Mart Kadınlar Günü bu vatanı bize emanet eden anaları hatırlamak için iyi bir fırsattı. Fakat hatırlara pek gelmedi. İşte vatan için ölüme meydan okuyan cevval kadınlar:
8 Mart'ı geride bıraktığımız bugünler, kadınların günümüzdeki statülerine kavuşmak için ne kadar zorlu bir mücadeleden geçtiklerini hatırlamak için iyi bir vesile. Öte yandan, içinde bulunduğumuz ay, kadınların sadece bireysel hakları için değil, 'küresel' mücadelelerde, savaşta, cephede ve cephe gerisinde de etkin roller icra ettiklerini 'öğrenme' fırsatı sunuyor.
Çünkü bu ay, aynı zamanda Çanakkale Zaferi'nin yıldönümü olarak kutlanan 18 Mart'ı da içeriyor. 8 Mart'tan kalkıp 18 Mart'a çevirdiğimiz projektörler Çanakkale Savaşı'nın cevval kadınlarını aydınlatıyor.
Çanakkale ile ilgili yabancı kaynaklar, askerlerin mektupları ve anılarından, keskin nişancı kadın savaşçıların varlığından bahsediyor. Bizim kaynaklarımız ise Nezahat Onbaşı gibi, savaşta önemli yararlılıklar göstermiş ve sonra Meclis tarafından rütbeye layık görülmüş kadınların bulunduğuna işaret ediyor. Çanakkale Savaşı ile birlikte İnönü muhabereleri ve Kurtuluş Savaşı'na iştirak eden Mücahide Hatice Hanım, Kosova'dan gelerek savaşa katılan ve şehit düşen Zeynep Mido Çavuş, Çanakkale'den İstanbul'a yaralı taşıyan Reşit Paşa Vapuru'nun baş hemşiresi Safiye Hüseyin Elbi, Türk yaralıları tedavi ederken yaşanan bombardımanla can veren Alman hemşire Erica, Çanakkale'nin kadın kahramanları arasında yer alıyor. Savaşı takip eden 50 gazeteci arasındaki tek kadın Bulgar kökenli Wanda Zembrzuska'yı da unutmayalım!
Onlar savaşın çeşitli dönemlerinde yer alarak kendi mücadelelerini verdiler. Bu 8 Mart ertesinde, 18 Mart'a, bir de bu açıdan bakma vakti geldi de geçiyor diye düşündük.
18 Mart tarihi, Türkiye için tarihî bir zaferdir. Çanakkale'de tarihçilerin tabiriyle '7 düvele karşı savaşan' Türk ordusu, dönemin şartlarında, yokluk ve yoksulluk içinde büyük bir direniş göstermiş, sonuçta da büyük bir zafer kazanmıştır. Bu zaferin kahramanları ve hikâyeleri kuşaktan kuşağa aktarılır. İşte bu tabloda, Seyit Onbaşı, Ezineli Yahya Çavuş gibi isimlerin yanında, onlar kadar ön planda ve sayıca fazla olmasa da kadın kahramanlar bulunuyor. Kendisine daha sonra TBMM tarafından 'Onbaşı' unvanı verilen Nezahat Onbaşı, Çanakkale'den sonra Türkiye'yi cephe cephe dolaşan Hatice Hanım, Kosova'dan gelerek savaşa katılan Zeynep Mido Çavuş, Çanakkale'den İstanbul'a yaralıları taşımak için hastaneye dönüştürülen Reşit Paşa Vapuru'nun başhemşiresi Safiye Hüseyin Elbi, bu isimler arasında bulunuyor.
Askerlik çağındaki tüm erkeklerin savaşa çağrıldığı bu dönemde, cephe gerisindeki fedakârlık ise genelde kadınlara düşer. Ancak cephe gerisindeki fedakârlıklarla yetinmeyen bazı kadınların, bizzat cepheye giderek savaşta yer aldıkları biliniyor. Bu çerçevede, Çanakkale Savaşı'ndaki kadınların öykülerini toplayan Zümrüt Sönmez, Savaşın Kadınları isimli kitabında, kadınların nasıl bir rol aldığını aktarıyor. Hilali Ahmer (Kızılay) Hanımlar Merkezi'nin teşviki ve ilanları ile dernek merkezine giderek cephe gerisi hizmeti sunan kadınlar, bununla da sınırlı kalmıyor. Bir kısmı cephede, sıcak çatışmaların yaşandığı ortamlarda sağlık hizmetlerini sunuyor, bir kısmı da omuz omuza savaşmayı tercih ediyor. Hatta, 'keskin nişancı' olarak cephenin en ön safında yer alıyorlar. Ancak, bu yöndeki bilgilere Türk arşivlerinde değil, yabancı kaynaklarda rastlanıyor. Örneğin, Avusturyalı piyade er J.C.Davies, annesine yazdığı mektupta, keskin nişancı bir Türk kızının karşı taraftan pek çok askeri vurduğunu, gün batmadan kendisinin de bir Avusturyalı tarafından vurulduğunu söylüyor. 19-21 yaşındaki genç kızın bedeninden, ölü olarak ele geçirildiğinde 51 kurşun çıkmış.
Çanakkale Savaşı'nda gerek keskin nişancı olarak ön saflarda gerekse diğerleriyle birlikte omuz omuza çarpışan kadınların yer aldığı halde bu isimlerin neden kayıtlara geçmediğini tarihçiler o günkü toplum yapısına bağlıyor. Çünkü, dönemin koşullarında kadınlar çok fazla ön planda değildi. Hatta, Anafartalar'dan başlayarak Kurtuluş Savaşı'na kadar pek çok cephede boy gösteren Mücahide Hatice Hanım'ın ismini 'Ahmet' olarak duyurması da bunu açıklıyor.
Manevi hizmetleri olmuştur
Salih Gülen (Yitik Hazine Yayın Editörü): Çanakkale savaşında kadınlar geri hizmetlerde, özellikle sağlık hizmetlerinde gönüllü hemşirelik yaparak ve atölyelerde çalışarak destek oldular. Bunun maddi sebep ve sonuçları var ama dualarla da destek oldular. Ben bunun gücüne de inanıyorum. Keskin nişancılar vardı deniyor, Nezahat onbaşı gibi isimler var. Ancak bunu bizim kaynaklarımızda rastlamadım. Savaşın stresi karşısında görülmüş hayaller de olabilir. Kesin bir şey söylemek güç. Ben sağlık hizmetleri ve manevi hizmetleri görüyorum daha çok. İstanbul'daki hastanelerde rol alan kadınlar vardır.
Çanakkale kitapları çıkaran yayınevi: Yarımada Yayıncılık
Çanakkale Zaferi, milli bir gün olarak kutlanması ve bunun devlet politikası haline getirilmesine rağmen, bugüne kadar bu alanda ciddi bir yayıncılık örneği bulunmuyor. İşte bu noktadan hareket eden Yarımada Yayıncılık, sadece Çanakkale kitapları basmak üzere faaliyete başladı. Bundan iki yıl önce kurulan yayınevi bugüne kadar 25 kitap çıkardı. Ayrıca, Türkiye Çanakkale Okuyor ismiyle bir kampanya başlatan yayınevi, bu alandaki yayınların okunması ve okutulmasını istiyor. Bu amaçla kurulan internet sitesi, 'www.turkiyecanakkaleokuyor.com'da Çanakkale'ye ilişkin kitaplar, fotoğraflar ve savaşta şehit olanların isim listeleri bulunuyor. Çanakkale hakkında hamasetten öteye geçilemediğini belirten Yarımada Yayınevi'nin sahibi Erol Erdoğan, Bu konuda yayınlanan akademik çalışmalar yok. Bu sebeple biz bu işe girdik. diyor. 'Anadolu'dan Balkanlara Çanakkale' serisi altında Kastamonu, Bursa, Urfa ve Antep kitapları ile Kosova kitaplarını çıkardıklarını, şimdi Kafkasya ve Kudüs'ün çalışmalarının devam ettiğini aktarıyor. Erdoğan'ın bir iddiası da, tanıkları ortadan kaybolmadan sözlü tarih yoluyla Çanakkale'nin tarihinin yeniden yazılması. Bu çalışmayla sözlü kültürü belgelemeye çalıştıklarını belirten Erdoğan, Bunları 15 yıl sonra yapma şansımız da olmayacak. Bugün onların oğulları ve torunları var. Bir süre sonra onları da bulamayacağız. diyor.
Nezahat Onbaşı
Ne çeyiz ne de madalya sahibi oldu
Annesi vefat ettiği için babası Albay Hafız Halit Bey ile birlikte cepheden cepheye koşan Nezahat Onbaşı'nın serüveni, çocukluk yıllarında başlıyor. 8 yaşında cephelerle tanışan Nezahat'in rütbesini aldığı savaş, Gediz Cephesi'ndeki bir çatışmadır. Babası Halit Bey'in kumandasındaki 70. alay zor anlar yaşamaktadır. Aralarından cepheden kaçmayı düşünenler bile olur. Atıyla 600 kişilik alayın önünü kesen Nezahat, Ben babamın yanında ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz? diyerek kalmalarını ve savaşın kazanılmasını sağlar. Bu nedenle onbaşı rütbesini alan Nezahat, Meclis'in kendisine öngördüğü çeyiz ya da madalyayı ise ömrü boyunca göremez. Çünkü unutulup gitmiştir.
Mücahide Hatice Hanım
Türkiye'yi cephe cephe dolaştı
Anafartalar'da 56. fırkada mücadele eden Hatice Hanım'ı herkes erkek zannediyordu. Çünkü, tanınmamak ve savaş dışında kalmamak için erkek ismi kullanarak, kendisinin Ahmet ismiyle çağrılmasını istemişti. Anafartalar'dan sonra diğer muharebelere de katılan Hatice Hanım, İzmir'de Yunanlılara esir düşer. Buradan Manisa'ya kaçan ve Bandırma üzerinden İstanbul'a geçen kadın asker, buradan sonra da İnönü Muharebeleri'ne katılır. Kurtuluş Savaşı boyunca pek çok cephede boy gösteren Hatice Hanım, Kütahya cephesinde, Çay ve Dumanlı Pınar muharebelerinde de bulunmuştur.
Zeynep Mido Çavuş
Kosova'nın gönüllü kahramanı
Osmanlı'nın verdiği savaşta sadece Türkiye sınırları içindeki kadınlar rol almadı. Bunun dışında da eski Osmanlı topraklarından gelerek savaşa katılan kadınlar olmuştu. Kosova'dan gelerek gönüllü olarak Çanakkale savaşında bulunan Zeynep Mido Çavuş, bunlardan biridir. Ailesi Kosova'da bulunan ve savaşa katılmak üzere tek başına gelen Zeynep Çavuş'un şehit düştüğü ve İzmit'te heykelinin olduğu iddia ediliyor.
Safiye Hüseyin Elbi
Reşit Paşa Vapuru'nun yardım meleği
İngiltere'de deniz ataşeliği yapan Ahmet Paşa'nın kızı olan Safiye Hüseyin Elbi, Avrupa'da eğitim almış ilk hemşirelerdendir. Çanakkale Savaşı'nda gönüllü hemşirelik yapan Elbi, hastane gemisine dönüştürülen vapurlardan biri olan Reşit Paşa Vapuru'nda görev alır. Burada yaşananları, Reşit Paşa'ya bindik. Çanakkale'ye geldik, Akbaş mevkiinde demirledik. Hastaları, yaralıları toplamaya başladık. Ne yaralılar, ne yaralılar. Şu parmakları görüyor musunuz? Ben bu parmaklarımla kaç delikanlının gözlerini bir daha açılmamak üzere kapattım. sözleriyle aktaran Elbi, Balkan savaşlarında da bulunmuştur.
Hemşire Erica
Hem dikti hem de yaraları sardı
Doktor Ragıp Bey'in eşi olan Alman asıllı hemşire Erica'nın, savaşın en şiddetli anında köylü kadınlar arasında birliktelik sağlayarak orduya destek olduğu belirtiliyor. Orduya kıyafet, yorgan, yastık, çadır dikiminde rol alan hemşire Erica, köydeki kadınlardan sağladığı dikiş makinesiyle kendisi de pek çok şey dikmiş. Türk yaralıları tedavi ederken de, hastane ve hasta bakım yerlerini bombalayan düşmanın top mermisiyle can vermiş. Çanakkale'de Yalova köyü mezarlığında bulunuyor.
Wanda Zembrzuska
Savaşın tek kadın gazetecisi
Çanakkale Savaşı'nda görev yapan tek kadın gazeteci olduğu belirtiliyor. 18 Mart sonrasında savaşın uzaması ile bu cepheye 50'yi aşkın gazeteci gönderilir. Bunlar arasında göreve başlayan Wanda Zembrzuska, Bulgaristan'ın Otro Gazetesi adına savaşı takip eder. 24 yaşında olan gazeteci, ilk haberini 2 Eylül 1915'te gazetesine ulaştırmış. Bulgar gazeteci, Alman Paşa Liman Von Sanders ile yaptığı görüşmede ise Sanders'in kendisine, Cephede tek kadın muhabir olarak görev yapmaktan korkmuyor musunuz? sorusunu yönelttiğini aktarıyor.
İsimler bize intikal etmemiş olabilir
Mehmet Niyazi (araştırmacı-yazar): Çanakkale Savaşı'nda kadınlar daha çok geride, hastaların bakılmasında, askere malzeme hazırlanmasında ve cepheye mermi taşınmasında bulunuyorlar. Babaları savaştan dönememiş, yetim kalmış çocukları büyüten anneler, nineler var. Bunun dışında bir istisna Nezahat Onbaşı var mesela. Bu ismi herkes bilir. Kadınlar mutlaka katılmış olmalı bu savaşa. Ancak o dönemin koşullarıyla da ilgili olabilir ön plana çıkmaması isimlerin. Kayıtlara geçmemiş olabilir, bize intikal etmemiş olabilir.
Kadınca fedakârlık görüyoruz
Talha Uğurluel (tarihçi): Çanakkale'de kadınlar cephenin içerisinde bire bir erkeklerle birlikte savaşmış değil. Ama arka planda çok fazla fedakârlıkları var. 1911 yılında Trablusgarp, 1212'de Balkan, 1914'ten 1918'e kadar Çanakkale, daha sonra da Kurtuluş Savaşı. 12 yılda önce eşini, sonra çocuklarını gönderiyor cepheye. Sonra da iş başa düşünce kendisi gidiyor. Biz o dönemin tüm savaşlarında görüyoruz kadını. Ancak fedakârlığı erkekçe değil kadınca görüyoruz. Kadınlar kendi fıtratına uygun olarak çok fazla fedakarlıkta bulunmuştur.
Not: Görüntüler video paylaşım sitesi Youtube'dan alınmıştır. Video eski bir haber görüntüsüdür.