Hatay'ın Hassa ilçesinde yaşayan 81 yaşındaki Mustafa Yılık'ın eşi Hatice'ye olan aşkı Türkiye'yi ağlattı.
67 yaşında hayata gözlerini yuman Hatice’ye olan özlemini “Haticem dünyadan göçeli 1918 gün oldu. Nasıl da saymam, sayılmayacak bir Hatice değil ki...” sözleriyle dile getiren Mustafa Yılık’ın aşkına, hayat arkadaşına hasretini anlattığı belgesel videosu pek çok kişinin de ilgi odağı oldu.
MUSTAFA DEDE'NİN HAYATINI ANLATTIĞI VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN
Öyle ki binlerce kez paylaşılan video; Mustafa Dede ve Hatice’nin aşkını sosyal medyada fenomen haline getirdi. Biz de, artık bir fenomen olan Mustafa Yılık’ı yaşadığı Hatay’ın Hassa İlçesi’nde ziyaret ettik. Ağlamaktan göz pınarları kuruyan Mustafa Dede, Hatice’yle ömrünün yoksulluk içinde geçtiğini anlattı. “Haticem gidince ben de mecnun oldum. Onu kaybettim, ben öksüz kaldım” diyen Mustafa Dede, hayat yoldaşına özlemini de şiirlere dökmüş.
‘18’İMDE AYAĞIM AYAKKABI GÖRDÜ’
Mustafa Yılık, Hassa’da 15 Kasım Mahallesi’ndeki oğlu Kenan Yılık’la birlikte yaşıyor. İlçeye bağlı Yukarı Karafakılı Köyü’nde 1933’te dünyaya geldi. Annesi koyunların sütünü sağmaya gittiğinde sancılanmış ve Mustafa Dede’yi doğurmuş. Mustafa Dede, yoksulluğunu ve çocukluğunu şöyle anlattı: “Anam beni severdi, okşardı. 3 yaşıma gelmişim, bir kadının nazarı olmuş, gözlerime bir tufan inmiş, hâlâ onun eseri bende var. Babamın 5-6 koyunu vardı. Onları güderdim. Böyle günler geçerken yaşım 12-13’ü buldu. Ayağım yalın. Babam gariban biriydi. Eker biçerdi. Garibanlık günlerimiz öyle geçerdi. Yaşım 18’i bulunca ayağım ayakkabı gördü. Okul yok, medrese yok, tahsil hiç yok. Askere gittim 1954’te, 15 gün Ali Okulu’na (askerde okumayazma bilmeyenlerin gittiği okul) gittim. 16 ay 3 gün sonra gözden sakat çıktım.”
HATİCE’Yİ ÖNCE RÜYASINDA GÖRMÜŞ
Mustafa Dede, unutamadığı Hatice’yi önce rüyasında görmüş, ardından da istemeye gitmişler. Evlenmeye götüren süreci Mustafa Dede’den dinleyelim:
“Babam 1954’te vefat etti. Evde 2 gardaşım, 1 anam vardı. Askerlik dönüşü 4’üncü gün Suriye’ye hamallığa gittim. Anam diyor ki; ‘Oğlum sana bir kız isteyelim.’ Ben diyorum ki; ‘Ana o kız kapkara, ben almam. ‘Oğlum akıllı ol, bunu alalım’ diyor. Bu kız 18 yaşına, ben 24 yaşına geldim. Nihayet anamın dediğine geldik. 13 Ocak 1958’de hanımımın düşüne yattım: Evlerine gittim. Yüklükten hopladım. Yüklüğün üzerinden bileğinden tuttum. Debelendi, debelendi pırtamadı. Gözümü açtım yataktayım.3 gün sonra anamı, abimi, babasının, anasının yanına götürdüm. ‘Tamam’ dediler kabul ettiler. Haticem gelince sordum. ‘Hatun, beni hiç rüyanda gördün mü, doğruyu söyle’ dedim. ‘Vallaha, bundan 15 gün evvel yüklüğün üstünden hopladın, bileğimden tuttun, debelendim pırtamadım, gözümü açtım, yataktayım’ dedi. Menekşe imiş, bilmemişim ben. Menekşe imiş efendim. Biz sarı çiçeği görürmüşüz, kırmızı gülü görürmüşüz ama o menekşe imiş. Aylar geçti yıllar geçti, aradan ışkın verdi, evlat verdi Yaradan. 2006 yılının 11. ayının 15’inde Haticem siroz hastalığına düştü kurtulamadı. Ankara’ya götürdük. Doktorlar tedavisini bulamadı. 11 günde Hakk’a teslim oldu. Haticem gidince ben de böyle kendi kendime mecnun oldum.”