Konya’da vatani görevini yaparken intihar ettiği ileri sürülen Piyade Çavuş Mesut Yücel’in babası Bekir Yücel, oğlunun ölümünün birinci yıl dönümünde mevlit okuttu.
Şehit Duran Mahallesi’ndeki Hz. Ali Camii’nde anma merasimine çocukları askerde intihar ettiği iddia edilen diğer aileler de katıldı.
Okunan Kur’an–ı Kerim ve mevlitten sonra cami avlusunda tatlı ve börek dağıtan Yücel, düzenlediği basın toplantısında oğlunun intihar etmediğini tekrarladı.
102,5 uzunluğundaki G3 piyade tüfeğin gerçek ebadındaki maketini hazırlayan Yücel, solak olan oğlunun bu silahı kafasına sıkmasının mümkün olmadığını savundu.
Askeriyeden kendilerine verilen savcılık ve otopsi raporlarında bir takım çelişkilerin bulunduğunu anlatan Yücel, “Otopsi raporunda oğlumun ‘kulağının 2 cm. üstünden sol memenin altından çıkış izi var’ diyor. Bende diyorum ki böyle bir şey olamaz. 1,75 cm. uzunluğundaki bir insan gerçek boyutundaki G3 piyade tüfeğini kafasına tutsun. Silahı kulağının 2 cm. üstünde aldığı zaman kolunun yetişmesi imkânı yoktur. 4,5 kg. ağırlığındaki bir silahın bu şekilde tutulması mümkün değildir. Kaldırma olduğu takdirde sıkma şansı bulunmuyor. Kaldırdığını var saysak bile yakın mesafede alevlerin cildi yakması gerekir. Geri tepmeli bir silahta namlu ete girer. Ama bunların hiç biri yoktur.”dedi.
Tanık olarak ifadesi alan nöbetteki bir askerin Çavuş olan Mesut’un devriyeye çıktığını belirttiğini açıklayan Yücel, bir kişilik devriyenin olmayacağını askerlik yapan herkesin bildiğini kaydetti.
Bu askerin ben lavaboya gidiyorum diyerek nöbetini kısa süreliğine Mesut’a devir ettiğinin öne sürüldüğünü dile getiren Yücel, “Bir er çavuşuna böyle bir teklifte bulunamaz. Samimiyetlerinden böyle bir ihtimali var saysak bile bu asker 200 metre uzaklıktan silah sesini duymadığını beyan ediyor. İddia ediyorum; gecenin bir yarısında G3 sıkıldığı zaman en az 5 km. uzaklıkta duyulur. Bunu ispatlamaya hazırım. Ayrıca solak bir insan sağ elini kullanamaz.” açıklamasını yaptı.
Olay yerine giden Acil Müdahale Timi’nin yerdeki oğlu için “sırt üstü, yüz üstü, sağ, sol tarafında” gibi farklı bilgiler verdiğini ifade eden Bekir Yücel, aralarında savcı, doktor, bilirkişi ve tanıkların imzasını taşıyan raporları kabul etmediklerini vurguladı.
BACAK ARASINDA SİLAH SIKTIĞI BELİRTİLEN YÜZBAŞIYA TEPKİ
Evlatlarını “vatanı, milleti ve bayrağı beklesin” diye askere gönderdiklerini bildiren Yücel, “Yoksa katledilsinler diye değil… Basına yansıdı. Bir yüzbaşı askerimizi sıraya dizmiş. Hedef tahtasını 20 erin eline vermiş. Dönüp bacaklarının altından hedefe ateş ediyor. Biz evlatlarımızı böyle insanları mı teslim ediyoruz ? Elbette bu vatan ve bayram bizim… Ancak artık TSK’nın içindeki hainler aradan çıksın.” diye konuştu.
Tüm bu iddialarını askeri mahkemeye taşıdığını hatırlatan Yücel, kendilerinden şahit istendiğini söyledi.
Oğlunu yaklaşık 40 alt ve üst tertibiyle görüştüğüne dikkat çeken Yücel, ama hiç birinin korkudan konuşmadığını iddia etti. Yücel, “Hala mahkeme devam ediyor. Daha nereye kadar gidecek. Biz yandık, başka anne babalar yanmasın.” sözlerini kullandı.
Şırnak’ta “kaza kurşunuyla” hayatını kaybettiği belirtilen Uzman Çavuş Ahmet Solgun’un bababı İdris Solgun ise mahkemelerden bir sonuç alamadıklarını savundu.
Solgun, “Bizim mahkeme sonuçlandı. Ama takipsizlik verildi. 40 tane mahkemeye de gitsek, değişen bir şey olmayacaktır. Onun için itiraz hakkımı kullanamadım. Türkiye de bu kadar milletvekili ve bakan var. Ağaçta mahsur kalan bir kediyle bile ilgilenen bu kişiler neden bizim sesimize kulak vermiyorlar.” şeklinde konuştu.
Ağrı’da askerlik görevini yaparken intihar ettiği ileri sürülen Volkan Kamalak’ın babası Hayri Kamalak da askeri mahkemeden ‘takipsizlik kararı’ verilmesi üzerine davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdığını söyledi.
Kamalak, “Bu bir utançtır. Bizlerin sahipsiz olduğunu düşünüyorum. Hangi kapıya başvursak da eli boş dönüyoruz. Bunu hak etmiyoruz.” değerlendirmesini yaptı. Konya’da askerliğini yaparken intihar ettiği bildirilen Recep Onur Altunbaş’ın annesi Fikriye Altunbaş da oğlunun intiharını kabul etmediğini vurguladı. Altunbaş, mahkemelerin bu olayları aydınlatmasını istedi.