Z. DOKAYO TRABZON Genel Müdürü İshak Kurtuluş Altun, kuzeyekspres Gazetesi'nden Elif Çavuş'un sorularını yanıtladı.
Genel Müdürü İshak Kurtuluş Altun ile konuştuk.
Hemen açıklayalım, DOKAYO nedir ve ne yapar:
12.08.2009 yılında kurulan DOKAYO firmasının ana faaliyet konusu yerelin gerçek gücü olan değerlerle varlık yönetimi ve yatırım planlaması yapmak ve yerel kalkınmaya hız kazandırmak. DOKAYO firmasının, İstanbul Şubesi üzerinden bölgesel ve global çalışmaları ve Kuzey Irak Erbil'de de önemli projeleri bulunuyor. Doğu Karadeniz Bölgesi'nde 6 ilin bütününe yönelik kırsal kentsel gelişim ve kalkınma odaklı rehabilitasyonlar ile yayla koridorları için turizm destinasyonları (yeşil turizm projesinin bir türevi) projesini yapan firma. Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı'yla birlikte yürütülen projelerin bir kısmı ulusal ve uluslararası lansmanlarda tanıtılmış durumda.
DOKAYO firmasının İstanbul deneyimini kullanarak Karadeniz’e benzer Kuzey Irak'ta DB standartlarında Rewanduz, Khalifan ve Harir bölgesinde Kentsel Dönüşüm Gelişim ve Turizm Master Plan çalışmaları olmuş.
TR90 bölgesinin turizm potansiyelini ve diğer potansiyellerini ortaya çıkarmak üzere varlık yönetimi ağları ve yayla turizm destinasyonları ve yerleşkeleri projelerini hazırlayan firmanın Genel Müdürü İshak Kurtuluş Altun'la hem projeleri, hem gündemdeki yeşil yolu, hem şehri hem de Trabzonspor'u konuştuk.
Altun'un kent üzerine yaptığı tespitler oldukça dikkat çekici, sizler de okuyunca muhakkak fark edeceksiniz...
Zeynisa Doğu Karadeniz Yatırım Ofisi'nin Akçaabat'ın Mersin beldesinde bulunuyor.
Butik otel tarzında tasarlanmış ancak devasa bir çalışma ofisi dizayn edilen ve eşsiz bir mimarisi bulunan yerin adı Zeynisa...
Biz de röportajımızı burada gerçekleştirdik ve röportaj öncesinde çalışma ofisi koridorunda bulunan projeleri inceledik.
Projeler arasında dikkat çeken bir çok detay vardı ancak 2009-2015 Trabzon analizi gerçekten irdelemeye değerdi...
Konuya buradan başlayalım istedik...
ACI RAPOR
2009 yılında yaptırdığınız analizden bahsetmenizi istiyorum. Yıl 2015, tehditler ve fırsatlar aynı mı?
Yatırımlar yapılırken swot analizleri çıkarıyoruz. İlk olarak 2009 yılında kendi yatırımlarımız ve ortaklarımız için bu analizi yaptırmıştık. Varlık yönetiminde bu tür analizler gerekiyor. Büyük şirketlerle çalışıyoruz, bu noktada teşvik yasası çıktığı zamanda "Biz ne yapabiliriz?" diye sorduğumuzda karşımızda nasıl bir tablo olduğunu görmek istedik. Çok ciddi bir çalışmaydı. Bakanlara, milletvekillerine, valilere ve belediye başkanlarına bu çalışmamızı verdik.
İstanbul'daki Trabzon İşadamları ve Bürokratları Derneği'nde de bu analizin sunumunu yaptık.
Acı bir rapor çıktı ortaya.
O dönemde de kent cinayetlerle ülke gündemindeydi.
Güçlü yönlere baktığımızda:
1. Bölgeye hamilik yapabilme
2. Yakın coğrafyadaki tek ve en işlek havalimanı
3. İletişim bağlantısı altyapısı
4. Büyük ve kalabalık bir üniversite
5. Lider karakterli birey çokluğu
6. Güçlü hemşerilik bağı
7. Hızlı öğrenen ve adapte olabilen bireyler
8. Türkiye ve Dünya ile entegre yaşam tarzı
9. Ülke çapı yayılmış Trabzonlu sayısı
10.Büyükşehirlere yayılmış birey sayısı
11. Büyükşehirlerdeki ticari faaliyet ve etkin konum sayısı fazlalığı
12. Ülke çapında söz hakkı
Zayıf yönlere baktığımızda ise:
1. Nüfus artış hızı
2.Coğrafi durumu
3.Ciddi istihdam sorunu
4.Gelişmemiş sanayi
5.Gelişmemiş turizm
6. Patent sayısı
7. Sanayi ve Turizmi geliştirmenin aşırı maliyetli olması
8. Ülke çapında son 2 yıldır sergilenen imaj
9. Bireylerin iş tercihleri
10. Devletten yeterli kaynak alamaması
11. Ülke veya dünyaya dağılmış bireylerin iktisadi geri dönüşlerinde yetersizlik.
Bu tablo karşısında gerçekten varlık yönetimini burada yapmak gerçekten sağlıklı olmayacaktır. Yani "bu noktada neden yatırım gelmiyor?" serzenişlerimizin temeli bu tablodur.
Mesela otel yapmak fizibıl mıdır değil midir? Türkiye'deki otellerin doluluk oranlarına bakıldığında burası en düşük illerden bir tanesi. İstanbul'da doluluk oranları yüzde 70 ve bazen yüzde 90... Bu oran yüzde 30 ile yüzde 40 arasında. Dolayısıyla İstanbul'da otel yatırımı yapıp kentine yapmayan hemşerilerimize kızmamak gerekir. Devlet yapabilir. Kaç tane turizm grubu gelip yatırım yapıyor diye bakmamız gerekiyor.
TÜRKİYE UÇARKEN, BURASI NEDEN YERE ÇAKILMIŞ?
Burası ile ilgili bir çok proje var, üniversitede ayrı, sivil toplum kuruluşlarında ayrı, ticaret ve sanayi odasında ayrı, belediye de ayrı... Raflar proje dolu diyebiliriz ama maalesef bu projelerin hayata geçirilemiyor. Yılların projeleri halen konuşuluyor...
Yatırım yapmak, para kazanmak siyasi bir şey değildir aslında. İzmir, Antep, Bursa bunlar her dönemde adından söz ettiren iller. Siyasetçinin desteklediği bir kavram yoktur ekonomide. Hiç bir fabrika 4 yıl için kurulmaz. Siyasetle ilgili bir şey olduğunu düşünmüyorum. 12 yıllık tek partili iktidarda bütün rakamlar katlanarak giderken, ekonomik olarak çok ciddi bir başarı varken yatırım alma noktasında neden bu kadar başarısız bir tablo çizdiğini sorgulamak lazım. Önceki dönemlere göre Türkiye uçarken, neden ekonomik ve sosyal göstergelerle yere çakılmışız? Buranın çocuğu olarak en önemli sorunun bu olduğunu düşünüyorum. Sebep ve sonuç ilişkisi ise bu tabloyu düzeltmek zorunda olan insanların... Bundan 20 sene önce Manisa neredeydi, nu şehir neredeydi? Antep de keza öyle, Erzincan da keza öyle...
Manisa ile şehrimizin kaderleri hiç bu kadar kopuk olmadı. Eskişehir ve Bursa'ya da bakalım. Tüm Türkiye'de toplanan verginin binde 35'ini veriyoruz. Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Teknopark'ı bile binde 65'ini veriyor. Bir tekno-parktan bahsediyoruz. Biz Türkiye'deki toplam ihracatın bir bölü yüzde 15'ini yapıyoruz. Türkiye'nin ihracatı 12 senede 30 milyar dolardan 123-130 milyar dolara çıkmış bizim ihracatımız ise 1.3 milyar dolar. 115'te 1 isen bu ülke için hiç bir şey ifade etmiyorsun demektir.
HELVAYI YAPACAK KALİFİYE İNSANLARIN GÖÇ EDİYOR
Soruyu genişletelim o zaman; limanımız var, havalimanımız var, üniversitemiz var, demiryolu haricinde bir şehirde olması gereken her şeye sahibiz... Hatta bir çok şehirde olmayan özelliğimiz var. Dünya çapında bir spor kulübümüz var. Peki, neden deyimi yerindeyse "helva" yapamıyoruz?
Siz nitelikli insan göçünüzü verirseniz, helvayı yapacak insanlar sürekli buradan giderse, kalifiye insanlarınızı tutamazsanız helvayı yapacak usta insan kaynağınızı kaybedeceksiniz ya da kalitesiz bir helva çıkacak demektir. Daha önemli bir soru var burada... Yakın coğrafyada benim rakiplerim kim? Ordu-Giresun ORGİ'yi yaptı ve tek havalimanına sahip olma hüviyetiniz ortadan kalktı. Zigana geçidiniz vardı, şimdi OVİT geçidi yapılıyor. Duruyorsunuz ve yakınızdakiler bir şeyler yapıyor ve Sizden Çok Daha fazla ciddiye alıyor planlama süreçlerini. artık bölgenin abisi değiliz. Ne münasebet 2015 yılında ne abisi... Bundan yüz sene önce böyleydi ama artık değil. Bazen illa coğrafi konumlar sana abilik yaptırmayabilir. Hatay ili var İskenderun diye bir ilçesi var. İskenderun'a kaymakam mı olmak istersin Hatay'a vali mi? Senin tarihinden gelen misyonlarını hoyratça harcaman şehrin değil senin problemin. Kaldı ki Trabzonspor muazzam bir marka. Her gün televizyonda konuşuluyorsun. Bir şekilde şehrin ismini duyuyor insanlar. İnanılmaz bir reklam kabiliyetin var. Şehirle takımın bütünleşememesi, üniversite ile bütünleşememesi, Türkiye'yi yöneten İstanbul'la, bölge dinamikleriyle bütünleşememesi çok acı sonuçlar doğuruyor. Yani ekonomisini üniversite öğrencisine bağlayan bir şehirden bahsediyoruz. Üniversite öğrencisi ne alacak ki senden domates alacak, evinde kalacak. Bir şehir üniversite öğrencisinden geçinmeye çalışır mı?
KTÜ'NÜN ŞIRNAK ÜNİVERSİTESİ'NDEN NE FARKI VAR
Mesela bugün şehrin kronikleşmiş sorunlarından biri trafiktir ve geçmiş yıllarda yeniden güzergahları düzenlenen şehir trafiğinde ulaşım planlama ve uygulama pratiğinde KTÜ'den hiç bir destek alınmamış veya yararlanamamış görünüyor.. Bu da önemli bir detay diye düşünüyorum...
Belki de KTÜ'den alınabilecek bir destek yoktur. Eğer bir üniversitenin öğrencileri okula girdiklerinden itibaren KPSS'ye yoğunlaşıyorsa bu o üniversitenin sorunudur.
KTÜ'nün temel problemi şu; öğrenci burada ilköğretimini tamamlıyor, liseye bu şehirde gidiyor ve üniversiteyi de yine bu şehirde okuyor, bu şehirde akademisyen olup KTÜ'de kalıyor. Şimdi başka hiç bir yerden beslenemeyen bir üniversite olur mu? Bu şehrin çocukları burada profesör oluyor. Böyle bir üniversite olmaz. Devlet dairesinden farkı yok. Halbuki teorik çalışmalar üretmesi araştırmalar gerçekleştirmesi gerekir. Üniversitede 50 bin öğrenciyi bu şehir nasıl kullanıyor çok merak ediyorum. Araştırma ve geliştirmelerde 50 bin tane bedava işçini nasıl kullanıyorsun? Üniversite hocaları "şehri yeniden yapsak" diye hiç düşündü mü acaba "kaç tane evi yeniden yapsak" diye bir planlama yaptı mı, "binaları nasıl güzelleştirebiliriz" diye belediyeye, TOKİ'ye, DOKAP'a katkıda bulundu mu acaba...
Bence bulunmadı, öyle olsa görürdük. Dolayısıyla burada temel hata KTÜ'nündür, teorik çalışmaları yürütecek olan üniversitedir. TEKNO-parkı bu kadar atıl olan herhalde başka bir üniversite yoktur.
İçinde TIP Fakültesi var. KTÜ'nün sıralamasına bir bakmak lazım. Nereden nereye geldi.
KTÜ Türkiye'nin trendlerinden uzak. KTÜ'nün Şırnak Üniversitesi'nden ne farkı var?
YAYLA TURİZMİ İSTEYİP YOL İSTEMİYORSUNUZ!
Yeşil Yol projesi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Yeşil TURİZM Konsepti ve Yeşil Yol projesi son derece önemli bir proje. Bölgenin tüm Türkiye’den ayıran temel sorun devletin arsalarının çok az olmasıdır. Yeşil Yol planlaması yaparken mutlaka değerler varlıklar yanında mülkiyet ve yerel sahiplilik konusu en öncelikli konu olmalıdır. Biz 6 ile yönelik bu bakışla varlık temelli planlama yaklaşımı benimseyerek çalışmış bir firma olarak çok iyi bildiğim bir konu siyasilerin kamulaştırma konusunda da çok hassas olduğudur. Bunun netleşmesi ile şöyle bir durumda var tabii… Daha önce biz "Sahilden yol geçmesin, dağlardan geçsin, denizle aramıza set girmesin" demiyor muyduk? Şimdi devlet bir şekilde hatasını gördü. Bölge planlarını, master planlarını, strateji planlarını, yerel eylem planlarını yaptı. Bilgi birikimini seferber etti. Bunca ihtiyatlı davranışa kim neden karşı çıkıyor? Bölge değerlerine erişim kalkınma odaklı turizm yerele turist getirdiği zaman bir yayladan diğer yaylaya çok kolaylıkla gidebilecek. Bu proje bizim için çok gerekli. Çünkü erişilemeyen yerler potansiyel taşısa bile yerel kalkınma açısından anlamlı değildir. 50 metrelik bir yol yapılsa ne zararı olacak. Harita düzleminde topoğrafyada esas olan arazi kullanımıdır. Uzaydan bakılsa yol ağları yerine bilinçsiz plansız çarpık yapılaşmanın tahribatı bir risk olarak görünecektir.
Maalesef yaptığımız alan surveylerinde yaylalar bu haliyle denetimden erişimden uzak ama müthiş bir yapılaşma ve betonlaşma tehdidine maruzdur ve bu trend çevre bilinci varlık değerleri ile Turizm odaklı yönetilmezse başıboş arazi kullanımı giderek bir çevre felaketine dönüşecektir. Çevrecilerin itiraz ettiği şey, yolun getirecek olduğu yapılaşma ve altyapının şekli. Bunda da katılım esaslı modelleme ile orta yol bulunabilir.
Ayrıca yeni yol şebekeleri oluştururken yol ağlarında kademelenme ihtisaslaşma önemlidir. Kırsalın yol karakteri ile kentselin yol karakteri ya da lojistik aksların yol karakteri farklıdır. Lojistiğe yönelik bir yol yapılacaksa ve 10 bin tane kamyonun geçmesi planlanıyorsa Elif Hanım, 10 bin kamyon yağını nerede değiştirecek, benzinini nereden alacak buna bakılır. 10 bin kamyonun atıkları hangi dereye boşaltılacak? Ama burada böyle bir yol söz konusu değil. Tamamıyla turizme yönelik bir proje yeşil yol. Siz yaylalardan faydalanmak istiyorsunuz, yayla turizmine ümit bağlamışsınız ama yol olmasın istiyorsunuz. Bu nasıl bir mantık. Bu altyapı sağlanmalı. Kendi haline gelişen geç kalınan Uzungöl’e bir bakalım. Uzungöl, son görüntüsüyle, davalarıyla, mağduriyetleriyle, çevreye verilen zararlarla, herkesin boynundaki bir vebaldir.
BİR ŞEHRİN GELECEĞİNİ NASIL KUYMAĞA BAĞLARSINIZ
Yani yayla turizmi açısından son derece önemli görüyorsunuz bu projeyi. Peki, turizmi de konuşalım istiyorum. şehir önderleri her zaman "Bu şehrin kurtuluşu turizmdir" der. Katılıyor musunuz?
Şehrin geleceğini turizme bağlamak bana çok ayıp geliyor. Turizmde gereklidir ancak "Benim tek çıkışım turizmdir" diyen birisi bu şehirde konuşmaması gereken kişidir. Bursa otomotiv üretirken, Adana tekstilde pamuk üretirken, Manisa yüksek teknoloji üretirken, İzmir ağır sanayi üretirken, biz gastronomiye sığınıp yerel kültürel mutfakla sınırlamak "köfte, kuymak, rehberlik yapacağız, unutulmuş varlıkları mı yiyeceğiz " mı diyelim. Bir şehrin geleceğini sen nasıl bu ölçeğe bağlarsın? "Turizm bu şehrin tek alternatifi" demek bu şehre en büyük ihanet, gençliğine, tarihine, işadamlarına herkese ihanettir. Biz sadece kuymak satan bir millet değiliz.
ARAP TURİZMİ İYİ PLANLANMALI
Arap turistlerin yoğunluğu ile ilgili ne düşünüyorsun?
Suriye, Lübnan ve Mısır'da savaş var. Oradaki turistik tesislere gidemiyorlar. Ülkeleri sıcak olduğu için serin yerlere gitmek istiyorlar. Karadeniz'i tercih ediyorlar. Altyapıdan ve fiyatlardan çok memnun olduklarını zannetmiyorum. Yarın savaş bittiğinde bu Arap turistler ülkelerine geri gittikleri zaman Araplara yönelik yapılan turistik tesisler bu kez yeni gelecek turistlere hitap etmeyecek. Buna da dikkat çekmek istiyorum. Ortak bir yaşam kültürleri yok, dolayısıyla direk Arap'a yönelik bir şeyler yapmak için onları çok iyi ikna etmek gerekir. Çok yoğun bir geliş-gidiş var evet ama kapasite az olduğu için çokmuş gibi görünüyor. Dolayısıyla bir ev alındığında sanki bütün şehir Araplara satılmış gibi hissediliyor. Arap turizmi çok önemli ama iyi bir planlama istiyor.
YATIRIM OLARAK STAT İSTEMİŞTİR, NE ACI!
Yatırım adası projesine nasıl bakıyorsun?
Dünyaya izah edilemeyecek bir projedir bana göre... Biz Dubai değiliz. Şuanda şehirde zaten bir yatırım adası yapıldı ve üzerine stat kuruldu. Madem böyle bir şeye ihtiyaç varsa burası değerlendirilebilir. Yatırım adası yapmadan önce kaç teşvik geçti neden en az yatırım yapılan bölgeyiz , acaba tek sorun arsa mı diye sormak çok mu zor. Varlık Tespiti yapılmamış bir şehir, önce varlıık tespitini yapar yani Benim neyim var der. Türkiye uçarken neden bu haldeyiz demiştik. Çünkü biz ne istediğimizi bilmiyoruz. Gelişi güzel ve hoyratça çalışmalar yapıyoruz.
Akyazı da bana göre çok düşünülmemiş bir projedir. Çünkü bu şehre gelen rakip takımlar şehrin içinden geçecek ve o baskıyı hissedecek, taraftarı görecek. Şimdi havalimanına gelen seyirci denize baka baka stada gelecek maçını oynayıp gidecek. Şimdi denizi dolduruyorsunuz, stat yapıyorsunuz yol yetmiyor diye bir de tünel yapıyorsunuz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan o dönem, "Bizim bu kent için başka planlarımız vardı. Madem stat istediniz stat olsun" demişti. Bu çok acıdır. Bir şehrin isteği stat olmuş bunu kim söylediyse müsebbibi odur. Bilgisayar oyunun da bile biz denedik, stadı şehrin dışına kurduk şehir battı.
TS BAŞKANI AĞZINDAN ÇIKAN CÜMLELERE DİKKAT ETMELİ
TS , şehir için en önemli değerlerden birisi... TS'da bu düzlemde sormak istiyorum. Biz bu değerimize ne kadar sahip çıkabildik sence?
TS başkanı bu ildeki validen daha önemli bir isimdir. Her gün televizyonda gördüğümüz adamdır. O yüzden başkan bir cümle kurarken, bu şehri temsilen konuşur o nedenle ağzından çıkan her cümleye dikkat etmesi gerekir. Kulübün iki hatası var bana göre; birincisi kendini İstanbul'un devasa kulüpleriyle yarış halinde hissetmesi. Yani devasa ekonomilerle yarışacak bir ekonomiye sahip değilsin ama yarışıyorsun. İddian çok büyük ama bu iddia ekonomik değil. İdeolojik bir iddian var senin seni sen yapan... Senin taraftar sayını ortaya çıkacak projelerin yanlıştır. Rakiplerin tarafından yıpratılırsın. Son durumumuz göstermektedir ki başkanlık makamına ve yönetim kuruluna sorumluluk yüklenip uzaktan seyredip eleştirilecek bir değerden artık çok öte bir durumdur. Unutmayalım bizler bu markaya son 40 yılda 500 milyon doların üzerinde yatırım yaptık!