Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2017’deki 182 bin 669 ölümlü-yaralanmalı trafik kazasının 31 bin 214’ü yayaya çarpma olarak kayda geçti. 2012-2017 arasındaki kazalarda olay yerinde hayatını kaybedenlerin yüzde 17’si yayalardı. TÜİK’e göre 2015’te trafik kazalarında ölenlerin yüzde 24’ü, 2016’da yüzde 23.4’ü yayalardı. Yine 2013-2016 arasındaki kazalarda sürücü kusuru yüzde 90’lara yaklaşırken, yaya kusurları yüzde 10’dan düşük.
"18'İNCİ ARAÇ YAYAYA YOL VERDİ"
Türkiye Trafik Kazalarını Önleme Derneği Genel Başkanı avukat Hitay Güner, Türkiye’de yaya ve yaya geçidine saygının tam oturmadığını söylerken, yaptıkları bir gözlemin sonuçlarını da şöyle paylaştı: “Trafikte ışıksız bir yaya geçidinden karşıya geçmeyi denedik. Normal trafik akışında en erken 18. araba yayaya yol verdi. Yaya geçitleri süs gibi duruyor. Yayalara kimse öncelik tanımıyor. 30 kilometre hızla giden bir araç, yayaya çarptığında o yayanın ölme ihtimali yüzde 15’tir. 60 kilometre ile giderseniz yayanın ölme ihtimali yüzde 85. Aracın hızı bir misli arttığında, yayanın ölüm riski altı defa artıyor.” Güner, yayaların da kimi zaman kendilerine ayrılmış olan geçitleri kullanmadığını, hatta yolu çaprazlama geçerek trafiğe sırtlarını döndüğünü söylüyor.
"DENETİM ÇOK ÖNEMLİ, MOTOSİKLETE DİKKAT EDİN"
Motosiklet ve yaya çarpışmalarının artmaya başladığına da dikkat çeken Güner, yayaların kural ihlali yapan motorlara çok dikkat etmeleri gerektiğini vurguluyor.
Okan Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı ve Öğretim Üyesi Dr. Selim Dündar ise trafikte denetim mekanizmasının önemine dikkat çekiyor ve şunları söylüyor:
YAYA KURULU ÖNERİSİ
“Yaya geçitlerinde geçiş hakkını yayaya vermeyen sürücünün cezasını iki katından daha fazla arttırıyoruz ama, bu ihlallerin ne kadarını saptayabiliyoruz. Ya da ihlal saptandığında uygulanan ceza ne kadar caydırıcı oluyor? Emniyet, uzmanlar, sivil toplum kuruluşları gibi konunun farklı paydaşlarından oluşan ve farklı bilim alanlarından uzmanların da bulunduğu kurullar kurulmalı. Bu kurullar yalnızca konuyu tartışıp, üst kurula ya da yönetime çözüm önerisi raporu sunmak için değil, doğrudan çözüm alternatifleri geliştirmek ve önerilerin uygulanması ve sonuçlarının takibinden de sorumlu tutulacak şekilde oluşturulmalı. Ayrıca, TÜBİTAK gibi bilimsel araştırmayı destekleyen kuruluşlarımız da kazaların önlenmesine yönelik projeler için ayrı bütçeler oluşturup, bu konularda çağrılara çıkmalı. Örneğin geliştirilecek yerli teknolojiye ait bir cihaz ile sürücülerin ve belki yayaların bile bazı ihlalleri gerçekleştiği anda saptanarak, gerekli birimlere uyarılar gönderebilir.”
"YOLLAR YENİDEN TASARLANMALI"
Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Başar Demir ise şu değerlendirmede bulundu: “Yaya-taşıt ilişkisinde iki grup birbirini rakip olarak gördüğü ve kanunlarda belirtilen geçiş kuralları ile yol üstünlüklerine özen göstermedikleri için ülkemizde sıkça yaya-sürücü çatışması ve kazalarla karşılaşıyoruz. ‘Yaya geçitlerinin’ gerçek manada bir işlevi olmadığı için yayalar da yaya geçidi dışında karşıdan karşıya geçmenin yollarını arıyor ve yaya geçidi dışındaki bölgelerden de karşıya geçiyor. Yayaların yürüyüş rotalarıyla uyumlu noktalara geçit konulmalı ve uzun bekleme süreleri olmamalı. En temel sıkıntımız yaya geçitleri konusunda ortak bir anlayış veya norm olmaması. Mesela kırmızı ışık yandığında ne yapılması gerektiğine dair herkesin bir fikri var. Ama yaya geçidi söz konusu olduğunda hem yayalar hem de sürücülerin kafası karışık. Yaya gözünden sürücü size yol verebilir de vermeyebilir de, aynı şekilde sürücü gözünden de yaya geçebilir de geçmeyebilir de. Özellikle yaya trafiğinin yoğun olduğu bölgelerde yayalara öncelik veren tasarımlar yapılmalı.” (Hürriyet)