Artvin'de, çevreyi koruma mücadelesi yürüten ve Yeşil Artvin Derneği'nin başkanlığına yeniden seçilen Nur Neşe Karahan, bir yandan da kansere karşı mücadele verdi. Çeyrek asırlık çevre mücadelesinde doğa nöbetleri tutan, hakkında 13 kez soruşturma açılan ve gözaltına alınan Karahan, azmi ile kanseri de yenmeyi başardı.
Artvin'in Kafkasör Yaylası'nda doğal yaşlı ormanlar ile endemik bitki türlerinin yer aldığı Cerattepe mevkiinde, 25 yıl önce bakır madeni kurulması için proje geliştirildi. Tek yaşam alanları olduğunu belirttikleri Cerattepe'de madencilik faaliyetlerine karşı çıkan Artvin halkı da çevre mücadelesi başlattı. 25 yıldır süren mücadelenin öncülerinden olan Nur Neşe Karahan'ın çileli bir yaşamı olduğu ortaya çıktı.
EŞİNİ KAZADA KAYBETTİ, KANSERE YAKALANDI
Çevre mücadelesini birlikte yürüttüğü eşi Mehmet Karahan'ı 1995 yılında trafik kazasında kaybeden Nur Neşe Karahan, ardından eşinin işlettiği pastanesinin başına geçti, çalışarak 2 çocuğunu büyüttü. Pastacılığı öğrenen Karahan, bir yandan çevre mücadelesini sürdürdü. Nur Neşe Karahan, Yeşil Artvin Derneği Başkanlığı görevini sürdürdüğü 2011 yılında rahatsızlanınca hastaneye başvurdu. Karahan'a göğüs kanseri başlangıcı teşhisi konuldu. Çevre mücadelesini sürdürürken diğer yandan da İstanbul ve Ankara'da bir süre kanser tedavisi gören Nur Neşe Karahan, hastalığı yenmeyi başardı ve yeniden Artvin'e döndü.
13 KEZ HAKKINDA SORUŞTURMA AÇILDI
1 yıla yakın süren tedavi sürecinin ardından döndüğü Artvin'de çevre mücadelesine devam eden Nur Neşe Karahan hakkında, geçen 25 yılda 13 kez soruşturma açıldı, 1 kez gözaltına alındı. Karahan, 3 maden şirketine karşı açtığı 8 davada da 'Cerattepe'de madencilik yapılmaz' kararı ile mücadeleyi kazandı. Son açılan davada ise mahkemenin 'Madencilik yapılabilir' kararı üzerine şirket 2016 yılı Şubat ayında Cerattepe'ye girdi. Şirkete karşı verilen mücadele sırasında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Nur Neşe Karahan, bu olaydan sonra davet edildiği Ankara'da dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşmüştü. Mücadeleyi bırakmayan Karahan, önceki hafta yapılan kongrede Yeşil Artvin Derneği'nin başkanlığına 3’üncü kez seçildi.
KARAHAN: KOLAY BİR HAYATIM OLMADI
Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan, etraflarında gördükleri yaşamsal değişimlerden etkilenerek çevre mücadelesine başladıklarını belirterek, kurdukları dernekle bu mücadeleyi yürütmeye çalıştıklarını anlattı. Kolay bir hayatı olmadığını belirten Karahan, "Eşim öldükten sonra emekli oldum ve önce eşinin sahip olduğu pastanenin başına geçtim. Onun sürdürdüğü çevre mücadelesine devam ettim. 2 oğlum var, onların eğitim olarak ihtiyaçların tamamlamam gerekiyordu. Ama her şeyden önce onlara yaşanabilir bir dünya bırakmam gerekiyordu. O nedenle öncelikli olarak, onların gelecekleri için bu mücadeleyi sürdürdüm. Eşim pastacıydı, hızlı bir şekilde pastacılığı öğrenmeye başladım, hatta eşimin başlattığı ve 5 yıldır sürdürdüğü 23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı'nda, çocuklara bedava dondurma geleneğini 20 yılda ben devam ettirdim" dedi.
'MÜCADELEM BENİ CANLI TUTTU'
2011 yılında kansere yakalandığını ve tedavi gördüğünü anlatan Karahan, şöyle devam etti:
"Acil tedavi görmem gerekti, şanslıydım biraz, başında yakalamıştım. Kötü huyluydu ve İstanbul'da ameliyat oldum. Ankara'da da tedavim sürdü. Geçen süre çevre mücadelemde zaman kaybı oldu ama yine hiçbir zaman Cerattepe mücadelesinden kopmadım. İnancımı hiç kaybetmedim, kanser korkulacak bir şey değil yeter ki en başından fark edin. Moralinizi yüksek tutarak ve cesaretinizi kırmadan rahatlıkla bu hastalıktan kurtulabilirsiniz. Mücadele beni kanser hastalığımda canlı tuttu, 'Daha çok işim var, sana yenilemem, beni oyalama' dedim. Bu azimle kanseri yenmeyi başardım."
'EN ÖNCE TEMİZ HAVA, TEMİZ SU'
Çevre mücadelesinin ilk yıllarında kendisine 'Sen karışma' diyenler olduğunu ve o yıllardan itibaren mücadeleye karışmaya başladığını belirten Nur Neşe Karahan, madenciliğin bölgeye vereceği zararları araştırdıklarını söyledi. Karahan, şunları söyledi:
"Sonuçta kafamıza göre bu mücadele karşı çıkamazdık. Hakikaten olabilir mi, zarar vermeden maden çıkarılabilir mi, bundan devlet kalkınabilir mi, Artvin'i feda edelim ama ülke zengin olur mu; bir yandan incelemeye başladık. Ama baktık ki ne ülkenin faydası var ne halkın faydası var; tamamen bir yok ediş projesi. Artvin halkının gerçekten rızası yok. Aklı başında olan herkes, şehre karşıdan baktığı zaman burada madencilik olursa, orası Artvin'in beyni durumunda ve başına gelecekleri aşağı yukarı tahmin edebiliyor. Düşündüğümüz zaman dünyanın bize ihtiyacı yok, bizim dünyaya ihtiyacımız var. En önce korumamız gereken, çocuklarımıza ilk önce vermemiz gereken soluyabilecekleri temiz bir hava, içebilecekleri temiz bir su olmalı."