Trabzon'da lösemi hastası oğlunun vefatından sonra 36 yaşında üniversite eğitimi alan Derya Karaosmanoğlu, acısını insanlara yararlı olmaya çalışarak hafifletmeye çalışıyor.
Ortahisar ilçesinde yaşayan Derya Karaosmanoğlu, Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesinde 5,5 yıl lösemi tedavisi gören oğlu Kaan'ı kaybettikten sonra evlat acısını bir nebze de olsa hafifletmek amacıyla arayışa girdi.
Öğretmenlik hayali ile 36 yaşında üniversite sınavına giren ve Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi El Sanatları Bölümünü kazanan Karaosmanoğlu, hergün Trabzon'dan Rize'ye giderek, 2 yıllık eğitimini tamamladı.
Eşinden ve diğer oğlundan gördüğü destekle karşılaştığı zorluklara göğüs geren Karaosmanoğlu, mezun olduktan sonra tarihi Alacahan'da sepet örücülüğü kursu vererek, bir yandan yaşadığı zor günleri unutmaya çalışıyor, bir yandan da insanlara bir şeyler öğretmenin mutluluğunu yaşıyor.
Ortahisar Halk Eğitim Merkezinde görevli El Sanatları Öğretmeni Derya Karaosmanoğlu, lösemi hastası olan oğlu ile 5,5 yıl yaşam mücadelesi verdiklerini ve oğlunun bu mücadeleyi kaybettiğini söyledi.
Evlat acısının tarifinin olmadığını dile getiren Karaosmanoğlu, "Oğlumu kaybettikten sonra psikolojim çok farklıydı. Evlat kaybetmiştim ve ne yapacağımı bilmiyordum. Kendimi eve kapatmak istemedim. Kendime uğraşacak bir şeyler arıyordum. Evde televizyon izlemek yerine, insanlara faydalı olmak istiyordum ve öğretmen olmaya karar verdim. Bu sayede insanlara bir şeyler öğretip faydalı olabilirdim. Bu da beni mutlu edecekti." ifadelerini kullandı.
Karaosmanoğlu, 36 yaşında üniversite sınavına girdiğini belirterek, "İlk girdiğim yıl sınavı kazandım ve Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi El Sanatları Bölümü'ne yerleştim. Her gün Rize'ye gidip gelerek okulumu bitirdim. Eşim ve diğer oğlum da bana çok destek oldu." dedi.
"İNSANLARIN BURADAN HUZURLU BİR ŞEKİLDE AYRILMASI BENİ MUTLU EDİYOR"
Okul bittikten sonra Ortahisar Halk Eğitim Merkezine başvurduğunu anlatan Karaosmanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sepet örücülüğünü Rize'de öğrenmiştim. Trabzon'da bu işin olmadığını gördüm ve 'insanlara bunu öğreterek farklı bir şeyler yapabilirim' dedim. Bu kapsamda da yaklaşık 2,5 yıldır tarihi Alacahan'da sepet örücülüğü kursu veriyorum. Buraya gelen bir çok insanın derdi, sıkıntısı var. İnsanlarla zaman geçirmekten ve onlara bir şeyler öğretmekten mutlu oluyorum. Tek hedefim, insanlara faydalı olabilmek ve bunun için bir şeyler yapmak. Buraya gelen insanların buradan huzurlu bir şekilde ayrılması beni mutlu ediyor."
Karaosmanoğlu, sepet örmenin zevkli bir iş olduğunu da ifade ederek, şunları kaydetti:
"Sepet örücülüğü zevkli ve gerçekten stres alan bir iş. Son zamanlarda kursumuza ilgi de giderek artmaya başladı. Kursiyerlerimiz bu işi severek yapıyor. Üretim dışında satışlarımız da oluyor. Bu sayede kursiyerlerimiz hem yeni bir şeyler öğreniyor hem de elde ettikleri gelirle aile bütçelerine katkıda bulunuyor. Kursiyerlerimizin dışında tarihi Alacahan'ı ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlerden de yoğun ilgi görüyoruz. Her şey güzel gidiyor. Güzel işler yapıyoruz ve mutluyuz. "
Ürünlerin sadece sırtta taşınan sepetler olmadığını da vurgulayan Karaosmanoğlu, "Biz burada otantik sepetler, vazolar, kapı süsleri, aynalar, sandalyeler, hamaklar ve farklı bir sürü tasarım yapıyoruz. Her evde değişik sepetlerin olmasını istiyorum. Sadece sırtta taşınan sepet değil, farklı tasarımlarla ön plana çıkan ürünler olsun istiyorum. Onun için de buradayım." diye konuştu.