Birikti, birikti ve bitti

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ile 15 yıllık eşi Aylin Kotil Sarıgül geçen hafta içinde Tuzla Adliyesi'nde boşandılar. Evliğin sarsıldığına dair dedikodular aylar öncesinde çıkmıştı. Aylin Hanım ortalarda görünmezken, Mustafa Sarıgül ayrılık haber

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ile 15 yıllık eşi Aylin Kotil Sarıgül geçen hafta içinde Tuzla Adliyesi'nde boşandılar. Evliğin sarsıldığına dair dedikodular aylar öncesinde çıkmıştı. Aylin Hanım ortalarda görünmezken, Mustafa Sarıgül ayrılık haberlerini yalanladı. Mahkeme sonuçlanana kadar da hiçbir açıklama yapmadılar. Aylin Kotil bu süreci eşiyle birlikte çok iyi gizlediklerini ve yönettiklerini düşünüyor. Aylin Kotil biten evliliği üzerine ilk kez konuştu.

Kaç yaşında evlendiniz? Aşk evliği miydi?

- 22 yaşında, üniversitede okurken evlendim. Tabii ki aşk evliğiydi.

Nasıl tanıştınız?

- Amcamdan dolayı evimize gelen bir kişiydi, tanışırdık. Evlendiğimizde Romanya'da fırın işletiyordu, İstanbul'da da Renault bayiiliği vardı. Bir gün bana açıldı, evlenmek istediğini söyledi. Ben evlenmeyi aklımdan bile geçirmiyordum. Önce telefonla konuşmaya başladık. Sonra ilerledi. Ben 22, o 36 yaşındaydı. Daha önce evlenmiş ama tanışmamızdan 8 ay önce eşi rahmetli olmuştu. Bu evliğinden de bir çocuğu vardı. Evlenmek istediğini söylediğinde ben gülüp geçiyordum ama sonunda dediği oldu. Altı ay sonra evlendik.

6 ay içinde sizi nikah masasına götüren neden neydi? Fiziki çekim mi, sosyal yaşantısı mı, kişiliği mi, romantizmi mi?

- Onun Anadolu kültüründen gelen bazı değerleri vardı. Bunları kaybetmemişti. Kadirşinastı. İnsanlara karşı tutumu çok iyiydi. Sosyal bir adamdı. Romantik değildi ama olmak için uğraşırdı.

Evlilik ne kadar sürdü?

- 15 yıl.

Evlilikte beklentileriniz yerine geldi mi?

- Zamanla insanlar birçok yönlerini törpülüyor. Küçük yaşta evlendim. Evlenir evlenmez babam çok ağır bir hastalığa yakalandı. Üç yıl ona baktım, zor aşamalardan geçtim. Mustafa da zor aşamalardan geçti sanırım. Sonuçta yeni bir eş babasına bakıyor, evi ve kocası ile yeterince ilgilenemiyordu. Böyle bir durum yaşadık. Babamın hastalığı beni çok olgunlaştırdı. Evlilikte beklentilerimin yerine geldiği anlar da oldu, gelmediği anlar da. Ama eminim o da her zaman benden beklediği karşılığı alamamıştır. Bu her evlilikte böyle değil midir zaten? Artılar fazlaysa devam ediyorsunuz evliliğe.

Sizce evlilik, artılar azalınca mı yoksa artılar sıfırlanınca mı biter?

- Herkese göre farklı biter. Sizin için bitmesi gereken evlilik bir başkasına göre devam edebilir. Hayata bakışınıza kalmış bir durum. Bazıları için ne olursa olsun, hiç bitmez.

EVİNE GELMEYİ SEVEN BİR KOCAYDI

Ayrılık neden kaynaklandı? Mustafa Bey'in yoğun bir işi olması mı? Yoksa başka bir neden mi?

- İşi bitince eve gelen biriydi. Haftanın iki günü sabah 6.00'da, diğer günler daha geç çıkardı. Akşam 19.00-21.00 arasında eve gelirdi. Herkes sabahın erken saatinden, gece yarılarına kadar evde olmadığını zannederdi ama öyle değildi. Evine gelmeyi seven bir kocaydı. Sadece bizim pazar günlerimiz olmazdı.

Belediye başkanı olunca birlikte geçirdiğiniz saatler azaldı mı?

- Hayır değişmedi. Çünkü o daha ticaret yaparken hedefini koymuştu. İlçe başkanlığı geçmişine dayanarak hafta sonlarında mahalleleri gezer, seçim yatırımı yapardı. Şişli, Erzincanlı hemşerilerinin yoğun olduğu bir ilçe olduğu için her türlü faaliyete katılırdı. Onların derneklerine giderdi. Tanışmaya çalışırdı.

Evliliğiniz süresince birlikte yapmaktan en çok hoşlandığınız şey neydi?

- Sinemaya gitmekten çok keyif alırdık. Bir de tatil sabahları dışarıda kahvaltı etmeyi çok severdik. Çevredeki insanlardan fazle etkilenmemek için çok erken giderdik. Genelde hepimiz erken kalkmayı severiz. Hatta oğlum, "Emekçi bir aileyiz, bu nedenle sabahları erken evden çıkıyoruz değil mi" derdi, ben de çok gülerdim.

Sık seyahat eder miydiniz?

- 2-4 günlük seyahatler... Ben de bir yuva sahibiyim. Bu nedenle ben de işimin başından fazla ayrılamam. Mustafa'nın da işleri yoğun olduğundan kısa ama sık tatiller yapardık.

Başbaşa ne zaman yemek yediniz?

- Oooo hatırlamıyorum bile.

Evliliğe dair ilk hayal kırıklığını ne zaman yaşadınız?

- Kinci birisi değilim. Bu nedenle de böyle bir şeyi aklımda tutmadım. Net bir şey, bir tarih bir olay yok. Küçük, küçük başladı. Birikti, birikti ve bitti.

Bıçak keser gibi kesilmedi yani?

- Bir şeyler yaşıyorsunuz ama biraz zaman geçti. Bıçak keser gibi olmadı.

Boşanacağınıza dair dedikodular geçen yıl çıktı. Demek ki bunu bir yıl gizlediniz. Hatta son birkaç güne kadar da inkar bile ettiniz?

- Evet öyle oldu. İkimizi de başarılı buluyorum. İyi gizledik. Bu da göz önündeki popüler bir belediye başkanı ve ailesi için iyi bir stratejiydi. Polemik çıkmasın diye yakın dostlarımızla bile görüşmedim. Cep telefonumun numarasını değiştirdim. Çünkü iki kişinin bildiği bir şey, sır değildir. Ben bunu, bir arkadaşımla paylaşmak lüksüne bile sahip değildim. Çünkü bir kişiye söylesem, bütün İstanbul duyardı. Sadece annem biliyordu. Ayrıca doğru olan, aile içinde yaşanan bir şeyin aile içinde kalmasıdır. Sadece son iki ay evimdeki tadilat nedeniyle anneme taşındım. Zaten o aylarda da evleri ayırmıştık. Herkes Almanya'ya gitti dedi ama hep işimin başındaydım.

Mustafa Bey evden ne zaman taşındı?

- Yılbaşında evden taşındı.

Boşanma davasını kim açtı?

- Biz anlaşarak ayrıldık. Anlaşmalı ayrılıklarda kimin açtığı önemli değil. Fakat o açmak istedi. Tabii dedik, biz de.

Kim daha fazla boşanmak istedi?

- Bakın şöyle: Boşanmayı ben istedim. Ama bence o da istedi. İstemedim diyorsa da bilemiyorum. Ama erkeklerde "yapmazlar yaptırırlar, söylemezler söyletirler" durumu vardır. Ben kendi adıma bunları yaşadığıma inanıyorum.

Size psikolojik baskı mı yaptı?

- Baskı değil ama isteyen bir insanla, istemeyeni bir kadın algılayabilir. Ben de hissettim.

Peki bu boşanmanın faili kim? Terk eden bir kadın mı? Aldatan bir adam mı? Yoksa babaşka bir neden mi?

- Bunların hiç birisinin önemi yok. Sonuçta bir yuva dağıldı. Üzücü olan budur. Neden ve niçin olduğu sadece ikimizi ilgilendirir.

Boşanma kararında dedikodulardan etkilendiniz mi?

- Ben dedikodulara kanmayacak kadar anaç bir kadınım. Dedikodu için 15 yıllık evliliğini bitirecek bir kadın değilim.

Peki, bu kadar gizlediniz. Yerel seçimlere kadar bekleyebilirdiniz değil mi?

- Olabilirdi belki. Ancak bence düzgün bir politikacı her şeyi açık ve net yapmalı. Politik çıkarı için saklaması yakışık almazdı. Bence daha düzgün davranmış oldu.

Şiddetli geçimsizlikle açılan davadaki boşanma kararından sonra ruh durumunuz nasıl? Rahatlamış, hafiflemiş, üzgün, özgür?

- Hiçbir şey hissetmedim. Zaten uzun zamandır ayrı yaşıyorduk. Sadece kağıt üzerinde evliydik.

Yeni hayatınızı nasıl düzenleyeceksiniz?

- Hayatımda hiçbir değişiklik yok. Aynı evde oturuyorum. Aynı işi yapıyorum. Çocuğumla beraberim. Sadece akşam eve gelecek bir eşim yok.

Nafaka aldınız mı? Oğlunuz Ömer'in velayetini mahkeme size mi verdi?

- Hayır nafaka talebim olmadı. Ömerin velayeti bende kaldı.

YAPMIŞSA DA KLASİK BİR TÜRK ERKEĞİ GİBİ DAVRANMIŞTIR

Aldatıldınız mı?

- Bu konulara girmek taraftarı değilim. Girmemeyi tercih ediyorum.

Mustafa Bey'in genç bir kızla ilişkisi olduğu söyleniyor?

- Ben de okudum gazetelerden. Sonuçta Türk erkekleri genellikle biraz böyle galiba. Bilmiyorum, diyeyim. Yorum yapmak istemiyorum. Yapmışsa da klasik bir Türk erkeği gibi davranmıştır.

TV'YE YÜZÜKLE ÇIKMASI TALİHSİZLİKTİ

Mustafa Bey bir televizyon programına evlilik yüzüğüyle çıkmış. Sizi hálá sevdiğini söylüyormuş.

- Onu yapması talihsizlikti. Boşanmamızı duyurmak için cuma akşamı basına faks çekildi. Pazar günü televizyona çıkması çok doğru değildi bence. İşi gereği çıkması gerekiyorsa tabii çıkar. Ama bir gün sonra yüzükle çıkarsanız, bana bu soruyu sor, demektir. Buna çanak tutarsanız... Bence televizyondaki hanımefendi bu soruyu sormakta haklıydı. Niye yüzükle çıkıldı? Gerçekten o program beni üzdü. Yüzük takıp takmaması bu saatten sonra onun kendi bileceği bir iş.

Yüzük takması onu mağdur, sizi ise terk eden kadın mı yaptı? Bundan mı üzüntünüz?

- Onun beni ne konuma soktuğu önemli değil. Benim ne hissettiğim önemli. Ben ona takılmıyorum. Sansasyon olmasın, polemik olmasın diye uzun zaman gizlice götürdük ve gizli bitirdik. Bunun ardından yüzük takılması polemik yaratıyor. Bu beni rahatsız ediyor. Fevri bir kararla boşandık gibi bir açıklama da yapmış.

Bir geri dönüş ümidi mi var?

- Zannetmiyorum. Ümit olduğunu düşünmüyorum.

Bu konuda politik mi sizce?

- Kendine göre sebepleri vardır.

SAĞ ELİNDEKİ VE BOYNUNDAKİ DÖVMELER

Boynumdaki burcum Koç'un simgesi, elimdeki ise oğlum Ömer'in adının Arapça yazılışı. Oğlumun adını Hz. Ömer'den çok etkilendiğim için koydum. Onun adaletli olduğunu okudum. Adalet duygusu gelişirse, her şeyi iyi olur diye koydum. Ama bu, polemik konusu oldu. Çocuğunun adı ile politika yapıyor, dediler. Oy avcılığı yaptığımı ileri sürdüler.

KISKANÇLIK DUYGUNUZA YÜZ VERİRSENİZ İPİN UCU KAÇAR

Yoo, hiç kıskanmadım. O duygunuza yüz verirseniz ipin ucu kaçar. O duyguya yüz vermemeniz gerekiyor. O duyguyu hissettirecek olan karşınızdakidir. Kıskanmak gibi şeyler bana boş geliyor. Bir şey olacaksa, olur. Sizin kıskanıp kıskanmanız olayı değiştiremez.

MUSTAFA BENİ DİNLESE POLİTİKADA BAŞARILI OLMAYABİLİRDİ

Eşinizle aranızda politik ve ideolojik çatışmalar var mıydı?

- Buna çok girmek istemiyorum. Bu ikimizin arasındaki bir şey. Ama evde gerekli eleştirileri yapıyordum. Bu anlamda çok sıkıntı çektim. Cumhuriyet Gazetesi'nde her pazar yazı yazıyorum. İşte bak eşin böyle yapıyor ama böyle diyorsun, diye okuyucu mailleri geliyordu. Aynı dertten ben de çok mustariptim. Ama kol kırılır, yen içinde kalır misali dışarıya karşı onu savunmak zorundaydım. Az sıkıntı çekmedim bu konuda da.

Sizi dinlese daha mı başarılı olurdu?

- Başarısını kanıtlamış birisi. Şu anda da başarısız diyemeyiz kendisine. Türkiye'de politika benim düşündüğüm gibi yapılmıyor. Hiç unutmam geçen yıl Almanya'da kuaföre gitmiştim. Otururken scooter tipi bir motosikletle bir kadın geldi. Park etti, içeriye girdi, sırasını beklemeye başladı. Kadını tanıyordum ama çıkartamıyordum. Kuaföre "Kim bu kadın?" dedim. Almanya Cumhurbaşkanı'nın eşi cevabını aldım. Türkiye'de aynı manzarayı düşünebiliyor musunuz. Alman annemden gelen mantalitemden dolayı bakış açım çok farklı. Benim kafamdakilerle Türkiye'de politika yapılması zor. Zaten yapılmıyor da. Mustafa beni dinlese belki de politikada başarılı olamayabilirdi.

ÇOCUKLUĞUM AŞK EVLİĞİ YAŞANAN EVDE GEÇTİ

Aylin Kotil'in babası Necdet Kotil Rizeli, annesi Christina ise Alman. Babası 1964'te Almanya'ya gitmiş, Ford fabrikasında çalışırken genel müdürün sekreteri Cristina'ya ilgi duymuş. Ancak bu ilgisi karşılıksız kalmış. Necdet Bey vazgeçmemiş, bir gün evde yaptığı irmik helvasını Cristina'ya götürmüş, o da helvayı çok beğenmiş. Helvanın çöpçantanlığı aşka, bir yıl içinde de evliliğe uzanmış. 1966'da evlenip, İstanbul'a gelmişler. Necdet Kotil Bakırköy'de müteahhitliğe başlamış. 1977'de ağabeyi Aytekin Kotil İstanbul Belediye Başkanı olunca etik olmaz diye onu müteahhitlikten vaz geçirmiş. Necdet Bey 40 yaşından sonra tekstil işine girmiş. 13 yıl önce kansere yakalanan baba öldüğünde Aylin Hanım çok çok üzülmüş: "Babamın adı geçtiğinde annemin de, benim de hep gözlerimiz dolar. Mutlu, keyifli bir çocukluk geçirdim. Çok sevgiyle büyüdüm. Ailenin kutsallığını orada anladım. İnanılmaz bir aşk yaşayan ailemle çok mutluydum. Evde yarı Türk, yarı Alman bir eğitimle büyüdüm. Annem daha kuralcı, babam ise daha hoşgörülüydü. Bu hayata bakışımı, hayattaki duruşumu değiştirdi"

İŞİNDEKİ HEDEFİ ANAHTAR TESLİM YUVALAR KURMAK

Aylin Kotil (38) İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu. Yüksek lisansını ABD Strayer Üniversitesi'nde siyaset bilimi üzerine yaptı. Ayrıca Marmara Üniversitesi'nde iki yıl dinler tarihi, iki yıl da Osmanlı tarihi dersleri aldı. 1996'dan beri Ataköy'de bir çocuk yuvası işletiyor. Yeni hedefi yuva açmayı düşünen girişimcilere anahtar teslimi yuvalar kurmak. Ayrıca yuva sertifika programlarıyla ilgili projeleri var. "Eğitimde 6 yaş çok geç" kampanyasının öncülerinden. "Türkiye'de aileler çocuklarının erken eğitim almasının önemini kavramış durumda. Biz de bilgi birikimimizi paylaşmak istedik. Alman eğitmenlerle ortak çalışmalar yapıyoruz. Yuva açacak girişimcilere bu bilgileri sunuyoruz. Teori ve pratik olmak üzere iki ana grupta derslerimiz var. Onlara gerekli bilgileri uygulamalı öğretiyoruz. İstanbul dışından geleceklere 15 günlük hızlandırılmış, İstanbul içindekilere iki aylık, haftada iki günlük eğitimler veriyorum."

Cahit AKYOL cakyol@hurriyet.com.tr

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri