Trabzonspor'un genç futbolcularından Berat Özdemir bordo mavili kulübün bu ayki sayısına konuk oldu. Yetenekli futbolcu sorulara yanıt verirken hakkındaki bilinmeyenleri de anlattı.
İşte o röportaj;
Öncelikle merhaba; seni biraz tanıyabilir miyiz?
23 Mayıs 1998 tarihinde Kayseri’nin Melikgazi ilçesinde doğdum. Babam emekli Kıdemli Albay olduğu için görevleri ve tayinleri dolayısıyla birçok şehirde görev yaptı. Ben de onun yanında birçok yeri gezme fırsatı buldum. Kayseri döneminde de ben dünyaya geldim. Siirt, Atina, Ankara gibi yerlerde bulundum.
Kamuoyu tarafından pek bilinmiyor ama annen Maçkalı. Yani bir tarafınız da Trabzonlu. Trabzon hakkında neler söylersin, transferinden önce sık sık geliyor muydunuz Trabzon’a?
Annem Esiroğlu köyünden. Küçükken 4-5 kez gelme fırsatım olmuştu. En son rahmetli anneannem ve dedemi görmek için gelmiştik. Mekânları cennet olsun. Son geldiğimizde fındık toplayıp köye çıkmıştık. Yanlış hatırlamıyorsam Ramazan ayıydı, güzel zamanlardı. Annem küçüklükten beri “Sakın Trabzonspor’a gitme, sakın Trabzonspor’a gitme” (gülüyor) diyordu… O beni her zaman yurtdışında izlemek istiyordu. Benimde ilk günden beri hedefim o ama buranın haberini aldığımda ve anneme ilk haber verdiğinde gerçekten gözleri doldu, müthiş bir sevinç yaşadı. Hala her gün telefonla konuştuğumuzda benimle ne kadar gurur duyduğunu ve Trabzonspor’a ne kadar yakıştığımı söylüyor. Onu gururlandırabiliyorsam ne mutlu bana.
Aslında hareketli bir çocukluğun var. Atina maceran var. Bize biraz o günlerden bahseder misin? Neden gittiniz Atina’ya?
Eğitim hayatına baktığımızda Yunanca, Fransızca ve İngilizce öğrendiğini görüyoruz. Birçok dil bilmenin hayatına etkileri ne oldu?
Her dil yeni bir karakter derler. Öyle bir söz vardır. Ben, Fransızca ve İngilizce’yi çok rahat konuşabiliyorum. Yunancayı da biliyordum ama çok tekrar edemediğimden dolayı unuttum. Takım arkadaşlarımla da iletişimimi çok rahatlıyor. Mesela Gençlerbirliği’nde çok Fransız oyuncu vardı. Saha içinde saha dışında arkadaşlığımız çok güzeldi. Burada fazla Fransızca bilen yok ama İngilizceyle kim olursa olsun saha içinde saha dışında sosyal birlikteliğimizi geliştirme fırsatı buluyoruz. Bu da bana çok büyük avantaj sağlıyor.
İstersen futbola dönelim… Futbola nasıl başladın, futbolcu olmaya karar verdiğin anı bize anlatır mısın?
Babam Siirt’ten Ankara’ya yeni tayin olmuştu. Biz de yeni gelmiştik. Her Türk genci gibi her gün mahalle maçları yapıyorduk. Bir gün annemle babam beni karşılarına oturttu ve “Ya basketbol ya futbol birini seç biz senin bir spor dalıyla uğraşmanı istiyoruz” dediler. Ben de futbol aşığı biri olarak futbolu seçtim. Gençlerbirliği altyapısına yazdırdılar beni. Bir süre de oynadıktan sonra zaten altyapısına seçildim.
Kendi futbol tarzını özetlemek gerekirse Berat Özdemir nasıl bir oyuncu?
Geçenlerde galibiyet fotoğrafımızın altına Vitor Hugo şöyle bir yorum atmıştı; “watchdog” diye… Yanlışım yoksa “bekçi köpeği” tarzında bir anlamı var onun. Ben oynadığım her takımın bekçi köpeğiyimdir. Yani savunmayı rahatlatırım, hücuma takımımı çıkartırım, takımı hazırlarım, dinlendiririm, yeri gelir öndekiler daha az koşsun diye ben arkada daha çok performans sarf ederim. Yani takım arkadaşlarımı rahatlatmak adına saha içinde her şeyi yapmaya çalışıyorum.
Bu mevkide bakıp örnek aldığın dünya çapında oyuncular var mı?
Var evet… Sergio Busquets’i çok örnek alıyorum hatta her maçlardan önce videolarını izlemeye çalışıyorum. Geçenlerde “Maçı izlerseniz Busquets’i göremezsiniz ama Busquets’i izlerseniz maçı görürsünüz” diye bir yorum okumuştum. Gerçekten saha içinde varlığı ile yokluğu anlaşılmıyor ama takıma müthiş bir etkisi var.
İstekli, disiplinli, dürüst, doğrucu ve lider karakterli bir oyuncu olduğunu görüyoruz. Artıları ve eksileriyle saha içinde bu özelliklerinin yansımalarını bizlerle paylaşır mısın?
Saha içinde rakiplere karşı ne kadar “itici” Berat’a bürünmeye çalışsam da ben saha içinde şen şakrak, mutlu, yanımdaki insanı güldüren, mutlu eden yapıya sahibim. Ancak saha içinde ne de olsa biraz rakibinizi korkutmamız gerekiyor. Birebir diyaloglar olsun, fiziki üstünlük olsun ben her ikili mücadeleyi kazanmaya çalışıyorum. Bunu mental olarak olsun veya fiziksel olarak olsun yapmaya çalışıyorum.
Daha önceki futbol jenerasyonunda mesela futbolcuları motive eden şeyler galibiyet, gol ve benzeri etkenlerdi. Şimdi yeni futbolda ise planlar, sistemler daha önce çalışılmış olayları gerçekleştirebilmek artık motive ediyor. Bize bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
Ben 22 yaşındayım. Birçok hoca ile çalışma fırsatım oldu ama ilk gün Abdullah hoca ile telefonda konuştuğum gün olsun, bana planlarımızdan bahsettiği akşam olsun, buraya geldiğimde de bu konu hep aklımızda. Yani şöyle söyleyeyim, toplantıda, analizde neyi analiz edersek saha içinde gözümüz kapalı o karşımıza çıkıyor. Mesela Süper Lig’de oynadığımız Antalya maçından örnek vereyim; 6-3-1 oynuyorlar ve bize bunu bunu bunu yapın dedi. Ben televizyondan izledim maçı. Takım arkadaşlarım Abdullah Hoca’nın söylediklerini yaptı ve gerçekten çok güzel bir oyun ve güzel bir skor ortaya çıktı. Daha da rahat bir galibiyet alabilirdi takım ama sonuçta 3 puanı almasını bildi. Saha dışında izledikleriniz, hocalarınızın size söyledikleri saha içinde karşınıza çıkınca kafa olarak çok rahatlıyorsunuz ve oynama isteği, hocanıza inanma, takımınıza bağlanma isteği geliyor. Böyle olunca da her şey süre geliyor zaten.
İstersen biraz da transfer sürecinden bahsedelim. Devre arası transfer döneminde takımımıza dâhil oldun. O günleri ve o süreci anlatır mısın?
Sanırım sezon başında da bir hareketli dönem olmuş ama benim o konuda fazla bir bilgim yoktu. Devre arası bana en ciddi teklifin, en ciddi yaklaşan takımın Trabzonspor olduğu söylendiğinde gerçekten aklımda da en güzel proje buraydı benim için. Burası benimle ilgilenmese bile ben gerçekten Trabzonspor’a gelip bu camia, bu çatı altında mücadele etmeyi çok istiyordum. Haberi de alınca evde karantinadaydım. O zaman öğrendim böyle bir sürecin geliştiğini ve ciddi olunduğunu. Havalara uçtum, herkesi arıyorum, evin küçük bir bahçesi vardı bağırıyorum, Trabzonspor maçlarını izliyorum. Çok güzel bir motivasyon kaynağı oldu benim için hatta o dönem virüsü çok hafif atlattım. Hafif atlatmamın sebebini de Trabzonspor’a bağlıyorum.
Trabzonspor’a gelmeden takımımız hakkında neler düşünüyordun?
Geçen sene şampiyonluğu kıl payı kaçırmış takım vardı. Zaten bu sezon başı da biraz sendeledi ama gerçekten Abdullah Avcı’nın gelmesinden sonra takım çok güzel bir ivme yakaladı. Dışarıdan görüldüğü üzere şehir şampiyonluğa biraz aç. Biz futbolcular olarak da şampiyonluğa açız. Burada şu an tek hedefimiz gelecek sezonun planlamasında, benim hayallerimde, rüyalarımda Trabzonspor camiasını, Trabzon şehrini şampiyon görmek istiyorum.
Takıma devre arasında dâhil olduğunda ilk ilgini çeken özellik ne oldu. Takımımız ve takım arkadaşlarını bir cümle ile özetlemek istersen ne söylersin?
Ben ilk gün idmana çıktım. Uğurcan ağabey olsun, Abdulkadir Parmak ağabey olsun, Abülkadir Ömür benim zaten Milli Takımdan arkadaşım, Hüseyin keza öyle. Beni hemen aralarına aldılar. Çok sıcak bir hoş geldin havası vardı takımda. Hiç yabancılık hissetmedim. Ben ilk defa ailemden ayrı şehir dışına çıktım. Bu kadar kolay olacağını zannetmiyordum açıkçası ama bu takımın büyükleri olsun, Tony, Ekuban ve Uğurcan, onların sıcak karşılaması sayesinde gerçekten sanki yıllardır buradaymışım gibi evimde hissettim.
Gelecek için düşüncelerin neler? İleride kendini nerelerde görmeyi hedefliyorsun? Bize Avrupa ve Milli Takım hedeflerinden bahseder misin?
Şu an gerçekten Avrupa’da esip gürleyen bir jenerasyonun parçasıyız bizde. Benim ilk günden beri hedefim kendimi, ülkemi ve oynadığım takımları yurtdışında en güzel şekilde temsil etmek. Hala bu hedefim var. Umarım bir süre sonrada gerçekleşir. Trabzonspor’a da gerçekten çok güzel katkılar verip yurtdışına transfer olmayı gerçekte istiyorum. Ben buraya o hedeflerle geldim. Tabiki de bir A Milli takım hedefim de var. O güzel arma hepimizin rüyalarına giriyor. Umarım en yakın zamanda o da gerçekleşir.
İstersen biraz da Teknik Direktörümüz Abdullah Avcı’dan bahsedelim. Abdullah Avcı sana neler düşündürüyor? Futbol anlayışı, çalışma biçimi ve diğer konularda neler söylemek istersin?
Benim buraya gelmemdeki en büyük faktörlerden biri Abdullah Avcı’dır. Bunu kendisine de söyledim. O da gerçekten çok teşekkür etti bana. Abdullah hoca olsun ekibi olsun çok dolu, çok etkili, çok dominant bir ekip. Kendisi de çok dominant bir hoca. Açıkçası buraya gelene kadar bilimden bu kadar yararlanıldığını bilmiyordum. Maç oynuyoruz yorgunluk testi, her gün polarlar takılıyor, kilometreler ölçülüyor… Ne kadar yorgunsun, bugün ne içtin hepsi kontrol altında. Yani bizim rahat hissetmemiz için hoca ve ekibi gerçekten son derece çalışıyorlar. Taktik ve analizi bir kenara bırakıyorum zaten o konuda kendilerini aşmışlar. Takımda zaten müthiş yetenekler var ama bizim takımdaki önceliğimiz bunun herkes farkında, arkadaki savunma mekanizmasını bozmamak. Zaten öndeki sihirli ayaklar bir şekilde gol atacak havasındayız. Dominant defansif bir futbol oynayarak maçları kazanmaya çalışıyoruz hocamız geldiğinden beri.
Trabzon’a alışabildin mi? Neler yapıyorsun burada?
Açıkçası pandemi dolayısıyla her yer kapalı. Benim tüm arkadaşlarım, tüm ortamım da Ankara’daydı. Trabzon’a ocak ayının 11’inde geldim, şu an haziran ayı oldu. Beş aylık bir süreç oldu. Genelde sürecim, ev tesis arasında geçiyor ama Trabzon halkının bana yaklaşımı olsun benim onlara hissettiğim duygular olsun gerçekten evimde gibi hissediyorum. Yani hiç öyle alışmalık bir durumum olmadı.
Bir de çok dikkat çeken dövmelerin var. Her birinin mutlaka bir hikâyesi vardır, bizimle paylaşmak ister misin?
Benim sağ kolum 18-19 yaşlarında kaplıydı biraz gençliğime veriyorum onu. Köpeğimin dövmesi var canım ciğerim. Benim en anlamlı dövmem sırtımdaki annem babam ve benim olduğu güzel bir dövmem var. Ailem benim için her zaman en ön plandadır. Hayatımdaki en önemli husustur. Onları da vücudumda ölümsüzleştirmek istedim.
Pozitif bir insan olduğunu görüyoruz. Sakin ve ılımlı yönünün yanında öfkelendiğin de oluyor mu? seni en çok kızdıran şey nedir? Şunu yapan insanlara dayanamıyorum, şu konularda çok öfkelenirim dediğin bir konu var mı?
Ben hayatımda yaptığım işin ciddiye alınmasını isterim. Bu bilgisayar oyununda olsun, idmanda veya dışarda da olsun yaptığım işi bir başkası ciddiye almazsa gerçekte çıldırmalık pozisyona geldiğim oluyor. Bir de ikizler burcuyum, sağım sollu belli olmuyor. İşimi son derece ciddi yapıyorum, her şeyimi veriyorum, %100 ona odaklanıyorum, ona göre hayatımı yaşıyorum ama yanımdaki insan kendini salıp, benim işime yaklaştığım ciddiyetle o işe yaklaşmazsa benim ona karşı hislerim de tavırlarım da değişiyor.
Sosyal medyayı çok etkili bir biçimde kullanıyorsun. Sosyal medya hakkında neler söylemek istersin?
Sosyal medyanın ilgisi gerçekten çok güzel. Ben mesajlara prensip olarak cevap vermiyorum ama olabildiğince okumaya çalışıyorum. Kazandığımız maçlardan sonra her şey güllük gülistanlık, yenildiğimiz maçlardan sonra eleştiri mesajları da tabi ki olacak bunlar futbolun cilvesi. Ben desteğini yanında hissettiren tüm taraftarlarımıza sosyal medya olsun, sosyal medya dışında normal sosyal hayatımızda olsun sonsuz teşekkür ediyorum.
Ailen Trabzon’a geldi. Neler düşünüyorlar, sen Trabzonspor’da oynamaya başladıktan sonra neler değişti? Nelerle karşılaşıyorlar burada?
Üç kez geldiler. Şimdi de babam burada. Tabii ki annemin telefonu susmuyor. Babam Konyalı, ona rağmen telefonları susmuyor. Onlara karşı da ilgi alaka arttı. Onlar da bir garip hissediyor konu hakkında ama alışacaklarını düşünüyorum.
Taraftarlarımızın ilk günden beri sana yakın ilgi gösteriyor. Çok sıcak bir iletişiminiz var. Bir anda tüm taraftarımızın gözdesi haline geldin. Trabzon taraftarıyla ünlü bir şehir. Neler söylersin taraftarlarımız hakkında?
Ben geçen sene Gençlerbirliği maçında burada Trabzonspor taraftarı karşısında bir maç oynadım. O maçta bile sahaya çıkarken ayaklarım titremişti. Bu pandemi dönemi inşallah umarım en kısa sürede biter de yeni sezona yetişir taraftarlarımız. Onların karşısında galibiyet almaya onlarla birlikte galibiyeti kutlamayı dört gözle bekleyip can atıyorum.
Pandemi sürecinde seyircisiz maçlar oynanıyor. Futbolun seyircisiz tadına alışabildin mi? Sahaya çıktığınızda neler hissediyorsunuz?
Hiç zevkli değil. Bacaklarımız gitmiyor maçta oynarken. Ne olursa olsun taraftarların bir bağrışı çok farklı, on ikinci adamın yanında olmayışı gerçekten motivasyon düşüklüğü oluyor bizim açımızdan. Keşke bizimle olsalardı. Seyircisiz oynamaya da bu bir buçuk senede alıştık. Seyircili maçın tadını unuttum ben. O sahaya çıktığında taraftarlarımızın seslenişi, bağırması gerçekten bizim için itici güçtü. Onlarsız gerçekten eksik hissediyoruz.
Bizim soracaklarımız bu kadar, senin eklemek istediğin bir şey var mı?
Bunlar daha fragman…