Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı’nca hazırlanan rapor, Diyarbakır’daki uyuşturucu tehlikesini gözler önüne serdi. Rapora göre, uyuşturucuya başlama yaşının 13 olduğu kentte, 4 bin 500 kişi uyuşturucu suçundan aranıyor. Raporda, lise çağındaki gençlerinin yüzde 40’ının uyuşturucu kullandığına da dikkat çekilirken, halkın polisten değil, zabıtadan korktuğu kaydedildi.
Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı’nca, Diyarbakır’da valilik, emniyet, jandarma, sosyal politikalar ve çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileriyle yapılan mülakatlar sonucunda hazırlanan “Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Araştırma ve İnceleme Raporu”, kentte uyuşturucu kullanımının geldiği tehlikeli noktayı gözler önüne serdi. İlk olarak valilik yetkilisi ile yapılan mülakata yer verilen raporda, Diyarbakır’da esrar ve sigara kullanımının yaygın olduğuna dikkat çekilerek, bu konuda kız ve erkek çocukları arasında fark olmadığına işaret edildi.
“DAĞA GİTMEKLE TEHDİT EDİYORLAR”
Yeni nesilin politize olduğunun ve aileler ile okul idarecilerinin çocuklardan korktuğunun bildirildiği raporda, çocukların bunlara karşı ya şiddet kullandığı ya da ailelerini dağa gitmekle tehdit ettiği savunuldu. Deneme açısından gençlerde esrar kullanımının yüzde 80 civarında olduğunun da belirtildiği raporda, “Okullarda ve okul çağındaki gençlerde sigara kullanımı çok yaygın. Lise çağında olan gençlerde esrar kullanımı kesinlikle yüzde 40’ın altında değil, hatta bazı bölgelerde yüzde 60’lara çıkıyor. İlkokul ve ortaokul çocukları çok yaygın olarak esrarı biliyorlar. Yaş olarak bağımlılığı 14-15 yaşlarında seyrediyor. Daha küçük yaşlarda da kullanıcılar var ama bu yaşlardan sonra kullanımda bir yoğunlaşma söz konusu” denildi.
“BÖLGEDE FUHUŞ ÇOK YAYGIN”
Kentte değer yargılarının iflas etmiş durumda olduğunun ileri sürüldüğü raporda, “Şehir merkezlerinde fuhuş sektörü ile bağlantılı hap ve sentetik kullanımı var. Kentte fuhuş çok yaygın. Bu alanda profesyonellikten kaynaklı bir fahişelik değil, normal kadınlar genç kızlarda da çözülme var. Aynı şekilde aile içi cinsel ilişki yani ensest çok yaygın boyutlarda” ifadelerine yer verildi.
“BÖLGEDE ESRAR ALENİLEŞMİŞ DURUMDA”
Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nden üst düzey bir yetkili ile yapılan mülakatın da yer aldığı raporda, şunlar kaydedildi:
“Bölgede esrar alenileşmiş durumda ve bu durum çığırından çıkmış halde. Özellikle kuzey sektöründe normal tarımsal ürün ekimi bitmiş durumda. Operasyonlarda şahıslara ‘Neden ayçiçeği veya buğday ekmiyorsun da kenevir ekiyorsun?’ diye sorulduğunda, ‘O dediklerinizin kilosu 56 TL, bunun ise 300-500 TL arasında’ şeklinde cevap veriyorlar. Kentte bağımlılıktan dolayı şikayet var ancak ihbar müessesesi işlemiyor.”
“4 BİN 500 KİŞİ UYUŞTURUCUDAN ARANIYOR”
Diyarbakır’da arananların haricinde hırsızlıktan kaydı olan yaklaşık 12 bin kişinin bulunduğuna dikkat çekilen raporda, şu ifadelere yer verildi:
“Kasım 2013 itibariyle uyuşturucudan aranan Diyarbakır nüfusuna kayıtlı 4 bin 500 kişi var. TİB kayıtlarına göre ülke genelinde en fazla paranoya talep konusunda yüzde 91’le Diyarbakır ilk sırada yer alıyor. Uyuşturucu kullanımı, fuhuş ve hırsızlık üçlüsü fakirlik ile ve fakirleşmeyle kesiştiğinde, ekonomik gerekçeler başta olmak üzere göç olgusunu da tetikliyor.”
“ÖĞRETMENLERİN YÜZDE 80’İ POLİTİZE OLMUŞ”
Diyarbakır’da 6-18 yaşları arasında 495 bin çocuğun bulunduğunun ve milli eğitim personelinin yüzde 80’ini politize olduğunun yer aldığı raporda, “Siyasal mücadeleye kilitlenmiş olduklarından çocuklarla ilgilenmiyorlar. Okullarda devamsızlık takip edilmiyor. Eğitim tedbiri uygulaması yok. Çocuklar ebeveyn kontrolü dışında sokakta büyüyor. Sokakta uyuşturucu satanlar kazançları ile orantılı yaşamıyor. Aileleri perişan, kendileri pejmurde durumdalar. Sadece ayaklarında markalı ayakkabılar var. Kazandıkları paranın nereye gittiği belli değil” denildi.
“POLİSTEN DEĞİL ZABITADAN KORKUYORLAR”
Yerel yönetimlerin şehirdeki uyuşturucu sorununun farkında olduğunun da anlatıldığı raporda, şöyle denildi:
“Halk polisten korkmuyor. Fakat belediye zabıtasından korkuyorlar. Çünkü onlarla teması örgütle temas olarak görüyorlar. Bölgede örgüt ile eylemci, torbacı ile satıcı iç içe geçmiş durumda. Örgütçü aynı zamanda satıcı rolünde bulunuyor ve örgüt sokak sokak, cadde cadde yapılanmış durumda. Sokak çocukları arasında bile örgüt yapısı oluşturulmuş durumda. Herhangi bir torbacıya müdahale ettiğiniz zaman sanki örgüt üyesine müdahale ediyorsunuz. Yerel yönetimler bu çocukların devlet tarafından kazanılmasını istemiyor.”