Lara semtinde kafe işleten Çınar Özbey, yaşadığı süreci, 'cinsiyetleri ve ruhu birleştirmek' olarak adlandırdığını söyledi. Özbey, sonradan yaşanılabilir ya da ortaya çıkan bir durum olmadığını, doğduğu andan itibaren gelen bir his olduğunu kaydetti. Kendisindeki farklılığı 4- 5 yaşlarında hissettiğini ve babasının saçlarını kestirmesine izin vermediğini anlatan Özbey, "Kız çocuksan saçların uzun olur, erkekse kısa olur. Ben kestirmek istiyorum saçlarımı; çünkü mahallede oynadığım çok yakın iki erkek arkadaşım var. Onların kısa, benimki uzuyor. Onları babaları tıraşa götürüyor; ama ben hiçbir şekilde gitmiyorum. Bir gün eve giderken, marketten 10 tane sakız aldım, yatmadan önce hepsini çiğnedim, saçıma yapıştırdım ve uyudum. Sabah kalktığımda evde çığlık kıyamet. Annem 'Ne yaptın sen, noldu?' Ben bilerek yapıyorum; çünkü o saçı ayıramazlar, sabah hemen berbere götürdüler ve saçımı kazıttılar. Benim için artık her şey o zaman tamamdı. O an tek problemim, saçlarımın uzun olmasıydı. Onun haricinde herhangi bir cinsiyet ayrımı, problemi yaşamadığım için saçlarımı kestirmiş olmam, benim için yeterliydi" diye konuştu.
'İĞNE VE HAPLA KIZ GİBİ OLURSAM, DİYE KORKUYORDUM'
Okula başladıktan sonraki sürecin tamamen bocalama evresi olduğu ve ailelerin de bu konuda bilinçsiz olduğunu dile getiren Özbey, "Eğer onlara da öğretselerdi, annesi ya da toplum trans bir bebek dünyaya getirebileceğini söyleseydi, onlar da beni eminim ona göre büyütürdü zaten. Ama benimle beraber onlar da bocaladı ve mücadele etmeye çalıştılar. Psikiyatriye götürmek istediler, ben hep kaçtım. Onlar hep ben cinsiyetimle barışayım, bütünleşeyim, hep bir kız gibi olayım, diye mücadele ettiler. Oysa ki benim istediğim o değildi. Hatta bazen korkuyordum da 'Acaba beni gerçekten psikiyatriye götürseler iğne ve hapla ya kız gibi olursam' diye. Çünkü istemiyorum öyle bir şey, o değilim" dedi.
İLKOKULDA 'ERKEK SİNEM'
Biyolojik ismi olan 'Sinem'i saklamadığı ve geçmişine küs olmadığını belirten Özbey, ilkokuldaki sınıfında 'Sinem' isimli 2 kişi olduğunu, kendisinin 'erkek Sinem' olarak adlandırıldığını anlatarak, şunları kaydetti:
"Mavi önlüğünün altına pantolon giyen, teneffüslerde ip atlayan, seksek oynayan kızlarla değil de pet şişeleri bastırıp, top yapıp, erkeklerle oynayan, erkeklerle birlikte kaçıp, onlarla beraber ceza alan. O yüzden sınıftaki bütün arkadaşlarım lakap takmıştı 'erkek Sinem' diye. O dönem küçüksün, bir şeylerin yolunda olmadığını biliyorsun ama birileri sana lakap da olsa önüne 'erkek' kelimesini koyuyor. Belki başkalarını rahatsız eden o cümle beni yıllarca çok güzel idare etti. 'Erkek Sinem aşağı, erkek Sinem yukarı', mutluydum önüme o sıfatı koymalarından; ama bu sadece ilkokulda kaldı."
'DUYGU KARMAŞASI YAŞIYORSUN'
Ortaokulda ise basketbol takımında oynadığını, spor kıyafetler giydiği için yaşadığı sorunu paspasın altına attığını; ancak lisede problemin çok büyüdüğünü aktaran Çınar Özbey, "Ortaokulda basketbol oynadığım için herhangi bir şekilde bana etek dayatılmadı; ama lisede üniforma kuralı var. Orada çok zorlandım. Babam gittiğimi zannetti ama okula bir hafta gitmedim. Her sabah eteği giyerken üstüne basıyordum, 'Fermuarı yırtılsın da okula etekle gidemeyeyim' diye ya da bir sürü bahane üretiyordum. Lise ergenliğe girdiğim dönem, göğüslerin çıkıyor. Kadın oluşumu her neyse o oluşuyor ve sen artık farklısın ve bununla mücadele etmek zorunda kalıyorsun. Delirdim zannetmiştim ilk başta. Çünkü delirmek benim için kolay olandı. İşin daha kötüsü sıra arkadaşıma aşık oldum. Benim için hayatın başladığı ilk yerdi. Çünkü ondan önce herhangi bir duygu karmaşası sadece cinsiyetle ilgili yaşıyorsun ama haricinde problem yoktu" diye konuştu.
'16 YAŞINDAYDIM, İLK YÜZLEŞMEM OLDU'
Kendisini samimi kız arkadaşı gibi gören kıza aşık olmasından sonra 1 ay okula gitmediğini ve ne yapacağını bilemediğini anlatan Çınar Özbey, şunları söyledi: "Bahsettiğim dönemler 2001- 2002. Elinin altında Google yok, her şeyi soramıyorsun ya da herhangi bir kütüphaneye gidip, kaynak isteyemiyorsun. Kaldı ki istediğin kaynaklar bile seni yanıltabilir. Hiç unutmuyorum, babam 75 lira haftalık veriyordu ve her hafta onun 10 lirasını kenara attım. Sonra otobüse binip, ilk gördüğüm psikoloğa girmiştim. İşte 'Benim 150 liram var, konuşmak istiyorum' diye. Orada bir kadın vardı, anlattım. O da sakin olmamı, korkmamam gerektiğini, bu hayatta böyle durumların olabileceğini söyledi. İyi bir kadına denk geldim, o bana durumumu anlamamda çok yardımcı oldu. Bunun bir tedavisi olmadığını, bir varoluş şekli olduğunu, hasta olmadığımı ama bunun çözümlerinin olabileceğini anlattı. 'Başka bir hayat mümkün' kelimesiyle tanıştığım yer orasıydı. Sadece bunun için belli zamana ihtiyacım vardı. O zaman 16 yaşındaydım ve ilk yüzleşmem bu şekilde olmuştu."
'KADIN OLMADIĞIMIN BİLİNCİNE VARDIM'
16 yaşında artık kadın olmadığının bilincine vardığını belirten Özbey, Isparta'da üniversiteyi kazandığını, anne- babasına anlatıp, bununla savaşmak yerine 2 yıl daha kaçtığını söyledi. Bu süreçte her girdiği işte başarısız olduğunu, etek giymek, makyaj yapmak gibi engellerle karşılaştığından bahseden Özbey, "Yapamadım ve karar verip ilk önce aileme açıldım. Ailemle sancılı bir süreç yaşadık, onlar da çok üzüldü. Düzeltmeye çalıştılar. Çünkü düzeltilebilecek bir şey olduğuna inandılar. Ama ben onlara sabırla bunun bir varoluş olduğunu ve onların desteğine ihtiyacım olduğunu söyledim. Bugün eğer kanser olsaydım ve bunun bir ilaç tedavisi olduğunu bildiğiniz halde 'Kanserle doğdun böyle öl, der miydiniz?' dedim. Ya da doğuştan kolum yok, bir protez var, bir kolumun olması mümkün ve bunu bana yapmayacak mıydınız, destek vermeyecek miydiniz, bunlardan bir fark yok, diye onların gözünde meşrulaştırmaya çalıştım. Yaklaşık 7- 8 ayımı aldı ama sonunda destek oldular bana" diye konuştu.
HUKUK MÜCADELESİ BAŞLATTI
Ailesinin desteğini almasının ardından cinsiyet değişikliği için başlattığı hukuk mücadelesini ve geçirdiği ameliyatları anlatan Özbey, şöyle konuştu: "Süreç öyle kolay değil. Kendin için bile bir merciye hesap vermek zorundasın. O yüzden dava açıyorsun, 'Siz bana bu kimliği verdiniz ama ben bu değilim. O yüzden bunun düzeltilmesini istiyorum' diyorsun. Onlar da sana 'Bunu düzelt' diyor. İşin dramatik boyutu da bu zaten. Bildiğin doğduğun, var olduğun günden beri yaşamaya çalıştığım ve kabul ettirmeye çalıştığım bir şeyi bir de devlet nezdinde açıklamak, anlatmak zorundasın. Mahkeme seni adli vaka olarak damgalıyor. Bu damgayı bilerek söylüyorum çünkü bu da bir nevi ötekileştirmek. Adli kurum seni psikiyatriye yolluyor. Bir heyete çıkıyorsun, 6 ay boyunca 7- 8 doktor gözetiminde sohbet ettik, nedir, ne değildir. Çünkü onlar da emin olmak istiyor, bu eşcinsellik gibi bir durum değil."
YENİ İSMİ ANNESİNİN VASİYETİ
Zorlu geçen rapor ve ameliyat izinleri sürecinin ardından 2014 yılında ilk ameliyatını Antalya'da, diğer iki ameliyatını Ankara'da olduğunu kaydeden Özbey, 2016'da devletin onayladığı bir erkek olduğunu söyledi. Yeni adını kendisinin tercih etmediğini belirten Özbey, "2014 yılında annemi kaybettim. O hep 'Bir oğlum olsaydı ismini Çınar koyardım' dediği için Çınar adını aldım. Bana kalsa bu kadar mücadeleden sonra kendime uniseks bir isim koymazdım herhalde. Kesin Ahmet koyardım herhalde, daha buram buram olsun diye. Ama annemin vasiyeti olarak düşündüm. Ameliyat sonrasında etrafımda pek bir değişiklik olmadı. Biz ameliyatlara toplu gittik 10-12 kişi ve her ameliyattan sonra gülerek çıktık ve devam ettik. Çünkü etrafımda iyi insanlar vardı. Ama fiziksel olarak belli bir değişiklik oldu. Etrafımdan hep güzel tepkiler aldım" dedi.
'DIŞLANMA VE ÖTEKİLEŞTİRME YAŞAMADIM'
Herhangi bir dışlanma ve ötekileştirme yaşamadığından da bahseden Çınar Özbey, 8 yıllık birlikteliği olduğunu, ayrılma sebebinin bu konularla ilgisi olmadığını söyledi. Özbey, "Onunla tanıştığımızda yıl 2010'du. Yaklaşık 4 yıllık ilişkim vardı, ben bu sürece başladığımda. Sonrasında 4 yıl kadar devam etti. Ayrılığımızın süreçle alakası yok. Sadece çok yorulduk. Sonuçta mücadele ettik 8 yıl boyunca. Onun da çok büyük desteği var. O olmasaydı bu kadar şeyin altından kalkabilir miydim, o da tartışılır. Çünkü hiç utanmadan, sıkılmadan sağımda, solumda hep destek oldu. Birbirimize olan aşk adı altındaki şeyi tüketmemizle alakalı bir ayrılık oldu. Kavga, gürültü ya da birbirimizi ötekileştirerek değil. Hala görüşürüz, kendisi yeni bir hayat yaşıyor. Onun haricinde öyle bir durum olmadı. Şu an bir ilişkim yok. Sevdiğim saydığım biri var ama henüz bir ilişkimiz yok" diye konuştu.
'YAKLAŞIK 740 KİŞİ BU SÜREÇTEN GEÇMEYE ÇALIŞIYOR'
Türkiye'de 740 kişinin daha bu süreçten geçmeye çalıştığını, aynı süreci yaşayan Rüzgar Erkoçlar'ın arkadaşı olduğunu anlatan Çınar Özbey, şunları söyledi: "Rüzgar, benim eski arkadaşım. Şu an sohbetimiz yok; ama eskiden tanıştığımız, aynı ortama girdiğimiz zamanlar var. Çünkü biz avuç içi kadar insanlardık. Birbirimiz vardık sadece birbirimizin hayatında. Bir şeyleri yapabilmek, mümkün kılabilmek için birbirimize ihtiyacımız vardı. Şu an Facebook'ta bir grup var. Türkiye'de yaklaşık 740 kişi bu süreçten geçmeye çalışıyor. En az 500'ün üstündedir kadından erkeğe cinsiyet değiştiren insan. Hiç tanımadığımız insanlara sosyal, maddi, manevi destek veriyoruz. Orada yardımlaşıyoruz. Çok önemli çünkü bizden her gün insanlar ölüyor. Bir arkadaşımız vardı, babası, 'Öl de kurtul' dedi çocuğa. Çocuk kendini astı balkonda ve öldü ve kurtuldular. Cenazesine gidemedik, bizi istemediler cenazesinde. Biz anormal bir şey yaşamıyoruz. Biz olanı mücadeleyle hak ediyoruz sadece. Rüzgar, o zaman ünlü biri olmasaydı, daha önce hayatında oyunculuğu olmasa kimse bu kadar medyaya taşımayacaktı. İnsanlar prim almak için onu kullandı ve gerçekten çok zor dönemler geçirdi. Çünkü her şeyi açık yaşamak herkesin kaldırabileceği bir şey değil."