"Mahallenin abisi inşaatçı, emlakçı ise meslek erbabı ne yapsın?" diyen Önder, açıklamalarına şöyle devam etti;
"Deva Partisi Ortahisar İlçe Başkanlığı olarak STK ziyaretlerimize devam ederek sektör temsilcilerimizin içinde bulundukları zorlukları ve sorunları dinlemeye çözüm noktasında görüşlerimizi de sunarak istişarelerde bulunup önerilerini dinliyoruz .
Bu kapsamda; İnşaat ve Emlakçılar odası Trabzon şubesine ziyaret gerçekleştirdik. Başkan Ayhan Taflan Bey'den ilgili sektörde genel durum değerlendirmesi ile yaşanan sıkıntıları paylaştığımız uzun bir sohbet gerçekleştirdik. Hangi politik görüşe sahibi olursak olalım ortak paydanın Türkiye olduğu, bu günümüzü ve yarınlarımız olduğu, ötekileştirmeden, vatan noktasında ihanet içinde olmayan her bireyin biz diyebileceği bir anlayışla hak ve adalet içinde onurlu bir yaşam vurgusu yaptık.
Başkan Taflan ile yaptığımız sohbette ; Emlak satış alanında kayıt dışı olmayan tek il olduğunu belirtiktin sonra buna karşın bazı ayakçı diye nitelendirilen şahıslarca baltalanmaya çalışıldığını bunun önünü almakta yasalar yeterli olmasına rağmen uygulamada bazı nedenlerden zorluklar yaşadıklarını vurguladı .Büro açmada mevzuata uygun şartları yerine getirmiş olmakla beraber sonrasında uygulanan staj zorunluluğundan dolayı mağduriyet yaşayan esnafların mağduriyetlerinin giderilmesi için bakanlık anlamında başvuruları olduğunu bu noktada halen daha çözüm beklediklerini ifade ettiler.
İnşaat sektöründe 42 yıllık süreç te böylesi bir dar boğaza girilmediği, sektörde açık olmasına ve fahiş emlak kira fiyatlarının da buna bağlı yükseldiği standardı en düşük evin kirası bile bugünlerde asgari ücretle yarıştığı, sektördeki ana kalem malzemelerin bire on artışlar ile sektörün çöktüğü, herkes tüketici endeksinden bakarken üretici endeksi ile makasın ne kadar açıldığı hiçe sayıldığı bir hükümet anlayışı ile algılar yaratıldığı da aşıklardır. Bu makas farkı ve sanal üretilen ancak yine de tutulamayan TEFE/TÜFE tırmanışından dolayı proje üretilememektedir, Üretim olsa dahi, maliyetlerin insanların alım gücünün çok üstünde olmasından konut satışlarının olmadığı, bankaların konut kredisi adı altında verdikleri kredilerin en yüksek tutarlarda reel değerin %20 sinı geçmemektedir, buda gösteriyor ki konut alabilecek güce ve kredi alma limitine sahip çalışan tek bir fert kalmamıştır. Ancak TÜİK verelerinde pembe tablo ile gösterilen rakamsal değerler, finans darboğazında olanların ekonomik kaynak oluşturmaya ve bankalardan normal olarak alamadıkları krediler temin etmek için aile içi satışlar ve proje aşamasında topraktan satış diye tabir edilen geçmişte yapılan satışlardan tapu sistemine yeni girmesi veya diğer ipotekli satışları sektörde canlılık varmış gibi görünmektedir konut ve kira artışlarının suçlusu sektör temsilcileri imiş gibi kamu verileri kullanarak aktarıyorlar. Maliyetler açısından diğer tüm kalemler bir tarafa ana kalem ürünlerden çimento; 2021 ocak ayında 8 TL iken bugün 50 TL (25 kilo) ise açıklanan hangi istatistik verileri buna açıklama yapacak. Sektör çalışanları aç kalmamak adına razı geldiklerinden artmayan tek kalem işçilik kalmış, son onlarca yılda görülmemiş bütün bu olumsuzluklara rağmen ayakta kalmak için direnen sektör; devlet düşmanı karteller olarak lanse etmek hangi zihniyetin ürünü olabilir.
Nerden bakarsan tutarsızlık; arsasının dahi belli olmayan 2019 yılında Sayın Başkanın tensipleri ile (yangını söndürmedeki tensipleri kadar vahim olmasa da) TOKİ tarafından kampanya ile satışları yapılan hayali konutların taksitleri toplanırken, 2021 yılında aynı pazarlama tekniği ile yine yeniden vatandaşlarını kandırarak bir milyon konut kampanyası ile on taleple para toplamak, yeşil alan, sosyal alanlar yapmak vaadi ile vatandaşın elinden aldıkları kentsel dönüşüm kapsamından gasp ederek belli kesime rant kapıları açmak, Asıl amacının sosyal konut, afet konutu üretmek olan toplum yararına çalışması gereken TOKİ ; Türkiye’nin en değerli alanlarında ultra lüks köşkler/konutlar üretmek, arsa tahsisleri yapmak oldu. Özelleştirmeyi savunurken ülkenin tank fabrikasını gibi stratejik kurum ile yerlerini satarak müteahhitliğe ve bakkal market gibi perakendeciliğe soyunması.
Aslında; mahallenin abisi mahalleyi kendine bağlamış haracınızı toplar ben ve yandaşlarıma pay ederim, olumsuz her gelişmeye de diş güçlere bağlarım, mahallede karşı gelenlere de düşmanı ilan ederim, ötekileştirir, cezalandırır, sesini kısarım ya da terk etmesini isterim gibi bir durum... Tek cümle ile gerçek olan;
Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal örgütlü millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet siyasal, kültürel birliktelik gerektirse de yaşaması için anayasal düzenin ve hukuk önemi önceliklidir. Devlet olmak için gerekli olan ana argümanlardan; siyasal çerçevede devleti oluşturan tüm bireylerin görüş düşüncelerine itibar ederek yönetim şekli belirlenen, anayasal yapıyı ve hukuku esas alan, sürdürülür ve kalıcı bir yapı ile var olandır; Bizlerde Cumhuriyet yönetimini benimsemiş ve buna göre yönetim şeklimizi, anayasamızı, hukuk düzenimizi kurmuş bir millet olarak; hükümetlerin devletleştiği bir yapıya karşı durmak , hükümetteki yöneticilerin kişiselleşmiş inanç, çıkar, kültür ve anlayışı ile idare edilmeyen devlet olmak hayalı ile; Devletimiz üzerinde mahallemizin abiliğini kendinde misyon edinmiş hükümete karşı çıkarak, adalet ve güven vurgusu ile güvenin sağlandığı noktada iyileşmenin hızlı olacağını ,liyakatin çürümüşlük durağanlığını temizleyeceğini her alanda işi ehline vererek güçlü sürdürülebilir bir sistem oluşturacağımızı ifade ederek gelecek seçimler için değil devletimiz ve gelecek nesiller için mücadele vereceğimizi . Hep bir, hep beraber, siz biz olmadan, biz olarak kalmak dileği ile;"