İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmet Eğitim Kurumları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mesut Toraman, iş kazalarında asıl sorunun iş güvenliği sağlığı mevzuatının bir türlü yerine oturtulamamasından kaynaklandığını belirterek, "Ortaya çıkarılan taslaklar mecliste görüşülürken sürekli ilave ya da kırpmalar oldu. Orijinal hali bozuldu. Bu da yetmiyor her seferinde kanun ve yönetmelikler çalışanların aleyhine değişerek düzenlendi" dedi.
İş güvenliği konusunda konunun taraflarından olan uzmanlar, kendilerinin işveren tehdidi altında belirterek, işyerinde 3’ncü kez gördüğü eksiklikleri bakanlığa bildirmesi gereken 120 bin iş güvenliği uzmanından bir tanesinin bile bunu bakanlığa bildirmeye cesaret edemediğini söylüyor. İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmet Eğitim Kurumları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mesut Toraman, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi için devletin hızlı şekilde İş Sağlığı Güvenliği Mevzuatı’nı tamamlaması ve denetimini etkin bir şekilde yerine getirmesini istedi.
"ORTAYA ÇIKAN TASLAKLAR SON ANDA DEĞİŞİYOR"
Uzmanların tehdit edildiğini, darba uğradığını anlatan Toraman, "Kanun ve yönetmelikte iş yeri ve güvenliği uzmanı gördüğü eksiklikleri onaylı deftere yazacak ve makul bir süre verecekti. Eğer gereken yapılmazsa Çalışma İş Kurumu İl Müdürüne bildirecekti. Ancak bu mümkün olmadı. Siz iş verenden bu hizmetin karşılığını alıyorsanız bunu yapmanız mümkün değil. Türkiye’de şu anda 120 bin tane iş güvenliği uzmanı var. Son bir yılda bu kanunun sorumluğunu yerine getiren bir uzman var mı. Bu mümkün değil. Çünkü iş verenler "bu konuda deftere yazamazsın" diyerek baskı altına alıyor. Türkiye’de ortak sağlık güvenlik birimleri ile ilgili yönetmelik çıktığında bakanlığa ilk dosyayı veren kişi benim. Ben bu sisteme karşı değilim. Sayın bakanımız on yıldır bu sistemi oturtmak için çalışıyor. Ama bu sisteme ne yazık ki kimse sahip çıkmıyor. Bizler dernekler olarak sistemi savunduk ve gördüğümüz eksikliklerin düzeltilmesi için çaba gösterdik. Ama bizim çabamız yeterli değil. Ne zaman ki 301 kişi bir arada öldü, asansör faciasında ve diğer olaylarda insanlarımızı kaybettiğimizde hemen harekete geçiyoruz. Bu her olaydan sonra Türkiye bir adım atıyor. Sayın Bakanımızın ilk döneminde Başbakanlığa gönderdiği Ulusal İş Güvenliği Politikasının birinci maddesi olan müstakil kanunu dört yılda meclise yollayamadılar. 11 kişinin çadırda yandığı gecenin ardından gitti. 301 kişi öldükten sonra da taşeronlukla ilgili kanunlar görüşülmeye başladı. Son olarak da asansör konusu gündeme geldi. Burada bilirkişiler belli raporlarla sorunu ortaya çıkarırlar. Burada bizim kusurlu ve sorumlu aramamız etik değil. Ama asıl sorun iş güvenliği sağlığı mevzuatının bir türlü yerine oturtulmamasıdır. Ortaya çıkan taslaklar neler oluyorsa mecliste, hükumette görüşülürken devamlı ilaveler kırpmalarla orijinal hali bozuluyor. Bu da yetmiyor kanun ve yönetmeliklerle çalışanların aleyhinde değişerek geliyor" dedi.
"ASANSÖR FACİASININ ALTINDA HEPİMİZ KALDIK"
2004 yılında ilk yönetmeliğe göre 5 çalışanı olan inşaatlardaki bir taşeronun ayda en az 37 saat olan A sınıfı iş güvenliği hizmetinin 2014 yılında bir saate düştüğünü belirten Toraman "Uzmanın yılda 12 saat çalıştığı bu işyerinde en az 16 saat iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verebilmesi matematik olarak da imkansızdır. 650 adet A sınıf uzmanın olduğu günden bugün 30 bin uzmanın olduğu güne geldik. Artık her isteyen ortak sağlık güvenlik birimi kurabiliyor. İnsanlara para için bu işe giriyor. İşverenler de "bu işi nasıl ucuza getirebiliriz" diye en ucuzunu seçiyor. Sistem her önüne geleni ortak sağlık güvenlik birimi açmasına izin verdiği için sorunlar ortaya çıkıyor. İşverenler az parayla; mahkemeye gitmeden, rahatsız olmadan "biz bu işi birilerine yükleyelim" mantığına büründü. Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı bu konuda lobilerin baskısı altında kaldıklarını ifade etti. Artık iş sağlığı güvenliği için küçük bir torba yasa çıkarılması gerekiyor. 120 bin iş güvenliği ve sağlığı uzmanın yarısı korkudan işini yapamıyor. "Bugünkü mevzuat şartlarında ben bu yetkiyi alıp başımı yakmam" diyor. Yapanlar da yapmış gibi görünüyor. Bugün bir uzman 70-80 işyerine koşturuluyor. Biz sistemi kağıt üzerinde yapmış olmak için yapıyoruz. Bugün de bunun altında kaldık. Son asansör faciasının altında hepimiz kaldık. Savcılar gelip beni de sorgulasın ve "neden bu konularda topluma aydınlatamadın" diyebilsin" şeklinde konuştu.
ÖLÜM ORANLARI İKİ KATINI AŞTI
2012 yılında Türkiye’de ölüm oranları sayısının 800’ü geçmediğini belirten Toraman, "2013 yılında bu sayı 1600’ü geçmiş durumda. Kanun çıktıktan sonra biz ölüm oranlarını ikiye katladık. Bu çok ciddi bir sorun. Bunun nedeni daha önceden iş verenler kazalardan dolayı korkuyorlardı. İşveren kanunun 77’nci maddesine göre direkt kendileri sorumludur. Şimdi sorumluluk iş güvenliği uzmanları ve ortak sağlık güvenlik birimlerine çıktı. Artık önlem almak istemiyorlar. Gerektiğinde uzman arkadaşlarımızı dövmeye kadar gidebiliyorlar. Bizler bu uzman arkadaşlarımızın darp edildiği ve karakollara düştüğünü dahi gördük. Aslında sorumluğun her zaman işverende olması lazım. Ama işverenler de hem işi ucuza getirip hem de sorumluk kendilerinin Üzerlerinde olmayınca rahat davranabiliyorlar. İş güvenliği uzmanlığının bu kadar ucuz olmasının sebebi de sahada iş deneyimi olanların değil hereksin bir sınava girerek A sınıfı uzman olabilmesinin yolunun açılmasıdır" dedi.