini belirtti.
Ailelerin, çocuklara süreci doğru anlatması, arkadaşları ile iletişimin kesilmemesi için de aşırı olmayan bir şekilde teknolojiyi kullandırması gerektiğini vurgulayan Kurt, akran duygudaşlığının önemine işaret etti.
Kurt, bu süreçte yaşanabilecek bir sorunun da anne babaların, özellikle çok çocuklu olanların psikolojik olarak tahammül dirençlerini kaybetmeleri ve daha da tehlikelisi kaybedilen direncin şiddete dönüşmesi olduğunun altını çizerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu duruma karşı evimizde bir sakinleşme, minnettarlık köşesi oluşturabiliriz. 'Çok şükür hayattayız, sahip olduklarımız var, sabrını devam ettirmelisin' gibi hatta dünya görüşüne göre gerektiğinde ayet ve hadis ile dini temalı hatırlatıcı unsurlarla zenginleştirilmiş bir köşe olmalı. Kızgınlık anında bu köşeye geçip mola vermeliyiz. Aile bireyleri ile tam katılımlı aile toplantıları yapıp, özelikle çocuklara duygularını ifade etme ve gündeme alınan konulara ilişkin görüşlerini sorma gibi faaliyetleri içinde barındıran mini aile meclisleri düzenlenmeli. Çocuklara, 'bu konuda sen ne düşünüyorsun?' gibi sorular yöneltilerek, 'Hep birlikte nasıl olacağını düşünelim' gibi çocuğun katılımını teşvik edici uygulamalar yapılmalı. Bu zorlu süreçte aileler sakin kalabilmeli ve mümkün mertebe değişen gelişmeler çocuğa doğru aktarmalı, çocuğun kaygı düzeyi azaltmalıdır."
Çocukların el hijyenine dikkat edilmesi ancak bunu sağlarken de ev içerisinde zorla sık sık ve endişe ile el yıkatmamak gerektiğine dikkati çeken Kurt, şunları kaydetti:
"Bu tür davranışlarla çocuğun kaygı düzeyinin artabileceği, içe kapanma veya saldırganlığı beraberinde doğurabileceği, daha ilerisi içinde obsesif kompulsif bozukluğa zemin oluşturabileceği unutulmamalıdır. Çocuklara neden evde olduklarını, okulun niçin kapalı olup eğitim öğretimin uzaktan devam ettiğini, babanın neden işe gitmediğini, sokağa çıkmanın neden yasak olduğunu korkutmadan yaşına uygun örnek ve cümlelerle anlatmalıyız. Çocukların olası 'hastalık bize de bulaşacak mı? Biz de mi öleceğiz?' gibi sorularını geçiştirmek ya da bu sorulara 'hayır' gibi kısa cevaplar vermektense, 'bize söylenen kurallara uyarsak hastalık bize bulaşmaz' gibi hem doğru hem de teskin edici cevaplar vermeliyiz. Hayatımızda olağan dışı olaylar geliştiğinde olağan dışı tepkiler vermek gayet insani ve bir dereceye kadar normaldir. Beklenmedik durumlara hiç tepki vermemek de kontrolsüz aşırı tepki vermek de doğru değildir. Bir miktar kaygı ve endişe tedbirli davranmayı beraberinde getireceği için faydalıdır. Ancak bu kaygı seviyesi belli bir noktadan sonra işlevselliğini yitirip yararından çok zarar getirdiği unutulmamalıdır."
Kurt, çocukların çoğu zaman tepkilerini yetişkinleri gözlemleyerek geliştirdiklerini vurgulayarak, "Kaygılı, endişeli, kuruntulu bir anne baba çocuğu da bu yöne iter. Anne baba koruyucu tedbirleri abartılı ve yüksek bir kaygı ile uyguluyorsa çocuğun sakin olması beklenemez. Oyunlarla temsili önlemler, resimlerle anlatım ve soğukkanlı bir tutum çocuklar için fayda sağlayacaktır." ifadesini kullandı.