Hikmet Onur… Trabzonspor’un kuruluş aşamasında da yer aldı, kulüp kurulduktan sonra her kademesinde yine o vardı. Amatör şube sorumluluğundan, futbol şube sorumluluğuna… Ardından da asbaşkanlığa uzanan bir yöneticilik kariyerine sahip.Toplam 12 yıllık yöneticilik kariyerinde başarılı olduğunu düşünüyor Onur… Yöneticiliği bıraktığını söylese de Trabzonspor’dan elini çekmediğini ekliyor Hikmet Onur…
Biz de sizleri, Hikmet Onur’un Trabzonspor’daki yöneticilik kariyerini anlattığı Kuzey Ekspres'teki röportajı ile başbaşa bırakıyoruz…
İDMANGÜCÜ-İDMANOCAĞI İNATLAŞMASI, TRABZONSPOR’A ÇOK ŞEY KAYBETTİRDİ
Kurulduğu günden bu yana Trabzonspor’un içerisindeyim. Birleşme adına yaşanan inatlaşmalardan ötürü Trabzonspor’un kuruluşu 5-6 yıl gecikmeli olmuştur. Aslında biz, İdmangücülüler olarak Trabzonspor’u 1966’da kurmuştuk. Daha sonra Trabzonspor ile İdmanocağı birleşti. Trabzonspor’un asıl kuruluş tarihi 1967 değil, 1966’dır. O 1 yıl Trabzonspor’a çok şey kaybettirdi. Mükemmel futbolcular o arada Trabzonspor’dan gittiler.
NE MUTLU BANA Kİ; TRABZONSPOR’UN HER KADEMESİNDE YÖNETİCİ OLARAK GÖREV ALDIM
Trabzonspor’da yöneticiliğe, 1974 yılında yedekten gelerek başladım. Bu yılın ardından yöneticiliğe bir süre ara verdim ve sonrasında Mazhar Afacan ve Mehmet Ali Yılmaz Başkanlıklarında toplam 12 yılı aşkın süre Trabzonspor’da yöneticilik yaptım. Çeşitli kademelerde görev aldım; amatör şubeler sorumlusu da oldum, futbol şube sorumlusu da. Ancak yöneticilik kariyerimin büyük bölümü (6 yıl) Asbaşkan olarak geçti.
HİÇBİR ZAMAN BAŞKANLIK HIRSIM OLMADI. BAŞKANLIK ÇOK FARKLI BİR MEVKİİ
Hiçbir zaman başkanlık hayalim ya da hırsım olmadı. Başkanlık mevkii, çok farklı. En önemlisi, ekonomik tabloyu üstleneceksiniz. Ya para vereceksiniz, ya para bulacaksınız. Milyon dolarlar havada uçuşuyor. Bunu 1 kişinin vermesi mümkün mü? Değil. O zaman öyle bir ekip kuracaksınız ki; onların yardımı ve ürettikleri projelerle ekstra gelirler elde edeceksiniz. Trabzonspor’un bugünkü tablosuna baktığınız zaman, geliri ile gideri arasında uçurum var.
BELKİ BENİM SÖYLEMEM DOĞRU DEĞİL AMA BAŞARILI BİR YÖNETİCİYDİM
Bana sorarsanız, yöneticilik kariyerim boyunca kötü yaptığım hiçbir şey yok. Kötü yapmış olsaydım, 12 yılı aşkın bir süre yöneticilik yapma şansı yakalayamazdım. Başarısız olduğumu düşünmüyorum. Üzerime ne düştüyse yaptım. Zamanımı, gücümü verdim. Haftalarca eve uğramadık. Kamplarda daima takımın yanındaydık. Eksik yaptığım bir şeyi hatırlamıyorum. Yaptığım bir şeyden ötürü de hiçbir pişmanlığım olmadı.
HERKES MEHMET ALİ YILMAZ’I OTORİTER BİLSE DE BU BİLGİ KESİNLİKLE YANLIŞ
Üst düzey sivil toplum kuruluşlarında da yer aldım. İnisiyatif kullanamadığım hiçbir oluşumun içerisinde yer almadım. Rahmetli Mazhar Afacan bana Asbaşkanlık teklif ettiğinde, “Senin dediğini değil, doğru bildiğimi yaparım” dedim. Arkadaşlarım da şahittirler. Herkes Mehmet Ali Yılmaz’ın otoriter olduğunu zanneder ama durum asla öyle değildir. Onun yönetimindeyken her zaman kendi inisiyatifimi kullanmışımdır.
MEHMET ALİ YILMAZ’IN ÇOĞU KARARDAN HABERİ YOKTU. KULÜBÜ ARKADAN BEN YÖNETİRDİM
Mehmet Ali Yılmaz’la karşı karşıya geldiğimiz hiçbir konuk olmadı. Zaten olsaydı, kendisiyle 6 yıllık bir birlikteliğimiz olmazdı. Dışarıdan göründüğü gibi Mehmet Ali Yılmaz’ın dediği dedik bir tavrı yoktu. Hatta size şunu söyleyeyim; kendisi, kararlarımıza karışmazdı bile. Yönetimin ne yaptığından haberi bile yoktu. Kulübü arkada ben yönetirdim. Tabii ki yaptığımız hamlelerin ardından Mehmet Ali Bey’i de bilgilendirirdim.
TRABZONSPOR BÜYÜDÜKÇE YÖNETİCİ SAYISININ DA ARTMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM
Yönetim listelerini ben yapardım. Mehmet Ali Bey, bana 3-4 isim verir, “Bunlar da bizimle olsun. İleride işimize yararlar” derdi. Güvendiğim insanların düşüncelerini alarak da bazı isimleri yönetime yazardım. O zamanlar yönetim kurulu sayısı bir ara 36’ydı! Şimdi 14+1’e düştü. Aslandı, Trabzonspor büyüdükçe, yönetici sayısının da artması gerektiğine inanıyorum. Bizim, daha çok insanı yönetici olarak onure etmeye ihtiyacımız var.
MİLOŞEVSKİ’Yİ TRABZONSPOR’A BEN ALDIM. ADAM GİBİ ADAMDI. VEFATI BENİ ÇOK ÜZDÜ
Makedonya’ya giderek Nikolovski ve Miloşevski’yi transfer ettim. O zamanlar Makedonya’ya uçak yok, arabayla gittim. Her 2 futbolcu da üst düzey ahlaka sahiptiler. Ben bu kadar kaliteli yabancılar tanımadım. Bazen yabancı transferi yapıyorsun, adam başına bela oluyor. Miloşevski ve Nikolovski, para istemeye dahi utana sıkıla gelirlerdi. Çok severdim onları. Kaleci Miloşevski’nin vefatı da beni derinden üzdü.
BİZLER TRANSFER İÇİN BAŞKANLA MUHATAP OLURDUK. BU MENAJERLİK DE NE!
Menajerlik olayı, şimdi çok revaçta oldu. Bizim dönemimizde oyuncuyu transfer edeceğimiz zaman, direkt olarak kulübüyle görüşme yapıyorduk. Mesela Makedonya’ya transfer için gittiğimiz zaman, kulübün başkanı, aynı zamanda o ülkede yer alan bir hastanenin başhekimiydi. Direkt onunla muhatap olduk. Şimdi menajerlik diye bir olay çıktı. Bu menajerlik paraları, anormal noktalara ulaştı. Bunun önüne geçilmeli.
YÖNETİCİLİĞİ BIRAKMASAM, KULÜBE LAYIK İSİMLERİN ÖNÜNÜ KESMİŞ OLACAKTIM
Yaşım 60’a dayanmıştı… Bir yerde, arkadan gelen gençleri düşünmek gerekiyordu. Ben de bu çerçevede yöneticiliği bıraktım. İlelebet Trabzonspor’da yöneticilik yapacak halimiz yok. Biz orada olduğumuz sürece, arkadan gelmesi gereken isimlerin önü tıkanıyordu. Bunun bir anlamı yoktu. Görevi bıraktıktan sonra birçok kez yöneticilik teklifi aldım ancak kendilerine teşekkür ederek yöneticiliği bıraktığımı ifade ettim.
MEDYANIN HER NOKTASINDA TRABZONSPOR VAR. 70’Lİ YILLARDA İSE İKİ SATIR YAZILIRDI
Trabzonspor’a yönetici olmak, nimete değil, külfete talip olmaktır. Bunu, ana hatlarıyla kabul etmek lazım. Orada nimet yok. Buna hazırsanız, yönetici olmak isteyin. Bu temel gerçeğin haricinde, Trabzonspor’a yönetici olmak gerçekten çok güzel bir duygu. Hele de şimdi, gazeteler ve televizyonlar kulüplere bu kadar yer verirken… Bizim zamanımızda, özellikle de 70’li yıllarda iki satır ya yazılırdı ya da yazılmazdı.
İLLE DE TRABZONSPOR’A YÖNETİCİ OLAYIM DÜŞÜNCESİ, HAYLİ SAKAT BİR DÜŞÜNCEDİR
Televizyonlarda gözükmek, bazı arkadaşları cezbedebilir. Tabi bu durumun karşılığında hem maddi hem de fiziksel efor sarfetmeniz gerekecek. Herkes aktif olarak kulübe nasıl ve ne şekilde fayda sağlayacağını hesap ederek yönetici olmalı. Sadece, ‘ben yönetici olayım da nasıl olursa olayım’ düşüncesi, son derece sakat bir düşüncedir.
ŞİMDİKİ HARCAMALAR, BİZİM DÖNEMİMİZDEKİ HARCAMALARIN FERSAH FERSAH ÜZERİNDE
Trabzonspor’a baktığımda, kulübün büyüdüğü gerçeği inkar edilemez. Ancak maddi boyutlar anormal artış gösterdi. 2000’li yıllarda, Trabzonspor’un borcu 30 milyon TL’ydi. Bugün borç 20 kat fazlaya çıkmış ve bunun karşılığında da kulübe şampiyonlukları getiren tablo yaşanmamışsa, ortada büyük bir israf var. Biz, Trabzonspor en kötü ihtimalle 4.’dür derdik. Şimdi diyebiliyor muyuz? Hayır. Harcamalar bizim dönemimizdekinin fersah fersah üzerinde mi? Evet. O zaman diyecek bir şey yok.
2001 YILINDA KAYBETTİĞİMİZ SEÇİM, TRABZONSPOR’DA BÖLÜNMÜŞLÜĞÜN BAŞLANGICI OLDU
Bizim dönemimizde, transferler üzerinden mali tablo çok eleştirilmişti. İyi de ne kadar borcumuz vardı? 3 Milyon TL! 2001 yılında seçimi nasıl kaybettiğimizi bilmiyorum. Aslında bunu delegasyona sormak lazım. Karar saygı duymak lazım. O dönem kopukluklar oldu. O seçimi kaybetmemiz, bölünmüşlüğün başlangıcı oldu. O kongre, ayrışma kongresi oldu. Bu gerçek. O dönem biz göreve gelseydik, kulüp ekonomik bazda bu kötü noktada olmazdı.
KÜÇÜCÜK ODADA TOPLANTI YAPARKEN, MEHMET ALİ BEY KULÜBE KOCAMAN TESİS KAZANDIRDI
1982’de, Mehmet Ali Bey’le (Yılmaz) birlikte göreve geldiğimiz zaman, Trabzonspor’un Ziyabey’de küçücük bir odada toplantı yapıyordu. Kısa sürede tesislerin yeri satın alındı. Kulübün parası mı vardı? Hayır. Tüm masrafları Mehmet Ali Bey kendi cebinden ödedi. İnşaatını başlattı ve şimdi kulübün tesisleri var. Bu kadar yapılanın yanında borç da olacak tabi ama asla bu kadar anormal borcu yoktu kulübün. Kulübün geldiği noktadan hiç umutlu değilim.
Röportaj: Kuzey Ekspres / Sertaç Hellaç