Kastamonu’nun Daday ilçesine bağlı Örencik köyünde oğlu ile birlikte yaşayan 1895 doğumlu Mustafa Kara, 1952 yılında kendi eliyle yaptığı evinde yaşam mücadelesi veriyor. Resmi kayıtlarda 100 yaşında görülen fakat nüfusa 20 yıl geç yazıldığını belirten Kara’nın, duyma sıkıntısı haricinde herhangi bir sağlık sorunu yok. Mustafa Kara’nın günlük ihtiyaçlarını oğlu Şükrü Kara karşılıyor. 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk’ün Daday’a gelişine şahit olan Mustafa Kara, yıllara meydan okuyor.
HEM ŞARKI SÖYLÜYOR HEM DE ŞİİR OKUYOR
Küçük Mustafa lakaplı 120 yaşındaki Mustafa Kara, Atatürk’ü gördüğünü fakat ne zaman Kastamonu’ya geldiğini bilmediğini belirterek, “O zaman okulda okuyordum, İlkokul 3’üncü sınıftaydım. Atatürk, Kastamonu’da kalmadı. Kastamonu’da bize düşmanlık ederler diye, Daday’a geldi, burada Hükümet Konağı’nda kaldı. Atatürk, uzun boyluydu, yakışıklıydı, delikanlıydı. Okulda, hoca ben bildiğim halde sınıfta bıraktı, geçirmedi. Hoca dolaşık yola gitmiş, ben bilmiyordum. Zil çalacaktı, bende o gün zil çalmadan gideyim dedim. Tuvalete girdiğimde, hocalarımı gördüm. Daha sonra hocamda, sen beni takip ediyorsun diye beni sınıfta bıraktı.
Bende bir daha okula falan gitmedim. Kuran’a gittim, namaz kılmasını ve sure okumasını öğrendim. Eşimi çok seviyordum, 3 yıl önce hayatını kaybetti, şimdi de beni gelecek diye gözetliyordu. 15 yaşımda evlendim. 3 yıl oldu eşim öleli. O zamana kadar birlikte yaşadık. Ben, eşimle birlikte demir dövdüm. Eşim, ocakta büyük çekice vururdu, bende ufak çekice vururdum. Demir, kazma, zincir gibi her türlü demir malzemesini dövüyordum. 5-6 köyün işini ben yapıyordum.
Diğer demirciler yapardı, 15 günde eskirdi, ben yapardım 1,5 yıl çift sürerdiler. Kolay kolay eskimezdi, çünkü soğuk çelik koyardım dövdüğüm demirin içerisine” dedi. Atatürk ile ilgili anılarından bahseden Mustafa Kara, Atatürk ile ilgili olarak da şu şiiri okudu:
“Türkü ölümden odur kurtaran, Odur yeniden Türklüğü kuran, Yaptığı ordu düşmanı kovdu, Ulusu yurdu odur oluşturan, Atatürk’ün eleği onun yüreği yandı yüreği Türkiye vatan”
GELİNLERİ VE DAMATLARI ÖLDÜ, KENDİSİ HAYATTA
Babasının şu anda oturduğu evi 1952 yılında yaptığını ifade eden Mustafa Kara’nın oğlu Şükrü Kara, “Babam, şu anda oturduğumuz bu evi 1952 yılında yaptı. Babamın, en çok sevdiği ve yediği tavuk etidir. Kırmızı ettir. Peynir, zeytini çok fazla yerdi. Az ve sık yerdi. Babam, 120 yaşında. Atatürk’ün Daday’a geldiğini ve burada kaldığını çok iyi biliyor. Okulda okurken, öğretmenini tuvalette görmüş. Öğretmeni de, sen beni gözetliyorsun diye sınıfta bırakmış. Babam da bir daha okula gitmemiş. Okulu bırakınca askere gitmiş. Askerliğini yazıcı olarak yapmış. Askerde yaklaşık 2 yıl kalmış. Boyu kısa diye babamı, çürüğe çıkarmışlar” diye konuştu. Babasının sıcak demir ustası olduğunu söyleyen Şükrü Kara, şunları kaydetti:
“Babam, sıcak demir ustasıdır. Babam, demir yapar, kilit yapar, demirle ilgili her türlü işi yapar. Her türlü ağaç ve demir işini yapar. Annem öleli üç yıl oldu. En çok annemi sever. Yanına gideceğim diye uğraşıp duruyor ama onun elinde değil, Allah’ın bileceği iştir.”
4 kardeş olduklarını aktaran Şükrü Kara, “Biz, 4 kardeşiz. 2 kız ve 2 erkek. Babamın gelinleri de öldü, damatları da öldü. Yani, dört kardeşimizin dördü de şu anda dul” diye konuştu.