Glokomun en sık görülen türlerinin "açık açılı" ve "kapalı açılı" olduğunu belirten Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Uğur Emrah Altıparmak, bu iki türün tüm glokom hastalarının yaklaşık yarısını oluşturduğunu, ayrıca çocuk ve gençlerde (jüvenil tip), hatta çok nadir olmakla birlikte bebeklerle de (yenidoğan glokomu) görülebildiğini söyledi. Yine göz içi basınç değerleri normal ölçülmesine rağmen görme sinirinde hasar gelişen bir glokom türü de (normal basınçlı glokom) olduğunu belirten Prof. Dr. Altıparmak, glokomun en sık görülen türü olan açık açılı glokomun herhangi bir yakınmaya neden olmadığını kaydetti.
Oldukça sinsi ilerleyen ve hastanın fark etmesi için görmesinin ciddi olarak azalması gerektiğini ifade eden Altıparmak, "Bu nedenle rutin göz muayenesinin en önemli bölümlerinden birisi göz tansiyonunun ölçümüdür. Kapalı açılı glokom daha çok ataklar şeklinde kendini gösteren bir hastalıktır. Göz tansiyonu aniden yükselir, hastanın gözünde kızarıklık, bulanık görme ve ağrı olur. Yenidoğan glokomunda ise bebek ışıklara aşırı hassastır, gözleri sulanır, hastalığın devamında gözünün önündeki saydam tabaka (kornea) büyümeye başlar ve gözde de büyüme meydana gelir" dedi.
Prof. Dr. Altıparmak, rutin göz muayenesinin bölümleri arasında zaten göz tansiyonu ölçümü ve görme sinirinin değerlendirilmesinin yer aldığını hatırlatarak, "Günümüzde görme sinirindeki kaybın daha hassas ölçümüne izin veren ve takiplerde değişimi daha kolay fark etmemizi sağlayan bilgisayarlı görme alanı, göz siniri analizi (OCT, HRT vb) gibi cihazlar mevcuttur. Ayrıca saydam tabakanın göz tansiyonu ölçümünü etkilediği bilindiğinden son yıllarda saydam tabaka kalınlığı ölçümü (pakimetri vb) de glokom hastalarının tanı ve takibinde kullanılan yöntemler olmuştur" şeklinde konuştu.
Glokom hastalığının seyrini değiştirdiği bilinen ve tedavi edilebilen tek faktörün şu an için hala göz içi basıncının, yani göz tansiyonunun düşürülmesi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Altıparmak, "Günümüzde göz tansiyonunu çok etkin biçimde düşürebilen sayısız ilaç ve ilaç kombinasyonları vardır. İlaç kullanmaya uygun olmayan veya ilaçla hastalığın ilerlemesi durdurulamayan hastalar için çeşitli cerrahi tedaviler (lazer tedavileri de dahil) mevcuttur. Tedavide önemli olan, her hastanın kendi özelinde değerlendirilmesi, muayene ve testlerde hastalığın ilerlemesini durduran göz tansiyonu değerlerinin tespit edilmesi ve korunmasıdır. Örneğin bir hastanın göz içi basıncını normalin üst sınırı olan 21 mm hg'nın altına indirmek görme siniri hasarını durdurmaya yeterken, benzer bir hastada yetmeyebilir ve göz içi basıncını daha da düşük seviyelerde tutmak gerekebilir. Bütün bunlar hastaların dikkatli bir takibi ve verilen tedaviye uymaları ile gerçekleştirilebilir" diye konuştu.
"40 YAŞ ÜZERİNDE DAHA SIK RASTLANIYOR"
Glokom hastasının kendi görmesini koruması için yapacağı en önemli şeylerin ilaçlarını düzenli kullanması ve kontrollerini aksatmaması olduğunu söyleyen Altıparmak, sözlerine şöyle devam etti:
"Göz hekiminiz sizin için en uygun takip sıklığını size anımsatacaktır. Glokom hastalığı bazı ailelerde daha sık görülebilir. Bu nedenle glokom tanısı konan hastalar kan bağı olan akrabalarını bilgilendirip onları da göz muayenesi olmak için teşvik etmelidir. Glokom hastalığına 40 yaş üzerinde daha sık rastlandığından bu yaştaki hasta yakınlarının da göz muayenesi olmaları son derece önemlidir."