Trabzonspor'un kaptanı Sosa, kulüp dergisine açıklamalarda bulundu.
Futbol yolculuğuna doğduğu ülke olan Arjantin’de, sokak aralarında başlayan, 14 yaşında Estudiantes’de seçmeleri kazanan ve çok geçmeden de efsane futbolculardan Enzo Francescoli’ye benzetilen tarzı nedeniyle “Küçük Prens” anlamına gelen “El Principito” lakabını alan, kariyeri boyunca yer aldığı her organizasyonlarda planların ana parçası olan ve saygı uyandıran Trabzonspor kaptanı Jose Ernesto Sosa kulüp dergisiyle kapsamlı bir röportaj gerçekleşti.
İşte o röportaj;
Sorularıma sezon başı kampından başlamak istiyorum. Sizin için nasıl bir hazırlık süreci oldu?
Özellikle takıma yeni katılan arkadaşlarımızla tanışma ve çalışma evresini geçirmiş olduk. Geçen sezon çok önemli ve değerli bir iş ortaya koymuştuk. Bu işin devamını ve daha iyisini yapabileceğimizi göstermemiz gerekiyordu. Sonuç olarak hem sıkı bir çalışma süreci geçirdik, hem de yeni gelen arkadaşlarımızla birbirimize alışmaya çalıştık. Oyun ve hayat tarzlarımızı ifade ettik. Zor ama bir o kadar da güzel bir sezon başı kampı oldu.
Geride kalan sezonun ardından özellikle Yusuf Yazıcı ve Hugo Rodallega’nın ayrılmasına karşın önemli transferler yapılarak güçlü bir kadro kuruldu. Bu kadronun şu ana kadar ki performansını nasıl buluyorsun?
Yusuf Yazıcı geçtiğimiz sezon yeteneğiyle bize çok büyük katkıda bulunmuştu. Gelecek vaat eden bir oyuncu olduğunu hepimiz görebiliyorduk. Ayrılmasını istemesek de ayrılabileceğini hissediyorduk. Böyle yetenekler kolay bulunmaz. Bu yeteneğini önemli kulüplerde göstermeye devam ediyor. Hugo Rodallega da attığı goller ve tecrübesiyle takımımıza önemli katkılar yapmıştı. Böyle önemli oyuncuları kaybetmek dünyanın her takımını etkiler. Ancak yeni gelen arkadaşlarımız da en az onlar kadar katkı verdiler, en az onlar kadar takımımızı sahiplendiler. Tüm bunların yanında adaptasyon için gerekli zamanı en kısa seviyeye çektiler. Sonucunda çok kaliteli ve geçen sezon ki başarının üstüne çıkabilecek bir kadro olduğumuzu ortaya koyduk. Bu konuda şanslıydık çünkü bu süreç çok daha sancılı olabilirdi.
Geride kalan süreyi baz alırsak en çok neyi eksik gördünüz ve devre arasında en çok hangi noktanın üzerine gideceksiniz?
Bu konuyu takım yerine lig bazında ele almanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Geride kalan sürece baktığımızda bazı maçlarda fişi çekme noktasında zorlandık. Bazı maçlarda bunu yapamadık ama bu durumu normal karşılıyorum. Çünkü çok kaliteli oyuncuların yer aldığı bir ligde mücadele ediyoruz. Tüm takımlarda yapacağınız bir hatada size cezayı kesebilecek oyuncular mevcut. Dolayısıyla geriye baktığımızda bu konu üzerine çalışabiliriz. Bu konu dışında iyi bir yarım sezon geçirdiğimizi düşünüyorum.
Bugüne dek her sezon oyununa yeni bir şeyler kattığını, bunun karşılığında takımdaki sorumluluklarının da her yıl genişlediğini gördük. Bu konuda sırrını bizimle paylaşır mısın? Ayrıca önümüzdeki süreçte bizi nasıl değişiklikler bekliyor?
Ben hiçbir zaman sorumluluktan kaçan bir kişi, oyuncu olmadım. Aksine maçın en önemli anlarında sorumluluk almayı hep istedim. Sorumluluk almayı da seviyorum. Bir maçta topun yakıcı olduğu anlarda sorumluluk almak benim için büyük bir keyif... Geriye dönüp baktığımda çok önemli takımlarda çok önemli tecrübeler elde ettiğimi söyleyebilirim. Arkadaşlarıma tecrübelerimi aktarabileceğim bir ortam oluştu. Bu sorumluluğu üstlenmekten dolayı çok memnunum. Eğer saha içinde ve dışında arkadaşlarıma katkı sağlıyorsam bu beni daha fazla mutlu eder. Dışarıdaki insanların da bu duruma tanık olması çok güzel.
Geçen sezon başlayan sakatlık kabusu bu yarıda da devam etti. Ancak sakatların önemli bir kısmı geri döndü. İkinci yarıya girerken en büyük avantajınız bu olur mu?
Özellikle bu sezon sakatlıklar kabus gibi üzerimize çöktü diyebilirim. Tüm arkadaşlarımla birlikte özellikle Abdülkadir Ömür’ün yaşadığı sakatlık beni derinden etkiledi. Çünkü Abdülkadir hem kendi yeteneği, hem de takım için önemli bir oyuncu ve dahası genç oyuncularımız için bir rol modeldi. Diğer takım arkadaşlarım da onun bu sakatlığına çok üzüldü. Ancak genç bir oyuncu olması sebebiyle eskisinden daha güçlü geri döneceğine eminiz. Tüm oyuncularımızın sahaya sağlıklı bir şekilde çıkabilmesi hem takımımız, hem de lig yarışı için çok önemli. Umuyoruz ki ligin ikinci yarısında talihsizlikler yaşamayız.
Bu yıl ligde ve kupadaki şansınızı nasıl görüyorsun?
Özellikle ligin çok iyi analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben analizin gücüne inanan biriyimdir. Lige baktığınızda isimleri büyük olan takımların diğerleriyle yaptığı maçlarda sürpriz puan kayıpları yaşadığını görüyoruz. Buna biz de dahiliz. Dolayısıyla üst tarafla alt taraf arasında çok büyük fark yok. Bunun sonucunda yakalayacağınız bir galibiyet serisi sizi yukarıya taşıyabilir ya da olumsuzluk durumunda aşağılara inebilirsiniz. Ligin her duruma açık olduğunu düşünüyorum. Kupada da zorlu bir sürecin yaşanacağını düşünüyorum. Her takım bu başarıyı elde etmek isteyecektir. Biz her iki kulvarı da en üst noktada tamamlamak istiyoruz. İsminiz Trabzonspor ise hedefiniz doğal olarak zirve olur.
Takımın içindeki ortamdan bahsedebilir misin bize?
Takımın ortamını ve uyumunu çok iyi buluyorum. Tüm oyuncular aynı hedefler doğrultusunda ve aynı iyi niyetle hareket ediyor. Dostluk da üst düzeyde. Bu tarz ortamlar kolay kolay bulunmaz. Ligin ilk yarısı itibarıyla bu değerler neticesinde tabii ki daha iyi olabilirdi ama yine de zirvenin içerisinde yer alıyoruz. Şimdi iyi bir devre arası kampının ardından ikinci yarıya iyi bir başlangıç yapmak ve sezonu mutlu sonla tamamlamak istiyoruz.
UEFA Avrupa Ligi’nde beklenilenin uzağında bir performans ortaya çıkmasının nedenleri sana göre neydi?
Öncelikle şunu söylemem gerekir ki UEFA Avrupa Ligi'nde grubumuzu bitirdiğimiz konum bizde buruk bir tat bıraktı. Çünkü biz bunu hak etmemiştik. Özellikle Ekuban ve Abdülkadir Ömür'ün yaşadığı sakatlıklar gerçekten bizi derinden etkiledi. Her ikisi de takım için çok önemli oyunculardı. Onlara en çok ihtiyacımız olduğu dönemde ikisini de çok uzun süreli olarak kaybettik. Dolayısıyla onların yokluğuna alışmak gerçekten bizim için zaman aldı. Zorlayıcı bir süreçti. Şunu da bilmek gerekir ki Trabzonspor gibi bir kulübün her zaman Avrupa Kupalarında olması gerekir ve her yıl üzerine koyarak, tecrübeler kazanarak, genç oyuncularına tecrübeler kazandırarak bu yolda daha da iyi bir şekilde ilerlemelidir. Çünkü çok genç arkadaşlarımız var. Bu genç arkadaşlarımızın tecrübe kazanmaya ihtiyaçları var.Bu sezon hem ligde hem de Avrupa Ligi’nde oynamak zorunda kaldılar. Dolayısıyla iki lig arasındaki farkı çok iyi anlayamadılar. Bu farkı anlamak için tecrübe sahibi olmanız gerekir. Belki o genç arkadaşlarımızda tecrübe eksikliği yaşandı. Ancak gruptaki rakiplerimize baktığımızda hiçbiri bizden daha iyi değildi. Grubu zirvede tamamlamak için önümüzde hiçbir engel yoktu. İsmiyle, geçmişiyle bu takım her zaman Avrupa'da olmak zorunda. Dolayısıyla tecrübe kazanarak çok daha iyi bir yola girebileceğimizi düşünüyorum.
Takımda çok kaliteli yerli oyuncular var. Bu, gelecekte size ne tür avantaj sağlar? Yerli oyuncuları genel olarak değerlendirdiğinde, onlarda nasıl artılar veya eksiler görüyorsun?
Takımımızdaki genç arkadaşlarımıza baktığımız zaman kendi gençliğimi hatırlıyorum. Henüz 16-17 yaşlarındayken yetiştiğim kulüpte aynı buradaki gibi genç oyunculara gereken şanslar veriliyordu. Bahsettiğim yaşlarda A takımda benden çok daha yaşlı, çok daha tecrübeli futbolcularla oynama fırsatı buldum. Hayatım boyunca unutamayacağım bir tecrübe oldu benim için. Genç arkadaşlarımın burada olmaları, büyük bir isme sahip takımın içerisinde olmaları onlar adına büyük bir şans. Sadece maça çıkmak için maça çıkmamalılar. Kazanmak için maça çıkmalılar. Ancak bu sayede kendilerini geliştirebilirler. Burada başarılı olur, yeteneklerini gösterebilir ve üstüne çalışarak yeteneklerini geliştirebilirseler geleceklerinin çok parlak olduğunu düşünüyorum.
Ama şu hataya kesinlikle düşmemeliler! “Ben oynuyorum, dolayısıyla artık rahat davranabilirim” düşüncesine kapılmasınlar. Çünkü futbol acımasız bir spor dalı. Hemen kaybolabilme gibi bir durum söz konusu olabilir. Asla rahatlamadan, disiplinden taviz vermeden çalışmalara devam etmeliler. Aynı zamanda tabii ki oynamalılar, oynayarak kendilerini geliştirmeliler. Bu arkadaşlarımız kendilerine verilen şansları asla harcamamalılar. Her seferinde üstüne koyarak devam etmeliler.
Takımın kaptanı olarak ne tür çalışmalar yapıyorsun? Takım içinde nasıl bir misyon taşıyorsun?
Kaptanlar ve taşıdıkları misyon farklı şekillerde değerlendirilebilir. Saha içinde ve dışında bir kaptan olmanın sorumluluğu her zaman vardır. Kaptanlığın sadece insanlarla konuşarak, ya da insanlara bir şeyler anlatarak, kısaca kelimelerle yapılacak kadar kolay bir şey olduğunu düşünmüyorum. İnsanlara ancak saha içinde duruşunuzla, yaptığınız işinizle ve işinize gösterdiğiniz saygı ile örnek olabilirsiniz. İnsanları ancak örnek olarak etkileyebilirsiniz. Belki dünyanın en güzel kelimelerini, en güzel sözlerini seçip onlara güzel bir şeyler söyleyebilirsiniz, ancak bunu eğer eyleme dökmezseniz, bunu eğer onlara sizin de yaptığınızı göstermezseniz söylediklerinizin hepsi boşa gidecektir ve dolayısıyla hiçbir anlamı olmayacaktır. Ben kendimi bu şekilde bir kaptan olarak değerlendiriyorum. Bu şekilde örnek olmaya çalışıyorum. Özellikle genç oyunculara saha içerisinde neler yapmaları ve nerde durmaları gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Daha önce öğrendiğim bilgileri onlarla paylaşıyorum. Belki onlara ufak bir katkım olur. Saha dışında da bütün arkadaşlarımızla konuşmaya, hepsinin fikirlerini öğrenmeye, neler düşündüklerini, ya da onların ne istediklerini öğrenebilme adına hepsiyle konuşabilmek istiyorum. Hepsiyle konuşmak hoşuma gidiyor. Çünkü aynı zamanda fikirlerinizi değiş tokuş etmiş oluyorsunuz. “Ben bunu düşünüyorum ama senin bu konudaki fikrin ne?” yaklaşımıyla karşılıklı olarak yeni fikirler öğreniyoruz. Bu fikirlerin gelişerek belki daha da iyi fikirler haline gelmesini sağlayabiliyorsunuz. Sonuç olarak ben sözden ziyade işi eyleme döken ve bunu yaparak gösteren bir kaptan olmaya çalışıyorum. Umuyorum bunda da başarılıyımdır. Çünkü böyle bir şehirde ve böyle takımda kaptanlık yapıyor olmak gerçekten büyük bir gurur. Aynı zamanda çok büyük bir sorumluluk. Bu gururu yaşamak için ilk önce bu sorumluluğun altından kalkmanız gerekiyor. İnsanların sizlerden beklentilerine karşılık vermeniz gerekiyor. Bende bunu yapmaya çalışıyorum.
Birlikte daha önce yaptığımız söyleşide, “Rüyaların bittiğinde bitersin” şeklinde bir ifaden vardı. Bugün itibarıyla hayalin nedir?
Hayatım boyunca çalışmanın gücüne inandım. Futbolun içinde olduğum, oynadığım sürece her zaman hayallerim ve hedeflerim oldu. Genelde önüme büyük hedefler koydum. Artık kariyerimin son dönemine giriyorum ve bu gerçekle de yüzleşmek durumundayım. Dolayısıyla son zamanların tadını çıkarmaya çalışıyorum. Çok şanslıyım ki içinde bulunduğum takımla büyük hayallerimiz var ve bu hayallerimizi gerçekleştirebilecek güçteyiz. Bu nedenle ayrıca kendimi heyecanlı hissediyorum.
Bu konuda bir motton var mı?
Cesaret korkunun olmayışı değil, korkunun üstesinden gelebilmektir. Bunu vücuduma dövme yaptırdım. Ayrıca hayattaki hiçbir şeyin imkansız olmadığını düşünüyorum. Ben hayatımı bu düşünce üzerinden kurguluyorum.
İlk geldiğindeki günden bugüne hayatında neler değişti? İlk geldiğindeki günden bugüne Trabzon ve Trabzonspor hakkındaki duygu ve görüşlerin nasıl değişti?
İlk başta Trabzon’un her açıdan zor bir şehir olduğunu düşünüyordum. Sonrasında insanların sevgi ve saygısını gördükçe burada zaman geçirmekten zevk almaya başlıyorsunuz. İlk zamanlar sadece kızlarım için anaokulu bulmakta zorluk yaşadım. Sonrasında şansıma tam evimin karşısına bir anaokulu açıldı. Trabzon’da bazen kızlarımla birlikte şehirde geziyorum ve insanların hem bana, hem de çocuklarıma karşı gösterdikleri ilgiye şahit oluyorum. Aynı durum başka yerde olsa bundan rahatsızlık duyabilirsiniz ancak burada insanların iyi niyetine tam anlamıyla tanık olabiliyorsunuz. Sorunun Trabzonspor kısmıyla ilgili de yorum yapmak istiyorum. Ben bu burayı yarışmacı ve hedefleri olan bir kulüp olmasından dolayı tercih etmiştim. Kulübe girdiğim andan bu zamana kadar yaşadıklarım bana doğru tercih yaptığımı göstermiş oldu. Hatta düşündüklerimden daha fazlası olduğunu gördüm.
Çocukların şehre ve okula tam olarak adapte olabildi mi? Türkçe ile araları nasıl?
Çok iyi bir şekilde adapte olmuş durumdalar. Bazen okuldan geldiklerinde evde oyun oynarken Türkçe kelimeler kullandıklarını hatta özellikle rakamları Türkçe söylediklerine şahit oldum. Bu çok güzel.
Sen bu süre zarfında Türkçeyi ne denli öğrenebildin?
Bazı temel şeyleri anlayabiliyorum. Ancak Türkçe tamamıyla çalışarak öğrendiğim bir dil değil. Konuşma anlamında sıkıntılarım var. Antrenman dışındaki zamanımı genelde evde ailemle geçirdiğim için Türkçe konuşmaya çok zaman olmuyor. Yalnız olsaydım çoktan öğrenebilirdim diye düşünüyorum.
Kaç dil biliyorsun?
İspanyolca ana dilim. Bunun dışındaki hiçbir dili ders alarak öğrenmedim ama İngilizce ve Almanca ve İtalyanca konusunda günlük konuşmaları yapacak bir durumdayım. Rusça ve Türkçeyi de tam konuşamasam da anlayabiliyorum.
Bazen maçlardan sonra çocuklarınla sahaya giriyorsun ve bu durum taraftarlarımız tarafından çok hoş karşılanıyor. Kızlarınla futbol üzerinden kurduğun bir ilişkin var mı?
Şu an çok küçükler ve futbolu sadece babalarının gittiği yer alarak biliyorlar. Sadece yanlarında değilsem kulüpte olduğumu biliyorlar. Ancak maçlardan sonra sahaya girmek ve top oynamak çok hoşlarına gidiyor.
Birçok büyük kulüpte oynadın, önemli başarılar elde ettin. Ama her şeye rağmen “kariyerimde şöyle bir eksik kaldı” dediğin bir hedefin var mı?
2014 yılında Güney Afrika’da yapılan Dünya Kupası eleme maçlarının tamamında milli takımın kadrosunda yer aldım. Takıma da yardımcı olmuştum. Ancak sonrasında şampiyona kadrosuna dahil edilmemiştim. Bu çok beklediğim bir durum değildi. Geriye dönüp baktığımda en çok bunun eksikliğini hissediyorum.
Senin bir de entelektüel ve çok okuyan bir tarafın var. En son neler okudun, neler keşfettin?
Ben dinlemeyi çok severim. Fikirlerini beğendiğim insanları dinlemek bana çok şey katıyor. Bu insanları dinlerken anlattıkları şeylerin yaşamınızı etkilediğini görüyorsunuz. Ayrıca yine bu tarz insanların kitaplarını okuyarak kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Bugüne kadar önemli teknik adam ve oyuncularla çalışıp onların fikirlerini öğrenme şansını buldum. Onların anlattıkların çıkarım yapıp kendi fikirlerimle kaynaştırdım. Bence bu hayattaki en önemli ve değerli şey dinlemektir.
Bu konuda ön plana çıkan biri var mı?
Bilardo. Kendisi milli takımda antrenör olarak da görev yapmıştı. Zamanın ötesinde biriydi. İnsanlar herhangi bir konuda fikir sahibi değilken o bu konulardan bahsediyordu. Onunla çalışabildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Ben hayatta detayların gücüne inanan biriyimdir. Hatta küçük detayların bu hayatta fark yarattığını düşünüyorum. Bu nedenle detaylara önem veren insanları dinliyorum.
Sosyal medyada yer alan bir oyuncusun. En çok nasıl mesajlar geliyor?
Sosyal medyayı kullanan birisiyim ancak zamanla sosyal medyayı daha az kullanmaya başladım. Ben bu mecraları özellikle Arjantin’deki yakınlarımla aramdaki iletişim aracı olarak kullanmaya özen gösteriyorum. Sosyal medya ne yazık ki çokça sahte hesapların olduğu, insanların acımasızca eleştirildiği, harekete uğradığı bir yere dönüşebiliyor. Bundan kendimi uzak tutmaya çalışıyorum. Zaten yaş ilerledikçe bu tip şeylere daha az önem vermeye başlıyorsunuz.
Futbolculuk kariyerin sonrası bir planın var mı?
En başından beri futbolun içinde kalmayı planladım. Belki menajerlik olabilir. Genç yaştan itibaren bir oyuncunun yanında yer alıp, gelişimine katkı sağlayabilirim. Bazen sportif direktör, bazen de teknik adam olmayı istiyorum. İlk zamanlar teknik adamlık yapmayı aklımdan bile geçirmedim ama şimdilerde bunun olabileceğini de hissediyorum. Hala tam olarak kararımı vermedim. Tek bildiğim; bir şekilde futbolun içerisinde yer alacağımdır.
Futbolun dışında neler yaparsın?
Sadece kızlarımla vakit geçiririm. Kendimi onlara adamış durumdayım. Gitar çalmayı severim ama onu bile yapmıyorum, çünkü futbolun dışındaki zamanımı büyüme çağındaki çocuklarıma ayırmam gerektiğini düşünüyorum.
Arjantinliler için futbol ve tango çok önemli bir yere sahip. Özellikle tango için ne düşünüyorsun?
Özellikle tango konusunda insanların kafasında yanlış bir düşünce olduğunu düşünüyorum. Tango benim ülkemde herkesin bildiği bir dans değildir, oldukça da zordur. Böyle bir gelenek de yoktur. Örneğin Maradona yakın zamanda yaptığı bir röportajında tangoyu yurt dışında futbol oynayıp tekrar Arjantin’e döndükten sonra öğrendiğini söyledi. Bu dansı bilen kişi sayısı gerçekten çok azdır. Ben de bilmiyorum.