Trabzonspor, teknik direktörü Nenad Bjelica klüp dergisine açıklamalrda bulundu.
Bjelica, Trabzospor’un gelecek yıl hedefi hakkında açıklamalar yaptıu.
İşte o açıklamalar:
Buradaki atmosferi nasıl buldunuz? Trabzon’da nasıl karşılandınız? İlk izlenimlerinizi paylaşabilir misiniz?
Karşılama için çok teşekkür ediyorum, böylesine sıcak bir karşılamayı ben de beklemiyordum. Trabzon, Trabzonspor ve taraftarlarımız hakkında çok şey duydum. Hepsi de çok büyük, çok iddialı sözlerdi ama böylesine güzel bir karşılamayı ben de beklemiyordum. Ben de taraftarlarımızın ve kulübümüzün beklentilerine karşılık verebilmeyi umuyorum.
Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Nenad Bjelica kimdir, nerede doğdu, nasıl bir çocukluk geçirdi?
Kendini ailesine ve işine adamış bir insanım. Ailemle beraber olmayı, arkadaşlarımla beraber olmayı severim. Çalışmayı çok severim, futbolu çok severim. 40 yıldan fazladır futbolun içindeyim. Eskiden oyuncu, şimdi de antrenör olarak hayatımın büyük bir bölümünü futbola adıyorum. Gün içerisinde sadece antrenmanlarda değil, ayrıca evdeyken de işime, futbola adanmış durumdayım! Aynı zamanda aileme, çocuklarıma, eşime, köpeğimiz Rocky Balboa’ya vakit ayırırım, onlarla güzel zamanlar geçiririz. Çok normal, çok sakin biri olarak ifade edebilirim kendimi. Bazen maçlarda bunun aksi yönde bir görüntü olsa da tabii ki sinirimin çok yükseldiği anlarım olabiliyor, çünkü kazanmayı çok ama çok istiyorum. Böyle durumlarda da insanların aklında benimle ilgili, aslında beni çok yansıtmayan bir görüntü de oluşabiliyor. Herkese saygı duyarım, esnek bir insanımdır, arkadaşlarıma arkadaş ama herkesle de iyi anlaşan birisiyimdir.
Futbol ile nasıl tanıştınız? Babanızın futbolcu olması futbola yöneliminizi etkiledi mi?
Çocukken hep sokaklarda futbol oynardım. Futbol hep çok hoşuma giderdi. 10 yaşındayken NK Osijek takımıyla antrenmanlara başladım. Sonrasında da NK Osijek’ın tüm alt yaş gruplarında oynadım ve en sonunda da NK Osijek’ın A takımıyla ilk maçıma çıktım. Sonrasında da İspanya’da Albacete, Betis, Las Palmas takımlarında forma giydim. Daha sonra NK Osijek’e 1 yıllığına geri döndüm ve 2000 yılında en iyi Hırvat Oyuncu ödülünü kazandım. Sonra, Almanya’nın FC Kaiserslautern takımına transferim gerçekleşti. Almanya’dan sonra Avusturya’da 4 yıl boyunca futbol oynadım, sonrasında ise antrenörlük kariyerime de orada başladım. 24-25 yaşlarındayken dahi gelecekte antrenör olacağımı biliyordum! Çünkü bu işi çok seviyorum. Zaten bir şekilde çalıştığım tüm antrenörlerin saha içerisindeki sağ kolu olmuştum! Dolayısıyla oyunculuktan antrenörlüğe geçiş benim için çok özel ya da radikal bir değişim olmamıştı. Zaten futbol kariyerimin sonlarında içimdeki antrenörlük isteğinin bilincindeydim. Babam da futbolcuydu. Yine o da NK Osijek takımında forma giymişti. Ama henüz 25 yaşında yaşadığı ağır sakatlıklar sonrası futbolu bırakmak zorunda kalmıştı ve antrenörlüğe başlamıştı. Kesinlikle futbolculuk genlerim babamdan bana geçmiş. Annem ve babam çocukken beni çok desteklediler, kendi seçimimi, hoşuma giden şeyi yapmama izin verdiler ki bu da futbol oynamaktı. Futbolcu olmam için herhangi bir baskı yapmadılar. Aksine hoşuma ne gidiyorsa onu yapmamı istediler. Aklımda hep futbolcu olmak vardı. Örneğin bir avukat ya da başka herhangi bir mesleği yapmayı hiç düşünmedim. Aklımda hep futbol vardı. Ama okulda da harika bir öğrenci olduğumu eklemeliyim. Her zaman en yüksek notları alan öğrenci olmuştum ama dediğim gibi aklımda yalnızca futbolcu olmak vardı. Ve çocukken, anne ve babamdan böylesine destek ve güven gördükten sonra, büyüyüp evlendikten sonra yine aynı desteği yıllar boyunca eşimden de gördüm. Evimizden uzaktaydık, çocuklarımız doğmuştu, tabi ki her zaman kolay değildi ama 26 yıldır evliyiz ve 28 yıldır da beraberiz. Futbola nasıl ve neden başladığımı biraz özet biçiminde bu şekilde tarif edebilirim.
Trabzonspor’a geliş sürecinizi biraz anlatabilir misiniz? Trabzonspor’u tercih etmenizdeki en önemli etken ne oldu?
Gerçekten çok hızlı oldu her şey. Her şey çok çabuk gelişti. Cuma günü akşam bir menajer beni aradı, gün içerisinde istediğim şartlar ve Trabzonspor’un finansal şartlarıyla alakalı konuları görüştük ve bir gün içerisinde de anlaşmaya vardık. Cumartesi gecesi Trabzonspor’un resmi teklifi geldi ve ben de kabul ettim. Pazar günü de pazartesi gecesi yapacağımız seyahatin biletleri elimize ulaştı. Salı günü sabah İstanbul’da kontratı imzaladık, Aynı günün akşamında Trabzonspor’da çalışmaya başladık. Çok hızlı ve çok net gelişti süreç. Beni istediklerini hissettirdiler. Ben de insanların beni istediği yerde çalışmayı tercih ederim. Ve ben de çok yarışmacı bir ligde mücadele eden, büyük bir Türk Kulübü olan Trabzonspor’u tercih ettim. Benim için de hem ilginç hem de çok zor bir meydan okuma olacak ama benim hiçbir meydan okumadan korkum yok. Zor bir süreç yaşayan takımlarda daha önce çalışmıştım ve bıraktığım takımlar, her zaman aldığım durumdaki takımdan daha da iyi bir yerde olan takımlar oldu. O yüzden de burada başarılı olacağımızdan şüphem yok. Yalnızca biraz sabır göstermek gerekecek. Çünkü şu an yeni bir takım yaratıyoruz. Bu kulübün sahip olduğu potansiyel, taraftarları ve tarihini düşününce, hepimizin elimizden gelenin en iyisini vermek ve Trabzonspor’un geçen sezon gösterdiği başarıyı tekrar yakalaması için üzerimize düşeni yapmak zorunda olduğumuzu görüyoruz.
Nenad Bjelica nasıl bir antrenör? Antrenörlükte felsefesi nedir?
Yüksek yoğunlukla, yoğun baskıyla oynamayı severim. Önde baskıyı severim. Her zaman kazanmak için oynamayı severim. Hesap yapmam. Takımın ya da maçın gerekliliklerine yönelik adapte olmayı da bilen bir antrenörüm. Oyun disiplinine sahip, her zaman rakipten bir gol fazla atmayı amaçlayan, güzel bir oyun ortaya koymayı isterim.
Size göre iyi bir teknik direktör olmanın ilk şartı nedir?
İyi bir psikolog olmak zorunda. Hayatta olduğu gibi, futbolda olan her şey de akılda başlar. O yüzden iyi bir psikolog olmak zorundasınız. Ama yalnızca bu değil tabii ki, takımı hazırlamayı bilmeli, iyi bir pedagog, iyi bir iletişimci, grubun lideri olmalı, oyunculara her yönden iyi bir pozitif örnek teşkil etmelisiniz, bu çok komple bir iş aslında. Çok komple bir iş çünkü, örneğin bir doktor ameliyat yapmayı bilmeli, ama biz antrenörler aynı zamanda doktorun da işinden, sakatlıklar ve benzeri şeylerden anlamak zorundayız! Psikoloji ve pedagojinin yanında antrenman, hazırlık, liderlik gibi birçok şeyi, ‘iyi ve harika’’ bir antrenör bilmek zorunda! O yüzden de çok komple bir iş. Ama eğer bir özellik belirtmem gerekirse iyi bir antrenör iyi bir psikolog olmak zorunda. Bir gruba liderlik edebilecek biri olmalı, yalnızca 25-26 futbolcudan bahsetmiyorum, bunun yanında teknik ekip, kulüp çalışanları, taraftarlar, gazeteciler var. Dolayısıyla harika bir teknik direktör tüm bu unsurları kontrol edebilmeli ve doğru yönetebilmeli.
Nenad Blejica’nın orta ve uzun vadede Trabzonspor’da planları nelerdir?
Kulübün zor bir süreçten geçtiği dönemde çalışmaya başladım. Puan sıralamasında yukarı çıkmanın veya aşağıya düşmenin çok mümkün gözükmediği bir durumdu bu. Bir antrenör için zor bir durum. Çünkü kiralık oyuncular var, sözleşmesi bitecek oyuncular var. Sakat oyuncular var. Sezonun bitimine 1,5 ay kala, çok net hedefler olmadan bir giriş yapabilmek kolay değil. Şimdiki hedefimiz, elimizdeki oyuncularla olabildiğince fazla sayıda maç kazanmak ki az önce bahsettiğim gibi aralarında kiralık, belki de artık yaz tatilini düşünmeye başlamış oyuncular da olabilir ve bazılarının da kontratı sona eriyor. Plan; oyuncu grubunu tanımak, bireysel olarak her oyuncuyu tanımak. Çevreyi, kulübü, kulübün önümüzdeki yılki imkanlarını tanımak ve takımı önümüzdeki sezona hazırlamak.
Elbette 6 ila 8 arası yeni oyuncu transfer edeceğiz. Üzerinde çalıştığımız plan bu. Gözlemcilerimiz, şef gözlemcimiz, kulüpteki herkes, başkanımız, antrenörlerimiz, analizcilerimiz, hepimiz bu konu üzerinde yoğun bir biçimde çalışıyoruz.
Trabzonspor’a en iyi oyuncuları getirmeyi istiyoruz. Bu takımla başarılar kazanmaya aç oyuncuları aramıza katmak istiyoruz. Bu kulüp bunu hak ediyor! Taraftarlar bunu hak ediyor. Maksimumu vermek zorundayız. Kısa vadede, önümüzdeki 1,5 aylık süreçte planım takımın beni tanıması, yazın nasıl çalışacağımızı görmeleri ve takımı önümüzdeki sezona hazırlayabilmek. Demin de bahsettiğim gibi geçen seneki seviyeye çıkabilmek adına doğru oyuncuları getirebilmek planlarımız arasında.
Nenad Bjelica nasıl bir takım yaratmak ister?
İdeal takımı tarif etmek gerekirse; hücumda ve savunmada dengeli, yetenekli oyuncuları olan, takımda oynamayı isteyen ve bu kapasitesi olan oyunculara sahip, bu oyuncular gençlerden oluşabilir, tecrübeli oyunculardan oluşabilir, ya da gençlerin ve tecrübelilerin bir karışımı olan bir takım olabilir. Türk ve uluslararası oyuncuların karışımı olan bir takım olabilir. Burada önemli nokta, çalışmayı ve grup halinde çalışmayı isteyen oyuncular seçmek. Burada antrenörün yapacağı, oyunculara nasıl futbol oynayacaklarını öğretmek değil, takım halinde nasıl oynanacağını öğretmek olmalı. Beni bekleyen en büyük iş de bu olacak. Bu grubun bir parçası olmak isteyen, doğru oyuncuları seçmeli, sonrasında da saha içerisinde taraftarlarımızla bir olmalıyız ve bu sayede de büyük hedeflere ulaşabiliriz.
Futbol bir ekip işi. Yardımcı antrenörleriniz ve ekip arkadaşlarınız hakkında neler söylersiniz?
Çalıştığım tüm takımlara kendi teknik ekibimi de götürdüm. Dinamo Zagreb’te 3, NK Osijek’te 6, Polonya’da 2, İtalya’da 2, beraber çalıştığım insanlar hep bu açıdan benimle beraberlerdi. Burada da benimle birlikte 5 hocamız daha geldi. 2 yardımcı antrenörüm de bizimle birlikte. Nino Bule 5 yıldır benimle birlikte. Diğer yardımcı antrenörümüz Danijel Jumic 2 yıldır bizimle. Bir önceki takımım NK Osijek’te altyapı direktörüydü. Luka Bjelica hem bir yardımcı antrenör hem de mental antrenör olarak, 6 dil bilen biri olarak, oyuncularla iyi iletişim kurabilecek ve konsantrasyon, motivasyon ya da taraftarlardan ya da medyadan gelen baskı altında oynamak ile ilgili problem yaşadıklarında oyunculara yardımcı olabilecek bir antrenör. Bir analistim ve bir kondisyonerim var. Analist olarak Jasmin Osmanovic, fizyoterapistlerin, doktorların ve fiziksel hazırlığın koordinasyonunu sağlayacak. Bence bir antrenör bir kulübe geldiğinde, nasıl çalıştığını bilen kendi teknik ekibini getirmesi takımın hemen ilk günden iyi işlemesini sağlamak ve iyi bir işleyiş için 6 ay beklememek adına önemli bir nokta. Burada yine bizlerle olan kaleci antrenörü Alper hocamız, kondisyonerimiz Ali hoca, yine bizlerle olan analistlerimiz Mesut ve Fatih hocamız var. Çok iyi işleyen, iyi bir grup oluşturduğumuzu düşünüyorum. Burada yerli hocalarımızın bize, bizim de hocalarımıza adapte olmamız çok önemli. Bu konularda esnek olmak gerekli. Bence gerçekten çok çok iyi bir grup oluşturduğumuzu düşünüyorum. Ve bu ilk 10 günlük süreçte de çok iyi bir iş birliği içinde olduk. Ekip içerisinde çalışan herkesten de ayrıca çok çok mutlu olduğumu da ifade etmeliyim.
Nenad Bjelica’nın karar alma süreçlerinde neler etkili olur? Duygusal biri misiniz yoksa kararlarınızda akıl ve mantık mı etkili olur?
Burada çok kaliteli bir teknik ekiple çalışıyoruz ve tabii ki hepsiyle görüşüyorum, herkesin fikrini dinliyorum ama işin sonunda kararı ben almak zorundayım. Bütün arkadaşlarıma saygı duyuyorum ama işin sonunda sorumluluğu alacak ve işler iyi gitmezse o hesabı ödeyecek kişi teknik direktör olduğu için kararı benim almam gerekiyor. Karar birçok şeye bağlı olarak değişebilir. Son maçın sonucuna, oyuncuların hafta boyunca nasıl çalıştıklarına göre değişebilir. Bazen bir maç bittiğinde, sonraki maçın ilk 11’i kafanızda hazırdır. Bazen bir maç biter ve kafanızda 9 oyuncu hazırdır ve eksik kalan o 2 oyunculuk yer için kimleri oynatacağınızı düşünürsünüz. Bazen tam bir kafa karışıklığı yaşarsınız ve kararınızı almak için tüm haftayı bütünüyle görme ihtiyacı hissedersiniz. Her duruma göre değişebilir ve her durum da birbirinden farklıdır. Sezonun her aşaması birbirinden farklıdır. Bazen maç kazanırım, ama takımı değiştiririm. Bazen maç kaybederim ama hiçbir şeyi değiştirmem. Dolayısıyla karar şöyle alınır denilebilecek bir durum yoktur. Her şey o anki duruma bağlı olarak değişebilir. Kendi hislerim ve yardımcı hocalarımın yorumları da tabii ki çok önemli. Sonunda da maç öncesinde kendimle baş başa kalır ve kimlerin oynayacağına karar veririm.
Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
Boş vakitlerimin büyük çoğunluğunu ailemle geçiririm. Eşim, iki çocuğum ve Labrador cinsi köpeğimiz Rocky Balboa ile. O da bizim bir bebeğimiz gibi. Böyle tarif edebilirim onu. Çevremdekilerle, arkadaşlarımla vakit geçirmenin tadını çıkarırım ama çoğunlukla ailemle olurum. İyi yemek yemeyi, yeni yerler görmeyi severim, ailem hem poliglot hem de dünyayı gezmeyi seven insanlar, İspanya’da iyi hissettik, İtalya’da iyi hissettik, Avusturya’da iyi hissettik, Hırvatistan’da iyi hissettik. Hep beraber yeni ülkeler, şehirler ve kültürleri tanıma fırsatı buluyoruz. Aynı zamanda film- dizi izlemeyi, müzik dinlemeyi de severim. Tabii vaktim olduğunda. Çünkü günümün büyük bir bölümünü işime ayırıyorum, tesiste değilsem eğer, takımı düşünür, rakibi, yeni oyuncuları analiz ederim. Ama aileme vakit ayırdığımda da onlarla olur, beraber geçirdiğimiz zamanın tadını çıkarırım.
Sosyal medyada bugüne kadar çalışmış olduğunuz oyuncu gruplarına karşı sert olduğunuz ve beraberinde de aslında onlara güven verdiğiniz belirtiliyor. Nenad Bjelica sert ve disipline fazlasıyla önem veren bir insan mı?
Daha önceki cevaplarımda Pedagoji ve Psikoloji’den bahsetmiştim. Oyuncularla ilişkim hep iyi olmuştur. Saha dışında oyuncular konusunda çok esnek biriyimdir. Yaşayabilecekleri tüm sorunları anlarım. Bu sorunları da çözmeye çok açığımdır. Ama aynı zamanda da saha içinde oyuncuların üzerine düşeni yapmasını isterim. Yani onlara çok şey verir ve onlardan da çok şey isterim. Bunun da dürüst bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Arkadaşlık olarak nitelendirmek doğru olmaz bu durumu, çünkü oyuncu-antrenör arkadaşlığı zor bir durum.
Ama çok saygılı bir ilişki olarak nitelendirebilirim. Kişi olarak onlara saygı gösteririm, oyuncu olarak onlara saygı gösteririm. Onlardan da saha içinde çıkardıkları işle bu saygıya saygıyla yanıt vermelerini beklerim. Onlardan beklediğim en önemli şey budur. Bazen herhangi bir sebepten ötürü takımın kendini maça vermediğini gördüğümde, belki kızarak onları motive edip, istediğim seviyeye çıkarmaya çalışırım. 10-15 dakika içerisinde takımın işlemediğini ya da reaksiyon vermediğini görürsem, ben reaksiyon veririm, reaksiyon göstermek zorundayım, çünkü maçı kazanmak istiyorum. Bu karşılıklı saygının olduğu bir ilişki. Oyuncularıma gösterdiğim bu saygıyı, bütün ekibime, kulüpteki herkese, taraftarlarımıza da gösteririm. Başarının da hep beraber böyle kazanılabileceğine inanıyorum. Oyuncular çalışmak için burada, onlardan da işlerini yapmalarını, 90 dakika maçta veya antrenmanda her şeylerini vermelerini isterim. Çok şey istediğimi düşünmüyorum. Tek istediğim işlerini yapmaları. Ben işlerini nasıl yapmalarını gerektiğini anlatmalıyım, onlar da bunu yerine getirmek durumundalar. Eğer bu şekilde işlerse hepimiz mutlu oluruz ve bu yolla da başarıyı kazanacağımızdan tamamen eminim.
Genç oyunculara karşı farklı bir bakış açınızın olduğunu 2019 yılında Dinamo Zagreb ile Şampiyonlar Ligi’nde o sezonun yaş ortalaması en düşük kadrosuyla mücadele ettiğinizi hatırladığımızda düşündük. Genç oyuncular ve onların gelişimleriyle ilgili neler söylemek istersiniz?
Dinamo Zagreb, Hajduk Split, NK Osijek Hırvatistan’da en iyi altyapılara sahip kulüpler. Dinamo da hep en iyi oyunculara sahip oldu. Ben de Dinamo Zagreb’te çalışmaya başladığımda 98’liler jenerasyonundan 19, 20, 21 yaşlarında genç ve çok yetenekli oyuncu grubu vardı. Sadece onlardan bir takım oluşturarak, oyuncuların gelişmesini sağladık. Avrupa’da oynama fırsatı buldular, Hırvatistan Ligi’ni büyük üstünlük kurarak kazanmayı bildiler. Hiçbir sorun da yaşanmadı! Avrupa arenasında oynayabilen bir oyuncu daha iyi gelişebiliyor. Böylelikle Dinamo altyapısından çok önemli oyuncular yetişmiş oldu. Ancak bu sadece benim başarım değil, aynı zamanda genç yaş kategorilerinde onlarla çalışan ve 17-18 yaşına kadar o oyuncuları hazırlayan antrenörlerin başarısı. Dinamo Zagreb’in Hırvat 2.Ligi’nde oynayan bir takımı daha oldu hep.
Genç yaş kategorilerinden yetişen oyuncular, üst aşamadaki birinci ligde de kendilerini geliştirme fırsatı buldular. Oyuncu gelişimi açısından doğru yolun bu olduğunu düşünüyorum. Bir oyuncunun gelişimi için en önemli aşamanın 18-20 yaş aralığı olduğunu düşünüyorum. Bu periyotta oyuncu oynamak zorunda. A takımla oynama yeterliliği yoksa, ikinci takımla oynayabilmeli. Böylelikle bir-iki yıl içerisinde, A takım için önemli bir oyuncu haline gelebilir. Her kulübün takip etmesi gereken adımlar bunlar. İkinci genç takımınızın olması ve böylelikle de oyuncu gelişiminin daha kolay sağlanması. Türkiye’de takımlarda genellikle tecrübeli çok sayıda oyuncunun olduğunu ve genç takımlarla profesyonel takımlar arasında bir merdivenin eksik olduğunu düşünüyorum. Oynamadıkları için birçok oyuncu bu aşamada kaybediliyor. Genç oyuncu için en önemli şey oynamak. Kalitesini oynayarak teknik direktöre gösterebilir. Ama eğer yedek kulübesindeyse veya 3.Lig’teyse, iyi gelişebilmek için doğru ligde değil demektir. O yüzden de ikinci bir profesyonel takım olmalı. Ve bu ikinci takımda da henüz yeterli olmayan oyuncular oynamalı, çünkü 17 yaşında bir oyuncunun A takımla maça çıkıp önemli bir oyuncuya dönüşmesi, gençlerin oynama fırsatı bulduğu Dinamo Zagreb gibi bir takımda dahi, gerçekten zor. Böyle bir durum belki 5 yılda bir kez yaşanabilir. Ama bu 5 yıllık süreçte de eğer gelişebilecekleri, doğru yarışma alanı bulamazlarsa, jenerasyonlar geçer ve 10-15 oyuncu kaybedilebilir.
Yabancı basında yer alan haberlerden çıkardığımız sonuca göre müsabakalara ekstra motivasyon ile hazırlandığınızı ve bunun için çeşitli yöntemlere başvurduğunuzu fark ettik. Bu sayede analiz ve taktiğin enerji ile liderlikte buluştuğunu düşündüğünüzü de öğrendik. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
Her maç, her rakip, her durum farklı. Her maçta da motivasyon yöntemi farklı. Bazen sessizlikle motive edersiniz, bazen bir film ile motive edersiniz, bazen müzikle, bazen agresif olarak, bazen mimiklerle motive edersiniz. Bunun kesin ve net bir doğrusu yok. Her antrenöre, her duruma göre değişen bireysel bir durum. İyi bir psikolog olarak bir antrenör takımını doğru bir biçimde motive etmeyi bilmeli. Bazı maçlarda takımı motive etmeye gerek yoktur. Bazen bizler de antrenörler olarak zaten kendini çok motive etmiş bir takımı tekrar motive etmeye çalışarak yanılabiliyoruz. O yüzden bunun hepsini bilmek ve her maçta nasıl motive edeceğinizi de bilmeniz gerekiyor.
En büyük motivasyon kaynağınızın aileniz olduğunu öğrendik. Aileniz ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Ailem olmasaydı, futbolcu ve antrenör olarak başardıklarımı başarmam mümkün olmazdı. Onların desteği hayati önem taşıyordu. Ailemin tamamı bu yıllar boyunca bir şekilde kendi hayatlarını benim işime adadılar. Her galibiyeti, her mağlubiyeti, her güzel, her zor anı benimle birlikte yaşıyorlar. Yaptığım her şeyi ailem için yapıyorum. Onlarla hep iç içeyim. Ailem yaz kampının ardından Trabzon’a gelecek. Ağustos ayının başlarında eşim, küçük oğlum ve köpeğimizle birlikte burada yaşayacağız. Bütün yılı burada birlikte geçireceğiz. Antrenör kariyerime farklı ülkelerde devam ettiğim son 10 yıllık süreçte ailem çocuklarımın eğitimi dolayısıyla hep Avusturya’da kaldılar. Eşim çocuklarla beraber, kendi eğitimini sürdürerek kalmayı tercih etti. Hafta sonları görüşüyorduk. Ve şimdi hep birlikte olabileceğimiz belki de ilk an olacak ve kesinlikle Trabzon’da bu fırsatı kaçırmak istemiyoruz. Ailem de gelecek ve benimle beraber kalacaklar. Ailem hep benimle olur, Avrupa’da maçımız olduğunda, kendi sahamız ya da deplasman fark etmeksizin, mümkün olduğunda gelir, izlerler. Futbolu benimle beraber yaşıyorlar. İki oğlumuz da genç kategorilerde futbol oynadılar, daha sonra eğitimlerini sürdürmeyi tercih ettiler. Ama futbolu hep takip ederler, çok severler. Eşimin de başka çaresi yoktu zaten o da bizimle futbolu takip etmek zorunda kalmıştı. Hepimiz futbolcu olduğumuz için o da futbolu takip etmek durumundaydı. Eşim kendi hayatını, benim ve çocuklarımızın hayatına adadı. Tabi ki her zaman bu durum kolay olmadı, ancak artık hep beraber olma fırsatımız var ve bunu da kesinlikle kullanacağız.
Trabzonspor camiası ve Trabzonspor taraftarı hakkında neler düşünüyorsunuz?
Trabzonspor geçen yıl uzun zaman sonra Türkiye’de tekrar şampiyon oldu. Taraftarlarla birlikte maçtan sonraki şehirdeki kutlamaları gördük. Trabzonspor taraftarları hakkında duyduklarımız hep harika şeyler oldu. Bir kulübün isteyeceği türden bir taraftar, her zaman destekleyen, iyi ve zor günlerde de takımının arkasında olan bir taraftar. İşler iyi gitmediğinde eleştirilerin de olması normal. Her yerde bu böyledir. Bizler saha içerisinde çıkardığımız işle, maçı kazanmak için elimizden gelenin en iyisini yapıp taraftarlarımıza duyduğumuz saygıyı göstermeliyiz. Bazen kazanamasak da eğer saha içinde her şeyimizi verdiysek, taraftarlarımız da bunu görüp, bunun ödülünü vereceklerdir. Bu kulübün tarihi, taraftarları ve Trabzonspor’un Türk futbolunda temsil ettiği her şeyi düşündüğünüzde, bu bizim bir zorunluluğumuz. En yüksek seviyede olacak olan hedeflere ulaşabilmek için her gün, her antrenmanda kendimizi maksimum seviyede zorlamalı, profesyonel olmalı, konsantre olmalı ve disiplinli olmalıyız. Kupalar kazanmak, ligde en üst sıralarda olmak, kupayı kazanmak bizim ulaşmak istediğimiz hedeflerimiz arasında.