Bakasetas: "Şampiyonluğu yaşamak, yaşatmak istiyoruz!”

Bakasetas açıklamalarda bulundu.

Trabzonspor'un Yunan futbolcusu Anastasios Bakasetas, kulüp dergisine verdiği röportajda futbolculuk hayatı, özel yaşamı ve şampiyonluk yarışı ile ilgili önemlim açıklamalarda bulundu.

İşte Bakasetas'ın o röportajı...

Seni biraz tanıyabilir miyiz? Futbola nasıl başladın, futbolcu olmaya karar verdiğin anı bize anlatır mısın?

Çocukken sokakta dolaştığım zamanları hatırlıyorum da her adımımda ayağımda mutlaka bir top olurdu. Yedi yaşımdan itibaren bu işi biraz daha ciddiye almaya başladım. Yedi yaşımdan sonra artık hayallerim olan profesyonel futbolcu olmanın peşinden koşan biri oldum. Çocukluğum ve hayatım boyunca hep hedefim bu oldu. Bugün çocukluk hayalini gerçekleştirmiş bir profesyonel futbolcuyum. 

Kendi futbol tarzını özetlemek gerekirse Bakasetas nasıl bir oyuncu?

Açıkçası kendimden çok fazla bahsetmeyi sevmeyen, bunu taraftara ya da dışarıdan izleyen kişilere bırakmayı seven biriyim. Ancak bu soruya yanıt vermem gerekirse şöyle bir yanıt verebilirim. Ben kendimi futbolla yaşayan, her zaman futbolu düşünen, her zaman daha iyi nasıl olabilirim diye düşünen biri olarak tanımlıyorum. Hırslı, saha içinde, antrenmanda veya her nerede olursa olsun elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan, takımın hedeflerini gerçekleştirmek için yaşayan ve bunun için mücadele eden biriyim. Benim hedefim her zaman kazanmak ve hep bu hedef için uğraşırım. 

Hırslı, istekli, dürüst, doğrucu ve lider karakterli bir oyuncu olduğunu görüyoruz. Artıları ve eksileriyle saha içinde bu özelliklerinin yansımalarını bizlerle paylaşır mısın?

Hayatta her zaman herkesin kendisi olması gerektiğine inanan biriyimdir. Ben de aslında böyle davranmaya çalışıyorum. Çünkü saha içerisinde her zaman mükemmeli arayan, en iyisini yapmaya çalışan bir insanım. Ancak tabiki bu her zaman mümkün olmayacaktır. Bunun da farkındayım. Ben hatalarından ders almaya çalışan, hatalarını bir daha tekrarlamamaya çalışan bir karakterdeyim. Bunun tabiki negatif etkilerini de görebiliyorsunuz hayatınız boyunca. Ancak genel olarak konuşmam gerekirse bunun olumsuz yanlarından daha ziyade olumlu yanlarını gördüğümü söylemem gerekir. Çünkü her zaman kendisi olmayı amaçlayan ve bu yolda mücadele veren bir kişiyim.  

Liderlik özellikleri olan ve “winner” bir karakter olman bazen saha içinde kart görmene neden olabiliyor. Ancak, futbolun doğasında bunlar ve taraftarlar da bu tarz oyuncuları çok seviyor. Bu konuda sen ne düşünüyorsun?

Sarı kart konusunda aslında biraz haklı olduğunuzu söylemem gerekiyor. Biraz daha dikkatli olmam gerekir ama bahsettiğiniz gibi bu karakterde bir oyuncu olarak, her zaman kazanmaya çalışan bir oyuncu olarak buna da dikkat etmeye çalışıyorum. Fakat bazen maalesef buna dikkat etmesi ve bunu kontrol altına alması çokta kolay olmayabiliyor. Çocukluktan beri, kendimi bildim bileli hep kazanmaya çalışan biriyimdir. Çocukken, belki daha da küçük yaşlardayken kaybettiğinizde ağlayabiliyorsunuz. Kaybettiğinizde gerçekten çok üzülebiliyorsunuz ama tabiki şu an kaybettiğimde çok sinirleniyorum. Hatta bunun hayatıma etkilerini de görebiliyorum aslında. Trabzonspor gibi büyük bir takımda oynuyorsanız bu baskı ve bu beklentinin yüksek olması gayet normal bir durum. Ve tabii ki anlaşılabilir bir durum. Çünkü taraftarlarımızın geneline baktığınızda onların neredeyse tamamı hayatını Trabzonspor’a adamış. Neredeyse tüm hayatı Trabzonspor olmuş insanlardan bahsediyoruz. Eğer bu insanlara mutluluk hediye edebileceksek, onların günlerinin daha iyi geçmesine sebep olabileceksek beni de bu çok mutlu eder. Bu yönde zaten çalışmalar sürdürüyoruz. Taraftarlarımızı mutlu edebilmek, onlara bu güzel duyguları hediye edebilmek için.

İstersen biraz da transfer sürecinden bahsedelim. O günleri ve o süreci bizlere biraz anlatır mısın?

Transfer sürecinde aslında her şeyin çok çabuk geliştiğini ifade etmeliyim. Bu süreç için aslında Başkanımız Sayın Ahmet Ağaoğlu’na teşekkür etmem gerekir. Çünkü hem çok hızlı davrandı hem de seçtiği yol gerçekten çok profesyonel bir yoldu. Kolay bir transfer olmadığının da farkındayım. Günümüzde pandeminin getirdiği ekonomik zorluklar sonrasında kulüplerin önemli bonservis bedelleri ödeyerek oyuncular alması çok kolay değil. Bunlar kulüpleri zorlayan durumlar. Bunu da içine kattığınızda ve birçok açıdan değerlendirdiğinizde gerçekten zor bir transferdi. Ama bu zor transfer hem çok hızlı gelişti hem de çok profesyonel bir açıdan gelişti. Ben de tabii ki gelmeden önce Trabzonspor gibi bir kulüpte olmanın mutluluğunu yaşadım. Ancak bahsettiğim gibi bu süreç benim içinde hızlı bir gelişti ve benim adıma çok mutlu edici bir sonuç oldu.  

Trabzonspor’a gelmeden önce takımımız hakkında neler düşünüyordun?

Trabzonspor ile sözleşme imzalamadan önce aslında birçok kişiyle ve oyuncuyla konuşma fırsatı bulmuştum. Doğrusunu söylemek gerekirse pozitif şeyler de çok duydum ama duyduğum negatif şeyler de vardı. Bu negatif şeylerin başında aslında biraz hava durumu geliyordu. (Gülüyor) Çünkü Yunanistan’da ve Alanya’da oynadığım süreçlerde neredeyse yılın tamamını hep güneşliydi. Buraya gelmeden önce bazı arkadaşlarım hava durumunun belki biraz sorun yaratabileceğini söylemişlerdi. Ancak bunun yanı sıra çok fazla sayıda pozitif şey duydum takım hakkında. Taraftarların ne kadar takımı sevdiğinden bahsettiler. Ne kadar takıma yakın olduklarından bahsettiler ve büyük takım duygusunu ilk günden itibaren, ilk maçtan itibaren yaşayacağımı söylediler. Ama tabiki bahsettiğim gibi pozitif şeylerin negatif şeylerden çok daha fazla olduğu bir süreçti. 

Tarihsel olarak baktığımız zaman Doğu Karadeniz ve Yunanistan arasında kültürel anlamda benzerlikler ve yakınlıklar var. Bu durum Trabzon’a adaptasyon konusunda sana yardımcı oldu mu?

Buraya geldiğim ilk andan itibaren ortak kültürün ve ortak detayların aslında çok önemli olduğunu fark ettim. Adaptasyonum konusunda bu ortaklıkların da çok önemli olduğunu söyleyebilirim. Çünkü geldiğiniz ilk andan itibaren buradaki futbola olan tutkuyu görebiliyorsunuz ve Yunanistan’da da insanlar futbola tam anlamıyla tutkuyla bağlı. O yüzden Trabzon’a geldiğim ilk andan itibaren hiç şaşkınlık yaşamadım. Hatta buraya geldiğimde neredeyse Trabzon’a alışmış durumdaydım. Tabii ki bahsettiğim gibi büyük takımda oynamak ve küçük takımda oynamanın farkları da var. Bazı takımlarda oynadığınızda kazanmak ya da kaybetmenin sizin açınızdan çok bir farkı olmasa da büyük takımlarda her zaman kazanma baskısı ve her zaman kazanma isteği olması gerekir. Ben de Yunanistan’da üç yıl boyunca büyük bir takımda oynama fırsatı bulmuş biri olarak buraya geldiğimde o duyguları tecrübe ettiğim için hiç zorluk çekmedim. Çünkü burada da her maçı kazanma zorunluluğumuz ve her maçı kazanma isteğimiz var. Kazanmak ve kaybetmek arasında büyük farklar var. Ben de bu açıdan sorun yaşamadığımı ve adaptasyonumun daha kolay olduğunu ifade edebilirim.

Peki takımımıza dahil olduğunda ilk ilgini çeken özellik ne oldu. Takım arkadaşlarını bir cümle ile özetlemek istersen ne söylersin?

Takıma katıldığım ilk andan itibaren herkesin ne kadar takım yararına çalıştığını ve bu işi ne kadar profesyonel bir seviyede yapığını görme fırsatım oldu. Buraya geldiğim ilk andan itibaren,   sözleşmeyi imzaladığımdan, basındaki tanıtımımın başlangıcından itibaren bunu görebilmiş oldum. Beşiktaş maçına kadar ilerleyen o süreçte gerçekten ihtiyacım olan buydu. Çünkü herkesin takımın iyiliği için çalıştığını ve hedeflerini gerçekleştirebilmek için çalıştığını ben de yakından görme fırsatı buldum. Takım arkadaşlarım geldiğim ilk andan itibaren beni çok hoş karşıladılar. Herkes yardımcı olmaya çalıştı. Sanki birkaç yıldır buradaymışım ve birkaç yıldır burada oynuyormuşum gibi davrandılar. Gerçekten çok sıcak davrandılar. Beni çok hoş karşılamayan ve oynadığımız maçlardan dolayı aramızda bazı sıkıntılarımızın olduğu arkadaşlarım da oldu. Şakayı bir yana bırakmak gerekirse çok hoş detaylarımız ve anılarımız oldu. İlk andan itibaren çok hoş karşıladılar ve gerçekten içlerine kabul ettiler. Özellikle takımımızın tecrübeli oyuncuları buraya benim adaptasyonum için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.  

Yaklaşık 2.5 yıldır Türkiye’desin. Süper Lig hakkında düşüncelerin neler?

Ben Türkiye Süper Ligi’nin çok yarışmacı bir lig olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda organizasyon anlamında da ligin başlangıcı, ligin bitirilişi ve bütün detaylar konusunda da gerçekten başarılı bulduğumu söylemem gerekir. Oyuncular için önemli detaylar vardır oynadığınız ligle alakalı olarak. Burada örneğin stadyumlardan bahsedecek olursak, her pazar günü oynadığımızda harika bir stadyumda ve harika atmosferler içerisinde oynuyorsunuz. Bunlar oyuncular için önemli detaylar. Çünkü gittiğinizde o stadyumu, o desteği ve o atmosferi görmek istersiniz. Burada oyuncuların bu özellikleri rahatça bulabildiğini düşünüyorum. Aynı zamanda Türkiye Süper Ligi’nin ekonomik anlamda da çoğu ligle yarışabilir seviyede olduğunu düşünüyorum. Çünkü bunlar oyuncular için önemli detaylardır. Oyuncular buraya geldiklerinde konsantrasyonlarını ve odaklarını tam olarak sağlayabilirlerse ve takımlarına yardımcı olabilme düşünceyle hareket edebilirlerse çok başarılı olabilirler. Lige kendini adapte etmiş oyuncuların burada önemli başarılar kazanabileceklerini düşünüyorum.

Genellikle hücumdaki meziyetlerinle öne çıksan da savunmadan ve temaslı oyundan hiç kaçınmıyorsun. Hatta lig özelinde rakip yarı alanda en çok top çalan futbolcuların başında geliyorsun. Bu özelliklerini geliştirmek için özel bir çalışman var mı?

Son yıllarda futbol çok değişti. Örneğin “10 numara” olarak bahsedilen pozisyonda oynayan oyuncular eskiden asla temasa girmezler, asla savunma yapmazlar, sadece topu ayaklarına beklerler ve yetenekli olduklarından dolayı topu sadece top onlara geçtikten sonra kullanırdı. Sadece o zaman oyunun içine dahil olurlardı. Ancak oyunun ne kadar değiştiğine bakacak olursanız eğer saha içerisinde o 11 kişiden bir oyuncu dahi koşmazsa, eğer takımına yardımcı olmaya çalışmazsa bu rakip takım için büyük bir avantaj anlamına gelir. Sonrasında bu gerçekten halledilmesi çok güç bir sorun haline gelir. Futbol çok değişti… Bahsettiğim gibi artık benim pozisyonumda oynayan oyunculardan beklenti hem hücumda yardımcı olmaları hem de top rakibe geçtiğinde savunmada da aynı şekilde takımlarına yardımcı olabilmeleri. Ben de aslında 8-9 yaşlarındayken topu ayağına bekleyen, hiç koşmayan, ritimde oynamayan ve sadece top ayağına geçtiğinde oyunun içine dahil olan bir oyuncuydum. Tabii ki daha sonra hem hocalarım hem aile üyelerim hem de arkadaşlarımdan aldığım bu direktifler sonucunda onların bu söylediklerini de dinleyerek ve aynı zamanda oyunun değişimine de baktığımda daha iyisini yapmalıyım ve savunmada da var olmalıyım dedim. Artık ben de antrenmanlara çıktığımda tüm gücümü, tüm yeteneğimi sahada vermeye çalışıyorum. Her antrenmanı maçmış gibi yapmaya çalışıyorum ve bunun sayesinde de hafta sonu maça çıktığımda daha rahat koşabiliyorum. Bu sayede fiziksel özelliklerimi de daha iyi geliştirebiliyorum. Hem hücumda hem savunmada takımıma yardımcı olmaya çalışıyorum. 

Önceleri daha çok gol tehdidinle öne çıkarken son birkaç ayda servis yönünü de çok geliştirdin. Bunu neye borçlusun?

Aslında sizin de bahsettiğiniz gibi pozisyonum gereği hem gol katkısı vermek hem de asistlerle takımına yardımcı olunması gereken bir pozisyonda oynuyorum. Önceden attığım goller daha fazlaydı ama asist yönümün eksik kaldığının ben de farkındaydım. Sezon sonlarında o aradaki yaptığımız tatilde bende bunun üzerine düşünme ve bunu geliştirme fırsatı bulmuş oldum. Artık hem gollerimi atarken hem de aynı şekilde takım arkadaşlarıma final pası konusunda da yardımcı olabilmeye çalışıyorum. Onları maç içerisinde gol atabilecekleri ve takıma yardımcı olabilecekleri o pozisyonlara sokabilmeye çalışıyorum. İstatistik olarak bunun iyi gittiğini görebiliyorum ancak böyle devam edebilmesi hatta daha iyiye de gidebilmesi için çalışmama devam etmem gerektiğinin farkındayım.

Oyun tarzını dünya futbolundan kime benzetiyorsun?

Sorunuzun ilk anda cevabı biraz zor. Çünkü düşündüğümde ilk anda aklıma gelen bir isim yok, belki James Rodriquez ismini verebilirim. Tamamen benzemesek de… Dediğim gibi onun dışında kendi tarzıma yakın bulduğum ilk anda oyuncu olarak aklıma biri gelmiyor.
Hem ülkenden hem de eski takımından arkadaşın Siopis de bu sezon takımımıza dahil oldu. 

Siopis hakkında neler söylemek istersin? 

Siopis inanılmaz birisi. Öncelikle sözlerime böyle başlayabilirim. Harika enerjisi olan, nereye giderse gitsin veya hangi takımda oynarsa oynasın takımdaki herkesin sevdiği, karakteri ve kalbi ile gerçekten çok iyi bir insandan bahsediyoruz. Performansıyla ve daha öncede bahsettiğim gibi futbolun değişen yönü ile birlikte savunmacı orta sahalardan beklenen her şeyi oyunun içine katabilecek o performansı gösterebilecek bir oyuncu. Çünkü hız ve ritim artık oyunun önemli parçalarından bir tanesi. Ben de kendisini takımımızın eksik yönünü tamamlayabilecek birisi olarak tanımlayabilirim. Artık bundan sonraki iş onun saha içinde göstereceği performansa ve yapabileceği o başarılara kalmış durumda. Çünkü hem onun beklentisi hem de taraftarın kendisinden beklentisi önemli ve yüksek düzeyde. Umuyorum ki zaten o da kendi yeteneğiyle bu beklentilere karşılık verebilecektir.

Trabzonspor’a gelme sürecinde Siopis ile neler konuştunuz, O’na Trabzon’u ve Trabzonspor’u nasıl anlattın?

Trabzon’a gelmeden öncede sürekli iletişim halindeydik Siopis ile. Takımdan, takımın büyüklüğünden, önemli ve büyük hedeflerimizin olduğundan bahsettim. Herkesin ondan önemli beklentilerinin olacağından bahsettim. Tabiki buranın işleyişiyle ilgili, burada işlerin ne kadar profesyonelce yürüdüğünden bahsettim.  Aynı zamanda şunu da söyledim; artık bütün detaylar hazır olduğunda geriye kalan şeyler senin göstereceğin performans ve senin yeteneklerini göstermene bağlı. Ben de zaten kendisi ne kadar başarılı bir oyuncu olduğunu ve bunları başarabilecek bir düzeyde olduğunu biliyorum. 

Türkiye’ye gelen her Yunan oyuncu kendi takımlarında etkili oldu. Yunan oyuncuların Süper Lig’e uyumu hakkında ne düşünüyorsun? 

Evet, çoğu Yunan oyuncunun burada başarılı olduğunu görüyoruz. Ben bunu kültürümüzdeki ortak noktalara bağlıyorum. Çünkü kültür olarak birbirine yakın iki ülkeden bahsediyoruz ve Yunan oyuncularımız buraya geldiklerinde adapte olmalarında herhangi bir sıkıntı yaşamıyorlar. Kültürün aslında neredeyse tamamını bildiklerinden dolayı daha hızlı şekilde buraya adapte olabiliyorlar. Bütün Yunan oyuncularla iletişim halindeyim ve hepsinin de burada olmaktan dolayı çok mutlu olduklarını söyleyebilirim size. Hepsi hem taraftarlardan büyük bir sevgi görüyorlar hem de beraber çalıştıkları hocalarından ve takım arkadaşlarından gördükleri bu sevgi ve desteğin karşılığını verebilmeye çalışıyorlar. Türkiye liginden bahsettiğimizde güzel stadyumlardan, iyi atmosferlerden ve iyi oyunculardan bahsediyorsunuz. Aynı şekilde bu da oyuncuların buraya adaptasyonunu kolaylaştırıyor. Dolayısıyla Türkiye’ye gelen bütün Yunan oyuncuların başarılı olmasını ben buna bağlıyorum açıkçası.

Gelecek için düşüncelerin neler? İleride kendini nerelerde görmeyi hedefliyorsun?

Geleceğe baktığımda öncelikli hedefimin bu yıl olduğunu söyleyebilirim. Bu yıl gerçekten bizim için çok önemli bir sezon. Bu sezonun sonunda önemli başarılar kazanmayı hedefliyoruz. Öncelikli hedefim her zaman o başarıları kazanabilmek olacak. Trabzonspor taraftarlarına o mutluluğu verebilmek istiyoruz. Sezon sonunda hep beraber mutlu olmak istiyoruz ve bu hedefleri beraber gerçekleştirebilmek istiyoruz. Eğer bu hedefler gerçekleşirse ve işler istediğimiz gibi giderse, eğer Trabzonspor da benden önemli bir kazanım sağlayacak olursa tabii ki Avrupa’nın önemli takımlarından birinde oynamayı hedefleyebilirim. Çünkü oyuncu olarak ve bir insan olarak her zaman limitlerini görmeyi deneyen, limitlerinin neresi olduğunu öğrenmeye çalışan birisiyimdir. Dolayısıyla da eğer kulüp benden bir kazanım sağlayacaksa ve beraber başarılar kazandıktan sonra ben de Avrupa’nın önemli kulüplerinden birinde oynamayı istiyorum. Ancak her zaman bahsettiğim gibi ben bu kulübün bana verdiği her şeyden dolayı bu kulübe müteşekkirim. Şu an Trabzonspor’ da olmaktan dolayı da çok mutluyum ama dediğim gibi işler istediğimiz gibi giderse her şey güzel giderse ben de böyle bir fırsatı deneyebilirim. 

Futbol sonrası böyle bir düşüncen var mı? Yönetici, antrenör veya bir başka şekilde futbolun neresinde olmak istersin? 

Şu an itibariyle aslında çok da bilemiyorum ne olacağını. Benim için zor bir soru. Çünkü kafamda birçok detay var, birçok düşündüğüm şey var. Birkaç yıl öncesine kadar aslında “Futbolda devam eder miyim?” veya “Başka bir iş yapar mıyım?” diye düşünüyordum ama futbolu bırakan arkadaşlarımla konuştuğumda onların bana söylediği şeyler genelde bıraktığında herkes devam etmek istediği yönündeydi. Bir şekilde futbolun içinde kalmak istiyorum ama önümde şu an uzun yıllar var. Ve futbol oynamaya devam edeceğim bir süre daha. Çünkü ben hedeflerini gerçekleştirmeye çalışan biriyim. Futbol sonrasında biraz önce de aslında bahsettiğim gibi belki enerjimin tamamını verebileceğim ve kafamı tam anlamıyla odaklayabileceğim bir yer olursa belki bunu düşünebilirim ama bunu düşünmeden önce şu an önemli olan benim kişisel hedeflerimi gerçekleştirebilmem. Futbol oynarken bunları başarabilmem. Futbol sonrası için şu an çok fazla düşünmüyorum diyebilirim. 

İstersen biraz da Teknik Direktörümüz Abdullah Avcı’dan bahsedelim. Abdullah Avcı sana neler düşündürüyor? Futbol anlayışı, çalışma biçimi ve diğer konularda neler söylemek istersin?

Daha önce transfer sürecimle ilgili olarak Başkanımız Sayın Ahmet Ağaoğlu’ndan bahsetmiştim. Ancak tabii ki şu an hocamızla alakalı konuştuğumuz için hocamızdan da bahsetmeliyim. Burada olmamın en önemli sebeplerinden bir tanesi de kendisi. Çünkü benim burada olmamı gerçekten isteyen kişilerden bir tanesi kendisiydi. Geldiğim ilk andan itibaren hem bana davranış şekli hem bana konuştukları ve aynı şekilde de saha içinde bana verdiği özgürlük ve bana verdiği güven sayesinde başarılı olabildiğimizi düşünüyorum. Aslında zaten sonuçlar ve elde ettiğimiz başarılar da Abdullah Avcı’nın başarısını ve beraber kazandığımız başarıları tek başına ifade edebiliyor. Ancak ben de tabii ki hem transfer sürecimde hem de şu an beraber çalıştığımız bu ortamda hocamıza teşekkür etmeliyim. Aslında saha içinde ihtiyacım olan şeyleri bana verdi. Saha içindeki özgürlük hem de o verdiği bana güven sayesinde iyi bir çalışma ortamı yakaladığımızı düşünüyorum. Geldiğim ilk andan itibaren de bana hep sıcak ve yakın davrandı kendisi.

Sence kulüp bazında takımların başarısı için olmazsa olmaz etken nedir? Sana göre bir futbol takımı hangi motivasyonla yürürse başarıya ulaşır?

Bu konularda ilk önemli olan unsur tabiki başarıdır. Başarıya yönelik hedeflerinizdir. Her zaman en iyisini hedeflemeli en iyi başarıyı hedeflemeye çalışmalısınız. Ayrıca sıkı çalışmayı da bunun içine katabilirseniz, hedefiniz için mücadele ederseniz başarılı olabileceğinizi düşünüyorum. Sahip olunması gereken küçük ve büyük takımlar arasındaki çok önemli farklardan bir tanesidir bu. Başarıyı hedeflemeniz, sıkı çalışmanız ve bu sıkı çalışmayı her gün gerçekleştirebilmeniz gerekir. Küçük takımlarla büyük takımların arasındaki farkın temeli de budur. Ben de temel motivasyonun ve temel hedefin bu olması gerektiğini düşünüyorum. Başarılar kazanabilmek ve bunu nasıl yapabileceğinizi düşünmek olduğu fikrindeyim.

Sosyal hayatın nasıl Trabzon’da? Alışabildin mi, neler yapıyorsun maç ve antrenman dışında?

Takıma ilk katıldığımda sosyal hayat olarak aslında biraz daha zorlayıcı bir durum vardı. Çünkü hem pandemi şartları hem de her yerin kapalı olması, dışarıda yapabilecek çok fazla şeyin olmaması nedeniyle 4-5 aylık süreci evde geçirdim. Ancak bu sene işler biraz daha farklı, biraz daha yapılacak şeyler var. Biraz daha opsiyonumuz var bu sene. Genelde antrenmanlar dışında ya takım arkadaşlarımla ya da kız arkadaşımla beraber dışarıda geziyoruz ve restorana gidiyoruz. Beraber yemek yiyoruz, birlikte vakit geçiriyoruz. Onun dışında dışarıya çıkacaksak eğer arabayla birlikte gezip şehrin görülebilecek yerlerini, güzel yerlerini ziyaret etmeyi seviyoruz. Dışarıdaki sosyal hayatım böyle gelişiyor genelde antrenman ve maç olmadığında.  

Ailen Trabzon’a geldi mi? Nasıl buldun şehri, insanları ve kültürü? Yabancılık çektiğin şeyler var mı? En çok beğendiğin şeyler neler?

Trabzon’da alışamadığım ya da beğenmediğim herhangi bir yön yok. Çünkü ben de kendimi Trabzon şehrinden biri gibi hissediyorum. Buraya geldiğim ilk andan itibaren insanları çok daha iyi anlayabiliyorum. Çünkü benzer özelliklere sahip bir kişiliğe sahibim ben de. Burada insanlar biraz daha normalden daha hızlı sinirlenebiliyorlar hatta sinirlenmeleri için herhangi bir neden olmasa dahi kendilerini bir anda çok sinirlenmiş bulabiliyorlar. Bunun aslında hava durumuyla alakalı olduğunu düşünüyorum. (Gülüyor) Çünkü bir anda hava güneşliyken bir anda başka bir hava durumuyla karşılaşabiliyorsunuz. Bunu anlayabiliyorum aslında ben de böyle birisiyim. İnsanlara tutkuyla yaklaşıyorlar. Şehrin içinde gezdiğiniz zaman Trabzonspor’un başarılı olup olmadığını anlayabiliyorsunuz. İnsanların yüzündeki o ifadelerden Trabzonspor’un kazanıp kazanmadığını görebiliyorsunuz. Bazı zamanlarda belki gereğinden fazla tepkiler verebiliyorlar. Ben de böyle biriyim aslında o yüzden hiç yabancılık çekmiyorum. Bunun bir sorun oluşturmadığını düşünüyorum. Çünkü her şeyi sınırlarda, limitlerde yaşamayı seven birisiyimdir. Trabzon insanının da böyle olduğunu düşünüyorum. Hem mutluluğu hem belki de siniri, öfkeyi tam anlamıyla sınırlarda hatta sınırların da ötesinde yaşayabiliyorlar. Ancak dediğim gibi bunu garipsemiyorum. Hatta ben de böyle biri olduğum için adaptasyonum konusunda da yardımcı olduğunu düşünüyorum böyle unsurların.

Neler izliyorsun, neler dinliyorsun? Sinema ve müzikte bir tarzın var mı?

Müzik konusuna değinecek olursak aslında benim o an ki ruhsal durumuma bağlı olarak dinlediğim müzik de değişebiliyor. Çok fazla bir tarzım olduğunu söyleyemem. Her şeyi dinlerim aslında. İspanyol, İngiliz, Yunan müziklerini seviyorum ve takım arkadaşlarımın açtığı Türk müziklerini dinliyorum zaman zaman. Dizi-film konusunda da genellikle de dizi izlemeyi tercih eden birisiyim filmlerden ziyade. Son zamanlarda en çok izlediğim diziler; mafya dizileri. O tarzda dizileri izlemeye çalışıyorum. Bahsettiğim gibi genellikle aksiyon dizilerini izlemeye çalışan, bu tür dizilerle vakit geçirmeye çalışan birisiyim bende. 

Özellikle son dakikada Trabzonspor ağlarına gönderdiğin golle taraftarların hiçbir zaman unutamayacağı hatıralardan birini oluşturmana rağmen buraya adım attığın ilk andan itibaren camianın en benimsediği futbolcuların başında gelmeye başladın. Bu tür ironik hikâyelerle dünyada çok karşılaşmayız. Şimdi çok sıcak bir iletişiminiz var. Bu durum ve taraftarlarımız hakkında neler söylersin?

Bu durumla ilgili konuşmadan önce aslında taraftarlarımıza teşekkür etmem gerekiyor. Geldiğim ilk andan itibaren çok hoş ve çok sıcak biçimde karşıladılar beni. Futbol oynarken eğer goller atarsanız, iyi oyun ve iyi maçlar ortaya çıkarırsanız tabii ki herkes yanınızda yer alacaktır. Ancak en önemli destek aslında işler kötü giderken görülür. Ben de bu sene kaçırdığım penaltı sonrasında veya kötü oynadığım maçlardan sonra taraftarlarımızın ve etraftaki herkesin o desteğini hissettim. Kötü anlarda ve zor durumlarda insanların yanımda olduğunu gördüm ve gerçekten onlara teşekkür etmek istiyorum. 

Sorunuza gelecek olursak… Aslında Trabzonspor ile olan ilişkimizi ben bir kelime ile çok iyi tarif edebileceğimi düşünüyorum: “Karma”… Çünkü her şey belli bir sebepten ötürü olur, ben buna inan biriyim. O golü attıktan sonra Trabzonspor’a dahil olmam, hatta oynadığım ve attığım ilk golün 61. dakikada gelmesi…  61. dakikanın Trabzonspor taraftarları için önemi ve ilk golü burada 61. dakikada atmam… Ve sonrasında böyle sıcak bir ilişki kurabilmemizin karmadan kaynaklandığını düşünüyorum. Her şey bir sebepten ötürü olur. O golün Trabzonspor’a gelmemde ve böyle bir sıcak ilişki kurmamızda bir vesile olduğunu düşünüyorum. 

Yorum Yap
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Trabzonspor Haberleri