Mersin’in Tarsus ilçesinde üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın (20) katil zanlısı Suphi Altındöken (26), suç ortağı babası ve arkadaşının tutuklanmadan önce saatlerce süren savcılık ifadeleri tamamlandı. Ayrı nezarethanelerde tutulan faillerin ifadelerinde birçok çelişki ortaya çıktı. Evine giderken minibüsüne binen genç kızı döverek bayılttıktan sonra arkadaşı Fatih Gökce'nin (25) 'Kızın tırnaklarına kimliğini bırakmış gibisin. Ellerini kes' dediğini iddia eden Suphi Altındöken, "Fatih aracının ön tamponuna koyduğum bıçağı alıp bana verdi, ben de o panikle araca girdim. Bu sırada bayandan hala hırıltılı bir ses geliyordu ve yaşıyordu. İki elini de bileklerinden kestim. Babamın evinin alt katındaki kullanılmayan tuvaletin klozetinin içine sakladım. Elindeki kitapları da yaktım." dedi.
Avukatların savunmak istememesi nedeniyle adliyeye sevk edilemeyen 3 zanlının ifadeleri, avukat krizinin aşılmasının ardından Tarsus İlçe Jandarma Komutanlığı'ndaki sorguları tamamlandı. Sorgularının ardından Suphi Altındöken, Necmettin Altındöken ile Fatih Gökçe dün saat 21.30 sıralarında Tarsus Adliyesi'ne sevk edildi. Suphi Altındöken, Cumhuriyet Savcısına Özgecan Aslan'ı nasıl öldürdüğünü, bileklerini kesmesini ve cesedi yakmalarını en ince detayına kadar anlattı. Olayı soğukkanlılıkla anlatan Altındöken, Tarsu AVM önünden aldığı Özgecan'ı Mersin'e giden nöbetçi arabaya bindirmek için güzergah değiştirdiğini öne sürdü. Savcılık ifadelerinin ardından gece yarısı Sulh Ceza Mahkemesi'ne sevk edilen 3 şüpheli "Canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme" suçlaması ile tutuklanıp, Adana, Osmaniye ve Gaziantep cezaevlerine kapatıldı.
Genç kızın, güzergahın değiştiğini fark edince kendisine tepki gösterdiğini bunun üzerine geri döndüğünü belirten Altındöken, vahşet anını şöyle anlattı: "Yolda yüksek sesle 'Neden buradan gidiyorsun?' dedi. Ben de 'Gıcıklandın herhalde normal yola iniyoruz' dedim. Daha sonra bana ikinci defa vurdu ve boynumu tırnaklarıyla cırmaladı, dikiz aynasından biber gazı çıkardığını ve sıktığını gördüm. Aracı yolun kenarına durdurdum ve arka tarafa geçtim. Kapıyı kumanda ile açtım ve içeri girer girmez yüzümü cırmaladı, buna çok sinirlendim ve ben de iki elimle saçından tutarak itekledim. İkinci koltuk ve üçüncü koltuk arasına düştü. Sonra bana saldırmak için geri kalkarken ayağımın tabanı ile karın ve göğüs bölgesine 2-3 defa vurdum. Tekrar yerden kalkmak isterken ben boyun bölgesinde kan gördüm. Bunun üzerine tekrar bir tekme daha vurdum. Bu defa orta koridora düştü ve muhtemelen düşerken kafasını yere çarpmış olabilir. Koridorda hareketsiz yatıyordu. Ben de şoför koltuğuna geçtim ve hareket ettim. D-400 Karayolu'na indiğimde yerde yatıyor ve hiçbir tepki vermiyordu. Bunun üzerine panikleyerek arkadaşım Fatih Gökce'yi aradım. Fatih bir arkadaşıyla birlikte yanıma geldi. Fatih bana 'Ya bir yere atacağız ya da iz kalmasın diye yakalım' dedi. Ardından da arkadaşını telefonla arayarak bir litre benzin istedi. Benzin geldikten sonra ben minibüsle Fatih ise benzini getiren arkadaşıyla birlikte yola çıktı. Yolda giderken babamı arayıp 'Sokağın başına çıksana' dedim. Babam gelince 'Kavga ettim, arabada yatıyor, öldü mü kaldı mı bilmiyorum' dedim. Babam şaşırdı kaldı ve 'Hastaneye götürelim, baktıralım' dedi. Daha sonra eve gittim ve babam yüzüme ne olduğunu sordu ben de kavga ettiğimi söyledim. Üçümüz bir aradayken 'Ne diyorsunuz ne yapalım ne yapalım?' dedim. Babam 'Fazla geç olmadan hastaneye götürelim' dedi, Fatih de 'Ölmüşse veya hastaneye giderken ölürse başımıza bela olur. Git bak yaşıyor mu yaşamıyor mu, yaşıyorsa ortadan kaldıralım' dedi. Yaşayıp yaşamadığına baktım, hızlı bir şekilde nefes aldığını gördüm. Fatih, 'Boğazı falan kesikse şimdi işini bitir, şimdi ölsün ortadan kaldıralım' dedi. Otobüste bulunan bıçağı sol kapı gözünden alıp araç içerisine girdim, bıçağı boğazına, boynunun şah damarına doğru soktum. O panikle bir iki defa daha boğazına soktum çıkardım. Araçtan inip Fatih'e boğazını kestiğimi söyledim. Bu sırada bayandan harıltılı bir şekilde nefes alıp verme sesi ve öksürük sesi geliyordu. Fatih bu sesi duyunca 'Oğlum madem yaptın yüzünü cırmalamış, kızın tırnaklarına kimliğini bırakmış gibisin' dedi. 'Ne yapayım?' diye sordum, o da bana 'Ellerini kes' dedi. Bu sırada Fatih aracının ön tamponuna koyduğum bıçağı alıp bana verdi, ben de o panikle araca girdim. Bu sırada bayandan hala hırıltılı bir ses geliyordu ve yaşıyordu. Bayanın iki elini de bileklerinden kestim. Tam araçtan inerken bana yanımıza geldi ve 'Arabadan ses geliyor, hırıltı geliyor' dedi. Kendisine 'Poşet getir' dedim. Babamın evden getirdiği poşetin içerisine kesmiş olduğum elleri koydum. Araçtan inerek babamın evinin alt katındaki kullanılmayan tuvaletin klozetinin içine sakladım. Babam poşeti koyduğumu gördü ancak içinde ne olduğunu görmedi. Fatih, 'Çuvala koyalım, birkaç bir yerde saklayalım sonra icabına bakarız' dedi, ben de 'O kadar uğraşmayalım' dedim. Fatih de 'Götürüp bir yere gömeceğiz ya da çuvalda bekleteceğiz' dedi. Ben de 'Buradan çıkalım bir çaresine bakarız' dedim. Bayanın ellerini bileklerinden kestikten sonra hırıltı sesleri geldi, araca babamla tekrar bindiğimizde ses yoktu. Daha sonra cesedi yaktığımız yere gittik. Bayanı ayaklarından sürükleyerek araçtan indirdim, aşağıda uçurumun kenarına bıraktım. Kendisi kayarak 5-10 metre gitti. Babama 'Benzin dolu şişeyi ver' dedim. Babam da bana 5 TL'lik alınan küçük şişeyi ve çakmağı uzattı. Ben aşağıya inerken panikle elimden şişeyi ve çakmağı düşürdüm. Sonra yukarı çıkarak büyük benzin bidonunu babamdan istedim. Benzin bidonuyla birlikte babamın çakmağını ve gazete parçası alarak tekrar bayanın yanına gittim. Benzini üzerine döküp gazete parçasını yakarak üzerine attım. Daha sonra hızla yukarı çıktım." dedi.
Daha sonra kendisinin minibüsle, Fatih'in de olay otomobiliyle olay yerinden ayrılıp giderken yolda yan yana durduklarını ve o sırada arkadan jandarma trafik ekibinin geldiğini belirten Ahmet Suphi Altındöken, şunları söyledi: "Jandarmalar bize 'Neden böyle durdunuz?' diye sordu. Fatih, 'Adres tarif ediyorum, Mersin'e gideceklermiş' dedi. Jandarma komutanı dönüp bana 'Ne oldu' diye sorunca ben de Mersin'e gitmek için otobanı sorduğumu söyledim o da bana otobanı tarif etti. Daha sonra ayrıldık. Otobana girmeyince jandarma trafik bizi fark etti ve Özbek Mahallesi civarında tekrar durdurdu. Bu arada Fatih yanımızdan geçti gitti. Arabanın içine baktı kan lekelerini gördü. Bana bunun ne olduğunu sorunca ben de kendisine 'Gündüz kavga ettik ondan gelmiştir, arabaya daha bakmadım' dedim. Daha sonra asayiş ekibini çağırdı ve babamı jandarma arabasına aldılar, benim yanıma da bir jandarma görevlisi bindi ve beraber karakola gelirken bıçağı arabada bulunan bir beze sürttüm ve kan lekesini silmek istedim. İfademizi aldılar ve ertesi sabah bir şey bulamayınca beni ve babamı serbest bıraktılar."
Karakoldan çıkınca babasının evine gittiğini ve babasının evde arabadan aldığı kitapları yaktığını belirten Altındöken, yakalanmadan önce neler yaptığını şu sözlerle anlattı: "Evden ayrıldıktan sonra yeni bir telefon hattı aldım. Daha sonra yürüyerek dayım Y.T.'nin evine gittim. 20 dakika falan oyalandıktan sonra dayım geldi. Kız kardeşim dayımın ev telefonun arayıp jandarma karakolunda olduğunu söyledi. Evde annem de vardı, anneme kullanmış olduğum cep telefonunu bataryası çıkmış haliyle verdim. Sim kartını daha önce sokakta kırıp atmıştım. Demirkapı'ya gidip Murat'la buluştum. Ben gittiğimde TOK'un ikinci başkanı Halil Tekir ile telefonda konuşuyordu. Beni de telefona istedi, Tarsus'un oradan bir kızın alındığını, gözlüklü olup olmadığını sordu. Ben de dikkat etmediğimi söyledim. Oradan da ayrılarak babamın evinin karşısındaki sahibini tanımadığım boş eve geldim. Geceyi burada geçirdim ve öğlene kadar buradan çıkmadım. Saat 19.00 sıralarında dayım Y.T.'nin evine gittim. Dayıma, eniştemiz olan ismini bilmediğim avukatın önce gitmesini, sonra teslim olacağımı söyledim. Dayım da bana 'Ben savcıyla görüştüm, sen git teslim ol. Ben sana barodan avukat ayarlayacağım' dedi. Dayımın evinden çıkıp eşimi arayıp teslim olacağımı söyleyeceğim sırada jandarmalar beni yolda yakaladı. Bu işin bu seviyeye geleceğini bilmiyordum. En başından beri öldürmek gibi bir art niyetim yoktu, yaptığıma pişmanım."
ARKADAŞININ İFADELERİ ÇELİŞKİLİ
Altındöken ifadesinde bunları söylerken, arkadaşı Fatih Gökce tam tersi ifade verdi. Suphi'nin kendisini aradığını belirten Gökce, şunları söyledi: "Ne olduğunu sorduğumda 'Geminin orada bir cono aldım, beni soymaya çalıştı, yüzüme biber gazı sıktı. Ben de konsoldaki bıçağı salladım, biraz boğuştuk, arkada yatıyor, öldü' dedi. Ben de 'Götür hastaneye bırak kaç' dedim."
Savcının, neden polise bildirmediği sorusuna ise "3 tane bira içmiştim" diye cevaplayıp, Özgecan'ın ellerini kesme önerisinde bulunmadığını öne sürdü. İfadesinde daha sonra şunları belirtti: "Arabada yoğun kan kokusu vardı. Yolda bana, 'birini ara da benzin iste' dedi. Ben de Osman'ı arayıp istedim. Bu sırada alkollüydüm. 18 civarında 3 tane bira içmiştim. Osman, 5 dakika sonra 5 TL'lik benzin getirdi. Biz üniversitenin orada arabada oturuyorduk. Araçtan inip benzini aldım ve Suphi'ye verdim. 'Eve gidiyorum, seni ararım' dedim. Osman'ın arabasına bindim, eve bırakmasını söyledim. Suphi arkamızdan geldi, eve geldiğim esnada benim evime geldi. O arabadan hiç inmedi. Ben yanına gittim. Bıçak istedi. Ben de bıçak yok, sen git dedim. Eve gittim ve telefonu kapattım. Yarım saat oturdum evde, sonra yine açtım. Suphi, babasının telefonundan beni aradı, evlerine gelmemi söyledi. Kendi otomobilimle gittim. TOK otobüsü kapılarının önünde duruyordu. Aracımı yanına çektim. Otobüsün başında kimse yoktu. Ben kapıya doğru giderken Suphi ve babası çıktı, Suphi üstünü değiştirmişti. Rahat ve bol bir kıyafet giymişti. Babası da pantolon, gömlek ve yelek giymişti. Babası, Suphi'yi kast ederek, keşke yanından geçerken dursaydın dedi. Burada arabadaki kıza ne yapalım diye konuştular. Suphi, 'halı gibi bir şeye saralım, bir yerde bekleyelim dedi."
Baba Necmettin Altındöken ise hiçbirşeyden haberi olmadığını öne sürerek "En büyük hatam arabaya binmek oldu" diye ifade verdi.
Öte yandan adı açıklanmayan bir vatandaş, polisi arayarak Tekke Mahallesi'ndeki sanayi sitesi yakınlarında boş bir arazinin yanındaki su arkında bıçak bulduğunu söyledi. İhbar üzerine olay yerine giden ekipler, bıçağın Özegecan Aslan cinayetinde kullanılan ve halen bulunamayan suç aleti olabileceğini değerlendirerek incelenmek üzere emniyete götürdü.
Ahmet Suphi Altındöken, jandarmadaki ifadesinde olayın ardından bıçağı Tekke Mahallesi'ndeki sanayi sitesi civarında su kanalına attığını belirtmiş ancak, arazinin geniş olması nedeniyle ekipleri suç aleti olan bıçağı bulamamıştı.